Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Bir kimse kendi nefsi için arzu ettiği ecir ve sevâbı din kardeşi için de arzu etmedikçe mümin-i kâmil olamaz." (Buhârî)
İmanın özü bu Hadis-i şerif'te gizlidir.
Resulullah -s.a.v.- Efendimiz; "En hayırlı müslüman kimdir?" suâline; "Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir." buyurdular. (Nesâî)
Yalan söylemez, sözünden dönmez, emanete hıyanetlik etmez.
Yoksa münafık olur.
Bir gün Resulullah -s.a.v.- Efendimiz:
"Yalan yere yemin ederek bir müslümanın hakkını gasbeden kimseye, Allah cehennemi vâcip, cenneti de haram kılar." buyurmuştu.
Ashâb-ı kiram'dan bir kişi: "Eğer o hak önemsiz bir şey ise yine böyle midir yâ Resulellah?" diye sordu. Resulullah -s.a.v.- Efendimiz:
"Misvak ağacından bir dal parçası olsa bile böyledir." buyurdu. (Müslim)
Gıybet etmez, dedikodu yapmaz, ara bozmaz, lâf götürüp getirmez. Birlik ve uhuvvet için çalışır, kötülüğü iyilikle savar. Her işte kul hakkına riayet eder, Allah'tan korkar, dâima doğruluk, dürüstlüğü kendine şiar edinmiştir.
İnsan her şartta bu hükümlere uygun hareket ederse dünyasını, ahiretini mamur eder. Mühim olan kendi aleyhine bile olsa dosdoğru olmasıdır. Gerek içinde kalbinin salimliği ile, gerek dışında beşerî münasebetler ile dürüst olmak esastır.