Yalan ve aldatmaya gelince;
Onun ise hepsi, [66b] onun damarlarının içine doğru çektiği lezzetinin kalıntılarıdır. O senin adeta etine karışmıştır ve ancak azaltılıp da noksanlaştırıldıktan sonra terk edilerek, ziyadelik içindeki ateş menzilinin arzu ve şehvetini düşürüp indirir.
O herhangi bir şeye dönüp yönelmez, herhangi bir yerde karar etmez ve hiçbir şeyle ilgilenip iştigal etmez! Tâ ki bu hastalığa karşı asıl maksadını gaye edininceye kadar…
Nihayet elde ettiği deva ile de bu hastalıktan sıyrılıp çıkarak zafer kazanır.
İşte nefsini tanıyıp bilme konusunda en derin nazara sâhip olan kul da budur.
O yalan ve aldatmaya karşı sıdk ve doğruluk ile mukâbele eder; ilmi artık onun en büyüğü, konuşması da artık bizzat O'nunla olur.
O nefsini fazlasıyla kötüleyip aşağılar.
İşte bu O'nun katından zahirdeki nefsine ve halkın yanına geri döndürülür, batında ise nefsi yıkılıp ortadan kaldırılır ve buna karşı nefsini ıslâh edip itminana erer.
Bu, aslında bu ilâhi ilimlerin lezzetiyle; O'nun feraha ve rahata çıkarmasıyla, nefsi bu şekilde aşağılayıp kötüleyerek öne çıkartması arasında nefsi temizleyerek arıtmaktır.
Nitekim benim ihvanım, nefsin hileleri ve uğursuzca sürükleyip sevk etmesi konusunda ona ayak uydurmazlar; onun uğursuz teşvikine karşı peşinen ona karşı gâlibiyet ve üstünlük sağlarlar.
Onlar onun (nefsin) yaldızlı gümüş bilekliğinin üzerini silip kazıyarak, onun üzerine Allah-u Teâlâ'nın ismini yazarlar ve ihlâsla yalnız O'na doğru seyr ederler.
O kendisinde onu inşâ edince seni de yalnız ona tutundurur ve gam içinde üzerine yüklendiği zaman ise onu (nefsi) parçalayıp dağıtır!
Üstelik onunla (nefisle) birlikte hareket ederek sürükleyip teşvik edenler arasında duran sürükleme ve teşvik ehline karşı da, onu gümüşünü işleyecek hale getirdikleri zaman yine senin için husumet ve çekişmelerini sürdürerek, onun gümüşünü kendilerine göre ayarlarlar.
Ellerinde onu boşa çıkaracak mânevi vasıtalar mevcut olunca da onu etkisiz hale getirip ortadan kaldırırlar.
Ona karşı giriştikleri bu muameleleri hakkında herhangi bir şüphe ortaya çıkınca, onu da yine onlar için ortadan kaldırıp imha ederler.
Onlar onun içinde bir kızıllık görürler, bu ise iyi amellerden kaçışlarının neden olduğu felâket ve musibetleri bir elbise gibi üzerlerine giymeleri sebebiyledir.
Hâlbuki onun diliyle zikrettiği muradı eşsiz ve benzersizdir.
Onlar onu da döndürüp tersine çevirerek, üzerlerine giyindikleri elbiseyi üstlerinden çıkarıp, asabiyyetlerine, körlüklerine ve hâllerindeki ölülüğe karşı içlerinde bir üzüntü teneffüs etmelerini sağlarlar.
Biz işte bu sıfatın içinde bulunmaktan kendimiz adına da, senin adına da Allah-u Teâlâ'ya sığınırız!..
O'nun marifet-i ilâhi'sine râm olup boyun eğen kimse ise, ilâhi tedbîrle ilgili olarak çok önceden uyandırılmıştır.
Heyhât!.. Şu halde o kendisini zemmedip de kötülerken kendi nefsiyle tatmin olabilir, onu işine karıştırabilir ya da onunla meşgul olabilir mi?
[67a] Bize göre o üstün kavrayışlı, parçalayıp dağıtıcı ve keskin görüş sahibidir!
İşte onun onu (nefsi) tanıyıp bilmesi ve onu kötüleyip zemmetmesiyle ilgili bu durum hiçbir zaman son bulmaz.
Hiç şüphe yok ki O'ndan ayrılıp O'na muhalefete kalkışan kimse ise korku, kaygı ve endişe içinde Rabb'ine varıp, O'na sığınıp iltica etmemiş bir kimse iken sığınma ve ilticaya ulaşır.