Dünyada bizim ülkemiz kadar yolsuzluk, usulsüzlük, dolandırıcılık yapılan ikinci bir ülke var mıdır bilmiyoruz. Başka ülkelerde kim olursa olsun, hangi makamda, hangi görevde bulunursa bulunsun eğer bir pisliğe bulaşmış, yaptığı da ayyuka çıkmışsa ya derhal görevinden el çektirilir, cezai müeyyidelerle, ağır yaptırımlarla karşılaşır, gasbettiklerinin geri alınmasına başvurulur, yahut da o kimse intihar eder, hayatına son verir.
Türkiye’de yolsuzluk operasyonlarının ardı arkası kesilmiyor. Devletin zirvesinden toplumun her kesimine kadar bu pisliğe bulaşmayan az bulunuyor. Eğer işin peşi bırakılmaz, iz takip edilirse bu operasyonlar neticesinde daha nice güzide zevât(!) yaptıkları icraatlarla, büyük(!) işlerle ortaya çıkarılacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Mucize Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
“Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı, emanet kelepir, zekât angarya sayıldığı zaman...”
Görüldüğü gibi Ahir Zaman Peygamberi, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm günümüzün bütün hastalıklarını veciz ve beliğ bir üslupla beyan buyurmuş, ümmetine duyurmuştur. Böylesi yolsuzlukların, hırsızlıkların, soygunların, talanların olacağını birer birer haber veriyor, ondan sakınmamızı öğütlüyor, bizlerin yalnız da kalsak onlara bulaşmamamızı, aralarına karışmamamızı emrediyor.
Evet Türkiye yolsuzluklara bulaşmış, adeta gırtlağına kadar soyguncuların hortumlamasıyla talan edilmiştir. Her gelen hükümetlerde az veya çok yolsuzluklar, adam kayırmalar, köşe dönmeler olmuş, devlet borç batağında boğulurken bu soyguncu, vurguncu takım her zaman rahat etmesini bilmiş, kendilerini himaye edecek adamlar!, amcalar!, dayılar!, babalar! bulmuşlardır. Bir bakıyorsunuz sanayici kimliği ile bir patron ne gizli dolaplar çevirmiş, milyarlarca doları cebine indirmiş. Bir bakıyorsunuz namuslu, dürüst, yeminli, anlı-şanlı bir bakan kurduğu servet imparatorluğunu nasıl finanse etmiş? Devletin bakanları, bürokratları, üst düzey yöneticileri devletin kasasını nasıl boşaltmışlar, devlete nasıl kazık atmışlar? Yazarı-çizeri, okumuşu-yazmışı, aydını-aymamışı, hangi sınıf ve zümrenin insanı olursa olsun devletin anasını ağlatmışlar, soymada, yolmada, çalıp-çırpmada yarış içine girmişlerdir.
Her gün yeni takibatlar, tahkikatlar, operasyonlar sürdürülüyor. Ardı arkası kesilmiyor. Milletin alkışladığı nice şerefli isimler bu listeye dahil ediliyor. Bu kokulardan, bu pisliklerden iğrenmemek, tiksinti duymamak mümkün değil. Yine de memleketi soyanlar, hazineyi boşaltanlar el üstünde tutuluyor, makamlarla ödüllendiriliyor, mevkiler veriliyor, daha fazla kredi alma şerefine nail oluyor.
Ucu kime, hangi makama, hangi şahsa dokunacaksa dokunsun, çekinmeden, korkmadan olayların, şahısların üzerine gidilmelidir. Suçlular bir bir yakalanmalı, mal varlıklarına el konulmalıdır. Çok geniş cepheli bir araştırma-soruşturma yürütülmelidir.
Şu operasyonlara bakınız. Kasırga 1-2-3, Balina, Matador, Buffalo, Paraşüt, Kartal, Serhat, Hayal vs. Şimdi Beyaz Enerji. Bunu başlatanların kim olup olmadığı tartışılıyor. Birileri düğmeye basmış, iyi ki basmış. Yeter ki suçlular yakalansın, gerekli işlemler yapılsın. Siyasi irade yolsuzluklar üzerinde gerekli hassasiyeti göstermez, kararlı adımlar atmaz, olayların peşini bırakırsa devlet hazinesi yağmalanır, köşe dönücüler çoğalır, iktisadi, kültürel, ahlâki anarşi ortaya çıkar. Bundan hepimiz, bütün millet zarar görür. Kimsenin çiftliği olmayan vatanımızın yağmalanmasına göz yummamalıyız.
Gerçekte bütün bunların asıl sorumlusu devlet mekanizmasını çalıştıracak olan yetkilileri seçenlerdedir. Millet seçtiği kimselerden sorumludur, seçtikleri de yönetimini üstlendiği kimselerden. Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Allah size emanetleri (millet işlerini) ehil (yani iktidarlı ve emniyetli) olanlara vermenizi emreder.” (Nisa: 58)
Hadis-i şerif’te ise:
“Dikkat edin! Hepiniz muhafızsınız ve maiyetinizde bulunanların hukukundan mes’ulsünüz. İnsanlara hükmeden amir maiyyetindekilerin muhafızı durumundadır ve onların hukukundan mesuldür.” (Müslim: 1829) buyurulmaktadır.
Müslümanlar önce kendi işlerini bu beyanların doğrultusunda tanzim ederse elbette devlet gibi çok çeşitlilik arzeden bir mekanizmanın yürütülmesi konusunda da titizlik gösterecektir ve sırtına yüklenen yükün ağırlığını daha sorumluca taşıyacaktır. Devleti teslim ettiği kimsenin iş ve icraatından sorumlu olan millet hesabı almasını da bilmelidir. Ancak günümüzde yalan, dolan, hile ve tuzaklarla iş başına gelinmekte, sonunda bilinen manzaralar gözler önüne serilmektedir. Doğruluk, dürüstlük, ehliyetli olmak, dirayetli olmak işbaşına getirilen kimsenin bariz vasıfları olmalıdır. Kötülüklerin, yolsuzlukların, ahlâksızlıkların besleyicisi değil, kökünü kazıyıcı olmalıdır.
Bu soyguncular, vurguncular her kim olursa olsun yaptıkları ispat edildikten sonra ellerindeki malları kuruşuna kadar devletin kasasına aktarılmalıdır. Yetmedi, demir parmaklıkların arkasında çürümeye terkedilmeli, millete teşhir edilmelidir. Bir daha ömür boyu iş yapmasına, göreve gelmesine engel olunmalıdır. Her birisi birer ince elekten geçirilmelidir.
Devlet, kendine yüklenen görevi iyi yapmalıdır. Devlet başkanı, hükümet başkanı icranın başıdır ve yapılanlardan sorumludur. Seçtiği, göreve getirdiği kimselerin işlerinden de. Adaletin uygulanmasından kanuni hükümlerin tatbikine kadar doğruluktan ayrılmaması esastır.
Devletin malını çalmak ise İslâm dininde büyük günahlardandır. Buna İslâm Hukuku’nda GULÛL adı verilmektedir. Pek çok Hadis-i şerif’ten öğreniyoruz ki devletin malının çalınması haramdır. Böyle bir kişi Allah yolunda savaşarak ölse bile şehitlik mertebesine erememektedir.
Kadri yüce sevgili Peygamber’imiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Sizden herhangi bir kimseyi memur tayin ettiğimizde, o bizden bir iğneyi veya iğneden daha değersiz bir şeyi gizleyecek olursa bu bir hıyanettir. Kıyamet gününde onunla gelir.” (Müslim: 1833)
Bizim vekiller, bürokratlar, yöneticiler, yetkililer ne âlemde biliyor musunuz? Daha çok yığma, daha fazla hortumlama, daha fazla mal biriktirme, para kaçırma, bankalarla ortaklık kurma. Arabalar, katlar, yatlar, dönüm dönüm araziler, villalar, sayısını bilmedikleri servetler. Her zaman olduğu gibi iyi, temiz, namuslu, vicdan sahibi kişileri tenzih ediyoruz, onlar için duada bulunuyoruz.
Zaten bütün bu yazılanları imanlı, vicdanlı kalplere tesir eder ümidi ile, devlet gemisini düzlüğe çıkarma gayesinde olanlar için kaleme alıyoruz. Zira kirlenmiş, paslanmış, imanları gitmiş, vicdanı sükut etmiş olanların bunlardan ders alması mümkün değildir.
Büyük Allah Dostu ne güzel buyuruyor: “Kadınlar çılgın, orta tabaka şaşkın, zenginler sarhoş” Gerçekten memleket manzarası ürkütücü bir hal aldı. Rüşvet, iltimas, kayırmacılık almış başını gidiyor. Bu iğrenç pisliklere bulaşmayan insan sayısı her geçen gün giderek azalıyor.
Devletin malının çalınmasının haddi hesabı yok. Azgın bir devir yaşamaktayız. Devlet çarkı süratle inkıraza doğru sürükleniyor. Millet günübirlik geçim derdinde şaşkın bir halde yaşıyor.
Ah Türkiye’m, zavallı milletim. Yazık oluyor sana, çok hem de çok yazık. Bütün bunların sorumluları meydanda değil mi? Ne zaman aklını başına alacak ve kendine çeki-düzen vereceksin? Bâri kendini, dinini, imanını, namusunu kurtarmaya, korumaya bak.