Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Başyazı - "Belâ ve Fitneden Başka Dünyanın Hiçbir Şeyi Kalmadı." (Hadis-i Şerif) - Ömer Öngüt
"Belâ ve Fitneden Başka Dünyanın Hiçbir Şeyi Kalmadı." (Hadis-i Şerif)
Başyazı
İsmail Yavuz
1 Ağustos 2024

 

"Hiçbir Memleket Hariç Olmamak Üzere, Biz Onu Kıyamet Gününden Önce Ya Helâk Ederiz veya Onu Şiddetli Bir Azapla Cezalandırırız. Bu, Kitapta (Levh-i Mahfuz'da) Yazılıdır."
(İsrâ: 58)

"Size Verilen Her Şey Dünya Hayatının Bir Geçimliği ve Ziynetidir. Allah Katında Olanlar İse Daha Hayırlı ve Daha Devamlıdır. Hâlâ Akıllanmayacak mısınız?"
(Kasas: 60)

"Kıyametin Hemen Yakınında Anarşi ve Kargaşa Günleri Vardır."
(Hadis-i Şerif)

"Önümüzü Göremiyorum, Çok Dikkatli Ol. Ortalık Karışıyor, Vakit Geldi Daha Doğrusu. Dünyayı Doldurduğu Gibi Boşaltacak. Bu İnsanlar Yok Olacak, Bu İnsanlar Yok Olacak. Ortalık Karışıyor, Gerek Türkiye, Gerek Dünya Karışıyor. Daha Evvel Demiştim: Allah'ım Bu Hadisatı Bana Gösterme. Çok Vahim, Vahşi Hadisat Var Önümüzde. Allah'ım Bu Hadisatı Bana Gösterme."
(Ömer Öngüt -Kuddise Sırruh-)

"Belâ ve Fitneden Başka Dünyanın Hiçbir Şeyi Kalmadı."
(Hadis-i Şerif)

 

"Samimi bir müslüman fitnelerden uzak durur. Hazret-i Allah'a, Resulullah'a sığınır, yönelir, dayanır. Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor: "Dünyanın geniş vakitlerinde, (yani sıhhat ve servet, asayiş ve emniyet gibi istirahat sebepleri mükemmel olduğu bir zamanda) Cenâb-ı Hakk'a ibadet ve taat ile kendini takdim et ki, muzayakalı (sıkıntılı, kargaşalı) bir zamanda seni lütfu ile yâd buyursun." (Ahmed bin Hanbel) O gün gelmeden önce tevbe edip Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a yönelenlere ne mutlu! O dilediğini dilediği şekilde kurtarır. Bu gibi kimselerin dünyası saadet, ahireti selâmet olur. Çünkü o Hakk ile idi, halk ile değil. Hazret-i Allah'a yönelelim, bize O yeter! Kalsak yolunda, gitsek yolunda ölelim inşaallah. Bizim için fayda getirecek budur: Yolunda olalım, yolunda ölelim." (Ömer Öngüt -kuddise sırruh-)

 

Çok büyük harplerin, 3. Dünya Harbi'nin kapıya dayandığı, kıyamet alâmetlerinin birçoğunun zuhur ettiği, kıyamete yakın bir zamanda, ahir zamanda yaşıyoruz.

Artık dünyanın sonundayız, dünyaya dalacak zaman değil. Hazret-i Allah'a yönelme, maddi, manevî azıkları hazırlama zamanı.

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri seneler evvel, bugünkü alametler henüz ortada yokken bu harp günlerini, önümüzdeki dehşetli ve müzayakalı günleri haber vermişler, bu devir için "Harp ve harabiyat devri" buyurarak tedbir alınmasını nasihat etmişlerdi.

Bugün ise devlet başkanlarına kadar hemen herkesin dilinde "3. Dünya Harbi" lâfı dolanıyor. Bir taraftan İsrail'in pervasız vahşeti ve savaşı genişletme niyeti; diğer yandan Ukrayna'da Batı'nın Rusya'ya karşı nükleer harp tehlikesini artıran icraatları harp ateşinin yayılması tehlikesini artırıyor. Daha da vahimi dünyanın her yerinde bir ateş, bir harp çıkması için çalışan, sapkın bir zihniyete sahip derin bir yapı var.

Dünya hiç olmadığı kadar büyük harplere yakın, kazan iyice kaynadı, patlamak üzere.

"Dünya kaynıyor, kaynaya kaynaya taşacak ve bu halk gidecek, yavaş yavaş, bir zaman imar ediyordu, şimdi harap ediyor. Hazret-i Allah'tan hakikaten korkmak lâzım. Bu isyan cezasız kalmaz." (Ömer Öngüt -kuddise sırruh-)

Dergimizde değişik vesilelerle, zaman zaman içinde bulunduğumuz ahir zamanla ilgili Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in Hadis-i şerif'lerini, beyan buyurdukları ahir zaman alâmetlerini ve bunları izah eden Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'nin ifşaatlarını, vermiş olduğu haberleri arzediyoruz.

Çünkü insanın uyarılmaya, hatırlatmaya ve nasihate ihtiyacı var. İletişim araçlarının her insanın cebine girdiği, insanı dünyanın şaşasına ve hengâmesine hapseden sosyal medya gibi mecraların gittikçe yaygınlaştığı bu zamanda bu nasihat ve hatırlatmalara daha çok ihtiyaç var.

Öyle bir zaman ki, insan düşünmeye fırsat bulamadan yuvarlanıp gidiyor. Gidiyor ama nereye?

Allah-u Teâlâ Kelâm-ı kadim'inde kıyamet günü toplanma sahnesini anlatırken cehennemlik kimselere şöyle seslenileceğini haber veriyor:

"Andolsun ki sen bundan gâfildin, işte şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık, bugün artık gözün keskindir." (Kaf: 22)

İşte o gün gelmeden, orada gözümüz açılmadan burada gözümüzü açmamız, gafletten uyanmamız lâzım. Gafletten uyanmak için şimdiden hazırlanmak lâzım.

İnsanoğlu; kendisine çok kısa bir ömür takdir buyurulduğu ve içinde yaşadığımız bu dünyanın bile bir sonu olduğu hâlde; sanki ebedî bir ömür sürecekmiş gibi hayat yaşıyor, bu dünyaya imtihan için gönderildiğini unutuyor, Yaratan'ı, Yaşatan'ı, ebedî ahiret hayatını hatırına getirmeden ömrünü tüketiyor.

Oysa bu dünyanın da bir sonu var, ve o son iyice yaklaştı:

"Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır." (Necm: 57)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in gönderilmesi dahi bir kıyamet alâmetidir. Çünkü o âhir zaman peygamberidir, son peygamberdir. Nitekim bir defasında şehâdet parmağı ile orta parmağını yanyana göstererek: "Ben, kıyamet şöyle yakın olduğu halde gönderildim." buyurmuşlardır. (Buhârî - Müslim)

Bu bir hakikat olduğu hâlde;

"Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz!

Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!" (Necm: 60-61)

Hususiyetle bugün insanlar hep gülme, oyun, eğlence peşinde, rahatının, keyfinin derdinde. Oysa dünya kaynıyor, etrafımız ateş çemberi, yahudi gemi azıya aldı, iyice azgınlaştı.

Bugüne kadar deprem, yangın, sel, terör, darbe-kalkışma gibi türlü afatlar yaşadık, PKK terörüne 40 binden fazla can verdik. Ancak Allah-u Teâlâ bize büyük bir harp ve iç karışıklık yaşatmadı. Dünyada, etrafımızda cereyan eden harpleri, iç savaşları ekrandan izledik. Bundan sonra ne olur Allah bilir. Zira millet olarak çok azdık, çok şaştık, çok taştık. Kimse kimseyi dinlemiyor, fikirler bulanmış. İnsanlar kendi nefsine hoş gelen bir yalan gördü mü hemen sarılıyor, bile bile hak ve hakikati inkâr ediyor. Binaenaleyh bundan sonra şu olmaz diyemiyor insan. Harplerin bize de bulaşması an meselesi.

Ortalık yanıyor, fısk-u fücur önünde durulmaz bir sel gibi yakaladığını yutup götürüyor. Seyyiat zamanının fitneleri her yeri sarmış vaziyette.

Ne olacak bu insanların hâli?

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:

"Eğer siz benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, az güler çok ağlardınız." (Buharî)

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri de bir beyanlarında şöyle buyurmuşlardı:

"Bizi hep güler görürsün, hep ağlarız biz. Çünkü biz hadisatların içindeyiz. Yüzümüz güler gönlümüz hep ağlar. Niçin? Öyle halk olunmuş. Onun için bizim rahat durmamız mümkün değil."

O hâlde ne yapmamız lâzım?

Yukarıdaki Âyet-i kerime'lerin devamında Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Artık Allah'a secde edin ve O'na kulluk edin!" (Necm: 62)

Allah'a yönelmekten, O'na sığınmaktan başka bir yol yok.

"Allah'a kaçınız!" (Zâriyat: 50)

Hıfz-u himayesine sığınılacak, yardım istenecek, kapısına başvurulacak yegâne mabud O'dur.

Şirkten Tevhid'e, küfürden imana, zulümden adalete, nifaktan sadakate, riyâdan ihlâsa, kibirden tevâzuya, cimrilikten cömertliğe, israftan kanaate, adâvetten muhabbete, tefrikadan ittifaka, kötülükten iyiliğe, günahtan sevaba... kaçıp sığınmamız lâzım.

"Allah'a sığın!.." (Mümin: 56)

Dünyaya dalacak zaman değil, kendimize gelmemiz lâzım.

"Bunları size hatırlatıyorum, şimdiden Hazret-i Allah'a ve Resul'üne yönelmeye ve sığınmaya bakın. Bu felâketler geldiği zaman şaşırmayın.

Artık kendinize gelin, dünyanın sonundayız, ona göre kendinizi ayarlayın. Gün bugündür, yarın ne olacağını Yaratan bilir.

Akıllı insan her an Hazret-i Allah'a yönelik olmalı, sonraya kalanlar donakalır. O zaman herkes inanacak amma, iş işten geçmiş olacak.

Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:

"Dünyanın geniş vakitlerinde, yani sıhhat ve servet, asayiş ve emniyet gibi istirahat sebepleri mükemmel olduğu bir zamanda Cenâb-ı Hakk'a ibadet ve taat ile kendini takdim et ki, muzayakalı bir zamanda seni lütfu ile yad buyursun." (Ahmed bin Hanbel)

Allah-u Teâlâ'ya yönelmekten daha güzel bir kale olmaz, O'nun kalesinin harici boşluktur. O kalesine kimi aldıysa hayat vardır, hem de hayat-ı ebediye vardır.

Bu bir ikazdır, hatırlatmadır, yöneltmedir. O dilediğine hidayet verir. Dilerse O her felâketten kurtarır.

Kitapları daima okuyun ve böylece bu devirleri aşmaya bakın!" (Ömer Öngüt -kuddise sırruh-)

Kendimize gelelim, kıyamet yaklaşıyor. 3. Dünya Savaşı bir nevi küçük kıyamettir. Artık dünyanın sonundayız, dünyaya dalmayalım.

Allah'a sonsuz şükürler olsun ki bugüne kadar bu milletten "devlet" nimetini almadı, inşaallah bundan sonra da almayacağının müjdesi var.

"Allah-u Teâlâ bu gemiyi batırmayacak. Bunun sebebi Resulullah Aleyhisselâm'ı iki defa Türk kıyafetiyle gördüm. Anladım ki Allah-u Teâlâ'nın Türkiye'ye bir nazarı, bir lütfu var. Onun hürmetine Allah-u Teâlâ bu gemiyi batırmayacak. Her ne kadar batırmak istedilerse de bu gemiyi batırmayacak, gene yüzdürecek. Denizaltı batıyor, ama dilediği zaman çıkarıyor." (Ömer Öngüt -kuddise sırruh-)

Ancak sıkıntılar olabilir, darlıklar, birbirine düşme durumları olabilir. Tedbirimizi ona göre almamız lâzım.

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri bir beyanlarında da şöyle buyurmuşlardı:

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

"Allahümmağfirlî verhamnî ve elhıknî bir-refîkil a'lâ" buyuruyorlar.

Bu, Resulullah Efendimiz'in sık sık yaptığı bir duâdır.

"Allah'ım! Bize mağfiret et, bize acı, en yüce dosta kavuştur." (Buhârî)

Bunu her zaman, her gün yapmamız lâzım. Ve fakir bunu kendisine şiar edinmiştir. Bana çok haz geliyor. Onun için bunu daima söylemeye çalışıyorum. Fakat bilhassa ihvanın da söylemesi lâzım. 'Önümüzde çıkacak afatlardan bizi korusun, bize acısın!' diye sığınmamız lâzım.

Bunu unutmayın. Çıkması gereken hepsi çıktı. Şimdi ilâhî emre bakıyor! Hüküm O'nundur. Fakat dünya tutuştuğu zaman yanmaya mahkûm. Onun için bizi Rabb'imiz bu ateşten de korusun, cehennem ateşinden de korusun."

 

Bu Hatırlatmalar Niçin Yapılıyor?

Kıyamete Yakın Zuhur Edecek Hadiselerin Hadis-i Şerif'lerde Haber Verilmesi:

İnsanoğlu dünyaya kök salmak istediğinden, rahatının ve istirahatının peşinde olduğu için; ölümü, dünyanın sonu olduğunu, içinde yaşadığımız âhir zamanda zuhur edecek afat ve harplerin vereceği zararları duymak nefsin hoşuna gitmez.

Halbuki nefse ölümü hatırlatmak ibadet kabilindendir ve bir emr-i peygamberidir.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:

"Ağız tadını bozan ölümü çok hatırlayınız!" (Tirmizi)

"Ölümü çok hatırlayın. Çünkü ölümü hatırlamak günahları eritir, kişiyi dünyaya dalmaktan alıkoyar." (İbn-i Ebid-dünya)

Ölüm hiçbir insanın kaçamayacağı bir son olduğuna göre; bu kaçınılmaz son için hazırlık yapmaktan daha üstün bir tedbir olamaz.

Kişi bununla mükellef olduğu gibi, insanlara bu hakikati hatırlatmak da bir tebliğ mesabesindedir, en güzel bir nasihattir. Peygamber Efendimiz'in -sallallahu aleyhi ve sellem- sünneti seniyyesidir.

İçinde bulunduğumuz âhir zamanda yaşanacak hadiselerin, kıyamete yakın alâmetlerin, önümüzdeki şiddetli, dehşetli harp ve harabiyat günlerinin hatırlatılması da böyledir. Bu hatırlatma kişinin dünyaya kök salmak için helâl-haram demeden şuursuzca saldırmasının ne kadar boş olduğunu duyurmaya vesile olduğu gibi, aynı zamanda Hazret-i Allah'a yönelip O'na sığınmasına, madden ve mânen, psikolojik olarak da zor günlere hazırlık yapmasına da bir vesiledir.

Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kıyamete yakın zamanda, ahir zamanda zuhur edecek birçok hadiseyi bir mucize-i peygamberî olarak haber vermişler, müslümanları ikaz ve irşad etmişlerdi.

Öyle bir zaman ki; insanların canını, malını, güvenliğini tehdit eden fitneler ayyuka çıktığı gibi, müslümanların imanını tehdit eden fitneler de ortalığı istilâ etmiş bulunuyor. Dünya kurulalı beri böyle bir zaman yaşanmış değil.

Nitekim Abdullah bin Ömer -radiyallahu anhümâ-dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Resulullah Aleyhisselâm Vedâ haccı sırasında bir ara: "İnsanlar susup dinlesin" buyurduktan sonra hamd ve senâda bulundu, akabinde Mesih ve Deccal'den uzun uzun söz etti:

"Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla korkuttu. Nuh Aleyhisselâm ümmetini onunla korkuttu, ondan sonra gelen peygamberler de korkuttular.

O sizin aranızdan çıkacak. Onun hâli sizden gizli kalmayacak. Rabb'inizin tek gözlü olmadığı size gizli değildir. O ise sağ gözü kör birisidir. Onun gözü dışa fırlamış üzüm danesi gibidir." (Buhârî. Fiten 17 - Müslim: 169)

Ashâb-ı kiram Hazerâtı'nın devrinde küçük çocuklara Deccal bilgisi verildiği rivayet edilmektedir.

Allah-u Teâlâ'nın peygamberlerine bu vazifeyi vermesi kıyamet alâmetleri bahsinin irşad vazifesinin bir parçası olduğunun en büyük delilidir.

Görülüyor ki bütün Peygamber Efendilerimiz bu vazifeyi yapmış olduğu gibi âhir zaman peygamberi, peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm da ümmet-i Muhammed'i bu zamandaki tehdit ve tehlikelerden haberdar etmiş, tedbir almaları için nasihat etmiştir.

Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker vazifesi tevdi edilen ümmet bu ümmettir ve bu ümmetin âlimleri de müslümanları ikaz ve irşad vazifelerinin gereği olarak bu haberleri duyurmaya çalışmışlardır. Hem müslümanlar dünyaya meyletmesinler, bağlanmasınlar, hem de imanlarını, vatanlarını, ailelerini, evlatlarını korumak için tedbir alsınlar.

"Siz beşeriyet için meydana çıkartılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız ve Allah'a inanırsınız." (Âl-i imran: 110)

Bu harp ve harabiyat devrinin hemen önünde gönderilmiş ve hakkıyle vazifesini yaparak ömür sürmüş bir Allah dostu, Allah-u Teâlâ'nın büyük bir velî kulu olan Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri; Hadis-i şerif'lerde haber verilen bu devirlerin artık geldiğini haber vermişler, tedbir alınması için ikaz ve irşadda bulunmuşlardı. Bu devirde ortaya çıkan din ve vatan bölücüleri ile, âhir zaman âlimleri ile ve bunların çıkarttıkları fitneler ile mücadele etmiş; çıkarttıkları fitnelerin önüne büyük bir set çekmiş; dini ve vatanı bölme, devleti yıkma niyetlerini icra etmelerine engel olmuştu. Müslümanların, sevenlerinin Allah'a yönelmeleri için nasihat ettikleri gibi, önümüzdeki günlere hazırlık olarak tedbir almalarını da tavsiye etmişlerdi. Üzerinde durdukları tedbirlerden birisi de bu günler geldiğinde aç kalmamak için yiyecek, gıda temini ve çoluk çocuk muhtaç olmasın diye kenarda bir miktar paranın tasarruf edilmesidir..

Öyle bir devirdeyiz ki çok büyük hadiseler, çok büyük afatlar yaşanıyor. Ve daha büyüklerinin gölgesi de üzerimize düşmüş durumda.

İşte haber verilen o âhir zaman geldi çattı. Hadis-i şerif'lerde "kızıl bir rüzgâr" olarak bahsedilen afatlar, o büyük harpler patladı-patlayacak.

"Efendim vakti geldiyse olacak. Hiç şaşmayın. Onun için bunların hiçbir tanesine aldırma, şaşma! İlahi hüküm ne ise o tecelli edecek. Dünya vakit geldi ise tutuşacak. Bu felâketler hep O'nun emr-i şerif'i.

"Yıkacağım!" buyuruyor Cenâb-ı Hakk.

"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız." (İsrâ: 58)

Allah-u alem ama harple, ama zelzeleyle, ama yere batma ile, ama kılık değiştirmeyle. Bunlar olacak. Fakat Resulullah Efendimiz buraya işaret ediyor. Kızıl bir rüzgârla yani harple olacak bu işler. Vakit geldiği zaman.

Bunların hepsi çıktı. Bundan sonra her şeyi bekleyin. Onun için önümüzde bunlar var. Hazret-i Allah'a yönelmek, sığınmak, ötesi kalmamış. Çünkü dünyanın ömrü bitti. Onun için onlar sulh getirse, deseler bile yaramaz. Düşman onlar. Cenâb-ı Hakk hendekte yananları Kur'an-ı kerim'inde beyan ediyor.

"Onları hendekte yakarlarken seyrediyorlardı." (Bkz. Bürûc: 4-7)

Onlar (müslümanlar) muvakkaten yanar, onlar (kâfirler) ebediyyen yanar, fakat insan bilmiyor. Bir kere atıldılar mı bir daha çıkmaz.

"Onlar orada ebedî kalıcılardır." (Nisâ: 169)

Ama müslüman öyle değil. Günahkârdır, cehennemdedir, ama bir gün ümidi var. Ama onların ümidi yok.

Lakin bugünlerde çok dikkatli olmak lâzım. Hazret-i Allah'a her zamankinden fazla sığınmak lâzım. Onun için bundan sonra çok şey beklenir. Yalnız müminin çekeceği azdır, kâfirin çekeceği ebedîdir.

Vakit geldiyse yakacak, yıkacak. İşte o kadar.

"Kızıl bir rüzgâr" buyuruyor.

"... işte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler." (Tirmizî: 2308)

Bütün buyurduklarının hepsi çıktı. Bir tanesi yok ki çıkmamış olsun. Artık bekleyin! Ve insanlar tatlı bir uykuda geziyor."

 

Ömer Öngüt -Kuddise Sırruh- Hazretleri'nin

3. Dünya Savaşı ve Ortadoğu'da Çıkacak Harpler Hakkındaki Beyanları:

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri gerek eserlerinde gerek sohbetlerinde yaşanacak hadiselere işaret etmişler, önümüzdeki kısa zamanda her şeyin yaşanmış bitmiş olacağını, nihayetinde muzafferiyetin müslümanlara verileceğini ancak geriye çok az insan kalacağını haber vermişler, bu büyük afatları kendisine göstermemesi için Allah'a yalvardığını beyan etmişlerdi:

"Her şey tezahür ediyor artık, belki gitme vaktim yaklaştıysa tezahür ediyor ve bunlar böyle çıkıyor, her şey bilinsin isteniyor.

Gün bugün yarını O bilir, ve demiştim, "Allah'ım! Bana o günleri gösterme!" Çok karanlık günler var, seyirci kalacağız, takdir ne ise onu seyredeceğiz.

Hazret-i Allah'a sımsıkı sığınmamız lâzım. Önümüzdeki hadisatı beklememiz lâzım. Önümüzde çok sert günler var, çok karanlık günler var.

Tedbirli olmalı, Hazret-i Allah'a yönelik olmalı, Kelime-i Tevhid'le çok meşgul olmamız lâzım. Kelime-i Tevhid üzerinde olalım ve orada ölelim."

Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin çıkacak harpler, yaşanacak hadiseler, Hazret-i Mehdi'nin, Deccal'in, İsa Aleyhisselâm'ın zuhuru hakkındaki beyanları için kendisinin "Kıyamet ve Alâmetleri" isimli eserine müracaat edilmesini tavsiye ederiz.

Zât-ı âlileri değişik vesilelerle, birçok defa özel sohbetlerinde de bu hususlarla ilgili beyanlarda bulunmuşlardı.

Bu beyanlarından beklenen harplerle ilgili olan bazılarını arzediyoruz.

"Onun için çok şiddetli felâket gelecek, dünyaya gelecek. Yalnız şurada bir duâ kullanıyorum.

'Allah'ım! Bu hazırladıkları ateşi birbirine tutuştur. Bizi affet, muhafaza et ve muzaffer et.'

Başka hiçbir şey kullanmıyorum. Affet, muhafaza et, muzaffer et.

Çünkü o kadar büyük ateşler hazırlandı ki; dünyayı on defa yok edecek bir ateşleri var ellerinde.

Allah'ım bu ateşi onlara çevir.

İkinci Dünya Harbi'nde otuz milyon gitti, birbirlerini kırdılar.

Onun için tek niyazımız Hazret-i Allah'a sığınmak. Bizi O korur. Bizim Mevlamız O'dur. Bizi O korur. Onun için o duayı kullanırım. Rabb'im bizi koru, bizi affet. Çünkü çok azdık, taştık, yoldan çıktık, aştık yani, hudutları aştık. Onun için;

'Bizi affet, muhafaza et, muzaffer et.'

Üç kelime."

"Nükleer patladığı zaman petrol diye bir şey kalmaz. Kurutacaklar, petrol de olmayacak. Uçak da uçmayacak, eski zamana dönecek, eski harplere dönecek. Fakat oraya biraz daha var, çok az insan kalacak. ... Bu nükleer harbi, yangın harbi. Ve o da şimdi kapının eşiğinde."

"Günü bugün bilin. Onun için önümüzde çok büyük hadiseler var. Öyle harpler var ki, bunlar insanı yok edici harpler.

Çok az insan kalacak. Onun için hazırlıklı olmamızda fayda var. Allah'ım sonumuzu hayır etsin."

"Önümüzde öyle felaketler var ki, Allah'ım korusun. Şimdilik sabredin. Bu badireler ne olacak, bizi nereye götürecek belli değil. Korkunç bir durumdayız. Allah'ım hayırlısını versin."

"Allah-u Teâlâ dünyayı yıkmak için karşılıklı kuvvetler vermiş. Birbirlerine girdikleri zaman dünyayı yıkacaklar. Bir kuvvet olsa yıkmaz. Onun için onlar da Amerika'ya yeter. Hiç ummadı. Çünkü Amerika onlara çok eziyet etti. Ee Fransa da var, Rusya da var. Bunlar Amerika'ya karşı. An bekliyor.

Bir kere büyük silahlar patladı mı gerisi gider artık. Bir kere patladı mı gider artık. Onlardan yahudide var, Amerika'da var, Rusya'da var. Var, var, var. Onun için dünya alt üst olacak."

"Kullanılacak çok kuvvetli silâhlar var, biri diğerini mahvetmek için. Bunlar birdenbire olacak. Çünkü kim evvel atarsa o kazanacak. Onun için çok büyük zayiat birden olacak. Hüküm Hazret-i Allah'ındır, boşaltacağını beyan buyuruyor."

"Şu gördüğünüz sükûnet Allah-u alem kar topluyor. Bir kıvılcım ile ateş alacak. Ne zaman? Allah-u Teâlâ hüküm çıkardığı zaman. Fakat her taraf hazır. Bu isyan cezasız kalmaz. Akıbetimiz hakikaten vahim. İsyan çok, nimet büyük, isyan büyük. Bu isyanın karşılığı çok vahim olacak. Bu harple olur, zelzele ile olur, afatla ile olur... ama "düzleyeceğim." diyor. Biz bu hâle geldik."

"Bir harp çıkarsa çok büyük insan zayiatı olacak."

"Harpler, zelzeleler, afatlar ile insanları yok edecek Cenâb-ı Hakk. İnsanlar birbirlerini yok edecek, memleketler harap olacak. Bitecek yani. Dünya ne yahudiye ne de Çinlilere kalacak. İslâm'a verecek amma insan kalmamış olacak. Fakir Elhamdülillâh bunu çok evvel söylemiştir."

"Harpler Allah'u âlem o kadar yakın, o kadar korkunç ki! Bu önümüzdeki harpler tasavvura sığmıyor. Bu harpler insanları yok etme harbi olacak.

Zaten Allah-u alem Hazret-i Mehdi'nin çıkmasına daha var. Allah-u Teâlâ en sonunda hükmü İslâmiyet'e verecek."

"Bu ufak kıvılcım dünya ateşlendiği zaman bizi yakacak. Çünkü Cenâb-ı Hakk şimdiye kadar yapma iznini verdi, şimdi yıkma iznini verecek."

 

Harp ve Harabiyat Devri:

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'nin İsrâ sure-i şerif'i 58. Âyet-i kerime'sini sık sık hatırlattığını, içinde bulunduğumuz zamanı "Harp ve Harabiyat Devri" olarak tabir ettiğini, bu dünyanın nazik günlerden geçtiğini çok defa dergilerimizde dikkat nazarlarınıza arzettik.

Öyle bir zamandayız ki, birçok afat yaşanıyor. Deprem, yangın, sel, kuraklık, geçim sıkıntısı ... bunların hepsi bir afat. Ve fakat büyük silahlar patladığı zaman, büyük harpler çıktığı zaman; bu afatları unutturacak derecede büyük yıkım ve kıyımlar beklenir. "Yeryüzünde çok az insan kalacak." buyuruyorlar.

Bu harpler artık başladı.

Önümüzdeki yıllarda Allah-u alem büyüklü küçüklü birçok harp var.

Amerika-Rusya arasında 3. Dünya Harbi var, Antakya Harbi var, Çinlilerin istilâsı var. Bunlar çok büyük harpler.

Ortadoğu'nun işgali, Türk-Yunan harbi gibi harpler var.

Büyük devletler birbirini yıkmaya başladığı zaman, dünya karıştığı zaman, küçük devletler de birbirini yıkacaklar.

Hazırlığımızı ona göre yapalım. Aklımızı fikrimizi buna göre çalıştıralım.

Bugünlerden şöyle bahsetmişlerdi:

"Yavaş yavaş karışacak, yavaş yavaş kaynayacak, sonra patlayacak ve dünya ateş alacak.

Böyle böyle kaynayacak, dünya ateşe verilecek, hüküm O'nundur. Denmişti ki; dünya öyle bir hale gelmiş ki, eskimiş eve benziyor, yıkıldı yıkılacak. Çünkü vakit geldi, dünyanın ömrü bitti, nihayetindeyiz. Amma afatla, amma harple dünya alabora olacak.

Elde fırsat, dilde ruhsat varken günün değil, saatin değerini vermek lâzım. Artık yıkım devri başlamıştır."

Şu duâları ne kadar arza şayandır:

"Allah'ım! Küffar büyük ateş hazırladı. Bu ateşi onlara çevir, kendi ateşleriyle birbirlerini yaksınlar. Allah'ım! Bizi affet, muhafaza et, muzaffer et. Bizim Mevlâ'mız sensin. Eğer bizi muhafaza etmezsen, bu ateşin içerisine bizi koyarsan helâk oluruz. Hakikaten günahımız, isyanımız çok büyük. Fakat ya Rabb'i! Mevlâ'mız sensin, sana kalmış, lütfuna, ihsanına, ikramına, ona dayanıyoruz."

Bu Zât-ı âli bu derece vatanını, vatandaşını düşünüyor, Cenâb-ı Hakk'ın lütfuyla hem devleti, hem ümmet-i Muhammed'i bu dehşetli zamanlara hazırlamaya gayret ediyordu. Onun tek gayesi "İman ve vatan" idi.

"Allah'ım! Ümmet-i Muhammed'i affet, vatanımızı muhafaza et, ordumuzu muzaffer et!" buyururlardı.

 

Amerika'nın Hedefine Aldığı Ülkeleri Çevreleme Siyaseti:

Dikkat ederseniz Amerika tehdit gördüğü ve hedefine aldığı ülkelerin etrafını üslerle, ittifaklarla çevrelemeye çalışıyor.

Rusya'nın batısını, en büyük çıkış kapısı olan Baltık Denizi'ni İsveç ve Finlandiya'yı NATO üyesi yapmakla tamamen çevreledi.

Balkanlarda Romanya, Bulgaristan ve en önemlisi Yunanistan'ı yanına çekti. Ortodoksluk üzerinden Rusya'ya öteden beri yakınlık duyan, el altından Ruslarla işbirliği yapan Yunanistan'ı Türkiye korkusunu kullanarak ve istismar ederek neredeyse tamamen işgal etti ve her yerine Amerikan üsleri kurdu. Amerika böylece Türkiye'yi çevrelediği gibi; Rusya'ya karşı stratejik konumdaki bir ülkeyi taşeronları listesine eklemiş oldu. Dedeağaç üssü bu anlamda Balkanlar üzerinden Rusya cephesine lojistik destek anlamında önemli bir merkez haline getirildi. Aynı şekilde Türkiye'nin dibinde bir üsleri olmuş oldu.

Amerika ve İngiltere aslında Türkiye'yi Rusya'ya karşı tamamen kendi cephelerine çekmek ve Karadeniz'e girerek Karadeniz'den de Rusya'yı çevrelemek istiyordu. Ancak Türkiye buna karşı çıktığı için bu niyetinde muvaffak olamadı. Bulgaristan, Romanya gibi Karadeniz'e kıyısı olan ülkelere yerleşmiş olsa da savaş gemilerini Karadeniz'e çıkartamaması Amerika'nın canını çok sıkıyor. Türkiye doğru bir politika ile buna izin vermedi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu "Karadeniz'in Ortadoğu olmasını istemiyoruz." dedi, Türkiye Amerika'ya bir resti de Karadeniz'de çekti.

Amerika Rusya'yı çevreleme politikasının bir uzantısı olarak Ukrayna'yı da NATO üyesi yapmaya hazırlanıyordu ki, Rusya buna işgalle cevap verdi.

Aynı şekilde Amerika Kafkasya'da da Gürcistan ve Ermenistan'ı tamamen yanına çekmeye çalışıyor. Topraklarının bir kısmı Rusya tarafından işgal edilen Gürcistan Rusya'ya karşı düşmanlığına rağmen Ukrayna'nın düştüğü duruma düşmemek için Amerika'nın isteklerine direniyor, NATO'ya katılmak gibi maceralara katılmak istemiyor. Bu sebeple Gürcistan'ı karıştırmaya çalıştılar.

Ermenistan'da Paşinyan Amerika'ya ve Fransa'ya yakınlığı sebebiyle Rusya'nın tepkisini çekiyor. Karabağ Savaşı'nda Ermenistan'a beklenen desteği vermemesinin en büyük sebeplerinden birisi de buydu.

Rusya çok büyük topraklara sahip olsa da Rusya'nın nüfusunun ve ekonomisinin büyük kısmı ülkenin batısında toplandığı için Amerika batısından Rusya'yı çevrelemekle az çok amacına ulaşmış durumda. Doğusunda zaten Japonya ve Güney Kore gibi müttefikleri var.

Amerika aynı çevreleme siyasetini Çin, İran ve Türkiye'ye karşı da uyguluyor.

 

ABD-Rusya Savaşı:

1. ve 2. Cihan harplerinin öncesinde görülen küresel gerginliklerin, kutuplaşmaların, hazırlıkların bir benzeri bugün de yaşanıyor. Bu yüzden 3. Dünya Savaşı'nın arifesinde olduğumuzu artık hemen herkes kabul ediyor.

Amerika ve İngiltere Rusya ve Çin'i tehdit olarak ilan etmiş durumda ve ona göre hazırlık yapıyorlar, ittifaklarını genişletmeye, bir savaş çıkartarak bu ülkelerin ilerleyişini durdurmaya niyet etmiş durumdalar. Zira özellikle Çin bir savaşla durdurulmazsa yakın gelecekte en büyük dünya gücü haline gelecek.

Rusya'nın Batı'dan kendisine yönelen tehditleri 19. yüzyıl yöntemleriyle, askerî tehdit ve işgallerle engelleme politikası bu ülkelerin siyasetlerine meşruiyet zemini hazırlıyor ve Rus işgalleri sebebiyle eziyet görmüş özellikle Baltık ve Doğu Avrupa ülkelerinin tehdit algılarını tetikliyor. Bu sayede Amerika hemen bütün Avrupa ülkelerini NATO şemsiyesi altında toplamaya muvaffak oldu.

Karşı tarafta Amerika'nın hedefe aldığı ülkeler; Rusya, Çin, İran, Kuzey Kore birbirlerini destekliyorlar, ancak bir askerî ittifak düzeyine gelmiş değiller.

Amerika ve Rusya birbirine girdiği zaman, büyük ihtimal Avrupa da büyük zarar görecek. Çünkü Rusya Amerika'yı destekleyen Avrupa ülkelerini çok defa tehdit etti.

Amerika'ya büyük bir hıncı olan Kuzey Kore de elindeki füzelerle Amerika'yı vurabilir.

Bunların gözlerini artık kan bürümüş. Suhuletle gitmeye niyetleri yok.

Bu durumu biz yaşayarak, şimdi görüyoruz. Ama Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri seneler evvel ne kadar güzel tespitler yapmış, tarif etmişler:

"Amerika ile Rusya gizli gizli harp yapıyorlar. Birbirlerini yıpratmak için. Dolayısı ile hangi milleti kendisine yakın bulursa o milletle iş birliği yapıyor, karşısındakini zayıf düşürmek için. Anlatabildik mi? Şimdi gizli gizli harp oluyor. Siyasi harp, silah harbi değil, siyasi harp, istilâ harbi.

Bu istilâyı; bu devletten hoşlanmayan kim var, onu seçiyor; bu benim dostum diyor, bu dostumla bunu yıkabilirim diyor. Bunlar siyasetçilerin oyunları daha doğrusu.

Şimdi de Amerika orada oyun oynuyor. Dünyada oynadığı gibi, şimdi Kafkasya'da da oynuyor, haberiniz olsun."

"Bunlar dünyanın tutuşması demek. Onun için gün bugün. Yarın, tutuştuğu zaman artık gider. Nereye? Nereye murat ederse, o ateş orayı yakar."

- Efendim Rusya yeni bir nükleer silah geliştirmiş.

"Dünyayı tehdit ediyor manasına geliyor. Rusya bu silahla başta Amerika olmak üzere dünyayı tehdit ediyor. Bunlar olacak. Allah-u Teâlâ bu kuvveti karşılıklı getirecek, vurduğu zaman her taraf yıkılacak. Dengeyi ona göre tutacak. Birbirlerine vurdukları zaman yıkılıp gidecekler. En büyük silah kimde varsa en büyük ateşi o görecek. Çünkü büyük tufan varken küçüğüne atamaz. Onun için evvela büyük devletler yıkıldığı gibi küçükler de birbirlerini yıkacaklar.

Gün bugün. Yarın mülkün Sahib'i bilir.

Fakat Irak, İran, Suud-i Arabistan, Mısır bunlar Amerika'nın ön planında, ama sonra onun başına ne gelecek onu Sahib'i bilir. Çünkü İran'a yaklaştığı zaman Rusya'ya yaklaştı.

Bu bomba vurduğu her yeri yakıyor. İşte Hiroşima ne oldu? Bu daha küçüğüydü. Şimdi büyüğü geldiği zaman yakar gider, yakar gider.

Bunlar birbirlerine atacaklar. Bir de Cenâb-ı Hakk dünyayı böyle yıkacak."

- Geçenlerde "Biz dünyayı çürük bir bina olarak görüyoruz." demiştiniz.

"Öyle görüyorum. Eskimiş köhne bir eve benzer. Yani bu da vaktin geldiğine alâmet. Zaten dünyanın ömrü bitti, seyyiat zamanı başladı. Bundan sonra bu geri dönecek değil, ateş var, o kadar."

"Dünya harbe doğru öyle bir hırsla gidiyor ki, yalnız emr-i İlâhî'yi bekliyor. Amerika katiyetle harp açmak azminde. Rusya da hazırlığa gidiyor.

İlk olarak bu büyük devletler çatışacak ve çok çok hasar görecekler.

Allah-u alem Rusya ortadan yok olacak. Amerika da yerinde kalmayacak. Dünya bir hallaç pamuğu gibi sarsılacak. Mühim tehlikeler var."

Rusya aslında gerek nüfus, gerek ekonomi, gerek teknoloji, gerek silah olarak Amerika ve Batı ile mücadele edebilecek seviyede değil. Bu zaafları Ukrayna Savaşı'nda iyice gün yüzüne çıktı.

Ancak Rusya'nın elinde devasa boyutlarda nükleer silah ve balistik füze gücü var. Bu gücünü kullanarak hükmünü yürütmeye çalışıyor.

Amerika ise Rusya'yı yıkmak, elindeki bu gücü yok etmek, böylece Çin'i de yalnız bırakmak istiyor. Çünkü Amerika'yı esas endişelendiren büyük tehlike Çin'den geliyor.

Amerikan-Rus savaşı çıkarsa Rusya'nın ayakta kalması çok zor. Ancak Amerika ve Batı'ya çok büyük zararlar verebilecek silahları var.

Çin ise Amerika karşısında yalnız kalmamak için ve Amerika'yı zayıflatmak için Rusya'ya destek veriyor. Ancak bu savaşa dahil olmaktan kaçınıyor ve meydan bana kalsın istiyor.

 

3. Dünya Harbi Herkesin Dilinde, Gerginlik Günden Güne Artıyor:

Yakın zamana, bir iki sene öncesine kadar; yerel çatışmaların ve küresel gerginliklerin bir dünya harbine evrilmesine insanlar pek ihtimal vermiyor, televizyonlara çıkan analistler sorulan sorulara "3. Dünya Harbi çıkmaz, büyük devletler nükleer bir harbi göze alamazlar" diye görüş bildiriyorlardı.

Oysa bugün neredeyse her gün televizyonlarda savaş tehlikesi üzerine konuşmalar yapılıyor. Askerî uzmanlar büyük bir çatışmanın hazırlıklarının yapıldığını, tehlikenin çok büyüdüğünü söylüyorlar.

3. Dünya Savaşı bir bakıma başlamış görünüyor. Bütün devletler hazırlık halinde...

Ukrayna savaşını bir fırsat olarak gören Amerika, İngiltere ve Avrupa ülkeleri, Rusya'yı kalıcı bir yenilgiye uğratmak istiyorlar. Ukrayna'ya her türlü silahı; askeri, teknolojik, istihbari desteği veriyorlar. Rusya'nın nükleer tehditlerine rağmen gerilimin dozunu artıracak işler yapmaktan çekinmiyorlar.

Amerika NATO şemsiyesi altında Doğu Avrupa'ya, Almanya'ya sürekli asker, silah, füze yığınağı yapıyor. Sanki topyekün bir savaşı göze almış durumdalar. Rusya ise arka planda Çin'in desteği ile, Kuzey Kore ve İran'dan aldığı silahlarla dengeyi sağlamaya çalışıyor.

Neredeyse hemen her gün karşılıklı restleşmeler, dozu artan silahlanma yarışı ve askerî yığınaklanmalar her iki tarafın da bir savaşa hazırlandığının en büyük habercisi. Gerilimin dozu gün geçtikçe artıyor.

Amerika Ukrayna'ya verdikleri silahlarla Rusya'nın içindeki hedeflere saldırmasına izin vermiyordu. Bu kısıtlamayı kaldırdı. Amerikan Başkanı Biden "Ukrayna'nın Amerikan silahlarıyla Rusya sınırındaki hedeflere saldırılarda kullanılmasına izin verdik." dedi. Bu gelişme üzerine Rusya Dışişleri Bakanlığı "Kim Rusya topraklarına saldırı yapılmasına izin verirse bundan büyük pişmanlık duyacaktır." diye açıklama yaptı.

Rusya Devlet Başkanı Putin "NATO liderleri, özellikle 'küçük Avrupa ülkeleri' neyle oynadıklarını iyi bilmeliler. Rusya'ya saldırmadan önce 'küçük yüzölçümlü topraklarda, yoğun insan nüfusuna sahip olduklarını' göz önünde bulundurmalılar." diyerek Avrupa ülkelerine nükleer silah kullanırsak ülkeniz yok olur mealinde tehditte bulundu.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve eski Devlet Başkanı ve başbakanı Medvedev de öteden beri nükleer harp tehdidi dahil en sert açıklamaları yapan Rus yetkililerin başında geliyor.

Konvansiyonel güç olarak, hava gücü olarak ABD ve Avrupa'nın gerisinde kalan Rusya öteden beri stratajik bir kayıp yaşaması halinde buna müsaade etmeyeceğini, gerekirse nükleer silah kullanacağını ilan etmiş durumda. Bu tehdide rağmen Amerika ve Avrupa Rusya'yı ağır bir yenilgiye uğratmak için Ukrayna'ya her türlü silah ve yardımı yapıyor. Ukrayna'yı NATO'ya almaktan bahsediyor, ateşe körükle gidiyor.

Temmuz ayında Amerika'da yapılan NATO liderler zirvesi sonuç bildirgesi Amerikan önderliğindeki Batılı devletlerin Rusya'ya karşı pozisyonunu perçinleyen ifadelerle doluydu.

Bildirgede Rusya'nın NATO müttefiklerinin güvenliğine yönelik en önemli ve doğrudan tehdit olmayı sürdürdüğü; 500 bin savaşmaya hazır askerin yüksek alarmda olduğu vurgulandı.

Ukrayna hakkında adeta büyük bir rest çekildi; Ukrayna'nın İttifak'la giderek daha fazla birlikte çalışabilir ve siyasi olarak bütünleşmiş bir ülke haline geldiği, NATO üyeliği de dâhil olmak üzere Avrupa-Atlantik entegrasyonuna giden geri dönülmez yolunda Ukrayna'yı desteklemeye devam edileceği, savaşın tek sorumlusunun Rusya olduğu söylendi.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin en büyük sebebinin Ukrayna'nın NATO üyesi olma ihtimali olduğu göz önünde bulundurulduğunda NATO'nun Ukrayna hakkındaki bu açıklamasının Rusya'nın asla hazmedemeyeceği bir hamle olduğu görülecektir.

Açıklamada ayrıca Rus yetkililer uluslararası mahkemelerde yargılanmakla tehdit edildi. Daha önce hatırlanacağı üzere Uluslararası Savaş Suçları mahkemesi Rusya Devlet Başkanı Putin hakkında tutuklama kararı çıkartmıştı.

Bildiride Rusya'ya aynı zamanda nükleer bir rest çekildi ve Rusya'nın nükleer söylemleri gibi zorlayıcı nükleer mesajları kınandı.

Batı nükleer harbi göze almış gibi konuşuyor, yahut eylemlerinin nereye varacağının farkında değiller.

Bu gelişmelere bakan herkes harp tehlikesini dile getiriyor.

Bu açıklamalardan bazılarını geçen ay dergimizde yayınlamıştık:

"3. Dünya Savaşı hiç bu kadar yakın olmamıştı." (Eski ABD başkanı Donald Trump )

"3. Dünya Savaşı'nın eşiğindeyiz. Herkes hazır olmalı." (Kim Jong-un, Kuzey Kore lideri)

"3. Dünya Savaşı çıkarsa nükleer sonuçları dünya için yıkıcı olacaktır." (Sergey Lavrov, Rusya Dışişleri Bakanı)

"3. Dünya Savaşı geliyor, herkes savaşa hazırlansın." (İngiliz Genel Kurmay Başkanı)

"NATO ile Rusya arasında tam kapsamlı bir savaşa aylar kaldı! Un, yağ, şeker depolayın. 3-4 aya savaş çıkabilir." (Aleksandar Vucic, Sırbistan Cumhurbaşkanı)

"Dünya bu senaryoyu (3. Dünya Savaşı ihtimalini) ciddiye almalı, bu tehdidi ciddiye almalı. Böyle bir risk var, bunu biz baştan beri diyoruz, bunun gerçekten hesabı kitabı yapılmış." (Dışişleri Bakanı Hakan Fidan)

Benzer açıklamalar İsrail-Filistin savaşının bölgesel bir savaşa dönüşmesi tehlikesi üzerine de yapıldı.

Almanya Dışişleri Bakanı "Topyekûn savaş riski her geçen gün artıyor." diye konuştu.

Ne zaman kıvılcımın patlayacağını Cenâb-ı Hakk bilir.

Amerika (Batı)-Rusya gerilimini günâgün tırmandıran birçok gelişme yaşanıyor. Amerika Almanya'ya uzun menzilli balistik füze yerleştirme kararı aldı. Rusya "ABD'nin siyasi-askeri stratejisi Avrupa devletlerini kurban pozisyonuna sürüklüyor." açıklaması ile cevap verdi, Rusya'nın füze kapasitesinin Avrupa şehirlerine ulaşabilecek kapasitede olduğunu söyledi.

Bütün Avrupa bir savaşa hazırlanıyor. En agresif hazırlıklardan birisini de Polonya yapıyor, büyük bir silahlanma programı uyguluyor. Polonya Genelkurmay Başkanı: "Ordumuz geniş çaplı bir savaşa hazırlanıyor." diye açıklama yaptı.

Karşılıklı restleşmelerden öte büyük askerî hazırlıklar yapılıyor.

Amerika liderliğindeki Batı'nın, çıkacak bir savaşın önüne geçmek için Rusya ile karşılıklı geri adımlar atarak bir anlaşma yolu araması lâzım. Oysa bunun yerine Rusya'nın üzerine gitmeye devam ediyorlar.

Bakalım bu kaynayan kazan ne zaman patlayacak?

 

Amerika'da Yaşanan Suikast Olayı ve

Amerikan Seçimlerinin Dünyaya Etkisi:

Eski ABD başkanı Donald Trump Amerika'da küreselci derin yapı ile Amerikan milliyetçilerinin mücadelesini bir çekişmeye ve kavgaya dönüştüren kişi oldu. Bu kavganın özünde küreselci yapının Amerikan çıkarlarını hiçe sayarak kendi sapkın gündemleri için Amerikan devletini ve gücünü pervasızca kullanması yatıyor.

Hatırlanacağı üzere Trump ilk iktidara geldiğinde atadığı güvenlik bürokratları Suriye'den asker çekmek, Fetullah Gülen'i iade etmek gibi Türkiye'nin de menfaatine olan kararlar almak istediler. Ancak muvaffak olamadılar ve istifa etmek zorunda kaldılar. Bu gibi kararları Türkiye'yi sevdikleri için değil, Amerika'nın menfaatine gördükleri için almaya çalıştılar. Nitekim Trump Türkiye'ye çok zarar veren, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan kararlar da aldı.

Yine hatırlanacağı üzere Trump başkan iken DEAŞ terörünü Obama ve Hillary Clinton'un çıkarttığını söylemişti.

Trump Kasım ayındaki başkanlık yarışında yeniden aday. Amerika'daki derin yapı Trump'un başkanlığını engellemek için önce hukuk komploları denedi. Ancak ilginç bir şekilde Trump bu baskılara rağmen adaylığını devam ettirdi. Nihayet Trump'ın başkanlığını engellemek için kendisine suikast yapıldı. Suikastten kulağında küçük bir sıyrıkla kurtuldu.

Trump 23 Haziran'daki bir konuşmasında Amerikan Başkanı Biden'i kendilerini 3. Dünya Savaşı'na sürüklemekle suçlamış ve "Umarım 3. Dünya savaşı patlak vermeden seçim gününe (ABD'deki Kasım 2024 seçimleri) ulaşırız." diye konuşmuştu.

13 Temmuz'da da suikast girişimine uğradı.

Trump ilk başkanlığında da Rusya ile görüşüp anlaşmanın Amerikan menfaatine olduğunu düşünüyor ve Putin ile diyalog kurmaya çalışıyordu. Amerika'daki derin yapı bu konuda da Trump'a engel olmuştu.

Özet olarak dünyanın birçok ülkesinde etkisi olan, özellikle Avrupa ülkelerindeki yönetimler üzerinde vesayet derecesinde kontrolü bulunan, LGBT'yi kabul edeceksiniz diye uluslararası baskı oluşturmaya çalışan küresel şeytani bir yapı var. Bunlar büyük savaşlar çıkartmaya ve dünyayı kendi amaçları doğrultusunda dönüştürmeye çalışıyorlar. Almanya dahil Avrupa'daki iktidarların çoğu ve Avrupa Birliği bürokratik yönetimi bunların tasallutu altında.

Dolayısı ile Amerika'daki başkanlık seçimi dünyayı derinden etkileyebilecek bir potansiyele sahip. Trump nükleer bir harbin vereceği zararı görüyor ve bu harbi çıkartmak isteyenlerle mücadele ediyor.

Bu küreselcilerin başında Amerikan düzenini kontrol eden yahudiler var. Ancak dinsiz küreselci yahudiler ile hahamları dinleyen İsrail merkezli "Büyük İsrail"ci yahudiler arasında da bir çekişme var.

Yine bazı uzmanlar gizli bir savaş boyutuna varan bu büyük çekişmenin iki tarafında büyük yahudi aileler olduğunu, Rockefeller ve Rothschild ailelerinin başını çektiği iki grubun bir tarafında kağıtçılar tabir edilen, karşılıksız para basarak küresel bir hakimiyet kurmak isteyen Rothschildler ile altına ve kıymetli metallere dayalı bir ekonomik sistem kurmak isteyen Rockefeller ailesi arasında büyük bir kavga olduğunu, Rockefeller ailesinin Trump'ı desteklediğini, Rothschild ailesinin Trump'ın seçilmesini engellemek için her yola başvurabileceğini söylüyorlar.

Aslında hepsi küfürde ve vahşette birbiriyle yarışıyorlar. Ancak kendi aralarında da bir çekişme ve savaş var.

"Onlar müstahkem şehirlerde veya duvarlar (siperler) arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur." (Haşr: 14)

Binaenaleyh "Trump seçilir mi, seçilirse harp çıkartmak isteyenlere engel olabilir mi?", veya daha beteri mi olur, Allah bilir.

Sağlık sorunları ayyuka çıkan şimdiki başkan Biden, Trump'ın kazanma ihtimali kuvvetlenince baskılara dayanamadı ve adaylıktan çekilmek zorunda kaldı. Yerine yardımcısı Kamala Harris aday oldu. Anne ve babası Hint ve Afrika kökenli olan; Ukrayna Savaşı yeni başladığında gittiği Polonya'da 1.5 milyon Ukraynalı mülteci hakkındaki soruya kahkahalarla cevap veren; her ortamdaki ölçüsüz kahkahaları ile dikkat çeken; insanlık namına herhangi bir ümit vadetmeyen bir kadın. Zihniyet aynı zihniyet. Bunlar seçimi kazanırsa Rusya hedef olmaya devam eder ve savaş ihtimali iyice kuvvetlenir. Onların hedefi Rusya.

Trump ise esas olarak Çin'i tehdit olarak görüyor. Başkan olursa Rusya ile olan kavgayı bitirmeye, muhtemel savaşı önlemeye, Çin'i hedefe koymaya çalışacaktır. Uzmanların genel yorumları bu şekilde.

Trump ilk başkanlığında her istediğini yapamadı. "Müesses nizam" diye de ifade edilen Amerikan derin devleti kendisine izin vermedi.

Bakalım seçimi kim kazanacak?

Öyle ya da böyle dünya kazanı kaynıyor, ama bugün ama yarın bu harbin çıkması mukadder. Çünkü Hadis-i şerif'lerde haberi var.

Ortadoğu bir kıvılcım yeri, her an patlama ihtimali var. İsrail'in Lübnan ve İran'ı hedefe koyma konusundaki kararlılığı, Çin-Tayvan gerginliği, Kuzey Kore ile Güney Kore ve Japonya arasındaki gerginlik, Afrika ülkelerinin ABD ve Fransız askerlerini ülkelerinden kovmaya başlamaları, Yemen'deki İran destekli Husilerin İran silah ve füzeleri ile ABD, İsrail, İngiltere gibi ülkelerin gemilerine saldırması sebebiyle dünya deniz ticaretine zarar vermesi, Sudan'da iç karışıklıkların durulmaması; Avrupa'da faşist partilerin her seçimde biraz daha çoğunluğu ele geçirmeye başlamaları, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Somali, Kenya gibi ülkelerdeki iç çatışma potansiyelinin devam etmesi, Türkiye-Yunanistan, Pakistan-Hindistan, Bosna-Sırbistan, Azerbaycan-Ermenistan, Kosova-Sırbistan gibi çatışma ihtimali olan ülkeler ... diye uzayan bir listeye sahip bir dünyada yaşıyoruz.

Ortalık karışıp herkes birbirine düştüğü zaman ateşin nerede başlayıp nerede duracağını kimse kestiremez.

Dünyanın en kalabalık müslüman ülkelerinden biri olan Bangladeş'te karışıklıklar çıkmaya başladı. Hindistan'da da 200 milyondan fazla çok büyük bir müslüman nüfus var, ülkedeki faşist iktidar ve fanatik hindular sürekli müslümanları taciz ediyor, zulüm yapıyor.

Dünyanın muhtelif ülkelerindeki gerginlikler, vekalet savaşları hiç umulmadık yerlere evrilebilir.

 

Siber Savaş, Dijital Çöküş;

3. Dünya Savaşı'nın Kaldırım Taşlarını Döşüyorlar:

Kendilerini küresel düzenin sahibi olarak görenler; kendileri için tehdit gördükleri her şeyi yok etmeye çalışıyorlar; farklı senaryolara göre kendilerini nasıl dönüştüreceklerinin planlarını hazırlıyorlar ve bazı denemeler yapıyorlar.

Bunların aynı zamanda sapkın şeytanî bir inanç yapıları var.

Aileyi tehdit görüyorlar, kendi projelerine baş kaldıran devletleri ve ordularını tehdit görüyorlar, hatta küresel bir sistem kurmaya çalıştıkları için nüfuz edemeyecekleri her yapıyı, bizzat devletleri bir tehdit, engel olarak görüyorlar.

Bunların elindeki konvansiyonel medya ve film sektöründe, sosyal medya mecralarında LGBT başta olmak üzere aile kurumuna yapılan düzenli saldırıların arkasında bu sapkın zihniyet var. Trump, Putin gibi liderler başta olmak üzere dünya üzerindeki birçok ülkenin devlet başkanları ve siyasetçilerinin bu konuyu gündemde tutmasının arkasında bu saldırılar bulunuyor.

Bazı uzmanlar ülkelerin kendi parasını basıp kontrol etmesini amaçları için bir engel olarak gördüklerini, kripto para gibi devlet kontrolünde olmayan paraların arkasında da bu zihniyetin olduğunu iddia ediyorlar.

Küresel internet ağı bunlar için çok önemli. Bütün insanları ve yeryüzünü internete bağlamaya çalışıyorlar. Küçük uydu sistemleri ile bunu sağlamaya çalışıyorlar. Aynı zamanda bir kesinti durumunda alternatif üretmiş oluyorlar. Bugün çoğunlukla okyanus altından geçen fiber optik kablolarla dünya internet altyapısı birbirine bağlanmış durumda. Bir savaş durumunda Rusya vb. bir ülkenin bu kabloları kesme ihtimali dünyaya büyük zararlar verebilir.

Her türlü afatın, hadisenin simülasyonunu yapıyorlar ve hazırlık yapmaya, alternatif üretmeye çalışıyorlar. Mesela bazıları pandeminin bir deneme olduğunu söylediler. Bir deneme miydi kesin bir şey söyleyemeyiz, ancak böyle büyük planlar çevirenlerin her duruma göre bir plan hazırlamaya çalıştıklarını söylemek yanlış olmaz. Meselâ askeriyede bir usül vardır; harp oyunları icra ederek akla gelmeyen en uç senaryolarda bile nasıl hareket edeceklerini planlamaya çalışırlar.

Geçtiğimiz Temmuz ayında birçok havayolu şirketini de etkileyen dünya genelinde bir küresel dijital karmaşa ve çöküş yaşandı. Uçaklar kalkamadı, bazı sektörlerde işler durdu. Hastaneler, süpermarketler, bazı ülkeler çalışamaz hâle geldi. Bunun sebebinin Microsoft firmasının bir yazılımındaki hata olduğu söylendi. Adeta küresel bir dijital kıyametin provası yapıldı. Bazen benzer durumlar siber saldırılar sonucu da yaşanabiliyor. Dünyanın ekonomisinin, ticaretinin, hemen her şeyin dijital olarak entegre olduğu bir çağda bir siber saldırı ile yahut bu küresel yazılım ve sistemlerin sahipleri tarafından organize edilen operasyonlarla büyük bir karmaşa çıkartılabilir.

Belli ki bir şeyler hazırlıyorlar, deneme yapıyorlar. Çok uyanık olmak lâzım. Zira Amerika gibi ülkelerde siber savaşla ilgili çok ciddi hazırlıklar yapılıyor. Siber Savaş Komutanlıkları ihdas ediliyor. Amerika'da USCYBERCOM adında Siber uzay harekât komutanlığı var. ABD Savunma Bakanlığı'na göre bu komutanlığın görev tanımı şöyle: "USCYBERCOM Savunma Bakanlığının bilgisayar ağları operasyonlarını yürütmek; hava, kara ve denizde eylemlere olanak sağlamak adına siber uzayda askerî harekâtlar sürdürerek ABD ve müttefiklerinin siber uzayda hareket özgürlüğü sağlamak ve düşmanları bu özgürlükten mahrum bırakmaktan sorumludur."

Büyük bir savaş çıktığında, 3. Dünya Savaşı çıktığında ellerinde bütün dünyanın siber altyapısını işlemez hâle getirmek için hazırlık yapıyorlar. İnternet ağı, kullanılan programların çoğu Amerika merkezli olduğu için kontrol onlarda. Sistemi kilitliyorlar.

Bu sebeple nasıl ki yerli silahımızı yapmak çok mühim ise, yazılım alanında da yerli yazılım yapmak, siber altyapımızı bağımsız çalışabilir hâle getirmek çok önemlidir. Devletimizin bu alanda da tedbir alması lâzım. Onlara bağlı kalırsak bir anda bütün sistemlerin, birçok şeyin durma ihtimali var.

Merkezinde Amerikan dolarının olduğu küresel faiz-kumar ekonomisi de son demlerini yaşıyor. Bu sistemin sahipleri bunun alternatifini de bulmaya, yeni bir düzen kurmaya çalışıyorlar. Yine bazı uzmanlar bu düzen değişikliği için büyük bir kaos planladıklarını iddia ediyorlar.

Amerikan milliyetçileri bu gibi senaryoların Amerikan devletinin gücünü yok edeceğini tahmin ettikleri için bunlara karşı diş göstermeye başladılar.

Binaenaleyh dünya kazanı her yönden kaynıyor. Patladı patlayacak. Patladığı zaman kimin dediği olur, ateş nerelere sıçrar, bu nükleer silahlar nerelerde patlar, ekonomiler ne olur Allah bilir.

İşte bize düşen bu harp ve harabiyat devri başladığında, bu kazan patladığında vatanımızı, devletimizi, ailemizi, çoluk-çocuğumuzu nasıl koruruz, bu vartaları atlabilmek için ne yapabiliriz bunları düşünmek ve bunun için gayret etmektir.

Kâfir devletlerin düşmanlığı, Haçlı zihniyeti gibi düşmanların yanında bunlar da ayrı bir düşman ve tehlikedir. Deccaliyet devrinin alâmetleridir.

 

ABD-Çin Savaşı Yaşanır mı?:

Çin hızla büyüyen ekonomisi, devasa nüfusu, gelişen teknolojisi ile Amerika, İngiltere ve Batı'nın tahtını sarsmaya başladı. Bu yüzden Çin'den çok çekiniyorlar. Rusya'dan sonra Çin'i de hedefe koymak istiyorlar.

Trump iktidara gelirse önceliği Çin'e verme ihtimali var. Dikkat ederseniz Trump ilk başkanlık döneminde Çin'de fabrikası bulunan firmalara fabrikalarını Amerika'ya taşımaları için baskı yapmış, Çin ve Amerika arasındaki ticaret açığını, ekonomik dengesizliği Amerika lehine değiştirmek için agresif politikalar icra etmeye çalışmıştı. Pandemi sebebiyle Trump bu gibi icraatlarını istediği gibi yapamadı. Trump başa gelirse bir savaş olmasa bile Amerika-Çin ilişkilerinde yeni bir safhaya geçilebilir, Trump savaşa girmeden Amerika'nın kendi gücünü Amerika'da toplamak ve yeniden büyük Amerika'yı inşa etmek isteyen bir zihniyete sahip. Biden'ın temsil ettiği zihniyet ise önceliği Rusya'ya vermek istiyor ve amacına savaşla ulaşmak istiyor. Fakat unutmamak lâzım ki oğul Bush iktidara geldiğinde Ortadoğu'dan çekilmek istemiş ancak 11 Eylül hadisesi zuhur edince hiçbir başkan döneminde yapılmayan savaş ve işgallere girişmişti.

Diğer yandan dikkat edilirse Amerika Rusya'yı ittifaklarla ve üslerle çevrelemeye çalıştığı gibi aynı şekilde Çin'i de çevrelemeye çalışıyor. Çin'e karşı Pasifik'te de NATO benzeri bir askerî ittifak kurmaya çalışıyor.

Amerikan donanmasının yarıdan fazlası Çin'e karşı Pasifik'te konuşlanmış durumda.

15 Eylül 2021'de Avustralya, İngiltere ve Amerika AUKUS (üç üye ülkenin isimlerinin kısaltması) adı altında bir askeri pakt ilan ettiler. Paktla birlikte, ABD ve İngiltere, Avustralya'nın nükleer denizaltılara sahip olması kararı aldılar.

Amerika, Avustralya, Hindistan ve Japonya arasında QUAD (Dörtlü Güvenlik Diyaloğu) adı altında bir stratejik güvenlik diyaloğu oluşturuldu. Daha sonra Güney Kore, Yeni Zelanda ve Vietnam'ın dahil olduğu Quad Plus toplantısı düzenlediler.

Filipinler geçtiğimiz yıl ABD'ye 4 askeri üs daha tahsis etti. Böylece ABD'nin Filipinler'deki üs sayısı 9'a çıktı. Yeni üslerden üçünün Çin haricinde Tayvan'a yakın konumdaki tek büyük kara parçası olan Luzon Adası'nda yer alacağı söylendi. ABD'nin Güney Çin Denizi'ne hakim konumdaki bu noktaya asker konuşlandırmak istemesi dikkat çekti. ABD Nisan ayındaki ortak askeri tatbikat sırasında da Tomahawk seyir füzeleri ile SM-6 uçaksavar füzelerini fırlatabilen bir silah istasyonu olan Tayfun Füze Sistemi'ni Filipinler'e yerleştirdi. Çin bu duruma büyük tepki gösterdi.

Japonya, Güney Kore gibi ülkeler Çin'den çok rahatsız ve Amerika ile ittifak halindeler.

Çin'in icraatlarından bölge ülkeleri tedirgin ve rahatsız.

Amerika Endonezya, Malezya gibi ülkelerin de dahil olduğu ortak tatbikatlar düzenliyor, ancak bu büyük müslüman ülkeler şimdilik bu ittifakların çok içinde değiller.

Amerika'nın Çin'e karşı kullandığı ülkelerin başında Tayvan geliyor. Tayvan resmiyette bağımsız değil, Çin'in bir parçası kabul ediliyor. Ancak Amerika en gelişmiş uçaklar dahil olmak üzere her türlü silahı Tayvan'a veriyor. Çin ise sürekli uçak ve gemilerle Tayvan'ın hava sahasına ve kara sularına giriyor. Çin'in kendi toprağı olarak gördüğü Tayvan'a girmesinden korkan Amerika dünya çip ihtiyacının büyük kısmını üreten Tayvan'daki çip fabrikalarını Amerika'ya taşımaya başladı. Amerika ilk defa Tayvan'ı Çin'e karşı savunacağını açıkladı.

Pakistan ise Amerika'nın taarruz ve sıkıştırmaları, silah vermemesi gibi sebeplerle Hindistan tehdidine karşı Çin ile yakınlaştı, Çin ile ortak uçak üretimine başladı. Türkiye de Pakistan'a insansız hava aracı olsun, deniz platformları olsun, denizaltı modernizasyonu olsun her türlü askerî desteği veriyor. Amerika Ortadoğu'da Türkiye'ye yaptıklarının bir benzerini Pakistan'a yapıyor.

Temmuz ayında yaşanan başka bir gelişme Çin'in Belarus ile birlikte Polonya sınırında askerî tatbikat yapmasıydı. "Çin-Belarus Saldıran Şahin 2024" tatbikatında Çin askerleri NATO sınırlarına sadece birkaç km mesafedeki Bretsk eğitim sahasında konuşlandı. Hava indirme, keşif gruplarının imhası ve şartlı sabotaj eğitimleri icra edildi.

Temmuz ayındaki NATO liderler zirvesinin sonuç bildirgesinde; Rusya ve Çin arasındaki giderek derinleşen stratejik ortaklık, Çin'in Rusya'nın savunma sanayiine verdiği geniş destek bir tehdit ve endişe kaynağı olarak nitelendirildi. NATO açıklamasında Hint-Pasifik bölgesine ayrıca vurgu yapıldı. Çin ise "NATO propagandasının mantıksız ve kötü niyetli olduğunu" açıkladı.

Çin "Barışçıl Yükseliş", "Ahenkli Dünya" gibi kavramlarla ABD karşısında dünyaya kendisini hegemonyacı olmayan barışçıl bir güç gibi takdim etmek istiyor. Ancak Doğu Türkistan'da yaptığı zulüm, Tayvan ve Güney Çin Denizi'ndeki agresif askerî hareketleri, uluslararası ticarette fırsatını bulduğu zaman yıkıcı, tekelci hareketler yapması dünya ülkelerinin Çin'den tedirgin olmasına sebep oluyor.

Çin diğer yandan ABD kuşatmasına "Bir Kuşak Bir Yol" adı altındaki ticaret yolu projeleri ile cevap vermeye, bu sayede ittifaklar kurmaya, küresel ticaretini Amerikan hakimiyetindeki ticaret yollarından bağımsızlaştırmaya çalışıyor. Ancak Amerika nerede kendinden bağımsız bir ticaret yolu projesi varsa o hat üzerindeki ülkelerde harpler ve karışıklıklar çıkartıyor.

Amerika'nın Rusya'dan sonra Çin'e saldırmak gibi bir niyeti var. Hatta bazıları Üçüncü Dünya Savaşı'nın Amerika ile Çin arasında cereyan edeceğini söylüyor. Bu hususta kitaplar yazılıyor.

Çin de Amerika'ya karşı dişini gösteriyor, özellikle Güney Çin Denizi'ne iyice yerleşmeye, donanmasını sürekli güçlendirmeye çalışıyor.

Peki bu gelişmeler bir Amerikan-Çin savaşına dönüşür mü?

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri Kıyamet ve Alâmetleri isimli eserinde Hadis-i şerif'lerde Ye'cüc ve Me'cüc kavminin Çinliler olduğunu, Çin'in kendisini sona sakladığını, büyük harplerden sonra, büyük kıyımlardan sonra, ortalık bana kaldı diye bir sel gibi dünyayı istilâ edeceklerini ancak İsâ Aleyhisselâm'ın duası ile bir nefsin ölümü gibi bir gecede helâk olacaklarını haber vermektedirler.

Dikkat ederseniz Çin her ne kadar dişini gösterse de bir çatışmaya girmek de istemiyor. Çin'in büyük bir çatışmadan kaçınma stratejisi var. Çin küresel güç rekabetinde ekonomik ve siyasi ağırlığını göstermeye çalışıyor, ancak askerî olarak çok ileriye gitmiyor. Zira Amerika ile bir savaş istemiyor.

 

İran Savaşı:

Amerika'nın küresel siyaseti için tehdit gördüğü orta ölçekli devletler de var.

İran'ı Kuzey Kore ile beraber "Teröre destek veren" ülkeler gibi çeşitli tanımlamalar ile ambargo ve baskı altında tuttuğu herkesin malumu.

Amerika Rusya'yı yıkabilirse Çin'in kanadını kırmış olacak. Aynı şekilde İran'ı yıkabilirse Çin'e bir başka büyük darbe vurmuş olacak. Zaten İsrail mütemadiyen İran'ın vurulması için bir gayret içinde.

Bu yüzden İran büyük bir risk altında.

Amerika İran'ı da Körfez ülkelerindeki üsleri, Afganistan ve Irak'taki askerî varlığı ve Türkiye ile ittifakı ve ülkemizdeki radar üsleri ile çepeçevre kuşatmıştı. Azerbaycan-İsrail yakınlaşması da bu kuşatmayı tamamlıyordu. Ancak Amerika'nın Afganistan'dan çekilmek zorunda kalmasının ardından şimdi de Irak hükümeti Irak'tan çıkmasını istemeye başladı. Çin'in Suud-i Arabistan ile İran'ı barıştırmak için harekete geçmesi, HAMAS ile El-Fetih yetkililerinin Çin'de toplantı yapması bu kuşatmaya büyük darbeler vuran gelişmeler oldu.

Temmuz ayındaki NATO liderler zirvesinin sonuç bildirgesinde İran'a da vurgu vardı; İran'ın istikrarsızlaştırıcı eylemleri, Kuzey Kore ve İran'ın Rusya'ya mühimmat ve insansız hava araçları (İHA) gibi doğrudan askeri destek sağlamasının bir tehdit ve endişe kaynağı olduğu söylendi.

İran Amerika'nın hedefinde ve İsrail'in savaşı genişletme niyetinin Lübnan'dan sonraki hedefi İran.

Bu husustaki Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'nin bazı beyanlarını arzediyoruz:

- İran'la İsrail söz düellosu yapıyor.

"Patlayıncaya kadar. Patlayacak yakında. İkisinde de kuvvetli silah var. İkisi de birbirinden korkuyor. Ve oradan patlayacak silah. Ateş bir çıktı mı yavaş yavaş bütün dünyayı saracak. Evvel atan kazanıyor."

"İran epey hırpalanacak. Çünkü oranın harbi biraz uzun sürecek. İran Harbi. Ama diyeceksiniz ki başka yerler? Başka yerler de batacak efendim. Böyle böyle memleketler helâk olacak."

- İran'a Avrupa 25 Kasım'a kadar mühlet vermiş.

"Küffar İslâm'ın kuvvetli olmasını istemez. Ateş çıkıncaya kadar bunlar hep hazırlık. Ateş çıkınca her tarafı sarar. Bu her an olabilir."

- Efendim İran bir füze yapmış ve denemiş.

"Bunlar Kore ile Rusya beraber yapıyorlar. Kore, Rusya, İran beraber yapıyorlar. Onların desteği ile yapıyor. Büyük silahı da onunla yapıyor."

-1.300 kilometre menzilliymiş, yani İsrail'i vurabilirmiş efendim.

"İsrail'de de aynısı var. Onun için onlar İran'ı hazırlıyorlar. Çünkü Amerika onların düşmanı. Onu öne sürecekler. Sonra harp başlayacak. Allah-u alem her şey hazır, emr-i ilâhî'ye bakıyor. Onlar ona, onlar ona derken dünya düzelecek. Biz o gözle bakıyoruz dünyaya. Onun için bana "Sakin ol, sükût et" diye emrediliyor. Oradan anlıyorum ki bir şey zuhur edecek, hareket etmemi istemiyorlar."

"Şimdi iş İran'ın başına gelecek. İran, Suud-i Arabistan, Mısır yavaş yavaş tutuşuyor. 3. Dünya Harbi olacak. Sonra Allah-u Teâlâ ateşi birbirine çevirirse bir zamana kadar "Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız." (İsrâ: 58) buyuruyor. Vakit geldi. Dünyayı görebiliyorum, çürümüş eski bir binaya benzetiyorum. Ne zaman? O belli değil. Öyle görüyorum."

"İran'da büyük tahribat yapacaklar. Suud-i Arabistan'da zaten hiçbir kuvvet yok, yabancı asker tutuyor, paralı asker tutuyor, hiçbir kuvvet yok.

İran'da kuvvet var, silâh var amma asker yok. Çünkü o harpte (İran-Irak Savaşı) birbirini bitirdiler. Hep yahudinin prensibi. Yahudi, Saddam Hüseyin'i kışkırttı, o da İran'ın üstüne gitti. Büyük silâhlar patladı mı boşalacak, dünya boşalacak. Ona ona derken büyük silâhlar patladı mı bitti. Ne hadiseler, ne hadiseler...

Allah'ım iman ile göçmeyi cümlemize nasip etsin, âkıbetimizi hayırlı etsin. İlâhi takdir ne ise o olur.

Âyet-i kerime'de:

"O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez." (En'am: 59) buyuruluyor.

O'nun takdiri, O'nun hükmü olmadıkça hiçbir şey olmaz.

 

Amerika'nın Ortadoğu'da Yaptığı ve Yapacağı İşgaller:

11 Eylül 2001'de yaşanan İkiz Kuleler Saldırısı'ndan sonra, Amerika bu saldırıyı bahane ederek Afganistan'ı ve Irak'ı işgal etti. Büyük katliamlar ve zulümler yaptı.

Muhterem Ömer Öngüt'ün -kuddise sırruh- ahir zamana dair hikmetli beyanları bize yol gösteriyor; görülüyor ki Amerika ve İsrail'in Ortadoğu'da yeni işgaller ve zulümler yapacağını öğrenmiş oluyoruz. İran, Suud-i Arabistan ve Mısır hedefte.

Benzer işgallerin, büyük zulümlerin, büyük göç hareketlerinin yaşanması tehlikesi var.

Türkiye bu tehditlere de hazırlıklı olmalıdır.

"Efendim vakit geldi, vakit geldi. Şimdi Amerika'nın niyeti İran, Suud-i Arabistan, Mısır. Ve fakat buraları tutuştururken dünya da tutuşacak bu sefer alevlenecek. Bu şiddetli alev sağa-sola, sağa-sola, sağa-sola... Kalan az olacak. Fakat dünya düzleşecek. Hep böyle kalmayacak. Ne tayyare olacak, ne bir şey olacak. Eski zamana dönünceye kadar bu harpler devam edecek."

- Dün iki Türk şoförünü öldürmüşler.

"Orası yanıyor şimdi. 'Buraya girmeyin, burası ateş.' diyorlar, ama o da diyor k; 'Benim ekmeğe ihtiyacım var.' Huzur, hazır hiçbir şey yok.

O halk ne yiyor, ne kazanıyor, ne yapıyor bilmiyorum. Bu dünyaya yayılırsa dünyada da böyle olacak. Vakit geldi. Dünyanın huzurunun bozulması ve yıkılmasının vakti geldi.

Fakat dikkat ederseniz Cenâb-ı Hakk ihvanı rahat yaşatıyor. Rabb'ül âlemin bir hususiyet tanımış, ihvana huzur vermiş ve ihvan da o huzur içinde çalışıyor."

-Bağdat'ta yine 50 kişi ölmüş, memleket başı boş, idare yok, hüküm yok.

"Amerika böyle istiyor. Müslümanları kırdırmak, küfre meydan kalması ve petrolü ele geçirmek; iki gayesi var.

Bir gün gelir, bu ateş onları da tutar. Kibrit halinde, Azamet-i ilâhî karşısında herkes küçüktür."

- Bir beyanınızda diyorsunuz ki; "Yırtıcı kuşun ömrü az olur."

"Kime ne kadar ruhsat verirse. Bir zaman müslümanlara ruhsat verdi, şimdi de ruhsatı kâfire geçirdi. Sonra yine müslümana verecek, yine kâfire verecek, yine müslümana verecek. Böyle böyle bu insanlar yok olacak.

Artık her şeyin sonu geldi. Bu harpler, bu zelzeleler, bu darbeler artık boşaltacak. Onun için aldanmaya gelmez, takılmaya gelmez."

"Amerika Irak'tan çıktığı zaman Irak'ta da birbirlerine girerler. Şu anda hükümranlığı o yürütüyor, eziyor, vuruyor, yıkıyor, kırıyor. Bir gün gelip Suud-i Arabistan da Irak gibi olacak. Mazallah Türkiye de böyle olabilir, başsız kaldığı zaman böyle olabilir. PKK var, çeşitli milletler var. Vakit geldi kaynıyor dünya. Çok insan ölecek.

"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!" (Hûd: 112)

Böyle olursa Rabb'imiz bize yardım eder. Önümüzdeki fırtınaları rahat geçiririz. Amma eğri olursak azabını, cezasını çekeriz."

"Hazret-i Mehdi'ye kadar bunlar böyle olacak. Vakit geldi zaten. Hiçbir şey kalmadı. Önümüzde şiddetli harpler var. Bu şiddetli harplerin içinde çok büyük şaşırmalar olacak. Irak'ın durumuna bak. Her gün insan ölüyor. Hep ölen genç, çoluk-çocuk. Fakat Amerikalılar da ölüyor. Girdiğine belki pişman oldu, ama iş işten geçti. Öyle sanmıyordu. Şimdi İran'a geçecek, Suud-i Arabistan'a gidecek. Hep dünya yavaş yavaş kaynayacak. Sonra tutuşacak. Ne zaman? Hükmettiği zaman.

"O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez." (En'am: 59)

Fakat insan bundan kaybediyor. Oldu, bitti, öldü gitti."

 

Afrika Başta Olmak Üzere Dünya Milletleri Uyanıyor:

Sömürgeci küfür milletleri dünyaya çok çektirdiler. Çok zulmettiler. Ancak bu devrin ve zulmün de sona ereceği günler yaklaşıyor. Herkes ettiğini bulacak. Ahiretteki cezası ise çok daha büyük olacak. Afrika kıtası uyanıyor, sömürgeci devletlerle ilişkilerini gözden geçiriyorlar.

Dikkat ederseniz birçok Afrika ülkesi Fransa başta olmak üzere sömürgecilere karşı isyan bayrağı açıyor. Sahra altı ülkelerinde Nijer, Burkina Faso başta olmak üzere birçok ülkede yönetimler Fransa ve Amerika'yı ülkeden kovuyorlar. Bu sömürgeciler bu ülkeleri hizaya getirmek için terör vb. yöntemler icat ediyorlardı. Türkiye, Rusya gibi ülkelerden aldıkları silah ve askerî desteklerle terör gibi tehditlerle başedebileceklerini görmeleri cesaretlerini artırdı.

Yok olmanın eşiğindeyken Türkiye'nin elinden tutmasıyla ayağa kalkan Somali'de, Libya'da ise tamamen Türkiye'nin desteği ile devlet düzenini yeniden kuran hükümetler var, Türkiye'nin buralarda askerî varlığı ve üsleri var. Somali'de bir deniz üssü kurmaya hazırlanıyoruz. Şimdi Nijer de Türkiye'yi tercih etti.

Afrika çok büyük bir kıta. Dünya topraklarının dörtte biri Afrika'dadır. Toplam 30 milyon km2'den fazla bir alanı kaplar. Avrupa ise Rusya'nın batısı, Ukrayna vs. hepsi dahil 10 milyon km2 bir alana sahiptir. Batı Avrupa Afrika'nın yanında küçücük, üç-beş Afrika ülkesi kadar bir yerdir.

Afrika, uranyum, petrol, altın vs. yer altı kaynakları çok zengin, tarıma elverişli atıl toprakları çok geniş bir kıtadır. Enerjisinin dörtte üçünü nükleer santrallerden üreten Fransa ihtiyacı olan uranyumu Afrika'daki sömürge düzeni değişik bir kılıfta devam eden ülkelerden sağlıyor.

Bugünkü Batı Afrika'nın neredeyse tamamı, 14 Afrika ülkesi Fransa'nın eski sömürgesi. Ancak bu ülkeler ortak bir para birimi kullanıyorlar ve paralarını Fransa'ya yatırmak zorundalar. Yani sömürge düzeni değişik bir kılıf altında devam ediyor. Daha doğrusu devam ediyordu. Şimdi bu ülkeler, bu ilkel düzene baş kaldırıyorlar. Orta Afrika Cumhuriyeti, Mali, Senegal, Çad, Nijer, Burkina Faso gibi birçok ülke Fransa'ya baş kaldırdılar. Bazılarında askerî darbe yaşandı ve yeni yönetimler sömürgeci askerleri ve her şeylerini ülkeden kovdular. Ruslardan destek görüyorlar. Türkiye'den insansız hava araçları başta olmak üzere silah alıyorlar. Nijer Türkiye ile askerî stratejik işbirliğini geliştirmeyi, ülkedeki terör faaliyetlerine karşı Türkiye'nin desteği ile başarılı olmayı hedefliyor.

Afrika ülkeleri kendilerine yeni bir konum belirlemeye, yüzyılların boyunduruğunu boyunlarından atmaya çalışıyorlar. Türkiye'nin bu ülkelerle olan münasebeti, bazılarıyla stratejik seviyede ilişkiler kurması çok önemli ve doğru bir siyaset. Batılı sömürgeci ülkelerin Türkiye'ye olan düşmanlıklarının bir sebebi de bu.

Afrika'da bir bilinçlenme olduğu gibi Latin Amerika'da, dünyanın birçok mazlum bölgesinde de bu uyanış var. Ancak baskı ve sindirme çarkını öyle bir kurmuşlar ki başlarını kaldırmakta zorlanıyorlar. Ancak hiçbir zalimin zulmü ebedî olmadığı gibi, bu sömürge düzeninin de sonu geldi.

Binaenaleyh dünyanın her yerinde ayrı bir kaynama var. Patladığı zaman nerede ne zuhur edecek Allah bilir.

 

Küresel Gerilimleri El Altından Tetikleyen,

Küresel İttifakların Yönüne Etki Eden Çıban Başı;

İsrail:

Geçen ayki dergimizde İsrail'in yaptığı vahşet ve soykırımı, bölgeyi ve dünyayı ateşe atma niyetini ayrıntıları ile işlemiştik.

Yahudinin niyeti çok kötü. Amerika'yı Türkiye'ye karşı kışkırtan, Türkiye'ye uçak ve silah verilmemesine sebep olan, Türkiye'nin bütün tepkisine ve yaptığı askerî harekâtlarına rağmen PKK'nın Suriye'de devlet kurması için ısrarla destek verdirten İsrail'dir, yahudidir.

"Amerika harbe doğru gidiyor. İsrail azgınlığına devam ediyor ve dünya bunları seyrediyor. Fakat bu seyrin sonunda harp patlak verebilir. Bu imha harbi olacak."

Batı'nın Rusya ve Çin'e karşı Türkiye ve İslâm dünyasına ihtiyaçları olduğu hâlde İslâm'ı, İslâm ülkelerini, İran'ı, Türkiye'yi, Pakistan'ı hedef tahtasına koydurtan, hem İslâm ülkelerine hem de batılı ülkelere bu anlamda büyük zararlar verdirten ve verdirtecek olan İsrail'dir.

İsrail dünyanın çıban başıdır. Çıbanın kafası İsrail, altındaki büyük cerahat Amerika'dır.

Amerikan Kongresi tarafından "Onur Konuğu" olarak davet edilen "Savaş suçlusu", "Bebek katili", "Soykırımcı İsrail'in başbakanı" Netanyahu 24 Temmuz'da Kongre'ye yaklaşık bir saat hitap etti. 59'u ayakta 78 kez alkışlandı. Salona girişindeki alkış tam 3 dakika 40 saniye sürdü. Netanyahu bir ara konuşabilmek için "Alkışlamayın" dedi. Sık sık "savaşacağız, kazanacağız" gibi ifadeler kullandı. "Silah verin işi bitirelim" dedi. Lübnan ve İran'ı hedef gösterdi.

Bu fecaat dünyanın nereye gittiğini gösteren acı bir sahne olarak tarihteki yerini aldı.

"Yahudiye ruhsat var. Şöyle ki; bir ilerleme yapacaklar. Irak'la Suriye arasından Hicaz'a doğru gidecekler. Bayağı tahribat yapacaklar. Bu ruhsat alınacak verilecek, alınacak verilecek. Tâ ki, Hazret-i Mehdi çıkıncaya kadar. Mehdi'den sonra da yine Amerika yıkılacağı bir zamanda Deccal ile yetmiş bin İsfahan yahudisi Arabistan üzerinden geçecekler, birçok tahribat yapacaklar. Sonra İsa Aleyhisselâm inmesi ile yahudilerin kökü kuruyacak. İsa Aleyhisselâm inmedikçe yahudilerin kökü kurumayacak. Yani onlara verilmiş bir ruhsat var. Sonra bu ruhsatı İsa Aleyhisselâm ellerinden alacak.

Önümüzde Allah-u alem büyük afatlar var. Büyük dalâlet, isyan içinde gidiyoruz. Fakat ne demek istediğimi sonra anlayacaksınız."

"Harp; büyük silâhlarla patlayacak. En şiddetli silâhlar en evvel patlayacak, dünya birden bire alev alacak. Bu kâfirler çok zulmetti. Onlar da Allah-u alem çok büyük kahra uğrayacak. Amerika'daki yahudiden başka dünyada yahudi de kalmayacak. Onun için yahudinin daha ruhsatı var, İran, Arabistan, Mısır'ın üstüne gidecekler. Bu ruhsat epey devam eder. Hazret-i Mehdi'den sonraya kadar devam eder, sonra İsa Aleyhisselâm çıkar işleri biter. O zamana kadar ruhsatları var.

Allah-u Teâlâ şimdi ruhsat veriyor, gün gelecek müslümanlara ruhsat verecek..."

"Bunlar huzursuzluk. Kaynıyor, kaynıyor... taşıncaya kadar. Taştığı zaman artık bitti! Dün size söylemiştim, bu isyan cezasız kalmaz. Hüküm sahibime aittir. Onun için en güzel çare Hakk'a yönelmek, takdirse yaşamak, değilse imanla gitmek. Bunu unutmayın. Bu hadise nereye gider, oraya. Yoksa Şaron hastalandı, bir başkası daha çıkar. Çünkü yahudi İslâm'a düşmandır ve verilmiş bir ruhsatları da var."

 

Yemen Husilerinin Saldırıları:

Yemen'de İran destekli Husiler İran'ın verdiği silahlarla Suud-i Arabistan'ı, Aramco'nun petrol tesislerini vurmuşlardı.

İsrail'deki savaş sebebiyle İsrail'e destek veren ülkelerin savaş gemilerini, ticaret gemilerini hedef alıyorlardı. Kızıl Deniz ve Süveyş Kanalı'ndan büyük bir ticarî gemi trafiği var. Gemilerin saldırıya uğraması Çin dahil bütün dünyanın ticaretinin aksamasına, pahalılaşmasına yol açmaya başlamıştı. Muhtemelen Çin'in İran üzerinden yaptığı baskı ile bu saldırıları azaltmışlardı.

Husiler İsrail'i de hedef alıyorlar. Aradaki yaklaşık 2 bin km.lik mesafeye rağmen İsrail'e balistik füze atıyorlar. Temmuz ayında insansız hava aracı ile düzenledikleri saldırıda Tel Aviv'i vurmayı başardılar. İsrail misilleme olarak Yemen'deki bir limanı, petrol depolama tesislerini savaş uçakları ile bombaladı. Husiler bunun üzerine tekrar İsrail'e balistik füze fırlattılar. İsrail Amerika'nın desteği ile balistik füzeleri engelleyebiliyor. Ancak Yemen'den gönderilen bir insansız hava aracının radara yakalanmadan İsrail'i vurması önemli bir gelişme oldu.

İran'dan sonra Rusya'nın da Husilere silah, hatta gemisavar füzesi verebileceği; Batı'nın Ukrayna'ya verdiği silahlarla Rusya'yı vurmasına izin vermesi sebebiyle Rusya'nın böyle daha önce düşünülemeyecek misillemeler yapabileceği; devlet dışı aktörlere Batılı hedeflere zarar vermesi için sofistike silah sistemleri gönderebileceği konuşuluyor.

Husiler bu desteklerle dünya ticaretinin Kızıldeniz geçişini durdurabilirler. Bunun önündeki en büyük engel ticaretinin büyük kısmını gemilerle nakleden Çin'in baskısı olabilir.

İran destekli Lübnan Hizbullah'ı da İsrail'e misilleme saldırılarını artırdı. Karşılıklı restleşmelerin dozu yükseliyor. Geçen ayki dergimizde İsrail'in hedefinde Lübnan ve İran olduğunu söylemiştik. Lübnan Hizbullah'ının ardından Yemen Husilerinin İsrail'i hedef alması İsrail'in özellikle İran'a olan kinini ve niyetini besliyor. Yaptığı zulümlere ve düşmanlıklara bakmayan, sürekli işgallerle topraklarını genişletmeye çalışan İsrail ne pahasına olursa olsun kendisine yönelik bu saldırıların arkasındaki güç olarak gördüğü İran'ı yok etmek istiyor.

Görüyorsunuz her yerde bir kaynama var.

 

Amerika ve Batı'nın Planlarında Türkiye Nerede?

Planlarını iki türlü yapmışlar; Türkiye ile veya Türkiye'siz. Yani hedeflerine ya Türkiye ile beraber devam edecekler veya Türkiye olmadan devam edecekler.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Amerika ve İngiltere Çin'i Rusya ile beraber bir tehdit olarak ilan etmiş durumda.

Bu büyük niyetlerinde işlerini kolay yürütebilmek için Türkiye'yi yanlarına çekmeye; Türkiye'nin ordusunu, stratejik konumunu, Türk dünyası ve İslâm dünyasındaki nüfuzunu kullanmaya çalışıyorlar. Daha doğrusu kendi işlerini bize gördürtmek, "Ben yaşayayım, sen sürt" politikası yürütmek istiyorlar.

Yıllarca İran ile Türkiye'yi harbettirmeye çalıştılar. FETÖ darbesi başarılı olmuş olsaydı, tam da istedikleri bir Türkiye olacaktı. Amerika nereye sürerse oraya gidecektik.

Öyle bir kibirleri var ki, Türkiye ile ortaklık temelinde ilişki kurmaya yanaşmıyorlar. Türkiye'yi parya olarak görmek istiyorlar. Türkiye'nin güçlenmesini ve bağımsız hareket etmesini istemiyorlar.

İngiltere biraz daha realist hareket ediyor, Türkiye'nin gücünün farkında ve Rusya ve Çin'e karşı Türkiye'yi yanına çekmeye çalışıyor. Ancak el altından yapacağını yapıyor; Hakan Fidan "2,5 aktif üye var YPG konusunda problemli olduğumuz. ABD, İngiltere ve biraz da Fransa." dedi. Kendi aralarında iyi polis-kötü polis mi oynuyorlar bilemiyoruz ancak Amerika İsrail'in, yahudinin tetiklemesi ile adeta Türkiye'yi karşı cepheye itekliyor, Türkiye'ye büyük düşmanlıklar yapıyor. Suriye'de PKK devleti kurmaya çalışıyor, F-35 vermediler, F-16 vereceğiz demelerine rağmen hâlâ ayak diretiyorlar. Bu şekilde gizli-açık birçok alanda ambargo uyguluyorlar. Aynı düşmanlığı Pakistan'a yapıyorlar. Nerede güçlü ordusu olan bir İslâm ülkesi varsa yıkmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

Dünyada bu kadar büyük niyetleri olduğu hâlde Amerika'nın Türkiye'yi karşısına alması kendi küresel çıkarları için çok mantıklı değil, ancak İsrail etkisi sebebiyle Amerika'da büyük bir Türkiye karşıtlığı var. Türkiye'ye her türlü düşmanlığı yapmaya çalışıyorlar. Yunanistan ile Savunma İşbirliği Anlaşması yapıp, askerî üsler kuruyorlar. Dedeağaç'ta; hem limana, hem limanın kuzeyindeki havalimanına, hem de atış sahası adı altında onun da kuzeyindeki topraklara büyük bir alana yerleştiler, üs kurdular. Uzmanlar amacın Türkiye'nin bir karşı taarruzunda zırhlı birliklerin önünü kesmek, Yunanistan içlerine ilerlemesini engellemek olduğunu söylüyorlar.

Güney Kıbrıs Amerika başta bilumum Batı ülkelerinin üssü haline geldi.

Yine Kafkasya'da Ermenistan'a yerleşmeye çalışıyorlar.

PKK-YPG'ye akla gelebilecek her türlü silahı, eğitimi veriyorlar. Kime karşı? Türkiye'ye karşı. Böyle düşmanlık ediyorlar.

Bu düşmanlıklarının arkasındaki en büyük birinci sebep İsrail faktörü; diğer önemli sebep Haçlı zihniyetidir, tarihten gelen Türkiye ve İslâm düşmanlıklarıdır.

Meşhur bir akrep-kurbağa hikâyesi var ya ona benziyor. Akrep kendisini sudan geçiren kurbağayı kendisi de boğulacak olmasına rağmen suyun ortasında ısırmış, ne yapıyorsun denilince de "Ne yapayım, huyum bu!" demiş.

O hesap, bunların içindeki bu. Huyları bu. Bunlar hâin, bunlar düşman. Asla itimat olmaz.

Özet olarak küffarın Türkiye ile ve Türkiye'siz planı var.

Türkiye'yi kullanabilirlerse, Türkiye bunların paralı askerî olmayı kabul ederse planlarını Türkiye ile yürütecekler.

Ancak Türkiye bu küresel savaşlardan uzak durma, ordusunu güçlendirme, bunlardan bağımsız hareket etme stratejisini sürdürürse planlarını Türkiye'siz yürütecekler. Hatta işin sonunda Türkiye'ye olan düşmanlıklarını alenileştirecekler.

Küffarın niyeti bu. Bunlar düşman.

 

Küffarın Sürekli Askerî İttifaklar Kurması;

İslâm Dünyasının Hâli:

Dikkat ederseniz Amerika ve Batı bir saldırı yapacağı zaman etrafına bir ittifak toplamaya, ordularını birleştirmeye çalışıyorlar. Hatta NATO, AUKUS gibi resmî, uzun vadeli askerî ittifaklar oluşturuyorlar.

Yunanistan, Ermenistan gibi ülkeler cürümlerine bakmadan Türkiye gibi büyük bir ülkeye kafa tutuyorlar, çünkü hıristiyan haçlı ülkelerinin desteğini arkalarında buluyorlar.

Batı'nın bu askerî ittifak anlayışının Haçlı Seferlerine dayandığını söyleyebiliriz. Türklere karşı daima en az birkaç devlet bir araya gelip saldırmışlardır.

İslâm ülkelerinin böyle bir gayreti ve bilinci maalesef yok. Küçücük İsrail Amerika'nın, Haçlı Batı'nın desteğini arkasına almış bütün İslâm dünyasına kök söktürüyor,

Çok büyük ibret almamız gereken bir durum var.

Allah-u Teâlâ: "Müminler kardeştirler." (Hucurât: 10)

Buyuruyor iken bu küffar milletleri kadar olamayışımız, bunların istihbarat operasyonları ile birbirimize hasım kesilmemiz, şeytana uyup ihtilaf ve ayrılıklara teslim olmamız ne kadar üzücü bir durumdur.

Meselâ Türkiye olarak en büyük silahları yapmış olsak, nihayetinde 80 milyonluk bir ülkeyiz. Bu kalabalık küffar ülkeleriyle mücadele edebilmek için İslâm ülkelerinin nüfus ve askerî gücüne, bu gücü bir araya getirecek siyasetlere ihtiyacımız var.

Cenâb-ı Hakk Âyet-i kerime'lerinde:

"Allah'a ve Resul'üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile zaafa düşersiniz ve kuvvetiniz elden gider. Sabredin! Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfâl: 46)

"Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever." buyuruyor. (Saff: 4)

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri de:

"Müslümanlar birlik olsa dünyaya hakim olurlar. Niçin? Çünkü Allah-u Teâlâ İslâm'ı destekler." buyurmuşlardı.

Müslümanlar bir ve beraber olsalar, ittifak yapsalar, gaye ve hedefleri Allah ve Resul'ü olsa kimse karşısında duramaz.

Bir araya gelemediğimiz için küffarın kalbinden korku kalkıyor ve daha şiddetli saldırıyorlar. Bu yüzden daha göreceğimiz çok eziyet var.

Sevban -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

"Size çullanmak üzere yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi birbirini çağıracakları zaman yakındır." buyurdu.

Orada bulunanlardan biri:

"O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu.

"Hayır! Bilâkis siz o gün çoksunuz. Fakat sizler bir selin getirdiği çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöp durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!" cevabını verdi.

"Zaaf nedir yâ Resulellah?" denildiğinde:

"Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" buyurdu. (Ebu Dâvud: 4297)

 

Büyük Savaşlar Hem Kıyamet Alâmetidir, Hem de Büyük Bir Afâttır;

Bu İsyan Cezasız Kalmaz:

Görüyorsunuz dünyanın durumu bu. Çok azdık, çok taştık. Nefis ve şeytanın yolundan gidiliyor, ahkâm-ı ilâhî dinlenilmiyor, haram-helale bakılmıyor. Bu isyan, bu ahlâksızlık, bu fısk-u fücur, bu isyan, bu azgınlık, bu pervasızlık cezasız kalmaz. Harpler, zelzeleler, hastalıklar, yangınlar her şey zuhur ediyor, bundan sonra zuhur edecekleri, büyük harpleri, çıkacak 3. Dünya Savaşı'nı Allah-u Teâlâ bilir.

Şimdi Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri'nin beyanlarına kulak verelim:

"Bu isyan cezasız kalmaz. Fakat ceza geldiği zaman yaş kuru demiyor, biçiyor. Onun için Resulullah Efendimiz buyuruyor ki: "Allah-u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri kâfirden merhameti kaldıracak ve müslümanların üzerinde büyük hareketler olacak."

Demek buna müstehak olmuşuz. Ondan sonra onların hakkından O gelir. Yalnız müslümanların üzerine büyük saldırı olacak. Ele alınacak yanımız yok. Millet azmış, azmış. Ahkâm, hüküm yok. İslâm'a yakışmayacak çok büyük hareketler var."

"Halk artık azabı hak etti. Bu azgınlığa karşı bu beklenir artık. Ne zaman kopacak diye bakılıyor. Çok şiddetli harpler olacak. Allah'ım ateşlerini birbirine ver diyorum. Zaman gelecek ne petrol kalacak, ne tayyaresi kalacak! Hiçbir şey kalmayacak. Eski zamana döneceğiz.

Her şey beklenir, "Yıkacağım" buyuruyor. Murat ettiğini yapar. Çünkü insanlar azdı ve hak etti.

Gün gelecek hiçbir şey işlemeyecek. Benzin yok, araba yok, dünyanın rotası bozulacak, eski günlere dönülecek, petrol olmayacak, uçak, araba olmayacak, hiçbir şey işlemeyecek, gemiler yelkene dönecek."

"Gerçekten müslümanlar çok büyük hatalara gafletlere düştüler. Cenâb-ı Hakk bunların cezasını çektirecek. Yoksa küffarı sevmez Cenâb-ı Hakk. Fakat küffarla müslümanları terbiye ediyor. Kim bilir bizim başımıza neler gelecek?"

- Efendim o tarafta (Endonezya) yine dün deprem olmuş 7 şiddetinde.

"Bundan sonra bekleyin. Çünkü Âyet-i kerime'ye bakın, hiç şaşmayın. Bundan sonra bekleyin. Allah Allah... Bir anda, dakika içerisinde neler oluyor? "Ya yıkacağım, ya azap edeceğim" buyuruyor. Yıkması dilediği şekilde, azap etmesi harple. Onun için Hazret-i Allah'a yönelmek, orada kalmak en güzel şey. Çünkü önümüz ne olacağımız belli değil."

-Efendim dün yine deprem olmuş.

"Deprem de, âfat da beklenebilir. Harbi bekleyin. Çünkü Hâlik-ı Azimüşşan buyuruyor:

"Mülkümü yıkacağım." (Bkz. İsrâ: 58)

Halk imara kalkışıyor ama "Ben yıkacağım." buyuruyor."

- Güney Asya'daki depremde ölü sayısı 230 bine çıkmış.

"Açlık perişanlık. Kim bilir daha bilinmeyen, denizde boğulan kaç kişi var? Çünkü deniz çekti götürdü. Bu isyan cezasız kalmaz. Ve vakti geldi, insanlar Hakk'tan öyle kopmuş ki, hiç ilgisi yok. İslâm devletleri dahi böyle. Burası İslâm devleti fakat kopmuş, diğer devletler zaten kopmuş."

 

Azgınlık Çok Zarar Verir:

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri seneler senesi "Bu isyan cezasız kalmaz." buyurmuşlar, müslümanları Allah'a, Resulullah'a, İslâm'a, Kur'an'a, "İlâhi Görüş Birliği"ne davet etmişler, dinde ve vatanda bölücülük yapmanın, azgınlığın cezasının büyük olduğunu duyurmuşlardır:

*Askerde arkadaşın bir onbaşı rütbesi ile emrettiği zaman, onun emrine riayet ve itaat etmek mecburiyetinde kalıyorsun da; seni yoktan var eden, âzâ nimetleriyle donatan, mülkünde bulunduran Allah-u Teâlâ'ya isyan ettiğinde, cezâsız kalacağını, azapsız bırakacağını mı zannediyorsun?

Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"İnsanlar, günahları çoğalmadıkça helâk olmayacaklardır." (Ebu Dâvud: 4347)"

"Sen ki Yaratan'a, nimetlerle donatana isyan edeceksin de O seni cezasız bırakacak, bu mümkün değildir. Muhakkak cezalandırır.

Allah-u Teâlâ dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak, az insan kalacak. Azdan başladı aza inecek. İsyan tuğyan çok, imar çok, hep harap olacak. Mülkünü murad ettiği gibi yapacak. Takdir ne ise o olacak."

"Bu takdir edilmiş diyoruz. Artık son zamandayız. Bu olacak. Bundan sonra ne olacağını O bilir. Bu isyan cezasız kalmaz. Yalnız bakıyorum mülkün sahibi ne yapacak? Yalnız zannediyorum büyük bir ibtilâya uğrarız."

 

Dünyaya Meyledecek Zaman Değil:

"Gün bugündür ve bugünün de sonundayız. Dünyanın ömrü pek uzun değil. Fakat insanlar devrenin ucuna geldiğinin farkında değiller. Dünyaya dalacak, dünyaya meyledecek zaman değil. Ancak ihtiyacını, maişetini temin et, borçlu olma, borçlu ölme, ebedî hayatını kazanmak için gayret et!

Öyle bir gündeyiz ki doğana sevinmemeli, imanla göçene üzülmemeli. Bugün böyle bir gündeyiz."

"İmanını kurtarana ne mutlu. Bugün imanla ölene acıma. İmanla gittiğini hissedince sevin. Kurtuldu deyip geç. Çocuğum oldu diye de sevinme. Çünkü gelecek zaman hiç iyi değil. Allah'ım korusun."

"Harpler, kıtlıklar, kargaşalar, üçüncü dünya harbi, ticaret yollarının kapanması bunların hepsi önümüzdeki senelerde beklenen afatlardır. Resulullah Aleyhisselâm'ın haber verdiği kıyamet alâmetleridir.

Bunları arzediyoruz; irşad ve ikaz için. Tedbir almanız için.

Binaenaleyh "Tedirgin olmayın, tedbirli olun."

İrşad için kimse gayret etmiyor. Halbuki şu çok yakın zamanda bazı tehlikelerle karşılaşma ihtimalimiz var. Harp tehlikesi var, kıtlık tehlikesi var.

Takdir ne ise o olur!

Dikkat ederseniz bütün dünya sallanıyor, huzursuz! Amma sel, amma rüzgâr, amma afât, amma zelzele, Allah'ım beterinden korusun.

Bu felâketler müslümanlara dünya cezasını çektirir. Ahirette isterse kurtarır amma kâfirin hiç kurtuluşu yok.

Bundan sonra ne olacak, yaratan bilir! ... Kullar O'nun, mülk O'nun, hepsi O'nun...

"Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah'ındır." (Fetih: 14) "

"Allah-u Teâlâ şimdiye kadar yapma, yaşatma izni verdi; şimdi yıkma, öldürme günü geldi. Dünya böyle boşalacak. Artık gemiyi boşaltma vakti; harp boşaltacak, Hazret-i Mehdi boşaltacak, Deccâl boşaltacak, İsa Aleyhisselâm boşaltacak. Boşaltma... Bir yiyelim, bin şükür edelim.

Harp afattır; açlık, susuzluk, perişanlık, ölüm hepsi harpte. Amma takdir olan şey olacak. Harpte galip çıkan yok, herkes mağlup. Kimisi az zarar etmiştir, kimisi çok zarar etmiştir.

Her gün ne çıkacak diye bakılıyor, tutuşacak efendim tutuşacak. Bundan sonra havadisleri takip etmek lâzım. Çünkü her an her şey olabilir. Artık hareket hemen hemen başladı. Gün bugün, yarın ne olacağı belli değil, takdir ne ise o olur.

Bunları size hatırlatıyorum, şimdiden Hazret-i Allah'a ve Resul'üne yönelmeye ve sığınmaya bakın. Bu felâketler geldiği zaman şaşırmayın. Artık kendinize gelin, dünyanın sonundayız, ona göre kendinizi ayarlayın!

Onun içindir ki bugün dünyaya dalmak günü değil. Helâlden rızık kazanmak, tedbirli olmak ve Hazret-i Allah'a yönelip gönül vermek günüdür. Böyle bir zamanda ne lâzımsa onu temine çalışması, bir müminin çok uyanık olması gerek."

"Binaenaleyh artık dünyanın şâşâsına dalmayın, nefsânî arzulara kapılmayın. Helâl lokma kazanmayı ve yemeyi, günlük geçinmeyi düşünün! Uzun bir ömür hayâline kapılmayın! Ebedî saadetinizi hazırlayın. Gün bugün, yarın ne olacağı belli değil, bunu size tavsiye ediyorum."

"Önümüzü göremiyorum, çok dikkatli ol. Ortalık karışıyor, vakit geldi daha doğrusu. Dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak. Bu insanlar yok olacak, bu insanlar yok olacak. Ortalık karışıyor, gerek Türkiye, gerek dünya karışıyor. Daha evvel demiştim: Allah'ım bu hadisatı bana gösterme. Çok vahim, vahşi hadisat var önümüzde. Allah'ım bu hadisatı bana gösterme.

İhvanlar zarar görecek fakat ruhen bağlı olanlar zarar görmeyecek. Bütün samimiyetle bağlı olanlar görmeyecek. Cenâb-ı Hakk onları, tam bağlı olanları o şekilde kurtaracak. Fakat çadırın direği yıkıldığı zaman bir esinti olacak. Çünkü çok büyük hadiseler var. Onun için aklınızı başınıza alın, dünyaya değil, ahirete yönelin ve bunu yakınlarınıza da tavsiye edin."

"Durumlar o kadar nazik ki, Hazret-i Mehdi çıkıncaya kadar neler olacağını bir Allah bilir. Çok hadiseler olacak, çok büyük harpler olacak, zelzeleler olacak, âfâtlar olacak, insan azalacak. İnsan şöyle düşünse; insan ölüyor, on sene yirmi sene geçiyor, sanki dünkü gibi.

Bu harpler görünüyor yani. Tasavvura sığmayan, akla hayâle gelmeyen harpler olacak."

 

Nasıl Tedbir Almalı? Müslüman Ne Yapmalı?

"Harp anında ilk evvela yollar kapanır. Yarın ne olacağını farkında değilsiniz. Hâlâ havai işlerle uğraşıyorsunuz, tuhaf tuhaf akıllarınız var. Bunlar uzun ömür düşünüyorlar. Yarını düşünen hiç yok. Büyük masraf yapıyorsunuz, netice gelmiyor."

"Allah'ım sonumuzu hayırlı etsin, kâmil imanla aldığı kullarından etsin. Onun için tedbir şart. Tedbir nedir? Hazret-i Allah'a yönelmek. En büyük tedbir bu.

Sonra da verdiği aklı kullanmak.Bu da çoluk-çocuk aç kalmasın... Kimseye kötü günde muhtaç olmamak. Gıda, yiyecek, içecek için her zaman tedbirli olmak."

"Onun için akıllı olan Hazret-i Allah'a yönelir orada kalır, takdir ne ise o olur. İnsanın azıcık bir parası, altını olacak, çünkü çoluk-çocuk aç kalmaz. Zengin olun demiyorum, çoluk-çocuk aç kalmasın.

Bunu ihvana söyleyin tedbir alsınlar. Az yesin artırsın, çoluk-çocuğuna birkaç kuruş bırakıversin. Küçük küçük çeyrek altın alsa yine yeter. Bunu kardeşlere yavaş yavaş duyurun. Çeyrek altın amma, çeyrek altınla ekmek alacak. Zengin olmak için değil. Böyle bir harp zuhur ederse hiç olmazsa çoluk çocuk aç kalmasın."

"Bütün tedbirlerinizi alın. Kendinizi toparlayın. Hadis-i şerif'te "Tedbirini al, sonra Allah'a tevekkül et." emri var. Bunları tatbik edin. O fırtına gelince insan şaşırır, şaşkın hâle gelir. Bu gelmeden evvel kendimizi Allah'a takdim edelim. Onu tavsiye ediyorum. Oldu mu? Geldikten sonra fayda yok, şaşırır. Fakat insan daha evvel hazırlıklı olursa şaşırmaz... 'Ben bunu bekliyordum.' Fakat boşta bulunursa hiçbir şey de yok, şaşırır. Ve orada imanını da kaybeder. İnsan hazırlıklı olursa, ilâhi takdir böyleymiş der, zaten gelecekti, ben bekliyordum der. Hiç şaşırmaz. Eğer yaşamak takdirse yaşar, ölüm tadirse Allah'ım cümlemizi imanla almak nasip etsin. Ama boşlukta yakalarsa perişan.

O ne takdir ettiyse o olacak. Şu hâlde şaşırma. Telâşa lüzum yok. Hüküm O'nun, mülk O'nun, telâşa lüzum yok. Ama hazırlıklı olmak lâzım."

"İktisatlı yaşa, senin ne yediğini kimse görmez. Önümüzde Allah-u alem karanlık günler var. O karanlık günlerde yaşayabilmek için şimdiden tedbir almak lâzım. Bunu unutma. Çocuklarını ona göre idare et, sakın ellerine fazla para verme. Çocuk israfa alışır, ne lazımsa ver, para verme."

"Şimdiki harp mazallah yalnız askere değil, sivile de dokunur, onun için yiyecek içecek için çok tedarikli olmak lâzım. Allah-u Teâlâ'nın dediği olur amma önümüzdeki harpler şiddetli."

"Akıllı insan Hazret-i Allah'a yönelecek o kadar. Bugünkü durumunu düşünecek. Çünkü yarının ne olacağını yalnız O bilir. Durum o kadar nazik. Hazret-i Mehdi çıkacak ama çıkmadan önce çok hadiseler olacak. O kadar büyük harpler, zelzeleler, afatlar olacak ki çok az insan kalacak. Akıllı olan Hazret-i Allah'a yönelir orada kalır; takdir ne ise o olacak.

Önümüzde çok büyük badireler var. İhvan şimdiden dolacak ki o gün o badireleri Cenâb-ı Hakk'ın izniyle geçebilsin. Dalgalar büyük, tekne küçük. Ancak biz O'nun lütfuyla yüzebiliriz. Allah'ım bizi lütfuyla desteklediği kullardan etsin."

"Bunları ibtila olarak kabul edeceğiz, hiç istifimizi bozmayacağız. Takdir neyse o olacak. Bunları gayet yumuşaklıkla, mülayimlikle karşılayacağız.

Bir gün kim olduğunu bilmediğim bir adam Ankara'dan soru sormak için geldi. "Buyrun" dedim.

- Diyorsunuz ki, deniz dalgalarını takip et, ama dalgalara girme! Bunun manasını anlamıyorum.

"Hadiseleri dıştan takip et, hadiselere dalmazsan o dalgalar seni bulmaz ve boğulmana vesile olmaz." dedim.

"Peki" dedi ve gitti.

Bunun için siz daima hayat boyunca tedbirli olun, vazifeye şinas olun, dalgalara uymayın. Takdir ne ise o olur. Allah'ım hayırlı afiyet ihsan etsin. Hayırlı afiyet hayat-ı ebedi'nin de sağlanmasına vesile olur. Çünkü hayırlı afiyet manevi ve maddi olduğu için iki kanatlı kuş gibidir. Dünyada saadete ahirette selamete vesile olur. Yeter ki insan Hakk ile olsun, halk ile olmasın.

Burası çok ince. Yani insan hiçbir zaman fırtınaya kapılmamalı, halka da uymamalı. Hakk bize yeter. El kârda gönül yarda olmalı. Yani sen Hakk'a razı ol, vazifene bak, fakat dalgalara kapılma. Çünkü bugün beşeriyetin içinde barınmak çok zor. Dürüst adam zaten kolay kolay barınamaz. Bugün hayır duymak çok zor. Hepimizi lütfundan hayırından ayırmasın. Çok nazik davranmak lazım, çok dikkatli davranmak lazım. Hakk'tan kopmayacaksın, Hakk ile olacaksın, Hakk ile vazife göreceksin.

Onun için halk tabakasını bırakıp kendini kurtarma zamanı."

 

"Vatanımızda Olalım, Vatanımızda Ölelim!,

Çok Büyük Dalga Geliyor":

"Ömrü olan kısa zamanda çok şey görecek, "Yevmü'l-beter" denmiş, bitmiş.

Bu gelecek dalga Allah-u alem çok büyük dalga, O dilediğini korur, tabi ki size de her şey anlatılmıyor. Allah'ım korusun, Allah'ım korusun, Rabb'im korusun. Allah'a emanet... Takdir ne ise o olur. Hazret-i Allah'a yönelik olmak lâzım, bakalım bu afat bu dalga kimi alır, kimi bırakır, onu Yaratan bilir.

Çok vahim hadiseler olabilir, fakat bir arada dilediğini korur. Memleketimizde olalım, memleketimizde ölelim, Allah-u alem çok büyük dalga geliyor."

"Fakat Rabb'im dilerse kurtarır. Yani bugün dışarıda bulunacak gün değil. Memleketimizde olalım, vatanımızda olalım, vatanımızda ölelim. Yani dış günü değil. Çünkü bir emr-i ilâhî'ye bakar. Bunu böyle bilin. Artık vakit geldi. Dünyanın yıkılma vakti geliyor..."

"Efendim oradan (yurt dışından) yer sahibi, ev sahibi olmak cidden hatadır. Ucuz, pahalı sat. Burada da bir yuvan olsun, huzurlu olsun. Çünkü iman ve vatan. Bu bayrak var ya!.. Onun için Allah'ım kâmil iman ihsan buyursun, vatanımızda bulundursun."

- "Efendim ben Almanya'da yaşıyorum. Vatanıma kavuşmak istiyorum, dinimi tamamen yaşamak istiyorum." diyen bir misafire şöyle buyurdular:

"Allah'ım rızasına nail, Habib'ine dahil ettiği kullardan etsin, akıbetimizi hayırlı etsin. Artık Almanya'da huzur kalmadı. Onlar artık ister istemez dönecekler. Huzursuz, kardeşin dine dönmesi için huzura ihtiyacı var. Yeter ki Hazret-i Allah'tan şunu dile: "Allah'ım bizi beğendiğin gibi bir kul yap, Habib'inin beğendiği gibi bir ümmet yap. Rıza yolunda çalışmayı bize nasip et."

Mahluka düşen budur. Bunlar hep O'nun lütfudur. Görünüşte mahluk var.

Hep derim, bazen kendimi rozet gibi hissediyorum. Çünü hep O'nun ikramı, O'nun ihsanı var. Hep O'nun ve O'ndan olduğunu gördüğüm için kendimi rozet gibi hissediyorum. Siz bir iş yaptığınızı zannedersiniz, ama O'nun ve O'ndan olduğunu bilmezsiniz. Bazen bir balık pulu gibi görürüm kendimi, bazen çomak gibi görürüm. Bunlar ayrı ayrı gözetlemeler olur.

Hülasa O'nu gördükten sonra kendimi nasıl kaybedeceğim ne halden hale sokacağım bilmem. Cebrail Aleyhisselâm namus-u ekber olduğu halde azamet-i ilahi karşısında kendini bir paçavra olarak görüyor.

Onun için boşluğumuz çok. Allah'ımız doldursun. Allah'ım cümlemize acısın.

"Ey Allah'ım! Beni bağışla, bana acı, en yüce arkadaşa kavuştur." (Buhârî, Tecrid-i Sarih: 1665)

Bu arada insanın yapacağı şey şudur. Hazret-i Allah ile irtibat ve merbudiyet kurmak, dünyaya kök salmamak, elin kârda gönlün yarda olması ve Hazret-i Allah'ta gâfil olmamak. Çünkü önümüz karanlık görünüyor. Toplayıp kime bırakacaksın! Götüreceğin kadar götür. Fakir der ki:

"Akıllı odur ki, gideceği yer için hazırlık yapar. Akılsız odur ki, çalışır, çalışır, düşmanına bırakır."

"Amerika'da daha kalmak zorunda mısınız, arzusunda mısınız?"

- Ekonomik olarak kalmak durumundayım.

"Allah'ım hayırlısını ihsan buyursun. Çünkü dış devletlerde böyle bir karışıklıkta şöyle bir güçlük vardır. Kimin namına harbe gireceksin, kiminle harp edeceksin, öldüğün zaman durumun ne olacak? Bu düşünülmüyor, önü de görülmüyor. Hayırlısını ihsan buyursun, akıbetimizi hayırlı etsin, bizi bize bırakmasın, lütuf ve rızasından ayırmasın."

 

Hazreti Allah'a Yönelmemiz, Sığınmamız, Dayanmamız Lâzım:

"Artık insan bugün helal lokma için çalışacak. Şunu yapacağım, bunu yapacağım. Hayır! O gün değil. Helal lokma için çalışacak, çoluk çocuğunu barındıracak, takdir ne ise o olacak. Hazret-i Allah'a yönelmiş olacak. Yani dünyaya vermeyecek akıntıyı. Hazret-i Allah'a yönelmek, sığınmakla olacak.

"Allah'a kaçınız!" (Zâriyat: 50)

Bir de

"Allah'a sığın!" (Mümin: 56)

Âyet-i kerime'si var.

Bugün şunu bunu yapmaktansa Hazret-i Allah'a kaçmak daha iyi. Yeter ki helâl lokma yenecek, helâl lokmayı kazanmak için gayret edecek. Ondan sonra takdir ne ise o olur. Fakat şunu, bunu yapayım! Hayır! O gün değil. Çünkü yarın ne olacağı belli değil, kitap önünüzde."

"Bu durum dönecek, böyle gitmeyecek, tersine dönecek. Onun için Hazret-i Allah'a yönelmek, sığınmak, dayanmak. Gidersek öyle gidelim. Yoksa artık şunu yapayım, bunu yapayım! Hayır! O gün değil... İmanı korumak için helâl lokmayı kazan, köklenme, ahiret için yönel. Oldu mu? Bu dünyanın her tarafı dönecek. Döndü mü her tarafı dönecek, bir tarafı da değil. Deniz sakin gibi görünür altı kaynar. Dünya da böyle kaynıyor, fakat emir bekliyor patlamak için. Patladı mı da artık çok az insan kalacak. Allah-u alem çok hadisat olacak, çok az insan kalacak, büyük işler olacak."

"Efendim görünüşte sakin, güzellik, sessizlik var. Fakat ortalık kaynıyor. Bir anda karışabilir. Onun için bugün öyle bir gündeyiz ki bu sakinliğe aldanmamak lâzım. Onu yapayım, bunu alayım, hayır, günü değil.

İçeriye dönmek, Allah'ım, kimseye muhtaç etmemek için çalışmak ve ebedî saâdeti temin için gayret etmek. Yoksa şunu yapayım, bunu yapayım. Hayır! Önü görmüyoruz. Bitiyor da. Kalmadı bir şey. Dünyanın ömrü kalmadı ki insanın ömrü kalsın. Onun için şimdi çıkacak büyük badireler... Geldi, gitti, o yendi bu gitti derken dünya düzleşecek. Ondan sonra artık olacak, kitapta görüyorsunuz. Rabb'im iman ile aldığı kullardan etsin."

- Beklenen sel istanbul'a gelmiş Efendim.

"Bundan sonra bunlar beklenir. Sebebi; İsra Suresi'nin 58. Âyet-i kerime'si tecelli edecek. Selle, zelzeleyle, yere batmakla, bilhassa harple bu insanları yok edecek. Bunlar hep başlangıç. Bugün artık öyle bir zamandayız. "Şunu yapayım, bunu yapayım!" Hayır! O zamanda değiliz. Ebedi hayatın saadeti için çalışma zamanı gelmiştir. Tûl-i emeli bırakmak lâzım. Çünkü senin değil, dünyanın bile ömrü kısaldı. Önümüzde büyük felâketler olabilir. Allah'ım bizi iman ile aldığı kullardan etsin. Buna bakacaksınız."

 

Öyle Büyük Harpler, Öyle Felâketler,

Öyle Zelzeleler Olacak ki, Çok Az İnsan Kalacak:

"Allah-u alem öyle hadiseler olacak ki; öyle şiddetli, tasavvura sığmayacak kadar öyle büyük harpler, öyle felâketler, öyle zelzeleler olacak ki tasavvurun haricinde olacak!

Bunun özünü İsrâ sûre-i şerif'inin 58. Âyet-i kerime'sinde görürsünüz. Allah-u Teâlâ kıyametten önce dünyayı yıkacağını beyan buyuruyor.

Dünya milletleri harbe hazır durumda. Ha patladı ha patlayacak, ha patladı ha patlayacak! Emr-i ilâhîyi bekliyor.

Savaşların çıkması ilâhî hükme bakar. Cenâb-ı Hakk'ın izni olmadıkça bir yaprak dahi düşmez. Hep O'nun takdiri ile oluyor. Amma Allah-u alem bu otuz sene içinde çok mühim şeyler olacak. Dünya düzelecek, dümdüz olacak.

Kişi istese de istemese de mukadderat ne ise o olacak.

Dünya bidayete dönüyor, dünya o nispette bitecek ve insanlar gidecek.

Gün bugündür, yarın ne olacağını Yaratan bilir. Akıllı insan her an Hazret-i Allah'a yönelik olmalı, sonraya kalanlar dona kalır. O zaman herkes görecek, inanacak amma iş işten geçmiş olacak."

("Allah-u Teâlâ'nın Buyurduğu, Resulullah Aleyhisselâm'ın Duyurduğu KIYAMET ve ALÂMETLERİ", s. 12)

"Bundan sonra çok çetin harpler olacağını, kapıda olduğunu haber veriyoruz. Amma nasıl harpler olacak? Tasavvurun haricinde! Bu harplerde çok az insan kalacak.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde; "Elli kadına bir erkek düşecek kadar erkeklerin azalacağını..." beyan buyurmuşlardır. (Buhârî)

Öyle şiddetli harpler olacak ki, bu harplerde çok erkek zayi olacak. Sayı itibari ile elli kadın bir erkeğin himayesine girecek. Önümüzdeki harpler Allah-u alem bunu gösteriyor. Artık bundan sonra harabiyet durumu başlıyor.

Allah-u Teâlâ İsrâ sûre-i şerif'inin 58. Âyet-i kerime'sinde, kıyamet günü gelmeden önce helâk olmaktan yahut da şiddetli azabın gelip çatmasından kurtulabilecek hiçbir memleket halkının bulunmadığını beyan buyurmaktadır:

"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız. Bu, Kitap'ta (Levh-i mahfuz'da) yazılıdır." (İsrâ: 58)

Binaenaleyh dünya şimdi yıkıma doğru gidiyor. "Hazır olun!" denilmek isteniyor. Şu kadar var ki dalâlet ehli fâsıklar hâlâ eğlencede, hâlâ zevk-ü sefada, önündeki karanlığı görmüyor. Fakat Hakk'a yakın olanlar, yıkım olsa da yapım olsa da, ibadet ve taatında. Bize Allah gerek, O'na yönelmemiz gerek, O ister yapar ister yıkar.

Allah-u Teâlâ'nın açık bir ferman-ı ilâhî'si var. Küffar ne kadar İslâm'ı söndürmeye çalışırsa çalışsın, o bir fırkayı kıyamete kadar payidar edeceğine ve nihayet muzafferiyeti de İslâm'a bahşedeceğine vaad-i sübhânisi var.

Meselâ memleketimiz bir krizden geçti. Fakat O bizi korudu. Niçin? Çünkü biz Hakk'a bağlıyız, halka bağlı değiliz. Halk sıkıntı çekti, biz hiçbir şey görmedik. Bize kat kat lütuflarda bulundu. Dilerse o günler gelince de korur. Sen yeter ki tedbirini al!

("Allah-u Teâlâ'nın Buyurduğu, Resulullah Aleyhisselâm'ın Duyurduğu KIYAMET ve ALÂMETLERİ", s. 12-13)

 

Kıyamete Yakın Anarşi ve Kargaşa Günleri:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:

"Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır." (Müsned, C. Sağir)

Durum bu kadar nazik. Yavaş yavaş kaynıyor, karışıyor ve harbe götürüyor.

Büyük bir felâket olacak. Bu felâket gadâb-ı İlâhi'ye olur, açlık olur, harp olur. O bilir.

Hazret-i Allah ile meşgul olan kalp altının içine girse bir şey olmaz. Gaye bu hâle gelmek. Çünkü O'nu buldun mu her şeyi buldun. O'nu buldun mu, O'nunla berabersin.

Yerin hükmü yok, yerler bomboş kalacak. Niçin? Çünkü insan yok, yerler satılmayacak. Niçin? Çünkü alan yok.

Dünya kaynıyor, kaynaya kaynaya taşacak ve bu halk gidecek, yavaş yavaş, bir zaman imar ediyordu, şimdi harap ediyor. Hazret-i Allah'tan hakikaten korkmak lâzım. Bu isyan cezasız kalmaz.

"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız." (İsrâ: 58)

Burada; "Ben yıkacağım!" buyuruyor, iş oraya doğru gidiyor.

Bu helâk etme ya tamamen yok etmek veya halkına şiddetli azap etmek suretiyle olur. Nitekim küfür ve fâsıklık sebebiyle yeryüzünde zaman zaman nice felâketler baş göstermektedir.

"Bu, kitapta (Levh-i mahfuz'da) yazılıdır." (İsrâ: 58)

Ne zaman olacağı, onu gerektiren sebepler ve nasıl olacağı gibi hususlar açıklanmamış, hiçbir şey bırakmamak kaydıyla Levh-i mahfuz'da yazılmıştır. Bu hüküm kesin olarak yerine getirilecektir.

Allah-u Teâlâ kıyamet gününden önce istisnâsız bütün beldeleri harap edeceğini beyan buyuruyor, "Biz buna karar verdik!" buyuruyor. Ya harple, ya zelzele ile, ya âfâtla. Onu ona, onu ona, onu ona musallat ede ede, ede ede yıkacak. Yani dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak. Onun için artık bugünlere yaklaştık. Hüküm O'nundur, O'nun emri ve izni olduğu zaman dünya mahvolur. Ne zaman? O bilir. O'nun emri ve izni olmadan bir tek yaprak bile düşmez, bir insan düşer mi?

"Ve bugünler çok yakın, çok yakın. Ben 80 yaşımda olduğuma kendim inanamıyorum. Bütün bu hadiselerin oluşu, bitişi 40 sene sürecek. Demek istiyoruz ki, bundan sonra harpler var, darpler var, üzüntüler var, sıkıntılar var, hüzünlü seneler var.

Mühim hadiseler olacak, mühim hadiseler doğacak ve büyük kanamalar olacak. Vakit bekleniyor. Ne zaman? O bilir. Allah-u alem doğacak hadiseler çok kan dökülmesine vesile olur.

Ben dünyayı harap olmuş bir ev olarak görüyorum. Ne zaman çöktürecek, onu O bilir.

Bu isyan cezasız kalmaz, vakit geldi. Allah'ım beterinden korusun. Bakalım Allah-u Teâlâ ne gösterecek."

 

Tedbir ve Tevekkül:

"Müslüman tedbirli olmalıdır.

Bugün akıllı olan kimse Hazret-i Allah'a sığınmalıdır. İbadet ve taat ile Allah-u Teâlâ'nın hıfz-ı himâyesini talep etmelidir."

"Yavaş yavaş fitne çıkıyor, harp patlayıncaya kadar, patladı mı artık gider.

Patlayıncaya kadar bu münakaşa devam edecek...

Patlayınca bu ateş nereye sirayet eder?

Allah-u Teâlâ bizi ayakta tuttukça sizi de tutacak amma bizi alırsa halinizi bilmiyorum. Dünyanın hiçbir memleketinde huzur yok, huzur kalktı dünyadan...

İmanlı olalım, imanlı ölelim. Biz kendi yolumuza bakalım, rızâ yolunu tutalım. Kimseye söz söylemeyelim amma istikametten de ayrılmayalım. ...

Dünya kaynıyor, bana; "Yalnız seyret, hiçbir zaman karışma ve dalgalara girme" diye emir verirler. Allah'ım sonumuzu hayırlı eylesin. Bir ruhsat veriyor, dilediği güne kadar imtihandayız. Dünya vehamete doğru gidiyor, hep harbe hazırlanıyor.

Biz hakikaten Hazret-i Allah'a dönersek Allah-u Teâlâ belâları başımızdan atacak, gelecek felâketlerden de koruyacak. İnsan kendine gelirse O murat ettiği gibi olur. Onun için gerçek manada tevbe etmemiz lâzım. Kendimize gelmemiz lâzım. Yabanda gezdiğimizin farkında değiliz.

"Gezme yabanda, bul Hakk'ı sende!" Hakk ile ol, halk ile olma!

Kâr burada. Hakk ile olmak kârdır, halk ile değil.

O ne ki takdir ettiyse o olacak.

Şu halde hüküm O'nun, mülk O'nun. Bize düşen O'nun takdirine rızâ göstermek. Mahlûka düşen budur.

Hüküm O'nun, takdir O'nun. Ama bu kadar isyan da cezasız kalmaz!

Cenâb-ı Hakk murat ettiği zaman birbirine karşı çarptırır. Dünyayı dümdüz eder. Doldurduğu gibi boşaltır. Allah'ım şu hazırladıkları ateşi birbirine çarptır da ümmet-i Muhammed'i affet, muhafaza et, muzaffer et. Her gün söylüyoruz, Cenâb-ı Hakk'a yalvarıyorum. Şu hazırladıkları büyük ateşleri birbirine yak.

Onun için kardeşlere diyoruz ki:

'Kardeşler! Uzun vadeli düşünmeyin, Hazret-i Allah'a yönelin, huzurunuza bakın, helâl lokma yemeye bakın, dünya çıkarına dalmayın, ebedî hayatı düşünün, yarın ne olacağımız belli değil. Harpler bir patladı mı dünya karışır.'

Fakirin kanaatına göre Hazret-i Mehdi'nin çıkmasına daha var, amma bu arada çok şeyler olacak. Ben bir film seyrediyorum, bin film değil."

Bugün Hazret-i Allah'a sığınma günüdür. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Çünkü o sığınmanın sayesinde, halkın sıkıntılı, telaşlı olduğu zamanda dilerse O seni kurtarır. Zira bu isyan cezasız kalmaz.

Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:

"Dünyanın geniş vakitlerinde, (yani sıhhat ve servet, asayiş ve emniyet gibi istirahat sebepleri mükemmel olduğu bir zamanda) Cenâb-ı Hakk'a ibadet ve taat ile kendini takdim et ki, muzayakalı bir zamanda seni lütfu ile yad buyursun." (Ahmed bin Hanbel)

O gün gelmeden önce tevbe edip Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a yönelenlere ne mutlu! O dilediğini dilediği şekilde kurtarır. Bu gibi kimselerin dünyası saadet, ahireti selâmet olur. Çünkü o Hakk ile idi, halk ile değil.

Hazret-i Allah'a yönelelim, bize O yeter! Kalsak yolunda, gitsek yolunda ölelim inşaallah. Bizim için fayda getirecek budur: Yolunda olalım, yolunda ölelim.

 

Bizden Sonraki Durum Çok Nazik:

Sevenlerine Hazret-i Allah'a sığınmalarını, Hazret-i Allah'a yakın olmalarını, Hazret-i Kur'an'dan, Resulullah Aleyhisselâm'ın sünnetinden ayrılmamalarını tembihlemişler;

"Ben size gizli bir şey söyleyeyim:

Ben hayatta iken Cenâb-ı Hakk sizi korur. Fakat beni aldıkları an, bütün tedbirlerinizi alın, sonrasını bilmiyorum." demişler ve şöyle buyurmuşlardı:

"Bizden sonra kime sorarsınız? Size her şeyi bırakıyoruz. Kitaplarımızda her şeyi bulacaksınız, zamanı gelince anlayacaksınız.

Bu kitaplar, müslümanlar sıkıştığı zaman çok iş görecek, yegâne tutunulacak yer olacak. İşte bizden sonra insanlar hakikati öğrenmek için bu kitaplara sarılacak.

Ben, "Yâ Rabb'i! Beni bu kitapların talebesi eyle!" diyorum.

Niçin? Benim değil, O'nun. Ben de muhtacım. Bu ilim O'ndan.

Hüsâmeddîn el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" isimli mecmuadaki risalesinde şöyle buyuruyor:

"Dünya hâlinden âhiret hâline intikâl sofrası, kıyametin kopuşu ve vaad edilen âhir zamandaki Mehdî'nin önündeki set onunla açılır." ("Mecmû'a-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, no: 164, vr. 268)

Bu meyanda ortalık çok bozulacak, daha da karışacak. Çok büyük sıkıntılar olacak. Harp sıkıntıları, geçim sıkıntıları, telâşlar başgösterecek. Din kalktıktan sonra fesadçılar yürüdü yürüdü, ifsad son haddini buldu; küfür, isyan, dinden çıkma moda oldu. Öyle bir gündeyiz ki; artık doğana sevinmemeli, imanla göçene üzülmemeli!..

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde:

"Belâ ve fitneden başka dünyanın hiçbir şeyi kalmadı!" buyurmuşlardır. (İbn-i Mâce: 4035)"

"Bir kıvılcımdan ateş alacak, ateş sardığı zaman her tarafı saracak. Fitneler büyüyor, bu ateş bütün dünyayı ele alacak. ...

Bakıyorum nereden nasıl patlayacak? Çünkü güna gün vakit yaklaşıyor. Acaba hangi kibrit ateş alacak.

Her memleket barut halinde. Herkes harbe hazırlanıyor. Bu silahlar patladığı zaman nasıl insan kalacak, dünyanın durumu ne olacak? Artık dünyanın düzeni, rotası tamamen bozulacak, eski duruma gelecek. At, öküz bunlar olacak. Benzin yok, araba yok. Hiçbir şey işlemeyecek. Gemiler yelkene dönecek. Yani dünya bidayete dönecek. Harpler, afâtlar sonunda çok az insan kalacak. Petrol olmayacak; uçak, araba gibi araç olmayacak, eski devirlere dönülecek. Gün bugün, yarını O bilir.

İsrâ: 58 Âyet-i kerime'sinin vakti geldiyse tutuşacak.

Durum bildiğiniz gibi değil. Cenâb-ı Hakk, "Şimdiye kadar yaptım, bundan sonra hiçbir memleket hariç kalmamak üzere dünyayı amma harp ile amma zelzele ile amma afât ile yıkacağım, harap edeceğim!" buyuruyor.

Onun için çok tedbirli olun. Yalnız borçlu olmayalım, borçlu ölmeyelim. Buna çok dikkat edin. Biz öteden beri kardeşleri her bakımdan tedbirli olmaya alıştırdık, hazırladık ki bugünler için...

O'nunla olmak hayat, O'nsuz olmak vefat. Kalsak da O'nunla, gitsek de O'nunla...

Denize baktığın zaman sakin, ne kadar güzel.

Şimdiki deniz de öyle amma içi kaynıyor, dünya da böyle kaynıyor. Fakat patlamak için emir bekliyor, bir patladığı zaman bütün dünyaya yayılacak ve bu uzak değil, dünya memleketleri bir bir karışacak.

Onun için dünyaya değil, ahirete gönül vermenizi tavsiye ediyorum. Bugün sığınma günüdür.

Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:

"Biliniz ki Resulullah aranızdadır." (Hucurât: 7)

"Size Allah'ın âyetleri okunurken ve aranızda da O'nun Resul'ü bulunurken nasıl küfre dönersiniz?" (Âl-i imrân: 101)

Âyet-i kerime'lerinden anlaşılacağı üzere, o nur kıyamete kadar bâki kalacaktır. O ise Resulullah Aleyhisselâm'ın nurunu taşıyan vekilleridir.

Resulullah Aleyhisselâm'a itaat, Allah-u Teâlâ'ya itaat olduğu gibi, ona biat de Allah-u Teâlâ'ya biat demektir.

Sizi İslâm'a dâvet ediyorum ve sizi Hazret-i Allah'ın azabıyla korkutuyorum.

Bu öyle bir dâvet ki; Hazret-i Allah'a ve Resulullah Aleyhisselâm'a olan bir dâvettir. Din İslâm'dır. Hududullah Allah'ın hudududur. Bu hududu aşmayın, ahkâm-ı ilâhi dışına çıkmayın, Resulullah Aleyhisselâm'ın Sünnet-i seniyye'sinden ayrılmayın."

"Gün bugündür, yarın bu silâhlar patladığı zaman dünya alt üst olup bitecek.

Fakat hiç kimse bunu görmüyor, böyle gelmiş böyle gidecek zannediyor.

Nereye gidecek? "Hatem" dendi, "Sondur" dendi, "Onunla bitiyor" dendi. Ondan sonra Hazret-i Mehdi ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın devri başlayacak. Bu merdivenden sonra iş bitti artık, zaten insan kalmayacak. "Hatem" dendi, bitti artık. Amma kimse bunun farkında değil."

 

Sırat Köprüsü Dünyadadır:

Kardeşler, sakın dünyaya meyletmeyin, helâkınıza vesile olur. Bu lütfu, bu ilmi, bu cihadı kimseye vermemiş.

Ancak ihtiyacınızı, maişetinizi temin edin, ebedi hayatı kazanmak için gayret edin.

Zira Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:

"Dünya malını ehline terk ediniz. Zira ondan ihtiyacından fazlasını alan kimse, şuursuzca kendini helâk etmiş olur." (C. Sağîr)

Haram ve nâmeşru kazançlara gelince:

"Dünya bir cîfedir, onun taliplisi kelptir."

Yani kelp olarak ahirete çıkacak. Ne oldu? Kazandı! Neyi kazandı? Ateşi kazandı!

İnsanın kaydığı iki yer vardır: Kadın ve dünya muhabbeti. Dünya muhabbeti çok geniştir. Her şeyi kalbinden çıkar at!

Akıllı insan kalbine dönüktür. Kalbiyle, kalbini nurlandırmakla, nefsin işgaliyetinden kurtarmakla meşguldür. Kalbini masivadan kurtarıp Hazret-i Allah'ı ve Resulullah'ı yerleştirirse o zaman imanı kemâle erer. Başka sevgiler kalbi öldürür. Bir kalpte iki sevgi yaşamaz.

Bu yüzden boynun bükük, gözün yaşlı, gönlün Hakk'ta olsun...

İhvan numune olacak, hiç söz söylemese de halinden ibret alınacak.

Yol çok nazik, dakik. Gaye ruhen yükselmek ve ruhen yürümek. Bedenle yürümüşsün ne kıymeti var? Nazik olduğu için rızâya mucib iş ve hareket yapmamız şart. Efkâr acayip, onlarla bağdaşmak kolay değil.

Ancak insan, lokmasına dikkat edecek, şüpheli şeylerden dahi kaçınacak, ihlâslı bir veya iki arkadaşı olacak, râbıtası kuvvetli olacak ve böylece Cenâb-ı Hakk'a sığınmış olarak yürüyecek. El çalışacak dünya için, kalp çalışacak Allah için.

Sırat köprüsü dünyadadır. Kim ki ahkâmı inceden inceye süzüp hareket ederse, ona ahirette kolaylık vardır. Sırat köprüsü onun için geniş ve rahat olur, dolayısıyla geçmesi de kolay olur.

Dünyada ahkâma dikkat etmeyen, incelemeyen, orada her halde çok ince hesaptan ve çok ince köprüden geçecek. Şüpheli şeylerden dahi geçmedikçe huzur bulamazsınız.

Bu yol, Allah yoludur. Bu yolun kıymetini orada anlayacaksınız. Bütün Evliyaullâh Hazerâtı işte bu münevver yolu anlatmışlar, haber vermişler. Allah hepsinden râzı olsun.

 

Kıyamet Yaklaşıyor, Dünyaya Dalmayın:

Dünyaya dalmayın, harama kaymayın. Şüpheliden dahi sakının ki, yoksa helâkinize vesile olur.

Biz, Allah-u Teâlâ'nın lütuf desteği ile yürüyoruz. Bize gelen bize yeter. Helâl olanda bereket var, haram olanda cehennem var. Nefsini nereye satarsan karşılığını alacaksın.

Hakk'tan geldim, Hakk'a gidiyorum. Ne ki aldı isem onu götürüyorum. Bu bir emanetullahtır. Riâyet eden kurtulur. İhanet eden tutulur, felâh bulmaz, dünyada da âhirette de.

Rahat zamanda Hazret-i Allah'a yönelen bir kimseye, musibet zamanında Hazret-i Allah ona rahatlık verir.

Buraya çok dikkat edin.

Dünya saltanatının bir cazibesi var. Nefis şu önderin, bu önderin adamı olayım diye meylediyor. Ancak Hazret-i Allah'a hasım kesilmiş münafıkların, küffarın, dünya kodamanlarının avanesi olanların vay haline!

İşte bu âkıbetten kurtulmaları için Allah-u Teâlâ şu emri veriyor:

"Ey iman edenler! Allah'tan korkunuz ve sâdıklarla beraber olunuz!" (Tevbe: 119)

Bulmuş ama dinlememiş. Gidiyor yine kodamanlara meylediyor. İsmi onun defterinde çıktığı zaman "Eyvah!" diyecek ama iş işten geçmiş olacak.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde adeta bugünleri tasvir edercesine şöyle buyurmuşlardı:

"Belâ ve fitneden başka dünyanın hiçbir şeyi kalmadı." (İbn-i Mâce: 4035)

Hadis-i şerif'lerde haber verilen küçük kıyamet alâmetlerinin hepsi zuhur etti. Sıra büyük alâmetlere geldi. Bu büyük alametler de her an cereyan edebilir.

Harpler, karışıklıklar, zelzeleler, sıcaklar, yangınlar, seller, tsunamiler, susuzluk, kuraklık, kıtlık, açlık, terör, iç harp ...

Bunlar hep haber verilmişti.

Size şöyle söylemek istiyorum ki; artık bütün gücünüzü ahirete yöneltin, dünyayı atın. Çünkü vakit geldi. Onun için çok dikkatli olun, ortalık karışıyor. Dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak. Bu insanlar yok olacak. Yalnız burada mı? Hayır dünyada vaziyet çok vahim. Bildiğiniz gibi değil! Artık dünya hırsını bırakalım. Sahibimize yönelelim, âlem ne yaparsa yapsın. Çünkü Allah-u Teâlâ yetmiş üç fırkadan bu fırkayı sevmiş, seçmiş, ahkâmını ayakta tutmak için öne sürmüş. Bu büyük bir fazilettir. Bu fazileti muhafaza et sana kâfi. Şunu yapayım, bunu yapayım hayır! Zamanı değil. Ortalık karışıyor. Çok evvel demiştim: "Allah'ım! Bu hadisatı bana gösterme!" diye. Çok vahim, vahşi hadisat var önümüzde.

"Dünyanın ne olacağı belli değil, bir defa ateşlendi mi dünya ateşlenir."

"Para harcanacak zamanı değil, para biriktirin."

"Bundan sonra hep beklenir, bundan sonra yevmü'l-beter, çünkü rot çıktı."

"Bugün için bir huzur var, yarını Sahib'imiz bilir."

"Ey kardeş! Sakın ilâhi hükümleri arkaya atıp, nefis arzusunun peşinden gidenlerden olma. Öğüt ve nasihatten fayda gören müminler sınıfına dahil ol!

Hazret-i Allah ve Resulullah'a gönülden bağlı ol. İbadet ve taata devam et. Mahviyyetten ve istikametten ayrılma. Yolu bunlarla alın... Ölçü budur.

Hazret-i Allah kendisine yönelen, ibadet eden kulunu seviyor.

Namazla, ibadetle, zikirle, fikirle, salât-ü selâmla çok meşgul olalım. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in günlük sığınma duâlarını okuyalım...

Dünyaya değil, ahirete özenin. Dünyada özenilecek yer yok. Hele şimdiden sonra ne harpler, ne felâketler var..."

 

"Kendini Kurtarmaya Bak!"

Hazret-i Allah ümmet-i Muhammed'i muhafaza etsin. Gerçekten büyük bir afat yaşanıyor.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz aşağıdaki mucize Hadis-i şerif'lerinde hem bu devri tarif ediyor, hem de "korunma ve kurtulmanın yolu"nu gösteriyor.

Ashâb-ı kiram'dan Sâlebetü'l-Haşenî -radiyallahu anh- Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e:

"Ey iman edenler! Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın. Siz doğru yolda bulundukça yoldan sapanların size zararı olmaz." (Mâide: 105)

Âyet-i kerime'sinin tefsirini sorduğunda, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Yâ Ebu Sâlebe! İyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış. Ne zaman ki aşırı derecede cimrilik hâkim olur, nefislerin arzusu peşinden gidilir, dünya ahiret üzerine tercih edilir, herkes kendi görüşünü beğenir, kimse kimseyi tanımaz bir hâle gelirse, o zaman KENDİNİ KURTARMAYA BAK VE HALK TABAKASINI BIRAK!

Muhakkak ki sizin arkanızda karanlık gece parçaları gibi fitneler vardır. O fitneler içerisinde, sizin üzerinde bulunduğunuz inancın benzerine sımsıkı yapışan bir kimse için, sizden elli kişinin sevabı kadar sevap vardır."

Ashâb-ı kiram: "Yâ Resulellah! Onlardan elli kişinin sevabı kadar sevabı vardır değil mi? (Yani 'Sizden' kelimesi yanlışlıkla mı kullanıldı?)" diye sorduklarında buyurdu ki:

"Hayır! Sizden elli kişinin sevabı kadar sevap alır. Çünkü siz iyiliklerde yardımcı bulursunuz, fakat onlar bulamazlar." (Ebu Dâvud - Tirmizî - İbn-i Mâce)

İşte o zaman bugün. Çok nazik davranmak lâzım, çok dikkatli davranmak lâzım.

Cenâb-ı Hakk'tan kopmayacaksın, Hakk ile olacaksın, Hakk ile vazife göreceksin. Fazla sivrilmeyeceksin. "Düzelteyim!", "Yapayım!" zamanı değil, kurtulma zamanı.

Zira Resulullah Aleyhisselâm'ın "Kendini kurtarmaya bak ve halk tabakasını bırak!" buyurduğu zaman bu zaman. Halk tabakasını bırakıp kendini kurtarma zamanı. Rabb'im kurtardıklarından etsin.

Dikkat ederseniz Cenâb-ı Hakk'ın izniyle lüzumu kadar bu halkı uyandırmaya çalıştık. Resulullah Aleyhisselâm'ın "İyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış." emr-i şerif'ine ittiba ettik. Emr-i bilma'ruf ve nehy-i anil-münker vazifesini bihakkın yerine getirmeye gayret ettik.

Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan, hiç kimseden çekinmeden hakikatleri neşrettik. Defaatle dergilerimizle, kitaplarımızla halkı uyandırmaya, her türlü hakikati duyurmaya çalıştık. Fakat ruh ölmüş. Ruh ölü olduğu için dirilmiyor.

Nitekim Hadis-i şerif'te bir yer var, Resulullah Aleyhisselâm "Ne zaman ki..." buyurduktan sonra "...herkes kendi görüşünü beğenir, kimse kimseyi tanımaz bir hâle gelirse..." diyerek bugünkü durumu tarif ediyor; "Herkes reyini beğenecek, kendi reyine göre hareket edecek." Ve işte o gün geldiğinde "O zaman kendini kurtarmaya bak ve halk tabakasını bırak!"

Onun için Hakk'a bak, halk tabakasını bırak. Hakk'ın hükmüne ram ol, halkın zannından uzak ol. Kendi reyini beğeniyor, kendi görüşünü beğeniyor, Allah-u Teâlâ'nın hükmünü, ilâhi emri kenara atıyor. Her akıl sahibi aklını ileriye sürecek ama senin söylediklerin boş olacak.

Bugün o gün gelmiştir. Halk tabakasını bırakma zamanı.

Niçin? Çünkü bu zaman seyyiat zamanı, âhir zaman...

 

Bu Zamanda, Allah-u Teâlâ'ya Yönelmenin Mükâfatı:

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı'na hitaben şöyle buyurdular:

"Siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki, kim memur olduğu vazifenin onda birini terk ederse helâk olur. Fakat öyle bir zaman gelecek ki, onlardan her kim kendisine emredilenlerin onda birini işlerse kurtulacaktır." (Tirmizî)

Çok tehlikeli, çok müzayakalı, çok da kıymetli bir zaman.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hadis-i şerif'lerinde:

"Ümmetim fesada düştüğü bir zamanda Sünnet-i seniyye'me sarılanlara yüz şehid sevabı vardır." buyuruyorlar. (Beyhakî)

Ma'kıl bin Yesar -radiyallahu anh-den rivayet edilen diğer bir Hadis-i şerif'lerinde ise buyururlar ki:

"Fitne-fesadın çoğaldığı bir zamanda ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir." (Müslim: 2948)

Fitne zamanında yapılan ibadetin faziletli olması, insanların ekserisi fitneye karışarak ibadetten gafil kaldıkları içindir. Allah-u Teâlâ bir kulunu muhafaza edip hıfz-u himâye ve tasarruf-u ilâhîsine aldığı zaman böyle oluyor.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Allah'a tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rüku ve secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten vazgeçirmeye çalışanlar ve Allah'ın hududunu koruyanlar var ya, işte bu müminleri müjdele!" (Tevbe:112)

 

Ahir Zamanda Ahkâm-ı İlâhî'yi Yaşayanların Durumu:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar ki:

"İnsan üzerine öyle bir zaman gelecek ki, sünneti eskitecekler ve bid'atları tazeleyeceklerdir. O gün benim sünnetime bağlanan garip kalır ve yalnız kalır. Bid'atlara bağlı olan kişi ise elli ve daha fazla arkadaş bulabilir."

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı Resulullah Aleyhisselâm'ın bu beyanı üzerine:

"Yâ Resulellah! Allah'ın selâmı senin üzerine olsun! Bizden sonra daha faziletli kullar gelecek mi?" diye sorduklarında:

"Evet! Bizden sonra daha faziletli kullar gelecek!" buyurdu.

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı: "Seni onlar görürler mi?" diye sorduklarında:

"Hayır!" cevabını verdi.

"Peki onlara vahiy mi iner?" dediklerinde:

"Hayır!" buyurdu.

"Onlar o zamanda nasıl olurlar?" dediler.

Buyurdu ki:

"Tuzun suda eridiği gibi kalpleri erir."

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı: "Onlar o devirde nasıl yaşarlar?" diye sorduklarında:

"Onlar o devirde kurdun sirkede yaşadığı gibi yaşarlar!" buyurdu.

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı son olarak: "Dinlerini nasıl muhafaza ederler?" dediklerinde:

"Avuçtaki kor gibidir ki; elinden onu bıraksan söner, tutsan ve sıksan elini yakar." cevabını verdi. (Abdüllâtif)

İşte bu zaman.

Nitekim yukarıdaki Hadis-i şerif'te Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:

"O gün benim sünnetime bağlanan garip kalır ve yalnız kalır. Bid'atlara bağlı olan kişi ise elli ve daha fazla arkadaş bulabilir."

Bugün İslâm'ı yaşamaya ve tebliğ etmeye çalışan bir kimsenin durumu böyle değil mi? Nefis ister ki; "Halkın arasına karışayım, rağbetim olsun, arkadaşım olsun." Olsun, olsun ama imanın ne olacak?

Bu zamanda imana talip olana çok büyük müjdeler, çok büyük mükâfatlar var. Bu müjdelere ve mükâfatlara nâil olmak hem çok kolay, hem de çok zor.

Kolay çünkü bizden öyle uzun riyâzatlar, mücadeleler beklenmiyor, iman bekleniyor.

Zor çünkü bu zamanda iman sahibi olmak, imanı tercih etmek gerçekten çok müşkül duruma düşmüştür.

Zaman ahir zaman, iman kurtarma zamanı.

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR