Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
SİLSİLE-İ SÂDÂT - Şeyh Muhammed Es’ad Erbilî (Kuddise Sırruh) -44- - Ömer Öngüt
Şeyh Muhammed Es’ad Erbilî (Kuddise Sırruh) -44-
SİLSİLE-İ SÂDÂT
Dizi Yazı - Silsile-i Sâdat
1 Kasım 2001

 

Silsile-i Sâdât -33-

ŞEYH MUHAMMED ES’AD ERBİLÎ
(Kuddise Sırruh) -44-

 

ESERLERİ:

Kenzü’l-İrfân:

Ahlâk, ibadet ve takvâ gibi muhtelif konularda, konularına göre tasnif edilmiş 1001 Hadis-i şerif’in tercümesi ve izahıdır. Hadis-i şerif’lerin metinlerine ve kaynaklarına da yer verilmiştir.

Müellifi hayatta iken Hicrî 1317 ve 1327 yıllarında Osmanlıca olarak iki defa neşredilmiştir.

Allah-u Teâlâ’nın sevgililerinden bir zât-ı muhterem olan Hazret’in bu eseri Türk okuyucusu tarafından hüsn-ü kabul görmüş, yıllar yılı aranmış, asıllarından fotokopiler çekilmiş ve okunmuştur.

Lâtin harfleri ile sadeleştirilerek birkaç defa basılmış olan bu kıymetli eser, son olarak 1989 yılında Erkam Yayınevi tarafından üslubu bozmadan, günümüz insanlarının istifade edebileceği bir şekilde hazırlanarak neşredilmiştir. Hadis-i şerif’lerin Osmanlıca tercümesi lâtin harfleriyle aynen korunmuş, anlaşılması zor kelime ve terkipler parantez içinde açıklanmıştır.

Muhammed Es’ad Erbilî -kuddise sırruh-Hazretleri’nin “Kenzü’l-İrfân” adındaki bu şahaser eserine yapmış olduğu mukaddime’yi teberrüken buraya alıyoruz:

“Şu bedâyi’-hâne-i âlemde (Cenâb-ı Hakk’ın san’at evi olan dünyada) cevher-i insaniyyeti (insanlık cevherini) şa’şaa-dan eyleyen (parlatan) ne kadar ahlâk-ı hamîde (güzel ahlâk) ve evsâf-ı cemîle (hoş sıfatlar) var ise cümlesi ummân-ı irfan (ma’rifet deryâsı) olan Peygamber-i zîşân Efendimiz Hazretleri’nden alınmış ve tercemelerle bütün cihana dağılmış iken maârif-i İslâmiyye’den (İslâmî bilgiden) bî-behre (nasipsiz) nev-residegân-ı zamandan (çağımızın yeni yetmelerinden) bazıları gûyâ menba-ı mâârif, (ilim ve marifetin kaynağı) ecânibde (ecnebîlerde, batıda) imiş zu’m-ı fâsidine (bozuk ve yanlış zannına) düştüklerini vakit vakit işitir, müteessir olurdum.

Bir gün şu zehâb-ı bâtılı (yanlış görüşü) iki genç lisânından bizzat dahi işitmekle ol-bâbdaki (o konudaki) teessürâtım (üzüntüm) arttı. Binâenaleyh nihâyeti vahim olan bu gibi efkâr-ı sakîmeden (sakat düşüncelerden) ihvan-ı dinimizi (din kardeşlerimiz) kurtarmak üzere Nebiyy-i muşâr ileyh Efendimiz Hazretleri’nin ehâdis-i şerifelerinden (değerli ve mubarek sözlerinden) seâdet-i dîniyye ve dünyeviyyeyi müştemil ve müstekmil binbir (1001) kadarını cem’ ve terthibe (toplayıp derlemeye) başladım.

Semâ-i saltanatın (saltanat semâsının) hurşîd-i rahşânı (parlak güneşi) sultan-ı selâtîn-i cihân (cihan padişahlarının padişahı) veliyy-i ni’met-i bhi-imtihan (minnetsiz bir şekilde nimetlerimizin sâhibi) es-Sultanü’l-Gâzî “Abdülhamîd” hân-i sâni -eyyedehullahu Teâlâ- (Allah Teâlâ kendisini güçlendirip yüceltsin), Efendimiz Hazretleri’nin sâye-i maârif ser-mâye-i hilâfet-penâhîlerinde (hilâfet zamanında) ikmâl ve itmâmına (tamamlamaya) muvaffak oldum.

Ümid ederim ki, “Kenzü’l-İrfân” ser-levhasıyla (adıyla) tab’ ve neşredilen (basılıp yayına sunulan) şu eser-i acizânemi mütâlâa edenler, artık ahlâk-ı hamîdenin menbaı (kaynağı) ve ulûm-i maârifin (ilim ve mârifetin) mecmaı (toplanıp birleştiği yer) dîn-i mübin-i İslâm olduğunu tasdîk ve her türlü hallerini irâdât-ı ilhâm-gâyât-ı Cenâb-ı Risâlet-penâhî’ye (Cenâb-ı Peygamber’in ilhâm dolu düşünce ve iradelerine) tatbik ile ilmen ve amelen seâdet-i dareyn’e (iki cihan saâdetine) vâsıl olurlar. Ve minellahi’t-tevfik (Başarı Allah’tan).”

Kenzü’l-İrfân’ın 340. Hadis-i şerif’ine geniş bir açıklama yapmışlardır:

Önemine binâen Hadis-i şerif’i ve izahını takdim ediyoruz:

“Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz’le ehl-i beyt’ine salât-ü selâm okunmadıkça olunan duâ makâm-ı icâbete (kabul makamına) vâsıl olamaz.” (C. Sağîr)

“Duânın kabulü için bir takım şartlar daha vardır ki, duâ eden kimse duânın bidâyet ve nihâyetiyle vasatında dahî salât-ü selâmı tekrar etmeli, duâdan akdem tasadduk (duâdan önce sadaka vermek) veyahut zikir ve fikir ve namaz gibi bir hayır işte bulunmalı, Cenâb-ı Hakk’a hamd ve senâ etmeli, hulûs-i kalb, nezâfet, tahâret, istikbâl-i kıble, ızhâr-ı meskenet (âcizliğini Hakk’a arzetmek), tezellül (düşkünlüğünü kabûl), tazarru ve enbiyâ ve evliyâya tevessül, günahkâr ve mücrim olduğunu itirâf ve ikrâr ile tevbe ve istiğfar edip ekl-i haramdan (haram yemekten), ictinâb etmeli (sakınmalı). Şu sûretle vâki olacak deavât-i hayriyyenin kabulü için iştibâh olunamaz (kabulünde şüphe olmaz). Bunu da ilave edelim ki, nasın (insanların) bazısı her ne kadar Cenâb-ı Hakk’ın kaza ve kaderine rızâ gösterip sükût eylemek cihetini duâ üzerine tercih etmişlerse de ekser muhakkıkîn (tahkik ehli âlimlerin çoğu) masâlih-i dünyeviyye ve uhreviyye (dünya ve âhiret işleri) esbâbdan müterrettib olduğu (sebeplere bağlı olarak meydana geldiği) ve duâ-yı müstecâb (kabule şâyân bir duâ) ise sebeplerin biri bulunduğunu beyân ile duâyı terketmek, kazâya rızâ göstermek fikriyle yemek yememek şiddet-i şitâda (soğuk kış mevsiminde) elbise giymemek, hastalıkta ilaç, muhârebede silâh istimâl etmekle (kullanmamak) gibi bir takım harekât-ı nâ-meşrûayı (meşrû olmayan hareketleri) irtikâb kabilinden olur, demişlerdir. Husûsiyle duâ, ızhâr-ı ihtiyac (hâcetini açıkça söyleme) ve Cenâb-ı Hakk’a ilticâ (sığınma) olduğu için müstakıllen bir ibadet makamına kâim olacağından (yerine geçeceğinden) şu hâlde lisânen duâ eylemek ve kalben Cenâb-ı Hakk’ın kazâ ve kaderine râzı ve teslim olmak evlâ ve ercâhtır (daha iyi ve tercihe şâyândır).”

Okuyucularımıza bir numune olmak üzere Hazretimiz’in tercüme ettiği bazı Hadis-i şerif’leri takdim ediyoruz:

“Kadere iman etmek, hüzün ve kederi giderir.” (Münâvî)

“Lisân ile kalb bir olmadıkça hiçbir kul mümin-i kâmil olamaz.” (Münâvî)

“Sizden; yâni müminlerden bir kimse dâima abdestli bulunmak niyyetiyle abdest alır ise abdesti bozulmadıkça namazda bulunmuş gibi me’cûr olur.” (Münâvî)

“İnsan ile küfür beyninde yalnız terk-i salât vardır. Yani namazı terketmek insanı küfre yaklaştırır.” (Müslim - Tirmizî)

“Ramazan-ı şerif’te sıdk ve yakîn ile oruç tutanlar, namazlarını terketmeksizin salât-ı terâvihi de edâ etseler günâh-ı sağîreleri mağfûr olur.” (Buhârî - Müslim - Ebu Dâvud - Tirmizî)

“Dünya muhabbetini kalbinden çıkar ki Cenâb-ı Allah’ın mahbûbu olasın. Nâsın elindeki emvâlden tamaını kes ki nâs seni sevsin.” (İbn-i Mâce)

“Müminlerin ömrü uzadıkça hakkında hayırlı olur.” (Ahmed bin Hanbel)

“Bir kimse din kardeşine ikram ederse Cenâb-ı Hakk’a ikram etmiş olur.” (Münâvî)

“İlmullah’dan bir kelimenin istimâı insan için bir sene ibadetten efdaldir.” (İbn-i Mâce - Dârîmi - Ahmed bin Hanbel)

“Tahkika bir kavim cehennemden şefâat sayesinde çıkarlar.” (Buhârî - Müslim)

“Bir babanın oğlu için duâsı, bir peygamberin ümmeti hakkındaki duâsı gibi makbuldür.” (İbn-i Mâce)

“Benî Âdem ecelinden kaçtığı gibi rızıktan da kaçsa ecel, her nerede olsa onu bulduğu gibi rızık da kendisini arar, bulur.” (C. Sağîr)

“Sefer ediniz, sıhhatinizi mûcibdir.” (Ahmed bin Hanbel)


  Önceki Sonraki