Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm - NÛR-Î MUHAMMEDÎ -sallallahu aleyhi ve sellem- (9) - Ömer Öngüt
NÛR-Î MUHAMMEDÎ -sallallahu aleyhi ve sellem- (9)
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Şubat 2024

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

NÛR-Î MUHAMMEDÎ -sallallahu aleyhi ve sellem- (9)

 

Muhammed Aleyhisselâm ve Allah Katındaki Yüce Mertebesi (5)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:

"Ümmetim üzerine öyle bir zaman gelecektir ki İslâm'ın yalnız ismi, imanın resmi, Kur'an'dan ise harf ve hurufat kalacak.

Gayretleri mideleri, dinleri para, kıbleleri karıları olacak. Onlar aza kanaat etmeyecekler, çok ile de doymayacaklar."

İnsanlar bu hale geldiği zaman bunlar zuhur edecek ve çeşitli ibtilâlara maruz kalacaklar. Bunun içindir ki içki, kumar, fuhuş, faiz, denize çırılçıplak girilmesi, futbol gibi ve buna mümasil küfür âdetlerinin yerleşmesi, bunların yaygınlaşması, hakikatin kalkması ile artık insanlar her şeye müstehak olmuş demektir.

Halk çok bunalacak. Bunun da sebebi küfre boyun eğmeleridir. Bu isyanlarının cezalarını göreceklerdir.

Allah-u Teâlâ bir Hadis-i kudsi'de buyurur ki:

"Benim cinlerle ve insanlarla önemli bir hadisem var! Ben yaratıyorum, benden başkasına ibadet ediliyor! Ben rızıklandırıyorum, benden başkasına şükrediliyor." (Taberânî)

Erkekler sarhoş, kadınlar çılgın, orta tabaka şaşkın.

Hakk ve hakikatten saptıkları için başlarına bu belâlar gelecek. Başlarındaki âmirler de öyle olacak.

Diğer Hadis-i şerif'lerde şöyle buyuruluyor:

"Fuhuş ve ahlâksızlık açıkça yapılıncaya ve dirhem ile dinara tapılıncaya kadar, şöyle şöyle oluncaya kadar kıyamet kopmaz." (Ahmed bin Hanbel)

"Bir iş ehli olmayana verildiği zaman kıyameti bekle." (Buharî)

İşte şimdi tam o zaman.

Üzerine aldığı iş hakkında hiç ilgisi bilgisi olmadığı halde o işin başına geçiriliyor.

Yani daha doğrusu işe adam aranmıyor da, nâehil olduğu halde adama iş veriliyor.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:

"Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı, emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı, ilim dinden başka gaye için tahsil edildiği, kişi karısına itaat edip annesine asi olduğu ve dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı, mescidlerde gürültüler başgösterdiği, fasık kimsenin kabilenin başına geçtiği ve aşağılık adamın milletin lideri olduğu, şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu, şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği, şaraplar içildiği ve bu ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği zaman; işte o zaman kızıl bir rüzgar, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler." (Tirmizi)

 

Şimdi bu Hadis-i şerif'i izah edelim:

 

"Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı."

Devlet malı birkaç şahsın elinde olacak ve bunu istedikleri gibi kullanacaklar. Kim fazla çalarsa o çok rağbet görecek.

Devleti idare edenler, halka ait malları kendi üzerlerinde toplamaya çalışacaklar, halkın kazancını vergiler vasıtası ile ellerinden alacaklar ve bunu rahatça hem yiyecekler hem de yığacaklar. Kendileri büyük refah içinde yaşayıp halk sıkıntı çekecek.

Zâlimin zulmü artacak, mazlum ise inleyecek.

Çünkü onlar Hakk'a yönelmeyecek, halka yönelecek. Her yöneldiği kimse başına kaynar su dökecek. "Yandım!" diyecek, yine ona sokulacak. Niçin? Şaşkın olduğu için.

Fakat hakikat ehli yine kanaat sebebiyle huzurludur. O, halka hiç bir zaman rağbet etmez. Hazret-i Allah'a ve Resulü'ne rağbet eder. Fakat bunlar da pek azdır.

 

"Emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı."

Bu kötülük zamanında emanet ganimet bilinecek, onu vermemeye gayret edilecek.

Binaenaleyh böyle bir zamanda çok tedbirli olmak gerekiyor. Çünkü itimat kalkmıştır. Bunun da sebebi kalpte imanın olmayışıdır.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz diğer bir Hadis-i şerif'lerinde ise şöyle buyuruyorlar:

"Münafığın alâmeti üçtür: Söylerse yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edilirse hıyanet eder." (Buhari)

Bundan ötürü bu haller husule gelecek.

 

"İlim dinden başka gaye için tahsil edildiği."

İlim Allah için değil, memuriyet için, geçim için tahsil edilecek. Görünüşte ilim tahsil ediyor denilecek, fakat menfaat, nam ve şöhret için tahsil edilecek, onların Allah-u Teâlâ ile ilgileri olmayacak.

 

"Kişi karısına itaat edip annesine âsi olduğu."

İşte böyle bir zamanda âmellerinin karşılığı olarak Allah-u Teâlâ onların başına kadın idareciler getirir. Bu kötü icraat onların âmelidir.

 

"Dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı."

Dinden imandan uzaklaşan bir millet, Allah-u Teâlâ'nın her emrini bıraktığı gibi;

"Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir." (Ahkâf: 15)

Emr-i şerif'ini de bırakmıştır. Kalbi tamamen ters döndüğü için, ana-babasına yapamadığını başkalarına yapıyor.

 

"Mescidlerde gürültüler başgösterdiği."

Gerçek mânâda tâzim ve saygı kalkacak, herkes aklına geleni söyleyecek. Tabii ki bu söylenenlerin hepsi ahkâma mugayir olacak.

 

"Fasık kimsenin kabilenin başına geçtiği."

Bu seyyiat zamanı öyle bir devirdir ki, baştakiler hep fâsık ve münafık olacak.

 

"Aşağılık adamın milletin lideri olduğu."

Halkın içinden asaletsiz, şerefsiz, haysiyetsiz insanlar milletin başına geçecekler. Yani ayak takımı başa, baştakiler ayak altına alınacak.

Bu en alt tabaka üste çıktığı zaman, bir hırsız hırsızlık yaptığı zaman, ona "Sen hırsızlık yapmaya utanmadın mı, niçin hırsızlık yaptın?" diyecekler. Oysa onlar devletin hazinesini aralarında bölüşecekler, hangisi daha çok hırsızlık yaparsa o en muteber olacak, halk tarafından şakşaklanacak ve rağbet görecek. Yani en büyük hırsız en büyük itibar görecek. Onlar yaptığı büyük hırsızlıklarla övünürlerken, halk da bunlara yaptığı bu hırsızlıklarla değer verecek.

 

"Şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu."

O zâlimler başa geldiğinde şerleri çok olacak. Halk korkup menfaatlarından onlara boyun eğmek zorunda kalacak.

 

"Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği."

O zamanda bunlara itibar edilecek. Bütün fuhuş, fenalık, rezalet alenen meydanda olacak ve bunlara rağbet edilecek. Allah-u Teâlâ onlara lânet eder ve hiç bir surette onlara rahmet nazarı ile bakmaz.

 

"Ve bu milletin sonunda gelenler, evvel gelenleri lânetlediği."

Öyle bozuk bir nesil gelecek ki, o kadar asaletsiz türemeler türeyecek ecdadı ile öğünmeyecek de içindeki kötülüğü onlara hamledecek, bu asaletsiz ayak takımı onlara hakaret nazarı ile bakacak.

Oysa geçen devirler, değil müslümanları, dünyayı hayrete düşüren en güzel hasletlerle dolu idi. Onlar iman, şecaat, cesaret, adalet, fazilet sahibi idiler.

 

"İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler."

Kırmızı rüzgâr, yani insanlar bu hale geldikten sonra harp felâketini bekleyin. Allah-u Teâlâ bu vesile ile intikamını alır ve o milletin helâkına vesile olur. Bu azgınlığın cezası böyle olur.

Bunlar küçük alâmetlerdir ve bunlar sıra ile geliyor. Bunlardan sonra büyük alâmetler zuhur etmeye başlar...


  Önceki Sonraki  

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR