Dinimizin iki temel kaynağı; Kur'an-ı kerim ve Sünnet-i seniyye'de deniz ürünleri ile ilgili olarak en başta bu deliller yer almaktadır. Bunun yanında Kur'an-ı kerim'de ve Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in Hadis-i şerif'inde yenmesi helâl ve haram olan etler ile ilgili bazı açıklamalar yer almıştır. Bu açıklamalar bir bütün olarak göz önüne alındığında, her şeyden önce etleri yenebilecek hayvanlarla ilgili bir liste verme yönüne gidilmediği, sadece belli ilke ve ölçüler getirmekle yetinildiği görülür.
Belirttiğimiz gibi Kur'an-ı kerim'de yenmesi helâl olan etler ayrı ayrı belirtilmeksizin insanlara Allah-u Teâlâ'nın nimetleri hatırlatılmış ve müslümana yaraşan şeylerin yenmesinin gerekliliğine vurgu yapılmıştır.
Bunun için "İyi ve temiz şeylerin helâl kılındığı" belirtilerek en çok yenmesi mutat olan koyun, deve ve sığır gibi türlere (Behimetü'l-en'âm) işaret edilmiştir.
"Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin." (Bakara: 172)
"Temiz olan şeyler size helâl kılındı." (Mâide: 4)
Kur'an-ı kerim'de yiyecekler konusunda haramlıkla ilgili açıklamaların ortak noktası ise, insanın tabiatı itibariyle "tayyibât" (iyi ve temiz) görülemeyecek nitelikteki "habâis" (temiz görülmeyen ve iğrenilen) şeylerin yenmemesi gereğidir. Burada geçen "habâis"ten olma vasfı, insan için zararlı olabilecek şeyleri içine aldığı gibi tabiatı gereği insanın iğrendiği tüm hayvanları da kapsayabilir. İslâm âlimleri, iğrenç tabiatlı ve pis olan birtakım hayvanların etlerini de haram kabul etmişlerdir; "Yılan, Fare, Kurbağa, Kaplumbağa, Köstebek, Kirpi, Salyangoz, Solucan, Sinek ve bütün haşarat..." gibi hayvanların bu gruba girdiğini ifade etmektedirler. İşte Hanefi mezhebi balık cinsinden olmayan; "Midye, Kalamar, Yengeç, Karides, Kerevit, İstiridye, İstakoz, Ahtapot..." gibi hayvanlar ile "Su aygırı, Deniz hınzırı..." gibi balık suretinde bulunmayan deniz ürünlerini bu kategoride değerlendirdiği için bu tür hayvanlar helâl değildir, etleri yenilmez. Balık sınıfına giren her nevi balık etleri helâldir.
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Âyet-i kerime'de:
"Taze et yemeniz için denize boyun eğdiren Allah'tır." buyuruyor. (Nahl: 14)
Balığın yenilme helâliyetinin şartı, afet ile ölmüş olmasıdır.
Ağ ve olta afet olduğu gibi, balığın bir yere sıkışma, fırtına, dalga tesirleri ile, suyun çekilmesi, fazla sıcak veya soğuk olması gibi sebeplerle ölmesi dahi afet sayılır. Balıkların boğazlanması gerekmez.
Böyle bir âfete uğramaksızın herhangi bir tesir olmadan kendi başına ölmüşse eti yenmez.
Ölen balığın karın tarafı su yüzünde ise kendi başına ölmüş sayılır ve eti yenmez. Sırt tarafı su üzerinde ise, dış tesirle ölmüştür ve eti yenir. Balıklar temiz olmayan suda bulunsalar dahi etleri yenir.
Diğer taraftan sağlığa zararlı maddelerin alınmaması da İslâm'ın genel ilkelerinin gereklerindendir.
Bu konudaki somut yasaklar, Mâide Sûre-i şerif'inin 3. Âyet-i kerime'sinde on madde halinde sayılmış ise de; bunların bir kısmı aynı grup içinde düşünülerek tamamının Bakara Sûre-i şerif'inin 173. Âyet-i kerime'sinde yer alan dört ana maddede toplanması mümkündür:
"Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı kesin olarak haram kıldı." (Bakara: 173)
Kendiliğinden veya dini usulde boğazlanmaksızın ölmüş hayvan (meyte), akıtılmış kan, domuz ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar.
Bütün İslâm bilginleri, Allah'ın; dinî hüküm ve kaideleri, kullarının maslahatı için koyduğunda ittifak etmişlerdir. Bu maslahat ya faydalı olanı elde etmek (celb-ı menfaat) yahut da zararlı olanı gidermek (def-ı mazarrat) içindir.