Allah-u Teâlâ onu bizzat kendisi methetmiş, adını adı ile anmış; fazilet ve meziyetini, şeref ve haysiyetini, yüceler yücesindeki değerini açık bir şekilde beşeriyete ilân etmiştir. Onu her şeyden aziz, kadrini yüce kılmış, herkese ve herşeye tercih etmiştir. Canlardan da cananlardan da azizdir. Alemlere rahmet olarak gönderilmiştir.
Varlığı bütün varlıklar için en büyük rahmettir. Onun rahmet olduğunu tasdik edip ümmeti olanlara her türlü rahmet kapıları açılır. O rahmetten nasip alanlar, dünyada da ahirette de saâdet ve selâmete kavuşurlar.
Üstünlüklerinin en üstünü Hazret-i Allah’ın dostu olmasıdır. Allah-u Teâlâ ona itaatı kendisine yapılacak itaatla birlikte emretmiş, onun hoşnutluğunu kendi hoşnutluğu ile bir tutmuştur. İman edip itaat edenlere bitmez tükenmez mükâfatlar vadetmiştir. Her kim ne şekilde olursa olsun onu incitirse, Allah-u Teâlâ’yı incitmiş olur. Hâl-i hayatında ne kadar tazim lâzımsa ahirete intikallerinden sonra da o kadar tazim lâzımdır. Her hâl ve ahvalde hürmet, tazim vecibesini muhafaza etmek gerekir.
•
Kâ'b bin Züheyr -radiyallahu anh- meşhur “Kaside-i Bürde”sinde Resulullah Aleyhisselâm’ı şöyle methetmişti:
"İşte onun kapısındayım, yüreğimde sonsuz bağışlanma ümidi.
Ondan özür dilemeye geldim, af istemeye geldim.
Çünkü o sırrını bilendir, kabul edicisidir mazeretlerin, o affedenlerin en affedicisi."