Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı’nın “Hâtemü’l-Evliyâ” Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (15) - “Aziz Mahmud Hüdâyi -Kuddise Sırruh-” - Ömer Öngüt
“Aziz Mahmud Hüdâyi -Kuddise Sırruh-”
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı’nın “Hâtemü’l-Evliyâ” Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (15)
Dizi Yazı - "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatlar
1 Eylül 2000

 

EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI’NIN
“HÂTEMÜ’L-EVLİY” HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (15)

AZÎZ MAHMUD HÜDÂYÎ -Kuddise Sırruh-

 

İstanbul’da yaşayan velilerin en meşhurlarından biri olan Aziz Mahmud Hüdâyî -kuddise sirruh- Hazretleri, 1541 yılında Şereflikoçhisar’da dünyaya gelmiştir.

Ilk öğrenimini babasının yanında tamamlayan Hazret, çeşitli yerlerde ilim tedrisinde bulunduktan sonra, Bursa’da önce müderris, sonra kadılık görevlerine tayin edilmiştir. Birkaç yıl sonra da tasavvuf yoluna girerek, Şeyh Muhammed Üftâde -kuddise sırruh- Hazretlerine intisab etmiştir.

Şeyhinin yanında riyâzet devresini tamamlayan Aziz Mahmud Hüdâyî -kuddise sırruh- Hazretleri, kısa bir süre sonra halifelik mertebesine yükselmiş ve irşadla vazifeli kılınarak İstanbul’a gönderilmiştir.

Yaşadığı dönemde büyük bir saygı ve itibar gören Hazret’e, başta Sultan Birinci Ahmed ve Vâlide Sultan olmak üzere, devrin ileri gelenlerinden pek çok kimse intisab etmiştir.

Seksenbeş yıllık verimli bir ömürden sonra, 1628’de İstanbul’da vefat etmiştir.

Nesir tarzındaki Arapça ve Türkçe eserlerinin yanısıra, aruz ve hece vezniyle son derece fasih şiirler de yazmış olan Hazret’in; başlıcaları “Nefâisü’l-Mecâlis”, “Necâtü’l-Garik fi’l-Cem ve’t-Tefrik”, “Tarikatnâme”, “Nasâyıh ve Mevâiz”, “Vâkıat” ve “Tezâkir-i Hüdâyî” olan kitaplarının dışında, bahis mevzuu şiirlerini topladığı bir de “Dîvân”ı vardır.

Aziz Mahmud Hüdâyî -kuddise sırruh- Hazretleri “Nasâyıh ve Mevâiz” isimli eserinde tıpkı peygamberlikte bulunan Hatem mertebesi gibi, velilikte de bu mertebeye nisbetle bir kemâlât noktası olduğuna işâret etmekte; bu ümmetin velileri arasında da mertebeleri sona erdirecek, Resulullah Aleyhisselâm gibi velâyetin Hatem mertebesine oturacak kimselerin bulunabileceğine dikkatleri çekmektedir:

“Enbiya hod sâlih ve pak tâhirlerdir. Ya neden, ‘Zümre-i sülehâdan eyle!’ diye duâ ettiğine sebeb nedir?

Yani nübüvvet, vilâyet mertebesinin kemâline eriştir ki, kemâl-i salâh istislâm ve inkıyaddan ibâret oldu. Mertebe-i nübüvvet, ne ki merâtib üzeredir.

Allah Sübhânehû ve Teâlâ:

‘İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık.’ diye buyurur. (Bakara: 253)

Ve evliyânın dahi hâli budur. Onun dahi kemâli var. Nitekîm tekmîl-i nübüvvet Habîbullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de Hatm olduğu gibi, ehl-i ihtisastan olan tekmîl-i merâtib edenlerdir. (mertebeleri sona erdirenlerdir.)” (Nasâyıh ve Mevâiz, sh. 150-151, çeviren:Safi Arpaguş)


  Önceki Sonraki