Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (164) - Nasıl Murad Ederse... - Ömer Öngüt
Nasıl Murad Ederse...
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (164)
Dizi Yazı - İnciler ve Hatıralar
1 Aralık 2024

 

Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (164)

 

Nasıl Murad Ederse...

"Lût Aleyhisselâm tarafından kavmine her türlü uyarılar yapılmış, büyük bir azaba uğratılmaktan da korkutulmuşlardı. Fakat onlar hiç aldırmadılar, iltifat edip kulak asmadılar. O halde iken azap onları yakaladı.

Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:

"Lût, andolsun ki bizim yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar bu uyarıları şüphe ile karşıladılar." (Kamer: 36)

Kalplerindeki bu maraz, iman etmelerine engel oldu.

Nihayet vâdedilen ilâhi hükmün inme zamanı gelmiş bulunuyordu:

"Bir sabah erken kendilerine, önü alınmaz bir azap gelip çattı." (Kamer: 38)

Yakalarını bir daha bırakmayacak olan azap başlarına gelmiş bulunuyordu.

Onlara denildi ki:

"Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin âkıbetini tadın!" (Kamer: 39)

Elem verici azabımı görün!

"Doğrusu onlar yoldan çıkmış kötü bir kavim idi." (Enbiyâ: 74)

Hidayetten mahrum, bütün iyiliklerden ve güzelliklerden uzak, her türlü kötülüklerle içiçe idiler.

Allah-u Teâlâ onlara önce korkunç bir ses duyurmuş, sonra memleketlerinin üstünü altına getirmiş, daha sonra da üzerlerine taş yağdırmıştır.

Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:

"Tanyeri ağarırken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi.

Şehirlerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık." (Hicr: 73-74)

Güneş doğarken yok edici azabın gürültüsüne yakalandılar. Böylece onlar üç türlü azaba uğratılmış oluyorlardı.

Koca bir şehir dağıyla-taşıyla, canlısıyla-cansızıyla ve evleriyle barklarıyla gökyüzüne kaldırılmış, sonra ters çevrilerek üstü altına getirilmiş, üzerlerine sert taşlar yağdırılmıştır.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurur:

"Vakta ki azap emrimiz gelince, o memleketin altını üstüne getirdik. Ve tepelerine Rabb'inin katında damgalanmış ve pişirilmiş balçıktan taşları arka arkaya yağdırdık.

Bu felâket taşları zâlimlerden uzak değildir." (Hûd: 82-83)

Şimdi ise taşla olmaz da harple yağdırır, herhangi bir felâketle ateşle yağdırır. Nasıl murad ederse, nasıl tecelli ederse öyle olur."

 

O'na Sığınmalı, O'na Güvenmeli ve O'ndan Sabır Dilemeliyiz:

"Bütün peygamberler ağır hücumlara, azgınlık ve taşkınlıklara hedef olmuşlardır. Fakat sıkıntı ve çilenin zirveye ulaştığı, çekilmez bir dereceye vardığı, en büyük tehlike ile yüz yüze gelindiği, âdeta bütün ümitlerin kesildiği bir anda Allah-u Teâlâ'nın benzeri olmayan nusret ve yardımı kesin bir şekilde tecelli etmiştir.

İnanmak, zorluklar karşısında insanı sabırla takviye eder. Korku ve sıkıntılar karşısında mukavemet gücü verir.

Allah-u Teâlâ bir kulunu yükseltmek istediğinde, önüne çıkan engelleri bir bir kaldırarak sebepler halkeder.

İbtilâlı günlerde fânilerden değil, bâkî olan Allah'tan yardım dilemek lâzımdır.

Bir ibtilâ ile karşılaşıldığında Allah-u Teâlâ'ya sığınmak, O'na güvenmek ve sabır dilemek gerekir.

Elde edilen bütün muvaffakiyetlerin, erişilen her nimetin şükrünü eda etmeyi ihmal etmemeli, nimet arttıkça şükrü de artırmalı, O'nun sonsuz lütuf ve ikramları karşısında acziyetini daima ortaya koymalıdır."

 

Ruhumuzu Yükseltmeye Çalışalım:

"Öyle bir fitne, öyle bir zaman ki...

Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet kopmazdan önce karanlık gece kıtaları gibi fitneler olacak. Bu karışıklıklar içinde kişi, mümin olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlar, mümin olarak akşamlayıp kâfir olarak sabaha çıkar. Birçok kimseler azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini satarlar." (Tirmizî: 2196)

Bugün çok nazik bir zamandayız. Hava çok sert. Fırtına devam ededursun, biz ruhumuzu yükseltmeye çalışalım.

Allah'ımız kendi rızasında bizi muhafaza buyursun, ayaklarımızı kaydırmasın."

"İnsanın terakki edip yükselebilmesi ancak nefse muhalefet etmesiyle kâimdir. Ruhun esâreti nefsin hürriyetidir, nefis esir alınamadıkça ruh hürriyete kavuşamaz. Nefsin istek ve arzularını öldürmedikçe, ruhu diriltmek mümkün değildir."


  Önceki Sonraki