Osmanlılar döneminde yaşamış Türk mutasavvıflarından olan Bâli-i Sofyavî -kuddise sırruh- Hazretleri Usturumca’da dünyaya gelmiş olup, doğum tarihi ve hayatı hakkında yeterli bir bilgi bulunmamaktadır.
Sofya ve İstanbul’da ilim tedrisinde bulunduktan sonra, dönemin Halvetî şeyhlerinden Kâsım Çelebi -kuddise sırruh- Hazretlerinin hizmetine girdi. Mânevi kemâlâtına bu zâtin eliyle kavuşan Hazret, kısa bir zaman zarfinda halifeliğe tayin edildi ve bütün ömrünü ilim irfan meclislerinde talebe yetiştirmekle geçirdi.
Yaşadığı süre içerisinde tasavvufî konularla ilgili pek çok eser telif etmiş olan Hazret, 1552 yılında Sofya’ya bağlı olan Salâhiye mevkiinde vefât etmiştir.
Şeyhü’l-ekber Muhyiddin-i İbn’ül-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretlerinin meşrebi üzere yürüyen velilerin en önde gelenlerinden olan müellif, gerek nesir gerekse şiir alanında büyük bir ustalığa sahipti. “Fusûsu’l-Hikem”i şerhetmiş; “Risâle-i Etvâr-ı Sitte”, “Risâle-i Etvâr-ı Seb’a”, “Risâle-i Kazâ-vü Kader”, “Mecmuâtü’n-Nesâyih” ve “Makâmât ve Merâtibü’n-Nefs” gibi, mühim konular içeren kıymetli eserler yazmıştır.
Tasavvufla ilgili olan şiirleri ise çeşitli mecmualarda yayınlanmış olup, bunların en meşhuru “Manzûme-i Vâridat”tır.
•
Bâli-i Sofyavî -kuddise sırruh- Hazretleri “Fusûsu’l-Hikem Şerhi”nde, Hâtemü’l-evliyâ olan zâtın imdat ve istimdâdından haber vererek şöyle buyurmuştur:
“Zâtiyyet hazinelerinin anahtarlarını elinde bulunduran Hâtem’ül-evliya’nın rûhu, bunu kendi nefsinden akletmedi; rûhundan bütün rûhlara yaptığı bu istimdâdı, cesedinin unsurlarla olan terkibi zamanından bilmedi. O bunu, hakikat ve rütbesi yönünden bildi.”
“Bu Hâtem’ül-evliya, Hâtem’ür-Rüsul olan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in mertebe güzelliklerinden bir güzelliktir.” (Şerh-i Fusûsu’l-Hikem-i Bâlî, sh: 39-42)