Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 92.SAYI - Ömer Öngüt
92.SAYI, Mayıs 2001
Hakikat 92. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Varlığının başlangıcı ve sonu olmayan, zâtında ve sıfâtlarında eşi benzeri bulunmayan; kâinâtın Hâlik'ı, âlemlerin Rabbi, dilek makamının en yücesi, ümit makamının en keremlisi, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Bütün kâinat zât-ı Ahmedî'si ve nûr-i Muhammedî'si şerefine yaratılan, Allah-u Teâlâ'nın yüce Resul'ü ve biricik Habib'i, Rubûbiyet esrarının emini, ahlâk-ı hamide'nin ve eşsiz faziletlerin menbaı, dünyâ ve ahirette en büyük rehberimiz, en güzel nümunemiz, Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashab-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Eskiden nehir düz akıyordu, şimdi ise ters akıyor. İslâmiyet yaşanıyordu, her yerde yaygındı, İslâm âdeti üzerinde ilâhî hükümlere bağlı olarak hareket ediliyordu. İslâm yolunda yürümek kolaydı. Herkes gidiyor, sen de kendiliğinden gidiyordun. Kendini o kaynağa kaptırdığın zaman seni götürüyordu.

Şimdi ise tamamen ters akıyor. Senin Hakk’a doğru gidişin, o suya doğru vurmana benziyor. Hatta o su da üstelik âfât suyu oldu. Eğer mâzallah insan bırakıldığında, ayağı kayar ve o âfâta kapılarak, imanını da ebedî hayatını da kaybeder.

İslâm dini hem dıştan hem de içten çok büyük hücumlara ve tehlikelere maruz kalmıştır. İslâm bugün tam bir garip duruma düşmüştür. İmanı muhafaza etmek zor, imandan kaymak kolay olmuştur. Öyle bir ifsat ki misli görülmemiş. Günahlar açık olarak işleniyor ve isyana dönüşüyor, her türlü kötülüğün anası bugün mevcut.

Allah-u Teâlâ’nın emirleri alenen reddediliyor, nehiyleri çiğneniyor, küfür ve nifak âdetleri yayılmaya çalışılıyor. Halk haramı-helâli kaldırmış, besmelesiz kesilen etleri yiyor. Şer’i nikâh ve mehir nedir bilinmiyor. Zekât ve öşür zaten verilmiyor. Dünyaya aşırı bir muhabbet bağlanmış, her kötülük moda olmuş, İslâm’ı yaşamak ayıp olmuş. Fuhuş alenen yapılacak hale gelmiş, içki su gibi içiliyor, kumarın her türlüsü oynanıyor. Fâiz alıp-verme son haddini bulmuş, bölücülük ateşi her yeri sarmış. Seyyiat zamanındaki bu fitne ve fesatlar; birçok sıkıntıyı, musibeti, felâketi, uğursuzluğu ve bereketsizliği celbediyor ve çok ciddi maddi-mânevi sıkıntıları beraberinde getiriyor.

Hiç şüphe yok ki bu efdâl ümmet içinde, yağmurun toprağa düşmesi ile ölü toprağın nebat fışkırttığı gibi; Hakk’ın izni ile ölmüş kalpleri diriltenler de mevcuttur. Bütün engel ve güçlüklere rağmen, yalnız Allah için mücâhede ve mücâdele etmektedirler.

Dini, bütün tazeliği ile ayakta tutan onlardır.

Hazret-i Allah bu bahtiyar kullarını Âyet-i kerime'lerinde meth-ü senâ ediyor:

"İnsanları Allah'a çağıran, kendisi de salih amel işleyen ve (Doğrusu ben müslümanlardanım) diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?" (Fussilet: 33)

Âyet-i kerime her ne kadar Resulullah Aleyhisselâm ve onun Ashâb-ı kiram'ı hakkında nâzil olmuşsa da; Allah'a dâvet, amel etmek ve "Müslümanlardanım." demekten ibaret olan güzel hasletleri kendisinde toplayan herkese şamildir.

Rivayete göre Ashâb-ı kiram’dan Sâlebe’tül-Haşenî -radiyallahu anh- Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize bu Âyet-i kerime’nin tefsirini sorduğunda şöyle buyurmuştur:

“Yâ Sâlebe! İyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış. Ne zaman ki aşırı derecede cimrilik hâkim olur, nefislerin arzusu peşinden gidilir, dünya ahiret üzerine tercih edilir, herkes kendi görüşünü beğenir, kimse kimseyi tanımaz bir hâle gelirse, o zaman kendini kurtarmaya bak ve halk tabakasını bırak.

Muhakkak ki sizin arkanızda karanlık gece parçaları gibi fitneler vardır. O fitneler içerisinde, sizin üzerinde bulunduğunuz inancın benzerine sımsıkı yapışan bir kimse için, sizden elli kişinin sevabı kadar sevap vardır.”

Ashâb-ı kiram: “Yâ Resulellah! Onlardan elli kişinin sevabı kadar sevabı vardır değil mi? (Yani sizden kelimesi yanlışlıkla mı kullanıldı?)” diye sorduklarında buyurdu ki:

“Hayır! Sizden elli kişinin sevabı kadar sevap alır. Çünkü siz iyiliklerde yardımcı bulursunuz, fakat onlar bulamazlar.” (Ebu Dâvud - Tirmizî - İbn-i Mâce)

Onun içindir ki Allah-u Teâlâ’ya sığınan ve O’nun dinine yardım için cihad eden müminler, hiçbir engelden çekinmezler, cihad sahasına atılmaktan kaçınmazlar.

Allah'a emanet olunuz.

Bâki esselamü aleyküm ve rahmetullah...


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - İmana Dâvet Vazifesi Kıyamete Kadar Devam Edecektir - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
İmana Dâvet Vazifesi Kıyamete Kadar Devam Edecektir