Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
KUR'AN-I KERİM VE TÜRKÇE MEÂL-İ ÂLİSİ (Rahle Boy) - Ömer Öngüt Görüşleri Sözleri Kitapları Düşünceleri Yazıları Eserleri
Kur’an-ı Kerim ve Meali
KUR'AN-I KERİM VE TÜRKÇE MEÂL-İ ÂLİSİ (Rahle Boy)
Muhterem Müellife ait bu Meâl-i âlinin bilgisayar Hatlı Kur'an-ı Kerim metni Diyanet İşleri Başkanlığı Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanlığı tarafından mühürlüdür. Kuşe kâğıda, yaldızlı 5 renk olarak basılmış olup ciltleri maklepli ve kutuludur.

Zümer

 

Zümer

Sûre-i Şerif’i

(39. Sûre)

(Mekke döneminde inmiştir. 75 âyettir.)

 

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Kitap’ın indirilmesi Azîz ve hikmet sahibi olan Allah katındandır.

2. Şüphesiz ki biz Kitap’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak ihlâs ile kulluk et.

3. İyi bil ki hâlis din ancak Allah’ındır. Allah’tan başkasını kendilerine veliler edinenler: “Bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara kulluk ediyoruz.” derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah yalancı ve kızıl kâfiri doğru yola iletmez.

4. Eğer Allah evlât edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O münezzehtir. O, tek ve Kahhar olan Allah’tır.

5. Allah gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine sarıyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ay’ı musahhar kılmıştır. Bunların herbiri, muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. Dikkat et! O Azîz’dir, çok bağışlayandır.

6. Sizi bir tek candan yarattı. Sonra ondan da eşini vâretti. Sizin için davarlardan erkekli dişili sekiz çift indirmiştir. Sizi analarınızın karnında üç ayrı karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratır. İşte Rabb’iniz Allah budur. Hükümranlık O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyken nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?

7. Eğer kâfir olursanız, bilin ki Allah size muhtaç değildir. O, kullarının küfrüne râzı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için ona râzı olur. Hiçbir günahkâr diğerinin günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabb’inizedir. Yaptıklarınızı O size haber verir. Şüphesiz ki O göğüslerin özünü bilendir.

8. İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabb’ine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah kendi katından ona bir nimet verince, önceden O’na yalvarmış olduğunu unutuverir. O’nun yolundan saptırmak için, Allah’a eşler koşar. De ki: “Küfrünle biraz oyalanadur. Çünkü sen muhakkak ki cehennem halkındansın.”

9. Yoksa o, geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabb’inin rahmetini dileyen kimse gibi midir? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak sağlam akıl sahipleri öğüt ve ibret alırlar.

10. De ki: “Ey iman eden kullarım! Rabb’inizden korkun. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah’ın arzı geniştir. Sabredenlere ecir ve mükâfatları hesapsız ödenecektir.”

11. De ki: “Şüphesiz ki ben, dini yalnız Allah’a hâlis kılarak kulluk etmekle emrolundum.”

12. “Ve ben müslümanların ilki olmakla emrolundum.”

13. De ki: “Rabb’ime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım.”

14. De ki: “Ben dinimde ihlâs ile ancak Allah’a kulluk ederim.”

15. Siz de O’ndan başka dilediğinize tapın. De ki: “Asıl hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde hem kendilerini hem de âilelerini (mensuplarını) ziyana sokanlardır. İyi bilin ki işte apaçık hüsran budur!”

16. Onların üstlerinde (gölgeler gibi üstüste gelmiş) ateşten tabakalar, altlarında da ateşten tabakalar var. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. “Ey kullarım! Benden korkun.”

17. Tağut’a tapmaktan kaçınıp Allah’a yönelenlere müjde vardır. O hâlde kullarımı müjdele!

18. O kullarım ki, sözü işitip de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlar Allah’ın kendilerine hidayet ettiği kimselerdir. İşte bunlar öz akıl sahiplerinin tâ kendileridir.

19. Hakkında azap hükmü hak olmuş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?

20. Fakat Rabb’lerinden korkanlar için üstüste bina edilmiş binalar var, odaların altından da ırmaklar akmaktadır. Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden dönmez.

21. Allah’ın gökten bir su indirip, onu yerdeki kaynaklara yerleştiren, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiren olduğunu görmez misin? Sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra da onu kuru bir çöpe çevirir. Şüphesiz ki bunda akl-ı selim sahipleri için bir öğüt vardır.

22. Allah bir kimsenin kalbini müslümanlık için açarsa, o Rabb’inden verilen bir nur üzerinde değil midir? Kalpleri Allah’ı zikretmeye kaskatı olan kimselere ise yazıklar olsun! Onlar apaçık dalâlet içindedirler.

23. Allah sözün en güzeli olan Kur’an’ı; âyetleri birbirine benzer, uyumlu, ahenkli ve yer yer tekrar eden bir kitap olarak indirmiştir. Rabb’lerinden korkanların (bu Kitap’ın etkisinden) derileri ürperir. Sonra hem derileri hem de kalpleri Allah’ın zikrine (yönelerek) yumuşar. Bu kitap, Allah’ın hidayet rehberidir. Dilediğini onunla doğru yola iletir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz.

24. Kıyamet gününde yüzünü şiddetli azaptan korumaya çalışan kimse, (bu azaptan kurtulan) kimse gibi midir? Zâlimlere: “Kazandığınızı tadın!” denilir.

25. Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) yalanladılar da, hiç ummadıkları bir yerden onlara azap geldi.

26. Böylece Allah onlara dünya hayatında rezilliği tattırdı. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!

27. Gerçekten bu Kur’an’da öğüt alsınlar diye insanlar için her türlü temsili anlatmışızdır.

28. O, eğriliği bulunmayan (pürüzsüz) Arapça bir Kur’an’dır. Belki korkarlar.

29. Allah bir misal verir: Bir adamın huysuz ve birbiriyle ortak birkaç efendisi var. Bir diğer adamın da bir tek efendisi var. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.

30. Resul’üm! Elbette sen de öleceksin, onlar da ölecekler.

31. Sonra siz kıyamet günü Rabb’inizin huzurunda muhakeme olacaksınız.

32. Allah’a karşı yalan uydurandan ve kendisine gelmiş olan doğruyu yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Cehennemde kâfirler için bir yer yok mudur?

33. Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler, işte onlar takvâ sahipleridir.

34. Onlar için Rabb’leri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, muhsinlerin mükâfatıdır.

35. Allah bununla onların yaptıklarının en kötülerini bile örtecek ve yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlarını verecektir.

36. Allah kuluna kâfi değil mi? Seni O’ndan başkaları ile korkutuyorlar. Allah kimi dalâlette bırakırsa ona hidayet edecek yoktur.

37. Allah’ın hidayete erdirdiğini de dalâlete düşürüp saptıracak yoktur. Allah Azîz ve intikam alıcı değil midir?

38. Andolsun ki onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette: “Allah’tır!” derler. De ki: “Öyle ise söyleyin bana; eğer Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, O’nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilerse, O’nun bu rahmetini önleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter.” Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül etsinler.

39. De ki: “Ey kavmim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın. Doğrusu ben de yapıyorum. Yakında bileceksiniz!”

40. ”Kendisini rezil edecek azap kime gelecek, sürekli azap kime inecek!”

41. Resul’üm! Şüphesiz ki biz bu Kur’an’ı insanlar için sana hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi yararınadır. Kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerine vekil değilsin.

42. Allah öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerin ruhunu yanında tutar, diğerlerini belli bir süreye kadar (bedenlerine) gönderir. Şüphesiz ki bunda iyi düşünen kimseler için âyetler (öğütler ve ibretler) vardır.

43. Yoksa onlar Allah’tan başka şefaatçılar mı edindiler? De ki: “Onlar hiçbir şeye sahip olmadıkları, akıl da erdiremedikleri hâlde mi?”

44. De ki: “Bütün şefaat (hakkı) Allah’ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz.”

45. Allah ortaksız olarak zikredildiği zaman ahirete inanmayanların kalpleri nefretle çarpar. O’ndan başkaları anıldığı zaman ise, hemen yüzleri güler.

46. De ki: “Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de âşikârı da bilen Allah’ım! Kullarının arasında ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen verirsin.”

47. Eğer yeryüzünde bulunanların hepsi ve bir o kadarı daha o zâlimlerin olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan kurtulmak için hepsini de fedâ ederlerdi. O gün Allah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler karşılarına çıkacaktır.

48. Kazandıkları şeylerin (yaptıkları işlerin) kötülükleri o gün karşılarına çıkmış ve alaya aldıkları azap onları çepeçevre kuşatmıştır.

49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman, (başına bir sıkıntı gelince) bize yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde: “Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir.” der. Hayır! O bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

50. Onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi. Amma kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir fayda sağlamadı.

51. Bunun için yaptıkları kötülüklerin vebâli onları yakaladı. Bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler başlarına gelecektir. Bu hususta Allah’ı âciz bırakamazlar.

52. Bilmiyorlar mı ki Allah, rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz ki bunda iman etmiş bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.

53. De ki: “Ey kendilerine kötülük edip haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.”

54. Rabb’inize yönelin, size azap gelip çatmadan evvel O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.

55. Siz farkında değilken ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabb’inizden size indirilenin en güzeline uyun!

56. Ki, hiçbir kimse: “Allah’a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim!” demesin.

57. Veya: “Allah bana hidayet etseydi, elbette takvâ sahiplerinden olurdum.” demesin.

58. Yahut da azabı gördüğü zaman: “Keşke benim için dönüş imkânı bulunsa da iyilerden olsam!” demesin.

59. Hayır! Sana âyetlerim gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslayıp kâfirlerden olmuştun.

60. Kıyamet gününde, Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerini simsiyah kesilmiş görürsün. Büyüklük taslayanlar için cehennemde barınacak yer yok mudur?

61. Allah takvâ sahiplerini imanları (ve amelleri) sebebiyle kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir kötülük dokunmaz, onlar mahzun da olmazlar.

62. Allah her şeyin yaratıcısıdır ve O her şeye vekildir.

63. Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.

64. Resul’üm! De ki: “Siz bana Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz ey cahiller?!”

65. Andolsun ki sana da senden öncekilere de şu vahyolunmuştur: Eğer Allah’a şirk koşarsan, amelin mutlaka boşa gider ve elbette hüsrana uğrayanlardan olursun.

66. Hayır! Yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol.

67. Onlar Allah’ı lâyıkıyla takdir edip bilemediler. Yer kıyamet günü O’nun avucundadır. Gökler ise sağ eliyle dürülmüştür. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden yüce ve münezzehtir.

68. Sur’a üflenince, Allah’ın diledikleri bir yana, göklerde olanlar yerde olanlar hepsi düşüp ölmüş olacaktır. Sonra bir daha üflenince, hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar.

69. Mahşer yeri Rabb’inin nuru ile aydınlanır. Kitap konulur. Peygamberler ve şâhitler getirilir. Sonra aralarında hak ve adaletle hükmolunur ve onlar aslâ haksızlığa uğratılmazlar.

70. Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Çünkü Allah onların ne yaptıklarını en iyi bilendir.

71. İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sürülürler. Oraya vardıklarında cehennem kapıları açılır. Bekçiler onlara: “Size içinizden Rabb’inizin âyetlerini okuyan ve bu gününüzle yüzyüze geleceğinize dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi?” derler. Onlar da: “Evet geldi, lâkin azap sözü kâfirler üzerine hak oldu.” derler.

72. “Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından! O kendini beğenmişlerin yerleşip kalacakları yer ne kötüdür!” denilir.

73. Rabb’lerinden korkanlar da bölük bölük cennete götürülürler. Oraya geldiklerinde cennet kapıları açılır. Bekçiler onlara derler ki: “Selâm olsun size! Hoş geldiniz! Ebedî olarak içinde kalmak üzere buraya girin!”

74. Onlar da derler ki: “Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi cennete vâris kılan Allah’a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz. (Allah için) çalışanların mükâfatı ne güzelmiş!”

75. Melekleri görürsün ki, Rabb’lerini hamd ile tesbih ederek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve: “Âlemlerin Rabb’i olan Allah’a hamdolsun!” denilmiştir.


  Önceki Sonraki