"Her şeyin yaratıcısı ve mâliki Allah-u Teâlâ'dır. Mülkün ve melekûtun yegâne sahibi O'dur. O Mâlikü'l-Mülk'tür, kullarının elindeki de O'nun mülküdür, hatta kulun bizzat kendisi de O'nun mülküdür. Mülkünün hem sahibi hem hükümdarıdır, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.
Âyet-i kerime'sinde şöyle duâ etmemizi emir buyurmaktadır:
"De ki:
Ey mülkün sahibi Allah!
Sen mülkü kime dilersen ona verirsin, kimden dilersen ondan alırsın. Kime dilersen ona izzet verirsin, yükseltirsin. Kime dilersen ona zillet verirsin, alçaltırsın.
Hayır senin elindedir. Sen her şeye kâdirsin." (Âl-i imrân: 26)
Bütün mükevvenatta böyle dilediği gibi tasarrufta bulunmak hakkı, O'nun Zât-ı Ehadiyet'ine mahsustur. Kudreti sonsuzdur. Bir kimseye vermek istiyorsa, vermesine hiç kimse mâni olamaz, vermek istemiyorsa hiç kimse verdiremez.
İstediği olur, istemediği olmaz. Her dilediğini dilediği gibi yapar. Dilerse mülk verir hükümdar yapar, dilerse indirir atar. Dilediğini izzet sahibi yapar, dilediğini zillet sahibi yapar.
Dilediğine şeref ve kudret verir, dilemediğine vermez. Allah-u Teâlâ'nın şeref vermediği kimseler hiçbir şekilde şeref sahibi olamazlar.
Dilediğinden alır, dilediğine verir. Kâdir-i mutlak yalnız O'dur. Kul bir mahlûktur, hükümsüzdür. Kürsü'de O oturuyor.
İktidar kuvvette değil, ruhsattadır. Hazret-i Allah kime ruhsat vermişse o iktidar olur, icraatıyla da imtihanını verir. Dilerse ruhsatı ondan alır, başkasına verir ki o da imtihan olsun. Yani bu O'nun dilemesi ile ruhsatı iledir, sanmayın ki kuvvet iledir. Kuvvet ne bir millette, ne bir devlettedir, kuvvet ruhsattadır. Kâh ona veriyor, kâh ona veriyor.
Buradan anlaşılıyor ki, bazen mümine verir, bazen kâfire verir. Bunun hikmetini ancak O bilir. Zira dünyayı bir imtihan yeri, ahireti ise hesap günü olarak yaratmıştır. Mahkeme-i kübrâ oradadır. İyiler için cennetler, kötüler için cehennem hazırlanmıştır.
Galip O'dur, O hükmünde hikmet sahibidir."
"Bir insan Hazret-i Allah'a güvenmekle, O'na itimat etmekle helâk olmaktan kurtulur. O'na bağlanan insan; kendisini O'nun halkettiğini, O'nun basit bir mahlûkçuğu olduğunu bilir. Hükmün esasının, Fâil-i mutlak olan Hazret-i Allah'ın fiili olduğunu görür. Cenâb-ı Allah ona o kuvveti verir. Kendi nefsini çıkarır ortaya koyar; evirir, çevirir bir bakar ki bir böcek.
"Bu böcek ne yapar?
Yapan Fâil-i mutlak Hazret-i Allah'tır, bu böceği de Hazret-i Allah yarattı" der.
Bizde bir iyilik varsa Hazret-i Allah'ın iyiliğidir, bir kötülük varsa nefsimizin kötülüğüdür. Bunun için o gibi kimseler, nefsini aradan çıkarır Hazret-i Allah'a dayanır.
Hiçbir mevzu olmasa, şu mevzu nasihat için yeterlidir."
•
"İnsan ölen anne-babasına her gün beş kez duâ etmelidir. Bu o kadar kolaydır ki; insan namazda Fâtiha okuyup kalkar. Bir defa niyet edecek ve şöyle duâ edecek:
"Allah'ım bu Fâtiha ile beraber üç İhlâs okuyorum. Bunları Peygamber Efendimiz'in, Peygamber Efendilerimiz'in, Çihâr Yâr-i Güzîn'in, Ashâb-ı kiram'ın, Evliyâullah Hazerâtı'nın ve ahirete göçenlerin hususen anne-babamın ruhlarına hediye ediyorum."
Böylece her namaz sonunda Fâtiha'dan sonra üç İhlâs-ı şerif okuduğun zaman onlara hediye etmiş olursun."
"Kapının kıymetini bilin. Ben hayatta olayım olmayayım. Nazargâh-ı ilâhî'dir burası. Bunun hikmeti, biz varlıktan soyunuruz, Var ile halleniriz, o Var hareket eder."
•
"Hamdolsun Allah-u Teâlâ bize ilim vermiş, onlara film vermiş. Filmden ibaret, başka bir şey değil. Bize Âyet-i kerime kâfi. Bu gösteriş! Kime ne verdiyse! Herkes kendisinde olanı hakikat zanneder. Hakk'ın huzuruna çıkınca; 'Eyvah!' Amma iş işten geçti, geçti!"
•
"Hazret-i Allah'ı bulmak çok kolaydır. Senin aslın bir zerre pislikten ibarettir. Pisliği de O yarattı. Pisliği at O çıkar. Üstündeki varlık O'na âittir. Bunu yaz bir yere. Hakikatin özü, 'El fakr-u fahrî'nin sırrı budur."
•
"Kimse kimseye yapamaz, kişinin kendine yaptığı gibi."
•
"Hep iyilik, güzellik, yumuşaklık, tatlı dil üzerinde duralım."
•
"Sıfât-ı hayvaniye'den çıkalım ve insan olarak ölelim. İnsan zanneder ki her gördüğü insandır. Hayır! Surette insandır.
Aslı nedir?
Nefsi hangi sıfatta ise o da o sıfattadır."
•
"Salât-ü selâm kurtuluş ipidir. Çok sıkıldığınız zaman Eûzü Besmele ile beraber beş yüz Allahümme Sâlli ve beş yüz Allahümme Bârik okursanız ve buna devam ederseniz, Cenâb-ı Hakk sizden bu sıkıntıyı kaldırır."