Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ - Ömer Öngüt Görüşleri Sözleri Kitapları Düşünceleri Yazıları Eserleri
Kalblerin Anahtarı Külliyatı
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ
Tasavvuf, insanın süflî hayattan ulvî hayata ve yüksek kemâlâta ulaşabilmesini; nefsini kötü duygu ve huylardan, hayvânî sıfatlardan arındırarak ahlâkını düzeltmesini, zâhirini ve bâtınını nurlandırmasını sağlayan mânevî bir disiplindir. Bu bakımdan tasavvuf, İslâm ahlâkının vücut bulmasında en büyük âmildir.

Zâhirdeki ve Tarikat-ı Aliye’deki Beş Letâif

Zâhirdeki ve Tarikat-ı Aliye’deki Beş Letâif


Allah-u Teâlâ’nın yarattığı şeylerin hepsine birden “Âlem” denir.Çünkü herşey O’nun varlığını gösteren bir alâmet, bir işarettir.

Âlem ikiye ayrılır:

1. Âlem-i halk: Madde ve ölçü bulunan şeylerdir. Arşın içinde bulunan her şey, canlılar, gökler ve yer, cennet, cehennem, melekler... hep âlem-i halktır.

2. Âlem-i emir: “Ol!” emri ile bir anda yaratılan, maddesiz, zamansız, ölçüsüz şeylerdir.

Âlem-i emir, maddesiz ve müddetsiz birdenbire; âlem-i halk ise zaman içinde tedrici olarak yaratılmışlardır. Akıl, ruh ve nefis âlem-i emirden; maddi şeyler ise âlem-i halktandır.

İnsan beşi “Âlem-i halk”tan, beşi de “Âlem-i emir”den olmak üzere on letâiften teşekkül etmiştir.

Zâhirdeki beş letâif: “Toprak”, “Su”, “Hava”, “Ateş”, “Nefis”dir. Bunlar âlem-i halktandır, cismanî farzlarla mükelleftir, tek kanatlı kuş gibidir.

Tarikat-ı âliye’deki beş letâif: “Kalp”, “Ruh”, “Sır”, “Hafâ” ve “Ahfâ”dır. Bunlar âlem-i emirdendir. Hem cismânî farzlarla mükelleftir, hem de nafilelerle vazifelidir, çift kanatlı kuş gibidir.

Âlem-i emrin birinci basamağı “Kalp”tir. Kalp, göğüsteki et parçası değildir, bu et parçasına yürek denir. Kalp, bu yürekle alâkası bulunan bir kuvvettir. Kalbin yürekte bulunması, elektriğin ampulde bulunmasına benzer. İkinci mertebesi “Ruh”, ruhun üstü “Sır”, sırrın üstü “Hafâ”, hafânın üstü ise “Ahfâ” mertebesidir.

Nefis, hilkat itibariyle “Âlem-i halk”ın kaynaşmasından meydana gelen zulmânî buhar ise de nisbet itibariyle “Âlem-i emir”e tâbi tutulmuştur.

Âlem-i halktan olan lâtifelerin temizlenmesine tezkiye, âlem-i emirden olan lâtifelerin temizlenmesine ise tasfiye denir.

Eğer Allah-u Teâlâ ona ezelden istidat ihsan buyurmuşsa ve “Ene” kabuğunu delerse, misal âlemine kadar uçar. Yani Peygamber Aleyhimüsselâm Efendilerimizin, sıddıkların, şehidlerin makamına kadar ulaşabilir.

Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:

“Mümin-i kâmil olanlar Allah katında bazı meleklerden de efdaldir.” (İbn-i Mâce)

Bu fazilet, kişinin nefsine galebe çalması ile mümkündür.

“Huşu”, “Huzur”, “Muhabbet”, “Maiyyet”, “Kurbiyet” gibi birçok beşerî meziyetlere hâiz olan âlem-i emirdir.

Bu on letâifin zikrullah ile uyanması ve bütün vücudun ahkâm-ı ilâhî’ye uyması için, Fenâfillah’a çıkmış bir Mürşid-i kâmil’e ihtiyaç vardır. Zira mürşidsiz vuslat olamaz.

Mürşid “Yürü!” der, Mürşid-i kâmil ise tasarrufu ile yürütür.


  Önceki Sonraki