Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Allah-u Teâlâ'nın Sevgilileri'nin İfşaatlarına İzah ve Açıklamalar (202) - Fahreddin Irâkî -Kuddise Sırruh- - Ömer Öngüt
Fahreddin Irâkî -Kuddise Sırruh-
Allah-u Teâlâ'nın Sevgilileri'nin İfşaatlarına İzah ve Açıklamalar (202)
Dizi Yazı - Hatm'ül Evliya Hakkında İzah ve Açıklamalar
1 Haziran 2023

 

Allah-u Teâlâ'nın Sevgilileri'nin İfşaatlarına
İzah ve Açıklamalar (202)

Fahreddin Irâkî -Kuddise Sırruh-

 

Ferd-i Kâmil:

Fahreddin Irâkî -kuddise sırruh- Hazretleri, "Lemeât" adlı eserinin "On Dokuzuncu Lem'a"sında Allah âşıklarının ruhî yapısı üzerinde dururken, Hâtemü'l-evliyâ'dan başka hiçbir velinin ulaşamayacağı bildirilen "Vahdâniyyet" ve "Ferdâniyyet" mertebesinden şu şekilde bahsetmiştir:

"Âşığın gönlü taayyünden münezzehtir, izzetin kubbesi altında gayb ve şehâdet deryâlarının kavşağıdır. Himmeti çok yüksektir. Deryâyı kadehle bin kere içecek olsa, bir daha içmek ister. Son derece genişliğinden dolayı bütün âleme sığmaz, bilâkis bütün âlem ona karşı görünmez olur. 'Ferdâniyyet'in, 'Vahdâniyyet'in alanında hâkimiyetin otağını kurar. Bütün âlemin işlerini orada görür, açmayı, bağlamayı meydana koyar. Kabz ve bast'ı, telvin ve temkin'i aşikâr eyler." ("Lemeât"; s. 72, On Dokuzuncu Lem'a'dan naklen)

O alanda otağını kurması demek; o yok olduğu zaman tecelliyât-ı ilâhî husule gelir, orada Allah-u Teâlâ'nın hükmü yürür, onun ise perdesi durur.

Nitekim Abdülkâdir Geylânî -kuddise sırruh- Hazretleri de şöyle buyurmaktadır:

"Köşkünü buraya kuranın, zerresi kocaman dağ olur, damlası ummana döner." (Fethü'r-Rabbânî", 5. Meclis)

Allah-u Teâlâ kimi o münbit araziye ekerse, o fâni olduğu için ve onu Hakk ileriye sürdüğü için, köşkünü Hakk'ta kurmuş oluyor. O fânî olduğuna göre, onun gönlünde de bâki olan Allah-u Teâlâ var. O bir maskedir, bir perdedir, hükümsüzdür. O araziye köşkünü kuruyor amma, gerçek mânâda Hakk'ta kurmuş oluyor.

Onlar ona merbut oldukları için, ona verdiği nur onlara aksetmiştir, o nurdan ziya almışlardır, o nur ile nurlanmışlardır, o nur sayesinde o akisle kurtulmuşlardır. Onda tecellî ettiği için, o nurun akisi ötekilerde bir cazibe husule getirmiştir.

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri, Hâtem-i veli'nin terakkiyât ve tecelliyâtını, ilmini vâsıtasız olarak Hakk'tan aldığını ve diğer velilere nisbetle ayrı bir ferdî üstünlük taşıdığını beyan etmek üzere şöyle buyurmuşlardır:

"Öyle veli vardır ki; makâmını aşar, ikinci mülkten üçüncü, oradan da dördüncü mülke erişir; bütün bunları aşarak, bu ismin verildiği mülke ulaşır. Hatta bütün bunları da aşıp, vahdâniyet (birlik) ve ferdiyet (teklik) mülkünde O'na ulaşan, isimlerden hazlarını alan kişi olur. Hazlarını Rabb'inden alan odur.

İşte o, velilerin seyyidi (efendisi)dir. Rabb'inden verilen 'Hâtemü'l-velâye' onundur." ("Hatmü'l-Evliyâ")

En gizli sır budur. Ferdiyet makamı, kulluk makamı burada olur. Hakk'a yakınlık makamı, Resulullah Aleyhisselâm'a komşuluk makamı da burada olur. Bu yolun en gizli kısmı budur. Mahlûka âit değildir, ancak Allah-u Teâlâ'nın dilemesiyle olur.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e tam vâris işte bu "Ferd-i kâmil"dir.

"Kalbin nihayete erdiği yer" olan ve Hâtemü'l-evliyâ'nın O'nun vahdâniyyet'inde ferdleştiği mertebe; Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin, herhangi bir mülkte değil, bizzat Mülk'ün sâhibi'nde yer aldığını belirttiği "Ferdiyyet mertebesi"dir.

Nitekim Hazret "İlmü'l-evliyâ" kitabında; onu temizleyip tasfiye ederek, ileride "Ferdiyyet mertebesi"ne kadar ulaştıracak olan "Mülk nurları" ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

"Bu nurlar; O'nunla hayatın nuru, rahmet'in nuru, re'fetin nuru, rahatlığın nuru, görmenin nuru, rızânın nuru, büyümenin nuru, Azamet'in nuru, Behçet'in nuru, hâkimiyetin nuru ve mânevî zenginliğin nurudur. Bunların hepsi de ilâhî nurlardır. Her nur, O'nun hiddetiyle bir mülk olur. İşte bunların hepsi, vahdâniyyet'in güç noktasına nisbetle en büyük mülk olan 'Mülk'ün Sâhibi'nden çıkartılır. O vâhid'dir, ferd'dir. İlâhî sıfatlar karşısında ferdleşen biri de artık O'nunla ferdleşmiş demektir." ("Kitâbu İlmü'l-Evliyâ", Haraççıoğlu, no.: 806; İkinci Bâb, 36a-36b yaprağı)

Allah-u Teâlâ murad ederse bir kuluna: "Buraya otur hâkimiyeti burada kur!" der. Halbuki hâkim O'dur da; "Burada otur!" der. Bunlar bir emirden ibarettir, kulun çıkacağı yer değildir.

Bir peygamberi seçip vazife verdiği gibi, onu da aynı şekilde seçer ve ona vazife verir. Bu bir nevi peygamberlik vazifesidir, fakat o velâyet kısmından yetişmiştir.

"Ferdâniyet makâmı"na çıkardığı veli ise ayrıdır.

Onu çekip ferdâniyet makâmına çıkarmış. Yani çıkarmış onu, çıkmak diye bir şey yok.

Veli yürüyecek, burada yürüme yok. Onu oraya koymuş, onu orada vazifedâr yapmış, o kadar. Yürümek mümkün değil.

Bu doğrudan doğruya ilâhî bir lütuftur, kime dilerse ona verir.

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh Hazretleri "Hatm'ül-Evliyâ" kitabının "Hâtemü'l-Evliyâ'nın velâyet reisliği, imamlığı ve peygamberliğe çok yakın olan makamı" bölümünde ise şöyle buyurmaktadır:

{Onunla konuşan dedi ki: Velâyet'in imamlığını, reisliğini ve "Hatmü'l-velâye"yi elinde bulunduran bu velinin sıfatı nedir?

Buyurdu ki: İşte o, peygamberlere çok yakındır, neredeyse onlara kavuşacak!

Dedi ki: Makâmı nerededir?

Buyurdu ki: Velilerin menzillerinin üstünde; kendisini O'nun vahdâniyyet'i hususunda tek ve benzersiz kılan "Ferdâniyyet mülkü"ndedir. Onun münâcaatı mülk meclislerinde O'nunla yüzyüzedir, hediyeleri ise önderlik hazinelerindendir.

Dedi ki: Önderlik hazineleri de nedir?

Buyurdu ki: İşte şu üç hazinedir:

Velilerin ilâhî minnetleri,

İdâreyi elinde bulunduran bu imamın önderlik hazineleri,

Ve Enbiyâ Aleyhimüsselâm'a yakınlık hazineleri.

Bu velinin makamı ilâhî minnetlerle ilgili hazinelerdendir. Onu yakınlık hazinelerinden temin eder ve dağıtır. O önderlik hususunda ebedîdir. Buradaki mertebesini de Enbiyâ Aleyhimüsselâm'dan temin edip dağıtır. Peygamberlerin makam, mertebe, ilâhî vergi ve armağanlarından onun perdesi kaldırılır.} ("Hatmü'l-Evliyâ", 8. Bölüm)


  Önceki Sonraki