Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm - Allah-u Teâlâ’nın Nur’u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (21) - Ömer Öngüt
Allah-u Teâlâ’nın Nur’u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (21)
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Aralık 2022

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

Allah-u Teâlâ'nın Nur'u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (21)

“Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e itaat etseydik derler.” (Ahzâb: 66)

 

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler. İnsanları Allah’ın yolundan alıkoyarlar, Allah’ın yolunu eğriltmeye çalışırlar. İşte onlar uzak bir dalâlet içindedirler.” (İbrahim: 3)

Doğru yoldan o kadar uzağa sapmışlardır ki, ona yanaşmak, kurtuluşa ermek imkânları kalmamıştır.

Şu yaşayışlarına bir bakın, şu israflarına bir bakın! Dağların tepesine köşkler saraylar kurdular, o dağın tepesine çıkmak için yollar yaptılar. Bu köşkler bir değil birçok. Belki senede bir defa o saraylara uğramazlar.

Bu saraylar dahi onlara dar geliyor, arzu ettikleri gibi zevk ve sefa sürmek, eğlenip evlenebilmek için, büyük masraflarla ecnebi devletlere gidiyorlar. Bir hükümetin bütçesi kadar para harcayıp masraf yapıyorlar. Kâfirler bile bu saltanatı süremiyorlar, bunlar kâfirleri geçeli çok oldu. Bunu İslâm dini ile nasıl bağdaştırabilirsiniz? Bunların doğru yolda olduklarını ne ile ispat edebilirsiniz?

Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:

“Yiyin, için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” buyuruyor. (A’râf: 31)

Hiç şüphe yok ki bu da dininizin icaplarındandır. Çünkü sizin dininiz size bunu emrediyor. Siz şeytanın izindesiniz, Rahman’ın yolunda değilsiniz. Saltanatınızın yıkılmaması için İslâm dinini yıkmayı revâ görüyorsunuz.

Herkes imtihandadır. Allah-u Teâlâ muhakkak ki yaptıklarınızı size bir bir soracak.

Âyet-i kerime’lerinde buyurur ki:

“Kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onun mükâfâtını görür.

Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezasını görür.” (Zilzâl: 7-8)

Zerreden de hesap soracak. Şu zerre hesaba bir bakın, bir de israfınıza bir bakın. Kimin uşağı olduğunuzu O size bildirecek. Kime hizmet ettiğinizi, şeytana ve şeytanlaşmış olan liderlerinize nasıl uyduğunuzu size bir bir gösterecek. Bütün bunlar kitaplarınızda mevcut olacak.

“İkra’ Kitabek = Oku kitabını!” emrini verdiği zaman, bunları kendi kitabınızda kendiniz göreceksiniz. Siz görmeden önce ben size haber veriyorum.

Allah-u Teâlâ Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e, iman edenlerle etmeyenlerin âkıbetlerini beklemelerini söylemesini Âyet-i kerime’sinde beyan buyurmaktadır:

“De ki: Herkes beklemektedir, siz de bekleyin.” (Tâhâ: 135)

Hakk’ın huzuruna varıncaya kadar herkes haklıdır. Sonra pirinç ile taş ayıklanacaktır. Herkes âkıbetini bekliyor, siz de bekleyin.

Ey Vehhâbî bozmaları! Sinsi sinsi Vehhâbîlik dinini yaymaya, gizli gizli dünyaya yayılmaya çalıştığınızı biliyorum ve görüyorum. Vehhâbî dinini ayakta tutmak için, Resulullah Aleyhisselâm’ı hükümsüz saymak için İslâm dinini yıkmaya çalışıyorsunuz.

Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:

“Bu, dimdik ayakta duran bir dindir.” buyuruyor. (Rûm: 30)

Herhalde sizin gibi fesatçı ve ifsatçılar çok geldi gitti ki, bölücü olarak yalnız siz değilsiniz. Din-i İslâm’ı olduğu gibi ayakta tutmak için, biz bütün bölücülerle savaşıyoruz.

Eğer mümin iseniz bana Âyet-i kerime ile cevap verin. Çünkü elhamdülillâh ben müslümanım, fesada ifsada kapılmış değilim. İlâhî hükümlere, Resulullah Aleyhisselâm’ın Sünnet-i seniyye’sine gönülden boyun bükenlerdenim.

Hem size harp ilân ediyorum, hem de sizinle savaşıyorum, hakikati açık açık söylüyorum.

Zira Allah-u Teâlâ’nın ve Resulullah Aleyhisselâm’ın huzuruna çıktığım zaman: “Bu sapıklarla ne gibi bir mücâdelen oldu?” diye sorulduğunda: “Ey Rabbül-âlemîn! Elimden ve dilimden geldiği kadar emir ve hükümlerini, hak ve hakikati tebliğ etmeye çalıştım!” diyebileyim.

Çünkü Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde:

“Ey müminler! Allah yolunda nasıl cihad etmek gerekiyorsa öylece hakkıyla cihad edin.” buyuruyor. (Hacc: 78)

Bu Âyet-i kerime’ye bakarak hakkıyla cihad yapmaya çalışıyorum. Sizin de bir hüneriniz varsa Âyet-i kerime ile karşıma çıkın, amma aslâ lâf kabul edilmez. Çünkü biz sizin sapık dininizden değiliz.

Cehennem halkı, cehennemin çılgın alevleri arasında yanıp dururken, dünyada iken ona itaat etmiş olmalarını candan arzu ederler:

“Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e itaat etseydik derler.” (Ahzâb: 66)

Bu bölücülerin ancak cehenneme düştükleri zaman aklı başlarına gelir. İmamlarına lânet eder, kitap ve tüzüklerine pişman olurlar. Fakat kurtuluş ne mümkün! Çünkü hidayet dünyada idi.

“Ne olurdu, ben de o Peygamber’in maiyetinde bir yol edineydim!” (Furkân: 27)

O yüce Peygamber’e tâbi olup hidayet yolunu takip etseydim, böyle müthiş bir felâketle karşılaşmamış olurdum.

Çok pişman olacaksınız amma iş işten geçecek, ilâhlarınız size hiçbir fayda vermeyecek. Ağzınıza bal sürenler sizden kaçıp uzaklaşacaklar. Cehennemde onlarla itişip kakışacaksınız, fakat hiçbir netice alamayacaksınız.

Câbir bin Abdullah -radiyallahu anh-ın şöyle dediği rivayet olunmuştur:

“Bir defasında Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- uyurken yanına bir takım melekler geldiler. Bazıları: “Bu zât uyuyor.” dedi. Bazıları da: “Gözü uyuyor amma kalbi uyanıktır.” dediler. Birbirlerine: “Bu dostunuzun âlî sıfatı vardır. Haydi siz de bunun âlî mevkiine bir temsil getiriniz.” dediler. Fakat bazıları: “İyi amma bu zât uyuyor.” dediler. Bazıları da: “Hayır, onun gözü uyuyor, kalbi uyanıktır.” dediler.

Bunun üzerine melekler: “Bu zât şuna benzer ki, bir kimse yeni bir ev yaptırır. O evde bir ziyafet tertip eder. Bu ziyafete insanları çağırmak için bir dâvetçi gönderir. Bu dâvetçinin dâvetine kim gelirse, o eve girer ve ziyafetten yer. Her kim de icabet etmezse, o eve giremez, ziyafet yemeklerini yiyemez.”

Bunun üzerine melekler yine birbirlerine: “Haydi bu temsilinizi bu zâta açıklayın da anlasın.” dediler. Fakat yine bunlardan bazıları: “İyi ama bu zât uyuyor.” dediler. Bazıları da: “Hayır, onun gözü uyuyor, kalbi uyanıktır.” dediler.

Melekler kendi aralarında bu temsili izah ederek şöyle dediler:

“O ev cennettir. Dâvetçi de Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-dir. Her kim Muhammed Aleyhisselâm’a itaat ederse, Allah’a itaat etmiştir. Her kim de Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-e isyan ederse Azîz ve Celîl olan Allah’a isyan etmiş olur. Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- insanların arasını ayırdetmiştir. İmanlı olanlar belli oldu. İmansız olanlar da iyice açığa çıktı.” (Buhârî, Tecrîd-i sarîh: 2172)


  Önceki Sonraki