Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
KISAS-I ENBİYA Aleyhimüsselâm - Hazret-i Zekeriyâ Aleyhisselâm (2) - Ömer Öngüt
Hazret-i Zekeriyâ Aleyhisselâm (2)
KISAS-I ENBİYA Aleyhimüsselâm
Dizi Yazı - Kısas-ı Enbiya
1 Aralık 2001

 

KISAS-I ENBİYA Aleyhimüsselâm

Hazret-i Zekeriyâ Aleyhisselâm (2)

 

İlâhî İcâbet

Allah-u Teâlâ Zekeriyâ Aleyhisselâm’ın halis duâsını kabul buyurduğunu melekler vasıtası ile müjdeledi.

Bu müjdenin veriliş şekli Âyet-i kerime’de şöyle açıklanmaktadır:

“Zekeriyâ mihrapta durmuş namaz kılarken melekler ona seslendiler:

‘Haberin olsun, Allah sana Yahya adlı bir çocuk müjdeliyor.

O, Allah’tan gelen bir kelime’yi (İsâ’yı) tasdik edici, efendi, nefsine hâkim ve sâlihlerden bir peygamber olacak.” (Âl-i imran: 39)

Yahya Aleyhisselâm’ın zühd ve takvâ’da, ibadet ve taatta, ilim ve hilimde zamanın büyüğü olacağından Allah-u Teâlâ onun “Seyyid” olduğunu; şehevât-ı nefsaniyeden hiçbir şey arzu etmediği için de “Hasur” olduğunu beyan buyurmuştur.

Allah-u Teâlâ onun adını bizzat kendisi vermiş, o zamana kadar bu isim hiç duyulmamıştı.

Âyet-i kerime’sinde:

“Ey Zekeriyâ! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz, adı Yahyâ’dır. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik.” buyuruyor. (Meryem: 7)

Halbuki hanımı hem yaşlı hem de kısır bulunuyordu. Zâhiren doğum yapmaya müsait değildi.

Diğer bir Âyet-i kerime’de ise şöyle buyuruluyor:

“Biz de onun duâsını kabul ederek, kendisine Yahyâ’yı bağışladık. Eşini de doğum yapacak hâle getirdik.” (Enbiyâ: 90)

Çünkü her ikisi de Allah-u Teâlâ’ya büyük bir ümitle gönülden bağlı idiler.

 

Mevlâ ile Mükâleme:

Seçkin bir peygamber olan Zekeriyâ Aleyhisselâm, arzusuna icabet olunup bir çocukla müjdelendiği zaman son derece sevinmişti.

Mazhar olduğu tebşirin inkişafı istirhamı ile dedi ki:

“Ey Rabb’im! Benim nasıl oğlum olabilir? Karım kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım.” (Meryem: 8)

“Bana ihtiyarlık gelip çattı!” (Âl-i imran: 40)

Zekeriyâ Aleyhisselâm’ın kudret-i ilâhiden emin olduğu halde böyle söylemesi; şükrünü ve itimadını izhar etmekle birlikte, müjdenin nasıl gerçekleşeceğini sormak içindir.

Allah-u Teâlâ’nın nezd-i Bâri’sinde her şey aynı kolaylıktadır. Bir şey yaratmayı dilediği zaman “Ol!” buyurur, o da derhal oluverir.

Zekeriyâ Aleyhisselâm’ın sualine cevaben Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:

“Öyle de olsa, Allah dilediğini yapar.” (Âl-i imran: 40)

“O bana kolaydır. Daha önce seni de yaratmıştım. Halbuki sen hiçbir şey değildin.” (Meryem: 9)

Yahya Aleyhisselâm’ın gelişini önceden bilmeyi arzu eden Zekeriyâ Aleyhisselâm, bu dileğini Allah-u Teâlâ’ya arzetti:

“Ey Rabb’im! Öyleyse bana bir işaret ver!” buyurdu. (Âl-i imran: 41 - Meryem: 10)

Gönlünün bu hususta mutmain olmasını istiyordu. Nitekim İbrahim Aleyhisselâm “Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” dediği zaman Allah-u Teâlâ “İnanmıyor musun?” buyurmuştu.

İbrahim Aleyhisselâm ise:

“Hayır! İnandım, fakat kalbim kuvvet bulsun, mutmain olsun.” cevabını vermişti. (Bakara: 260)

İstemiş olduğu işaret Zekeriyâ Aleyhisselâm’a verildi.

Âyet-i kerime’de belirtildiği üzere Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:

“Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde birbiri ardısıra üç gece insanlarla konuşmamandır.” (Meryem: 10)

Diğer bir Âyet-i kerime’de ise şöyle buyuruluyor:

“Senin işaretin, insanlara üç gün işaretten başka söz söylememendir.” (Âl-i imran: 41)

Sonra bu halde iken zikrullahla meşgul olmasını, şükrünü ve tesbihini çoğaltmasını emrederek şöyle buyurdu:

“Rabb’ini çok zikret, akşam sabah O’nu tesbih et!” (Âl-i imran: 41)

Zekeriyâ Aleyhisselâm tevhid ve tesbihe muktedir olduğu halde, insanlarla açıkça konuşmaya muktedir olamadığını görünce, artık âilesinin hamile kaldığını anlamıştı.

Bu üç gün zarfında, işaretle olanın dışında hiç kimse ile görüşüp konuşmadan; devamlı zikrullahla, tesbih, tehlil ve ibadetle meşgul oldu. Her şeyden alâkasını keserek, huzur-u kalp ile Allah-u Teâlâ’ya yöneldi; nâil olduğu bu büyük nimetin şükrünü edâ etmeye çalıştı.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Bunun üzerine Zekeriyâ mâbedden kavminin karşısına çıkarak ‘Sabah akşam Allah’ı tesbih edin!’ diye işaret etti.” (Meryem: 11)

Bunun da sebebi, beraberinde bulunan müminlerin aynı duyguları yaşayıp peygamberlerinin nâil olduğu bu nimete şükretmeleridir.

 

El Emeği:

Başta Muhammed Aleyhisselâm olmak üzere, bütün Enbiyâ-i izam hazeratı çalışmayı, kendi elinin emeği ile kazandığını yemeyi ihmal etmemişlerdi.

Zekeriyâ Aleyhisselâm da sanatkâr bir peygamberdi. El emeğiyle, alın teriyle kazandığını yerdi.

Bir Hadis-i şerif’te:

“Zekeriyâ Aleyhisselâm marangozdu.” buyurulmaktadır. (Müslim)

 

Şehâdet:

Zekeriyâ Aleyhisselâm henüz hayatta iken azgın yahudiler Yahya Aleyhisselâm’ı şehid ettiler. Çok geçmeden de yaşlı halinde Zekeriyâ Aleyhisselâm’ı da testere ile ikiye biçerek şehid ettiler.

Bu cinayetlere cüret eden yahudiler, daha sonraları lâyık oldukları cezalara kavuşmuşlar, yurtları harap olmuş, nesilleri kesilip gitmiştir.

 

Gelecek Nesillere İbret:

Kendisinin ve eşinin yaşlarının ilerlemesine rağmen çocuk hususunda Allah-u Teâlâ’dan hiç bir zaman ümidini kesmeyen Zekeriyâ Aleyhisselâm Zat-ı Bâri’ye sığınmanın neticesini şahsında bilfiil göstermiş ve gelecek nesillere bir numune olmuştur.

Binaenaleyh bir müslümanın sebeplere tevessül etmekle beraber, duâ ve niyazda bulunmaktan bir an geri kalmaması lâzımdır.

Diğer taraftan herhangi bir nimete kavuşan, Allah-u Teâlâ’nın lütuf iyililiklerine nâil olan bir kimsenin; bir şükran ifadesi olarak zikrullahla, tekbir, tehlil ve tesbihle meşgul olması, ibadet ve taatını artırması lâzımdır.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurur:

“Göklerin ve yerin mülkü tasarrufu Allah’ındır. Ne dilerse yaratır. O kime dilerse kız evlâtlar bağışlar, kime dilerse ona erkek evlâtlar lütfeder.

Yahut o çocukları erkekler-dişiler olmak üzere çift verir. Kimi dilerse onu kısır bırakır. O Âlim’dir, Kâdir’dir.” (Şûrâ: 49-50)


  Önceki Sonraki