
Kişi her an kendini kontrol etmeli. O anda kiminle baş başayım, kiminle konuşuyorum, kiminle düşünüyorum? Tek kelime ile kiminleyim?
Rahman ile dolan bir insandan Rahmanî mevzular, ilâhi ilhamlar doğar. Hazret-i Allah’ın lütfu tecellî eder.
Nefsâni arzular ve düşünceler üzerinde duruyorsa, nefis onda tulû ediyor, icraatını da yapıyor demektir.
Boş ve lüzumsuz mevzularla meşgulse şeytanın evvelden ektiği tohumlar filiz vermiştir.
Bu üç nokta göz önünde bulundurulmalı, kişi kendini daima kontrol etmeli.
Şunu da hatırlatalım ki;
“Niyetim nedir? Gayem nedir?” Herkes nefsine bunları soracak.
Niçin? Yarın nedamet etmemek için.
Hazret-i Allah’ın yakınları her zaman huzur-u ilâhide olduklarını çok iyi bildikleri için edep halini daima muhafaza ederler.
Beyazîd-i Bestâmi -kuddise sırruh- Hazretlerimiz bir defasında devamlı misafirlerle meşgul olmaktan son derece yorulmuşlar. Bir ara misafir kalmamış. Müridandan birisi “Efendim” demiş. “Çok yoruldunuz, içerde biraz istirahat etseniz.”
Bunun üzerine şu cevabı vermişler;
“Evlâdım, halkın huzurunda edepli, Hakk’ın huzurunda edepsiz mi duralım?”
Havuzun başında oturdukları sırada bazı kardeşlerimiz, tanıdıkları kardeşlerle musâfaha yapacağım derken kameriyedeki çiçeklere çarpmışlardı.
Bu hâl üzere şu sohbeti yaptılar:
“İhvanın edebe riâyet etmesi lâzım. Edep demek, o anda icap eden ne ki varsa onun yapılması demektir. Bir ihvan kalkıyor burada musâfaha yapıyor. Burada musâfahaya kalkmak huzuru bozmak demektir.
İkincisi lâubalîlik vardır. Bunu bir ihvan içten duymadıkça gerçekten mektepte okumamış, ilim-irfan mektebine girmemiş demektir.
Üçüncüsü harabiyet vardır. İhvan bir edebi terk etmekle üç büyük zarar görüyor. İhvana bunu başta duyurun. İhvana edep gerek, alışkanlık değil. Musâfaha yapacaksa, arkadaşını bekler, biraz sonra yapar. O zaman sarıl, ne yapacaksan yap! Bakıyorum musâfaha yapacağım diye çiçekleri kopara kopara gidiyor. Eyvah eyvah eyvah!.. Eğer edebi öğrenseydi, bu lâubalîliği yapmazdı.
Onun için illâ edep edep edep...
O hâlâ iş yapıyorum zannediyor.
Hayır! İş yapmıyor, işi bozuyor.
Bu edebin usulünü size şöyle arz edelim:
Rahmetli Sabri Kaptan anlatmıştı. Şeyh Es’ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri üst kattan aşağıya iner yerine otururdu. Misafirler girdi mi girdi, kapı kilitlenir, artık ne içeriye ne dışarıya... Demek istediğimiz şu ki, huzurda edep gerek.”