Kendini tanıma, kişinin kendisi hakkında bazı bilgilerin farkında olması demektir. Bu beceri bir bireyin doğru kişilik gelişimi için en önemli etkenlerden biridir. Elbette ki kendini tanıma çok küçük yaşlarda bilinçli ebeveynlerin katkısı ile başlar.
Ve tabi inanan ebeveynler olarak çocuklarımıza kendilerini tanıtmanın yanında yaratan Rabb’imizi de tanıtmaya küçük yaşlardan itibaren başlamamız lâzımdır.
Günümüzde çocuklarda kişilik gelişimi için yapılması gereken şeylerden en önemlisi bireysel ve bağımsız davranışları teşvik etmektir diye dile getirilir. Tabii ki çocuğunuzun güvenliğine ve bakımına dikkat edeceksiniz, onunla ilgili her şeyin doğru ve uygun bir şekilde yapılması için yardımcı olacaksınız. Ama aynı zamanda ona yaşına uygun küçük sorumluluklar da vermeli ve kendini idare etmeyi öğretmelisiniz. Okul çantasını hazırlamak, dişlerini fırçalamak, oyuncaklarını toplamak gibi şeyleri kendi başına yapması için çocuğunuzu teşvik etmeniz, onun temel yaşam becerilerini öğrenmesini sağlar. Ayrıca sorumluluk duygusunu geliştirir.
Fakat günümüzde sağlıklı kişilik gelişimi için bundan daha fazlası gereklidir. Çocuk ilk önce tam anlamı ile kendisini tanımalı. Kim olduğunu anne ve babasının kimler olduğunu sadece görsel olarak değil kişilik bilgileri ile de tanımalı, çocuk nereden geldiğini ve nereye gideceğini, kendisini yaratan bir Rabb’i olduğunu bilmelidir.
Ama maalesef günümüz ebeveynleri WhatsApp, Facebook, Instagram gibi sosyal medyada kendilerini tanıtmaktan çocuklarına kendilerini tanıtmaya vakit bulamıyor olsa gerek ki; çocukların birçoğuna; “Kaç yaşındasın?” diye sorduğumuzda, yaşını ya bilmiyor ya da kafadan atarak bir sayı söylüyor.
- “Annenin adı ne?”
- “Anne.”
- “Babanın adı ne?
- “Baba.” diyerek daha kendi annesinin ve babasının adını bilmeyen 5- 6 yaş çocuklarının sayısı çoğalmış durumdadır.
Oysaki kendini tanıma becerisinden yoksun bireylerin kişilik kavramı sağlıklı gelişemez.
Kişilik, doğuştan gelen bazı eğilimleri de kapsamakla beraber ağırlıklı olarak bebeklikten itibaren kişinin çevresindeki insanlarla kurduğu etkileşimler ve bu etkileşimler sonucu yaşadıkları ile şekillenir.
Bu nedenle ebeveynler olarak çocuğumuzun kişiliğinin sağlıklı gelişimi için; ruh, nefis ve bedenden oluştuğunun, dünya ve ahiret kavramlarının ayrımını küçük yaşlardan itibaren onların anlayacağı bir şekilde anlatmalı ve çocuklarımızı etkilediğimizin bilinci ile hareket etmeliyiz.
Meselâ, bir yemek masasından kalkarken: “Bize bu nimetleri veren Rabb’imize şükürler olsun midemizi doyurduk, şimdi de namazla ruhumuzu doyuralım.”
Bir iyilik sonrası: “İyilik yapmak ruhuma iyi geliyor, her iyiliğin karşılığı cennette hayal ettiğin bir ödüldür.”
Bir kavga sonrası: “Kötülükler nefsimizdendir. Meleklerimiz üzülür.* gibi cümle kalıpları ile Allah sevgisi, beden, nefis, ruh ve gelecekteki ebedî saadet gibi kavramları ifade etmeliyiz.
Çocuklarımıza Allah tarafından verilen yetenek ve özellikleri keşfederek, ilerleyen yaşlarda mutlaka toplumsal hayatta etkili olabilecekleri alanları belirlemeye çalışmalı; eğitmenleri, öğretmenleri ve ebeveynleri olarak dile getirmeliyiz. Zira; ilgi ve yetenek alanlarımızın farkında olmak bizlere doğru kararlar almada en büyük yardımcıdır.
Ayrıca çocuklarımıza, her kişiliğin eşsiz olduğunu, her bireyin parmak izi kadar kendine özgü ve benzersiz bir varlık olarak Hazret-i Allah tarafından “En güzel bir şekilde” yaratıldığını bolca ifade etmeliyiz ki;
Yaratanı tanıyan ve minnet duyan bir nesil gelsin.
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’nin bir nasihatlerinde anlattıkları şu hadise ne kadar arza şayandır:
“Kardeşlerimizin birinin henüz iki buçuk yaşlarındaki kızı küçük Hatice bakın vücut nimetini ihsan edeni nasıl arıyor? Bilmek ve bulmak isteyip soruyor:
– Anneciğim şu elimi kim verdi?
– Kızım, Hazret-i Allah verdi.
– Peki anneciğim ayağımı kim verdi?
– Kızım, Hazret-i Allah verdi.
‘Gözümü kim verdi, kulağımı kim verdi?’ diye sual devam ediyor. Annesi kızının bütün suallerine: ‘Hazret-i Allah verdi.’ deyince, küçük Hatice her gezdiği yerde: ‘Anne, Hazret-i Allah çocuklara el-ayak, göz-kulak vermiş!..’ deyip, bununla şükrünü yapmış oluyor ve Hazret-i Allah'ı zikretmiş oluyor. Oluyor da nice yaşlı, yaşlanmış, akıllıyım diye geçinen kimseler var, kendilerini görmüyor, göremiyorlar. Derinlemesine bir muhasebenin içerisine giremiyor, nefsini tanımıyor, sahibini de tanımıyorlar.”
Eğer bizler çocuklarımıza gerçek kişilik kavramını öğretemez isek, başkalarının onlar için hazırladıkları, nefislerini ilahlaştırdıkları, yaratılışa aykırı sapık ve yanlış dünyayı yaşamaya başlarlar ve kaybederler.
Onları kaybedersek biz de manen kaybederiz.
Unutmayalım!
“Kendini bilen Rabb’ini bilir.”
Tam anlamı ile kendini bilen çocuklar yetiştirebilmek duası ile …