Bütün müslümanlar bulundukları duruma göre dört çeşit cihadla memurdurlar:
İslâm uleması, kişinin evvelâ kendi nefsine karşı cihad etmesi gerektiğini bildirmişler, buna "Cihad-ı Ekber" demişlerdir.
Allah-u Teâlâ müminlerin en önce kendi nefislerini düzeltmek için uğraşmalarının gerektiğine dâir Âyet-i Kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın." (Mâide: 105)
Size düşen kendinizi düzeltmektir ve nefsinizi ıslah etme yükümlülüğünüzü yerine getirmektir. İsyanlara dalmaktan, ısrarla günah işlemekten korunun. Nefislerinizi ıslah yolundan ayrılmayın.
"Siz doğru yolda bulundukça yoldan sapanların size zararı olmaz." (Mâide: 105)
Size hidayet erişince, sapıklığa düşenlerin sapıklıkları size zarar vermez. Onların zarar ve mesuliyetleri sırf kendilerine âit kalır.
"Kim inanır, nefsini ıslah ederse, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır." (En'âm: 48)
Lâyık oldukları mükâfatlara er geç kavuşacaklardır.
Hakiki imana sahip olabilmek için nefisle mücadele etmek şarttır. İnsana düşen önce kendisini düzeltmek ve nefsini ıslah etme yükümlülüğünü yerine getirmektir. Nefsinin her isteğini yapan kimse cehenneme düşer. Nefsin istemediği kulluk ve fedakârlıkta bulunanlar ise cennete girerler. Nefsini günahlardan temizleyip takvâ ile terbiye etmek suretiyle feyizlendiren kimseler gerçek kurtuluşa ermişlerdir.
Hadis-i şerif'te ise şöyle buyuruluyor:
"Gerçek mücahid nefsiyle savaşandır." (Münâvi)
Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"Ey iman edenler! Elem verici can yakıcı bir azaptan sizi kurtaracak bir ticaret yolunu göstereyim mi size? Allah'a ve Resul'üne imanda sebat eder, Allah yolunda mallarınızla canlarınızla cihad edersiniz. Eğer bilirseniz bu sizin için çok daha hayırlıdır." (Saff: 10-11)
Ticaret; kişinin kazanç arzusu ile malını, emeğini, her türlü kabiliyetini ortaya koyarak kâr elde etmesidir. Bu bakımdan iman ve Allah yolunda cihad etmek, ticarete benzetilmiştir. İnanan, malı ve canı ile cihad eden kimse; elem verici azaptan kurtulmak için, Allah katındaki büyük mükafatı elde etmek için, sözde kalmamış, yapacağını yapmıştır. Maddi kazancını Allah yolunda sarfettiği için mânevi kazanca dönüştürmüştür. Bu ticaretin asıl kârı ahirette görülecektir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenlerle etmeyenleri, sebat edenlerle etmeyenleri belli etmeden cennete girivereceğinizi mi sanıyordunuz?" (Âl-i İmran: 142)
Bu ilâhi beyanda cihadsız ve sabırsız, imtihan edilmeden ve Allah-u Teâlâ'nın kendi yolunda cihad edenleri, düşmanlarına karşı direnmekte sabır gösterenleri belirtmeden cennete girebileceğini sanan kimselerin bu düşünceleri reddedilmektedir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"İnsanları Rabb'inin yoluna hikmetle ve güzel öğütle dâvet et. Onlarla en güzel bir şekilde mücâdele et." (Nahl: 125)
Allah-u Teâlâ hikmeti lütfedecek ki kişi hikmetle konuşsun. O'nun hikmet vermediği kimse hikmetle konuşamaz. Hikmet peygamberlere, sıddıklara ve sâdık âlimlere verdiği bir sırdır.