Cenâb-ı Hakk Âyet-i kerime'sinde:
"Parçalanıp ayrılmayın." buyuruyor. (Âl-i imrân: 103)
Bölünmeyin, birbirinize arka çevirmeyin, ayrılık doğuracak, din kardeşliğinizi zedeleyecek işler yapmayın, yahudiler ve hıristiyanlar gibi tefrikaya düşmeyin, Hakk ve hakikatten ayrılıp uzaklaşmayın.
Parçalanmayın! Parçalanma zafiyet getirir. Bu yolun birliğe, beraberliğe ihtiyacı var, ayrılığa, gayrılığa değil!
Biz bu ayrılıklara hiç taraftar değiliz, fitneye meydan vermelerini de istemeyiz.
Bölücülükten şiddetle sakının, çünkü Cenâb-ı Hakk Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Onlar için kıyamet günü büyük bir azap vardır." (Âl-i imrân: 105)
Bu Âyet-i kerime'de yetmiş üç fırkadan o bir fırkaya hitap ediliyor. Yani; "Siz de o kayanlar gibi olmayın, onlar için pek acıklı bir azap hazırladım, siz de kayarsanız bu felâkete uğrarsınız." diye o bir fırkayı ikaz ediyor Hazret-i Allah.
Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Cemaatte rahmet, tefrikada (ayrılıkta) azap vardır." (Münâvî)
Allah ve Resul'ünün yolunda hayat, tefrikada ise dalâlet vardır. Allah-u Teâlâ kime rahmet etmişse ihtilâf ve tefrikaya düşmez. Allah-u Teâlâ birleşmeyi emrediyor, bölücülüğü şiddetle yasak ediyor. Bu yolda hizmet gerek, bölücülük değil.
Cenâb-ı Hakk Âyet-i kerime'sinde şöyle buyuruyor:
"Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi ayıranlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar... İşte lânet onlar içindir ve kötü yurt cehennem de onlarındır." (Ra'd: 25)
Birleşmeyi, kenetlenmeyi, kendi nizamında bir ve beraber olmayı emir buyuran Hazret-i Allah, bu emrine rağmen ayrılık yapanlara, bozgunculuk ve fesat çıkartanlara lânet ve kötü bir yurt olan cehennemi vadetmiştir.
Peygamberimiz Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- de:
"Ayrılık yapan bizden değildir." (Münâvî)
Buyurarak fitnecileri ümmetlik dairesinden dışarı çıkarıp atmış ve hiçbir bölücüyü ümmetliğe kabul etmediğini resmen ilân ediyor.
Cemaate sarılmamız, ayrılıktan uzak durmamız lâzım. Cenâb-ı Hakk'ın yardımı, kudret eli onların üzerindedir.
Çünkü uhuvvet, birlik, beraberlik emrediliyor.
Bu yol Allah yolu, kardeşlik yolu... Gaye yok, maksat yok, menfaat yok, gösteriş yok.
Yol Hazret-i Allah'ındır. Birbirinize dâima Hakk'ı tavsiye edin. Birbirinize destek olun. Hakk'tan korkmayı, Hakk yolunda yürümeyi, yolun değerini, kıymetini bilmeyi birbirinize tavsiye edin ki; ayaklarınız kayıp düşmeyesiniz.
Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Hadis-i şerif'te şöyle buyurulmuştur:
"Kendi aramızda münakaşa yapıyorduk. Yanımıza Resulullah Aleyhisselâm geldi, bizi münakaşa eder halde görünce şimdiye kadar hiç görülmemiş derecede kızdı ve şöyle buyurdu:
'Ey Muhammed'in ümmeti! Nefislerinizi bu derece ateşlemeyiniz. Bununla mı emrolundunuz? Bundan nehyedilmediniz mi? Sizden öncekiler de bu yüzden helâk olup gitmediler mi?
Aranızda mücadeleyi, münakaşayı terk ediniz. Ayrı fikirler, tartışma, çekişme kardeşler arasına düşmanlık sokar. Münakaşayı terk ediniz, onun fitnesinden emin olunmaz. Münakaşayı terk ediniz, o zihinlerde şüphe oluşturur, amellerinizi yok eder.'"
Allah-u Teâlâ müminler arasındaki birliği temin edecek olan âmillerden bahsederken Âyet-i kerime'sinde ihtilâfa düşmemelerini emir ve tavsiye etmektedir:
"Siz gerçekten inanıyorsanız Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah'a ve Peygamber'ine itaat edin." (Enfâl: 1)
Ömür gidiyor, hayat bitiyor, kendimize gelelim. Rızâ yolunda bölücülüğü atalım. Yani o pisliği atalım nur gelsin. Bu yol Allah ve Resul'ünün yoludur, bölücülük yolu değil. Bölücülüğü Hazret-i Allah'ın sevmediğine dair kaç Âyet-i kerime var. Onun için bölücüleri Cenâb-ı Hakk'ın sevmediğini size açıklıyorum.
Resmen kardeşlere ilân ediyorum; bölücülük yapanlar bizden değildir diyorum. Bunu resmen ilân edin. Bölücülük yapanlar bizden değildir. Kabul etmiyoruz. Uymak şöyle dursun, onlara meyletmek dahi helâk olmaya kâfidir.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz vasiyet niteliğindeki Hadis-i şerif'lerinde;
"Nefsinizin heva ve arzuları sizi ayrılığa düşürmesin." buyuruyorlar. (Câmiu's-Sağîr)
Onun için size; "Tefrikaya düşüren, bölücü ve tahripçilere emniyet ve iktida etmeyiniz!" diyoruz.
Siz de kendinize sorun!
Bölücülük mü yapıyorum, birlik için mi çalışıyorum?
Fitneci, tahripçi miyim, yapıcı mıyım? Kararı kendiniz verin.
Cidden bu yolda müridânın çok korkması lâzım. Küçük bir imtihana tâbi tutulduklarında patır patır dökülürler. Ve dökülene hiçbir zaman el uzatmayız. Hiç hiç... Dökülmesin!
Fakat ne hazindir ki, hakiki Mürşid-i kâmil'i bulduğu halde, onun talebesi olduğu halde gizliden gizliye önderlik davası güdenler de vardır. "Ben şeyhim!" diye ortaya çıkmaz da, "Ben Mürşid-i kâmil'in en yakınıyım!" diye ortaya çıkar. Hazret-i Allah'ın bahçesindeki çiçekleri kendime bağlayayım diye çalışır. Ancak, koparttıkları solar, soyulur. Neden soyulur? İmandan soyulur.
Onun için bir kardeşe dedim ki; "Ona selâm söyle onun bu sevgisini kaybetme, o seni seviyor ama sakın nefsinin sünepeliğine kapılıp düşeyim deme!"
"İşi ciddiyetle tut, onun iltifatına aldanma" dediğimi söyle...
Siz de dikkat edin, bizim iltifatlarımıza aldanmayın!
İbrâhim Hakkı -kuddise sırruh- Hazretleri'nin beyanlarını unutmayın!
"Bunun kahrı lütfu ile, kızması hilmi ile, celâli cemâli ile karışık olduğundan; kızma halinde râzı olup, rızâ halinde kızma gösterir. Fakat her şeyi yerli yerinde yapar. Her halinde adalet üzere hareket eder." (Mârifetnâme, 5. Bâb)
Bunlar sizi tevazu ve mahviyete sevketsin, kibre değil.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennet'e giremez." buyurmuşlar, devamında kibri şöyle tarif etmişlerdir:
"Kibir; hakkı, hakikati inkâr etmek, insanları tahkir etmektir." (Müslim)
Sizin aldandığınız nokta burasıdır.
Hakk'ı inkâr etmek demek, Hakk'ın verdiğini inkârdır. O vermiş, O koymuş, sen ise O'nun verdiğine, koyduğuna karışıyorsun, kabul etmiyorsun. İşte İblis de böyle helâk oldu.
Hadis-i şerif'te:
"Kibirden sakınınız. Zîra İblis'i, Âdem Aleyhisselâm'a secde etmemeye kibir sevk etmiştir." buyurulmuştur. (Câmiu's-Sağîr)
İşte kibir kişiyi nasıl da yoldan, izden çıkarıyor. Bunlardan kurtulmak için en önemli olan şey; itaat ve teslimiyettir.