Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm - NÛR-Î MUHAMMEDÎ -sallallahu aleyhi ve sellem- (22) - Ömer Öngüt
NÛR-Î MUHAMMEDÎ -sallallahu aleyhi ve sellem- (22)
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Mart 2025

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

NÛR-Î MUHAMMEDÎ -sallallahu aleyhi ve sellem- (22)

Yüce Vasıflar (2)

 

"Medine-i Münevvere'deki Mescid-i Nebevî'nin minberi yapılmadan önce, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hutbe okurken bir hurma kütüğüne dayanırdı. Minber yapılıp da hutbelerini artık orada vermeye başlayınca bu kütük, yüklü devenin feryadına benzeyen bir ses ile inlemeye başladı. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz minberden inip onu okşaması üzerine ancak sustu." (Buhârî)

Bu hadise üzerine mescidde bulunanlar kütüğün başına üşüşerek dikkat ve heyecanla ağlaştılar, mescidin içi çalkalandı.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bir çukur kazılıp kütüğün oraya gömülmesini emretti ve kütük minberin altına gömüldü.

Ebu Said -radiyallahu anh- buyurur ki:

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-i berber tıraş ederken gördüm. Sahabîler etrafını çevirmişlerdi. Berberin kestiği saçların bir tekinin bile yere düşmesini istemiyorlardı. Her düşen saç, daha yere inmeden birisinin avucuna düşüyordu." (Buhârî)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in aslı nurdur. Aslı nur olduğu için Allah-u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri, onun vücudunu da nur yapmıştır. Sakal-ı şerif'i de nurdur, ne yanar, ne çürür.

Binaenaleyh onun her bir teli ümmet-i Muhammed için en büyük bir hediyedir. Çünkü nurdan bir zerredir.

Onlar onun bir kılını dahi en kıymetli bir şekilde ölünceye kadar sakladıkları gibi; nesline de, ümmet-i Muhammed'e de hediye bırakmışlardır. Bu sebepledir ki sakal-ı şerif'ler günümüze kadar gelmiştir.

Büyük İslâm dilâveri Halid bin Velid -radiyallahu anh- Yermük Savaşı'nın iyice kızıştığı bir sıra sarığını düşürmüştü. Ortalık biraz sakinleşince sarığının bulunup getirilmesini emretti. Tekrar tekrar aradılar ve nihayet buldular. Pek eski bir şeydi. Böyle değersiz bir sarığı buldurmak için, niçin ısrarla arattığını sordular. Şunları söyledi:

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'le umre yapıyorduk. İhramdan çıkarken mübarek saçlarını tıraş ettirdi. Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- kesilen saçları kapmak için adeta yarış ediyordu. Mübarek alnından kesilen saçları herkesten önce alıp işte bu sarığın içine koydum. Bu sarık başımda olduğu halde, bugüne kadar katıldığım hiçbir savaşı kaybetmedim." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 2/160)

Halid bin Velid -radiyallahu anh- Hazretleri, o nuru yakından tanıdığı ve çok iyi bildiği için; o nurun bir zerresinin, bir kılının yüzü suyu hürmetine Hazret-i Allah'ın kendisini hıfz-u himaye edeceğine kani idi. Hazret-i Allah onu her tehlike ve her belâdan korudu. En büyük sıkıntılardan onu selâmete erdirdi. En müthiş harplerin de kazanılmasına vesile oldu. Buna âmil olan Resulullah Aleyhisselâm'a olan bağlılığı ve üzerinde taşıdığı emanettir.

Ubeyde es-Selmânî -radiyallahu anh- da şöyle buyururlar:

"Resul-i Kibriyâ -sallallahu aleyhi ve sellem-in mübarek vücudundan ayrılan bir tüyü, benim nazarımda yerin üstünde ve altında bulunan bütün altın ve gümüş hazinelerinden daha kıymetli ve daha sevimlidir."

Nur her şeyden kıymetlidir. Her şey mahva ve helâke mahkûmdur. Nur bâki olduğu için her şeyden üstündür. İşte bu üstünlüğünü en yakınları bildi ve takdir etti. Başkası bilemez. Kim bilir? En yakınları bilir ve takdir eder.

Ümmü Seleme -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz Resulullah Aleyhisselâm'ın saçlarından bir miktar saçı bir şişe içinde koruyordu. Ashâb-ı kiram'dan bir kimseye nazar değse veya başına bir musibet gelse, hemen Ümmü Seleme -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'e, içinde su bulunan bir kap gönderir. O da bu saç tellerini suya batırır, sonra bu suyu alır, şifa dileyerek ve bereket umarak içerlerdi. (Buhârî)

Resulullah Aleyhisselâm'ın sözleri, fiilleri ve takrirleri şeriatta kaynaktır.

Resulullah Aleyhisselâm'ın Allah katındaki mevkisi ile tevessül etmekten başka onun âsârı ile tevessül ve teberrük kıyamete kadar devam edecektir.

Hudeybiye günü müslümanlar susamışlardı, abdest alacak suları da yoktu. Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir su kovasına mübarek elini daldırması üzerine parmakları arasından pınarlar gibi su fışkırmaya başladı. Orada bulunan bin beş yüz kadar kişi bu sudan içtiler ve abdest aldılar. (Buhârî)

Bu Allah-u Teâlâ'nın bahşettiği bir mucizedir. Bu lütuflarını Enbiyâ-i izam Hazerâtına bahşederdi. Fakat bilhassa Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin sıkıldığı anlarda hemen imdadına yetişirdi.

"Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz sabahleyin namaza giderlerken, Medine'nin sucuları su dolu kapları ile gelirler ve suları bereketli olsun diye mübarek ellerini kovalara daldırmasını isterlerdi." (Ebû Dâvûd)

Çünkü onlar, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in mübarek, nurlu elini kovaya sokması ile Allah-u Teâlâ'nın her türlü bereket ihsan edeceğini çok iyi biliyor ve bunda hiç şüphe etmiyorlardı.

Enes -radiyallahu anh- buyurur ki:

Resulullah Aleyhisselâm bize geldi. Bizde yattı, terledi, annem bir şişe getirdi, terini içine koymaya başladı. Resulullah Aleyhisselâm uyandı. "Yâ Ümmü Selim! Ne yapıyorsun?" diye sordu. Annem de; "Bu terindir, kendimize koku yapıyoruz. Kokuların en hoş ve güzelidir." dedi. (Müslim)

Bunun için her gül güzeldir. Fakat kırmızı gülün kıymeti ayrıdır. Çünkü Resulullah Aleyhisselâm'ın terinden husule gelmiştir.

 

"Gül denir her güle amma, gül-i zibâ başka,

Aşk denir her aşka ammâ, Allah aşkı başka."

 

Onun için mübarek vücutları olsun, terleri olsun en güzel kokardı. Çünkü güzel kokular ondan husule gelmiştir.

Buna rağmen güzel koku sürünürdü. Bu ise ümmet-i muhteremesine talim içindir.

Hadis-i şerif'lerinde buyurdular ki:

"Bana (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namaz kılındı." (Nesâî)


  Önceki Sonraki