Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - “Yol Haritası” “Böl Haritası” mı? - Ömer Öngüt
“Yol Haritası” “Böl Haritası” mı?
GÜNDEM
Şinasi Çapa
1 Aralık 2000

 

“Yol Haritası” “Böl Haritası” mı?

 

Türkiye AB’ne girmek için olmadık tavizler versin, her önüne gelen teklife sıcak baksın, onlar Türkiye’yi bölmek için ne kadar ihanet oyunları varsa tatbik etmek için her çareye başvuruyorlar. Ege’den Kıbrıs’a, Patrikhaneden Heybeliada ruhban okuluna, Güneydoğu Anadolu’dan Doğu’da Ermeni Devleti! hayallerine kadar çok geniş bir yelpazede ardı arkası kesilmeyen isteklerde bulunuyorlar ve bütün bunları Türkiye’nin iyiliği(!) için istiyoruz diyorlar.

Ortaya ‘Katılım Ortaklığı’ adıyla bir belge yumağı koyuyorlar ve bunun şartı olarak da Kıbrıs ve Ege’yi öne sürüyorlar. Bir defa diplomasinin de insanca kuralları vardır ama bu kurallar Avrupalı tarafından Türkiye’nin önünde uygulanmıyor. Ne kadar sinsi, kahpe oyunlar varsa o denli döneklikler, ikiyüzlülükler sergileniyor ve bütün bu dalavereler çağdaşlık, batıcılık adına sergileniyor. AB’ni şiddetle arzulayanların kulaklarına küpe olması için çok önemli mesajlar bulunan Helsinki Sözleşmesi, Katilim belgesi, Yol Haritası yeniden tahlile tabi tutulmalı ve milli çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa o yapılmalıdır.

Bir defa şunu çok iyi bilmeliyiz ki Kıbrıs konusunda verilecek en küçük bir taviz Türkiye’nin kendi idam fermanını imzalaması, ipini çekmesi anlamı taşımaktadır. İki ayrı toplum, iki ayrı devlet tezinden başka Türkiye’nin garantörlüğünün ve Türk askerinin adadaki varlığının devamı birinci öncelik olarak sağlanmalıdır. Bunun dışında bir kabul ve anlaşma hem Kıbrıs Türkü’nün ölüm fermanıdır hem de Türkiye’nin milli varlığına kendi elleriyle darbe vurmasıdır. Bunun kokusunu duymuş olmalı ki son gelişmelerden başbakan bile müthiş rahatsızlık duymakta “gerekirse adaylıktan çekiliriz” mesajı vermektedir.

Helsinki Sözleşmesi’nde nihai hedefi ortaya koyar mahiyette şu ifadeler yer almaktadır:

“... AB Konseyi, uyuşmazlıkların, BK şartına uygun biçimde barışçı çözüm ilkesini vurgular ve aday ülkelerin mevcut sınır uyuşmazlıklarını ve diğer ilgili konuları çözmek için ellerinden gelen tüm çabayı harcamalarını ister. Bu gerçekleşmediği takdirde, aday ülkeler sorunu makul bir sürede Uluslararası Adalet Divanı’na götürmelidir...” (4. Pragraf)

“AB Konseyi 3 Aralık tarihinde Newyork’ta Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünü amaçlayan görüşmelerin başlamasını memnunlukla karşılar. Bu çözümün Kıbrıs’ın AB’ne katılımını kolaylaştıracağının altını çizer...” (9. Paragraf)

Lahey Adalet Divanı konseyin önerisini ele almış çözüm için 2004 yılı sonuna kadar bekleyebileceğini söylemiştir.

Diplomasi ile uğraşanlar bu satırların bizi nereye götüreceğini hemen anlar. Kıbrıs’ta ödün verildikten sonra sıra diğerlerine gelecek, gerçekten önümüze sürülen Yol Haritası’nın bir Böl Haritası haline geldiği görülecektir. Acı olaylar yaşandıkça mesele daha derinden anlaşılacaktır. İşin can alıcı noktasını işaret etmesi bakımından AB’nin dönem başkanı Finlandiya Başbakanı Kıbrıs konusuyla ilgili olarak Ecevit’e bir mektup göndermiş ve şunu söylemiştir:

“... Kıbrıs ile ilgili olarak soruna siyasi bir çözümün bulunması AB’nin nihai amacı olmaya devam etmektedir...”

Kıbrıs birliğe üye olarak Türkiye’den önce alınacaktır ki bunun çalışmalarına Yunanistan’ın açık desteği ile şimdiden başlanılmıştır. Bu başarıldıktan sonra Türkiye sonunda yine eli boş kapıdan geri döndürülecektir.

AB ayrıca Türkiye’ye karşı yerine getirmeyi taahhüt ettiği mali yükümlülükleri de pas geçiyor, gerekeni yapmıyor. Gümrük Birliği anlaşmasının bile bizim aleyhimize bir şekilde uygulanması her nedense görülmüyor, görülmek istenmiyor.

Türkiye her ne kadar Katılım belgesinin kararlarının kendini bağlamadığını söylese bile başkaları böyle söylemiyor. Avrupa Komisyonu Başkanı İtalyan Romano Prodi denilmesi gerekeni söylemiştir:

“Belge Türkiye’yi bağlar. Sorun çözümlenmeden Kıbrıs’ı (Rumları) aramıza nasıl alabiliriz? Böyle bir durum çok sorun yaratır. Her şeyi yapmaya hazırız...”

Kıbrıs konusundan sonra Ege de belgeye eklenecektir. Sonra başka belgeler, başka istekler sıraya girecektir.

AB dönem başkanlığı sıra ile İsveç ve Fransa’ya geçecektir. İki ülke de bölücü terör örgütüne, Ermeni terör faaliyetlerine, soykırım yasa tasarısına destek veren ülkelerin başında gelmektedir.

Yunan başbakanı Simitis bile gelişmelerden son derece memnun kalmış ve “Türkiye’nin BM kararları doğrultusunda hareket etmesini beklediklerini” ifade etmiş!

Yol Haritası’nda azınlıklar meselesinden bahsedilmekte ve fakat azınlıklar tabirinden ne kasdedildiği açıkça ifade edilmemektedir. Lozan anlaşmasına göre Rumlar, Ermeniler, Yahudiler azınlıklar olarak tarif edilirken şimdi bu belgede etnik köken araştırmasına zemin hazırlayacak, içimizi daha fazla kaşıyacak başka şeyleri de gündeme getireceklerdir. 1920’de imzalatıp icra edemedikleri Sevr taslağını hayata geçirmek istemektedirler. Türkiye’ye karşı; kaşı-böl-parçala taktiği uygulanmaktadır.

Utanmadan da “Bu yolu takip edin sizi birliğe alalım.” demektedirler.

Fikir hürriyetlerinden bahsederler, insan haklarından dem vururlar, bizden bunları uygulamamızı isterler, ama kendileri tam tersini yaparlar. Bizim memlekette dine, vatana, mukaddesata sövmek serbesttir, polisi taşlamak, askere kurşun sıkmak, devletin mallarını yağmalamak mübahtır.

Türkiye içten ve dıştan korkunç bir ihanet şebekesinin oyunlarıyla kuşatılmış bulunuyor. Sonu hayıra varmayacak sıkıntıların üstesinden gelinebilecek mânevi hamleler yapılmıyor, gadâb-ı ilâhi’yi celbedecek yanlışlıklar birer birer sergileniyor.

Gün geçmiyor ki Türkiye değişik gündem maddeleriyle meşgul edilmesin. Böylece çok önemli konuların unutulduğu yahut da unutturulduğuna şahit olmaktayız. Oldu-bittilerin faturasını milletçe ağır ödüyoruz. Bankalar hortumlanırken, cezaevleri kaynarken, mazlumların ahına rağmen af yapılmak istenirken, memurlar, işçiler açlık sınırında hayatlarını sürdürmeye çalışırlarken, İMF’nin raporları doğrultusunda ekonomiye balans ayarı yapılırken, Dünya Bankası kredi musluklarını kısarken, Türkiye örtülü bir şekilde iktisadi, siyasi, dini ve kültürel bir istilanın altına alınırken insanın rahat etmesi beklenemez.

Yıllarca eşkiyanın kökü kazınacak, bitti, bitecek derken onbinlerce insan ölmüş, bir o kadarı sakat kalmış, milyarlarca dolar terör için harcanmış, Terörist başı yakalanmasına rağmen lüks odasında ihtişam içinde beslenmekte, o da dağlardaki teröristlere emirler yağdırmakta, bir gizli el tarafından özel olarak korunmaktadır. PKK örgütünün planları bitmiş değil. Yeni bir aşama ile seyir değiştirmiştir.

AB ülkeleri bu sorunumuzu kaşımak ve ülkemizi bölmek için büyük paralar akıtmaktadır.

Radyo, TV kurmaktan, Kürtçe yayın yapmaktan, eğitim faaliyetlerini artırmaktan, Hadep’li belediyelerin denetim altında tutulmasından, enstitü kurulmasından, diğer gruplarla temas ve onlara yardım etmekten, hareket birliği sağlamaktan bahsedilmektedir.

Bu gerçekler halkımızın gözünden gizlenmektedir. Olayların seyri vatanımızı parçalamaya doğru gitmektedir. Bu aynı zamanda milletimizin esareti demektir. Bütün bunları hiçbir zaman aslâ dostumuz olmamış, olması da mümkün olmayan Hıristiyan-siyonist dünya tezgahlamaktadır. Çünkü:

“Sen onların dinine uymadıkça onlar senden aslâ hoşnut olmayacaklardır.” ilâhi beyanı en yalın hakikatı ortaya koymaktadır.

Bırakınız şu hoşgörü palavralarını, dostluk mesajlarını, kardeşlik nutuklarını, insanca sevgileri! Onlar ancak kuvvetten anlar ve dayandıkları istinat noktası da burasıdır.

Ne batı, ne Yunan, ne Ermeni, Yahudi değişir, ne de emelleri.

Patrikhanenin faaliyetlerini de gözden ırak tutmamak gerekiyor. Bu vatanı ucuz bulmadık, kimsenin ihanetine da râzı olamayız. Ne vatansız ne de dinsiz kalamayız. Biz kendimiz olmak, Müslüman kalmak, kimliğimizi korumak zorundayız. Başkası olamayız.

Taviz tavizleri doğurur. Buna dur denilmezse nihayetinde Türkiye ihanetin içinde boğulur.

AB’nin Yol haritası olarak önümüze koyduğu dayatmaların esas gayesi Türkiye’yi bölmektir.

Milletimizin buna seyirci kalması düşünülemez, vicdan sahipleri ihanet karşısında susamaz.


  Önceki Sonraki