Okul öncesi yuvada çalışan Fatma Hanım o gün yuvadaki atölye çalışmaları nedeni ile boş oda bulamamıştı. Kur'an-ı kerim odasının kapısını çalarak, Kuran'ı Kerim Hocasından odanın bir köşesinde çalışmalarını bitirmek için izin istedi. Sonra sessizce odanın bir kenarında oturup çalışmaya başladı.
Fatma Hanım oturduktan kısa bir süre sonra Kur'an-ı kerim odasının kapısı bir sevgi seli ile açılmıştı.
Kapıyı açan küçük Ayşe kucağının yarısını kaplayan pembe Kur'an-ı kerim'ini, sanki dünyada en çok sevdiği bir insanı hasretle kucaklar gibi sevgi ile kucaklamış bir vaziyette odaya girdi.
Dünya güzeli gözleri ile Fatma Hanım'ın gözlerinin içine baktı ve:
"Bak öğretmenim! Bu benim kitabım. Ben Kur'an okuyorum artık" diye seslendi.
Bunu söylerken yüzü sanki bulutsuz bir gökyüzünde parlayan bir güneş gibiydi.
Bu vaziyet Fatma Hanım'ı hem çok sevindirmiş hem de ister istemez içindeki yaraları deşerek onu düşüncelere sevketmişti.
Fatma Hanım senelerin eğitmeni olarak Kur'an-ı kerim'e böyle sarılan öğrenci sayısının çok az olduğuna bizzat şahit olan birisiydi. Bir yandan Avrupa ülkelerindeki bazı ırkçı ve İslâm düşmanlarının Kur'an-ı kerim'e yaptıkları hakaretlere üzülüyor, bir yandan da çocuklara Kur'an-ı kerim öğreteyim derken Kur'an-ı kerim'i sevdirmenin ihmal edilmesine, hatta bilinçsiz yaklaşımlar yüzünden bazı çocukların Kur'an-ı kerim'e karşı olumsuz düşüncelere kapılmasına üzülüyordu.
Senelerdir "okuma olgunluğu" gelişmemiş çocukları Elif cüzünü bitirip Kur'an-ı kerime geçirmeye ve okutmaya çalışan ebeveyn ve eğitmenler yüzünden; -şeytana bayram yaşatırcasına-, "Elif cüzünü karalayan ve yırtan, Kur'an-ı kerim'i okumayı sevmeyen, okumak istemeyen" çocuklara şahit olmuştu.
Fatma Hanım yıllardır bunun mücadelesini vermekteydi. Eğitmen ve ebeveynlere bu süreçte "okuma olgunluğu" gerçeğini göz ardı etmemeleri gerektiğini ifade etmeye çalışmaktaydı. Zira; okuma olgunluğu gelişmemiş bir çocuğa cüz öğretmek ve Kur'an-ı kerim okumasını beklemek; 4 yaşındaki bir çocuğu, direksiyonun başına oturtup arabayı sürmesini beklemek gibi bir şeydi. Çocuğun arabayı sürebilmesi için, ayaklarının gaz, fren ve debriyaja erişmesi gerekir. Bunun için de zamana ve büyümeye ihtiyacı vardır.
Okuma olgunluğu da tıpkı böyledir. Altı yaş civarı gelişir. Çocuktan çocuğa bireysel olarak değişebilir ama istisnalar da kaideyi bozmaz.
Bu nedenle cüz öğretirken ebeveyn ve eğitmenler küçük çocuklarımızda bu özelliği göz ardı etmemeleri gerekir.
Küçük büyük bütün insanlar zorlandıkları bir işi yapamazlar, yapmayı beceremediğimiz bir işi de sevmeyiz. O işi yapmak istemeyiz.
Bu iş bize zorla yaptırıldığında ise zamanla bu işten nefret ederiz.
Yüce kitabımız Kur'an-ı kerim'e, küçük Ayşe gibi aşkla sarılan çocuklarımızın sayısının artması için "okuma olgunluğunun" bir çocukta gelişip gelişmediğine de dikkat etmeli ve bu doğrultuda yol almalıyız.
Belliki küçük Ayşe okuma olgunluğu gelişmiş bir zaman diliminde cüz okumaya başlamış, başarabildiği için de severek öğrenmiş, aynı zamanda Kur'an-ı kerim okumanın fazileti de ona onun anlayacağı bir dil ile güzel bir şekilde anlatılmış.
Fatma Hanım Ayşe'ye hayran hayran bakarken Ayşe heyecanla şöyle seslendi:
"Biliyor musun öğretmenim? Ben Kur'an-ı kerim'i okurken oyun oynamak için bana ellerimi, gözlerimi ve ayaklarımı veren Rabb'im beni görüyor ve duyuyor. Çünkü O çok iyi işitendir. Ve bana cennette çok güzel sürprizler hazırlıyor. Sürprizlerimi çok merek ediyorum öğretmenim." dedi.
Fatma Hanım bu küçük meleği sevgi ile kucağına alarak öperken henüz yeni okuduğu bir Hadis-i şerif aklına geldi:
"Her akşam şeytanın avaneleri (ona tâbi olanları) efendilerinin yanına dönerler.
Her biri şeytanın önünde konuşup ona yaptıklarını rapor verip anlatırlar. 'Şöyle yaptım, böyle yaptım, falanca zâhidi aldattım,' derler. Hatta en küçükleri, 'Ben falanca sabiyi (çocuğu) Kur'an-ı kerim'i okumaktan alıkoydum.' der. Hemen şeytan yerinden kalkar. Onu alıp yanına oturtur ve onun yaptığıyla neşelenip sevinir."
Fatma Hanım şeytanın şu anda neşelenip sevinemediğini, bilakis çok üzgün olduğunu düşünüp içten içe mutlu oldu.
Çocuklarımıza Kur'an-ı kerim'i sevdirebilen ebeveynlerden olmak ümidi ile...