Aile kurumu çöken, neslini devam ettirmekten aciz duruma düşen Batı ülkeleri büyük bir toplumsal çöküş yaşıyor. İslâm’a ve müslümanlara olan düşmanlıklarının bir sebebi de budur. Zira nesilleri ve düzenleri hızla kuruyor. Birkaç nesil sonra "Batı"da toplum diye bir şey kalmayacak. Nüfus hızla yaşlanıyor ve azalıyor. Açığı kapatmak için göçmen nüfusa -istemedikleri halde- göz yummak zorunda kalıyorlar. Doğum oranını artırmak için her türlü teşviği uyguluyorlar, büyük paralar veriyorlar. Ancak istedikleri neticeleri alamıyorlar. Üstelik doğan çocukların büyük bir kısmı evlilik dışı doğumla dünyaya geliyor.
Kendilerinin hazırladıkları raporları evliliklerin her geçen sene azaldığını, evlenenlerin çocuk istemediklerini, az sayıdaki evliliklerde de boşanma oranlarının çok yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Devletten alacakları çocuk yardımı ile geçinmek için evlilik dışı çocuk sahibi olan fakir kadınların sayısı ise azımsanmayacak kadar çok. "Batı"nın geleceği, babasını bilmeyen, aile ortamında yaşamayan çocuklar gerçeğidir. Kadın "Annelik" vasfını kaybetmiş. Geçmiş kavimlerin helâkiyetine sebep olan her türlü ahlâksızlık alenen yaşanıyor.
Avrupa’dan ne görürsek ithal ettiğimiz gibi bu çöküşü de ithal ediyoruz. Boşanmalar artıyor, çocuk bir külfet olarak görülüyor. Ahlâksızlık, zina çığ gibi artıyor.
Avrupa’nın çöküşüne ortak olmamak için her türlü tedbiri almamız gerekiyor.