Cenâb-ı Hakk'a tekarrübiyet yolunda bir "Hakk'tan seyr" vardır, bir de "Hakk'a seyr" vardır.
Hakk'tan seyr; Hazret-i Allah ile Hazret-i Allah'a yürümek mânâsına gelir. Allah-u Teâlâ'nın bir kulunu kendisine çekmesi ve yaklaştırması demektir.
"Size benden bir hidayet geldiği zaman." (Bakara: 38)
Âyet-i kerime'sinde bu mânâ vardır.
Allah-u Teâlâ bir kulunu kendi tarafına çekmezse, hiçbir kimse Hakk'a tekarrüb edemez. Bütün kalpler O'nun kudret elindedir. Dünya saâdetine, âhiret selâmetine ancak O'ndan gelen hidayet sayesinde erişilir.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Sana gelen her iyilik Allah'tandır, bütün kötülükler de kendi nefsindendir." (Nisâ: 79)
Bu Âyet-i kerime'nin özünü size arzedeyim. Şimdiye kadar hep sözünü dinlediniz ve inandınız. Özü nedir biliyor musunuz? Gerçekten insan bir maskeden ibarettir. Hazret-i Allah'ı gördüğü, bildiği zaman bu Âyet-i kerime tecelli eder. Hakk'tan ona gelmezse maske birşey yapabilir mi? O maskeye verecek ki, maske konuşacak. Fakat bu da Hazret-i Allah'ı görenlere mahsustur, başkasına değil. Başkası hep sözünü okur, özünü bilmez.
Kişi bu incelikleri dinlerken kendi varlığını ortaya koyar. "Nasıl olur da ben bir maske olurum? Koca bir adamım, birçok şeyler de biliyorum." der. Fakat o varlığın Allah-u Teâlâ'ya âit olduğunu bilmez. Halbuki ruhunu çektiği zaman, saman çöpü senden değerli oluyor. Bu hususu size duyurmak, sizi size anlatmak maksadıyla söylüyoruz; dinleyene, fakat mevzuyu kavrayamayana hitap ediyoruz.
Bu mevzuyu sakın kavradığını sanma! Kavramadığını çok iyi biliyorum. Çünkü bu mevzu "Hassü'l-has"ın mevzusudur, "Hakk'al-yakin" olanlara âittir. Nasibi olan nasibi kadar alır.
Bir maskenin bir insanın yanında ne kadar değeri varsa, bir insan maskesinin de Hazret-i Allah'ın yanındaki hükmü budur.
Bir kimsenin yüzüne takılan maske o kimseye ne yapabilir? Ancak o maskenin altında konuşan konuşur. Halk ise Hakk'ı göremez, maskeyi görür. Şu kadar var ki, maske maskedir, konuşturan Rabbül-âlemin'dir. İyilikler hep O'ndandır, kötülükler nefistendir.
Diğer bir Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"Hepsi Allah'tandır." (Nisâ: 78)
Aslında hepsi O'ndan.
Bu noktada Hazret-i Allah'ın ayrı, maskenin ayrı olduğunu belirtmek istiyoruz.
Âyet-i kerime'de beyan buyurulduğuna göre İbrahim Aleyhisselâm:
"Ben Rabb'ime gideceğim, O beni doğru yola iletecek." buyurmuştur. (Saffat: 99)
Bu beyanı ile herşeyden arınıp tam bir hulûs ve teslimiyetle Allah-u Teâlâ'ya yöneldiğini, kendisine yol gösterenin O olduğunu belirtmiştir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir." (Hadid: 4)
Aslında o hep Rabbisi ile beraberdi, bir an bile O'ndan gafil değildi. "Bu halktan hayır yok, ben Rabbim'le beraber olacağım." mânâsına gelir. Ona O yeter. Zira o O'nunla kâimdir.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin çok güzel bir duâları var, şöyle buyurmuşlardır:
"Kullara bedel Rabbim bana yeter. Yaratıklara karşı Yaratıcı bana yeter. Rızık isteyenlere karşı Rezzak bana yeter. Bana yeten bana yeter. Allah bana yeter, O ne güzel vekildir.
Allah bana yeter. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O'na tevekkül ettim. O, büyük Arş'ın Rabbidir." (C. Sağir: 6580)
•
Halkı bırakıp Hakk'a varmak hiç şüphe yok ki akıl, ilim ve nefis dereceleri nispetindedir. Allah-u Teâlâ herkeste ayrı ayrı tecelli eder, terakki nispetinde de ilgisi ve bilgisi olur. Bunun içindir ki dinimizde itikaf lüzumlu görülmüştür, sünnet-i seniyyedir.
İtikaf; bir mescidde veya o hükümdeki bir yerde itikaf niyetiyle bir süre durmak demektir. Resulullah -sallallahu aleyih ve sellem- Efendimiz ve zevceleri buna hayatları boyunca devam etmişler, her Ramazan-ı şerif ayının son on gününü itikafla geçirmişlerdir.
Zâhirî itikaf yapılırken kişi Hakk'a yakın olmak için halktan uzaklaşır, yalnız kalır. Siz bu itikafı biliyorsunuz. Fakat asıl gayemiz bilinmeyen bu batınî itikafı size duyurabilmektir.
Bâtınî itikaf Hakk ile olmak, Hakk'tan gayrısını görmemek, mâsivâdan uzaklaşmak demektir. Hakk'a yaklaştığı zaman kendisinden uzaklaşır.
"De ki: O Allah bir tektir." (İhlâs: 1)
Âyet-i kerime'sinin bizzat kendisine mazhar olur.
Nitekim Sıddık-ı Ekber -radiyallahu anh- Hazretleri:
"Ben Allah'ı gördüm, başka bir şey görmedim." buyurmuştur. O Ehad'ı görmüş, başka bir şey görmemiş.
Ne kendini görür, ne de yaratılmışları görür. Kendisi çıktı aradan. Yoksa kendisi var iken görebilir mi? Göremez. Zira aslı zaten bir damla kerih su. O kerih suyu Allah-u Teâlâ bir maske haline getirmiş. O'nu görür, O'ndan görür, başka bir şey görmez. Kendisini bir maskeden ibaret olarak gördüğü gibi, kâinatın da bir maskeden ibaret olduğunu o zaman görür. En mühimi ise o zaman Yaratan ile yaratılmış olanların ayrı olduğu görülür. Çünkü yaratılanlar bir "Kün feyekün"den ibarettir. "Ol!" der, hemen oluverir.
İhlâs Sûre-i şerif'inin mazharı olan bir kimse; Hazret-i Allah ile Hazret-i Allah'ı görür, Hazret-i Allah ile Hazret-i Allah'ı bilir. Çünkü kendisi bir maske olduğu için Hazret-i Allah'ı bilemez. Maske de hükümsüz. Çünkü Hazret-i Allah ile Hazret-i Allah'ı görüyor, Hazret-i Allah ile Hazret-i Allah'ı biliyor, Hazret-i Allah ile söylüyor. Hazret-i Allah ile hemhâl oluyor, O'nunla görüşüyor, O'nun ile nefes alıyor. Kendisinin de kâinatın da maske olduğunu görüyor.
Siz bu hâle şaşmayın, bu böyledir. Fakat bu bir tecelliyât-ı ilâhidir.
"Allah o Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. O Hayy ve Kayyum'dur." (Bakara: 255 - Âl-i imran: 2)
Âyet-i kerime'sinde geçen "Hû" maskedir, yarattığı bütün mevcûdat da bir maskeden ibarettir. O yaratıyor, yarattıkları O'nunla kaimdir.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Hiçbir göz O'na erişemez, ihata ve idrak edemez. Fakat O bütün gözleri ihata eder." (En'am: 103)
Kâinatın bir maske olduğunu bu Âyet-i kerime ile izah ve ispat ediyorum. Bilen ve anlayan için bu ilâhî beyan kâfidir.
O'ndan başka bir şey yok zaten, ötesi hep maske. İnsan bir maske olduğu için, bir elbise olduğu için O'nu idrak edemez. Yüz tane bin tane elbisen olsa seni bilebilir mi? Bilemez, çünkü elbisedir. İnsan da böyledir, kâinat da böyledir. Bu maske bütün mevcudâtı içine alıyor. Var olan O'dur. Herkes maskeyi görüyor, O'nu görmüyor. Allah-u Teâlâ kendi zâtı ile hayattadır, yarattıkları ise O'nun hayat vermesi ile yaşamaktadırlar.
Şimdi "Hû"nun maske olduğunu kavrayabildiniz mi? Şu kadar var ki maske olduğunu yüz defa da kavrasanız sözle kavrarsınız, Allah-u Teâlâ göstermedikçe hakikatını bilemezsiniz.
Maske Hazret-i Allah'ı bilemez, fakat Allah-u Teâlâ'nın maskeden daha yakın olduğunu görür...