Haramlar, duâ ve ibadetlerin kabulüne mâni olur.
"Yâ Resulellah! Allah'a benim için yalvarıver de, duâsı makbul olanlardan olayım." diyen bir zâta Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -s.a.v.- Efendimiz:
"Helâl yemek ye, duân kabul olsun." buyurmuşlardır. (Taberânî)
Haram yemek, şeytanın izine tâbi olmak ve cehenneme yuvarlanmak demektir. Yine Hadis-i şerif'lerinde:
"Bir insan ki, büyük bir iştiyâkla, (Hacc veya Umre için) yola çıkar. Birçok eziyetlere katlanır, toz toprak içinde kalır. Ellerini semâya doğru açıp Yâ Rabb'î, Yâ Rabb'î diye yalvardığı halde, yediği haram, içtiği haram, giydiği haram ve her türlü gıdası haramdır. Böyle bir adamın duâsı nasıl kabul edilir?" buyuruyorlar. (Müslim)
Hazret-i Ebu Bekir -r. anh- Efendimiz de, kölesinin haram kazancından olan sütü bilmeden içince, boğazına parmak salarak istifrâ etmeye başlamış, neredeyse ölecek hale gelmişti. Daha sonra "Allah'ım! Midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından sana sığınırım." diye duâ etti.
Hazret-i Ömer -r. anh- Efendimiz yanlışlıkla zekât develerinin sütünü sehven içtiği zaman, parmağını ağzına sokarak istifrâ etmiştir. "Biz harama düşeriz korkusuyla helâlin onda dokuzunu terkederdik." sözü ne kadar düşündürücüdür.