Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Gündem - Tehdit ve Tehlikelerin; Boyutu, Zamanı ve Varacağı Yer - Ömer Öngüt
Tehdit ve Tehlikelerin; Boyutu, Zamanı ve Varacağı Yer
Gündem
Uğur Kara
1 Kasım 2022

 

Tehdit ve Tehlikelerin; Boyutu, Zamanı ve Varacağı Yer

Türk imparatorlukları tarihi; devlet yöneticilerinin gerçek Allah dostlarının işareti ile hareket ettikleri devirlerde birçok muvaffakiyetler elde ettiklerinin örnekleri ile doludur. Bunun en bariz bir örneği Fatih ve Akşemseddin Hazretleri’dir.

 

Gün geçmiyor ki dünyayı ve Türkiye’yi ziyadesiyle etkileme potansiyeli taşıyan yeni bir hadise, bir çatışma, bir olay yaşanmasın;

Ukrayna’nın taarruza geçmesi ve beklenmedik şekilde topraklarını kurtarmaya başlaması;

Rusya’nın “Özel Operasyon” adını verdiği Ukrayna Savaşı’nı resmen bir savaş olarak kabul edip seferberlik ilan etmesi; teknolojisi, silah ve füzeleri Ukrayna Savaşı’nı lehine çevirmekte yetersiz kalan Rusya’nın İran dron ve füzelerine muhtaç duruma düşmesi;

İran üretimi silahların dünya gündeminde dikkat çekmesi, bu silahların Rusya tarafından kullanılmasına Avrupa ve Amerika’nın tepki göstermesi;

Amerika’nın Güney Kıbrıs’a ambargoyu kaldırıp Rum yönetimini kardeş ülke statüsüne alması ve Rum askerlerini eğitmeye başlaması;

Ermenistan’ı PKK ve Yunanistan örneğinde olduğu gibi modern ve etkili silahlarla donatma ve yeniden palazlandırma faaliyetleri;

İran’ın içinde yaşadığı sıkıntılara rağmen Azerbaycan’ı resmen tehdit etmesi, sınırda askerî tatbikat düzenlemesi, Ermenistan’a silah vermesi;

Suriye’nin kuzeyinde SMO güçlerinin bir türlü bir birlik haline gelememesi ve İdlib’i kontrol eden HTŞ’nin SMO kontrolündeki bölgelere operasyon düzenlemesi;

TSK karşısında köşeye sıkışan PKK ve yandaşlarının Türk Ordusu’na kimyasal silah kullandı diye iftira atması, içimizdeki hâinlerin bu iftiralara sahip çıkması;

Yunanistan’ın çirkeflik düzeyinin sürekli artması ve silah gücü bakımından Türkiye’nin üzerine çıkabilmek için çılgınca silahlanmaya devam etmesi, Ege’de karasularını 12 mile çıkartmak için fırsat kollaması;

Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı’nın düzenlenen sabotajla kullanılamaz hale gelmesi;

Karadeniz’den Türkiye’ye gaz taşıyan boru hatlarına da sabotaj düzenlenmeye çalışıldığına dair iddia ve tahminler ...

Dikkat ederseniz son birkaç ayda yaşanan bu hadiselerin her biri kendi çapında büyük olaylar ve bunların hepsi de bir şekilde Türkiye’yi ilgilendiriyor ve etkiliyor.

Ve yine dikkat ederseniz bunlar olup bitmiş olaylar değil, hepsi de muhtemel bir savaşın, gerilimin, işgalin, göçün, üzüntünün birer başlangıcı. Her biri ayrı ayrı ele alınması gerekirken yoğun gündemin arasında kaynayıp gidiyor, yeterince değerlendirilemiyor.

Diğer yandan bu hadiselerin nerelere varacağı, dünyanın gidişatı hakkında her kafadan farklı bir fikir çıkıyor. Yakın zamana kadar “3. Dünya Savaşı, nükleer savaş çıkmaz” diye konuşulurken, artık bu ihtimal kuvvetli şekilde dile getiriliyor. Ancak hâlâ nükleer bir harp başlamayacağını iddia edenler oluyor.

Yine Yunanistan’ın düşmanlığı ve saldırı niyeti bu kadar aşikâr olduğu halde bazıları hâlâ Yunanistan’ın böyle bir çılgınlık yapmayacağını iddia edebiliyor.

Veya kimisi 3. Dünya Harbi’nin Amerika ile Çin arasında olacağını, kimisi Amerika ile Rusya arasında olacağını öne sürüyor. Bu konularla ilgili kitaplar yazılıyor.

Türk insanı merhametli, insanlık umdesi kuvvetli olduğu için insanlıktan nasibi olmayan, soykırım yapmaktan çekinmeyen milletlerle empati yapmakta zorlanıyor ve kötü niyetlerinin, hırs ve ihtiraslarının, nefis ve şeytanla yaptıkları işbirliğinin boyutunu kavrayamıyor.

Oysa Resulullah Aleyhisselâm’ın haber verdiği kıyamete yakın ahir son zamandayız, dünya kurulalı beri görülmemiş bir devirdeyiz. Hadis-i şerif’lere bakan herkes bunu, büyük harplere dair haberleri görebiliyor; dünyanın gidişatı da bu haberlerin vaktinin geldiğine işaret ediyor. Ve tabii olarak insanlar bu hadiselerin ne kadar zaman içerisinde, kimler arasında, hangi boyutta yaşanacağına dair daha müşahhas, daha net bilgiler elde etmeye çalışıyor. Uzmanlar eldeki verilere bakarak bir tahminde bulunmaya çalışırken, birçok insan hatta yönetici konumundaki kişiler astrologlardan, müneccimlerden, cincilerden, kâhinlerden bir haber almaya çalışıyor. İstihbarat teşkilatları “Parapsikoloji” adı altında birimler kuruyor.

Oysa Türk imparatorlukları tarihi; devlet yöneticilerinin gerçek Allah dostlarının işareti ile hareket ettikleri devirlerde birçok muvaffakiyetler elde ettiklerinin örnekleri ile doludur. Bunun en bariz bir örneği Fatih ve Akşemseddin Hazretleri’dir.

Bu âhir zamanda bu gibi zatlar artık yok mesabesinde, yok. Hakikisi geldi, söyleyeceğini söyledi, bugünlere adeta projektör tuttu ve ahirete irtihal etti. Binaenaleyh büyük bir mutasavvıf ve Allah dostu olan bu Zât-ı âli’nin, Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri’nin gerek eserlerinde gerek hususi sohbetlerinde önümüzdeki yıllarda yaşanacak hadiselere dair çok bariz ifşaatları bulunmaktadır. Biz bu ifşaatların gün gün gerçekleştiğini görüyoruz ve bilgimizi ilgimizi bu haberleri temel alarak geliştirmeye çalışıyoruz.

Konumuzla ilgili olan çok temel bazılarını özet olarak beyan edecek olursak;

- Türk-Yunan savaşı yaşanacak, Türkiye muzaffer olacak, Selanik’e kadar Türkiye’nin eline geçecek. Bu sebeple Türkiye’ye silah ambargosu uygulanacak.

- Üçüncü Dünya Savaşı, nükleer harp yaşanacak. Allah-u alem ana aktörleri Rusya ve Amerika olan bir harp olacak.

- Amerika; Irak, İran, Arabistan ve Mısır’ı vuracak. (Irak işgali yaşandı, yeni bir işgal de yaşanması muhtemel) Amerika İran’da büyük zulüm yapacak.

- Çin kendisini sona saklıyor, büyük harplere karışmayacak.

- En son müslümanlarla küffar arasında yaşanan büyük harpten sonra Çinliler meydan bize kaldı diye bütün dünyayı işgal edecek. Çinlilerin işgali hepsinden büyük afat olacak. Hadis-i şerif’lerde haber verilen “Yecüc ve Mecüc” taifesi Çinlilerdir.

- Devir harp ve harabiyat devri. Büyük harpler, doğal afetler yaşanacak, Allah-u Teâlâ dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak;

- Bütün bunlar 30-40 sene içinde (Muhterem Ömer Öngüt bu ifşaatlarını 20-25 yıl önce yapmıştır.) olmuş bitmiş olacak. Yani 10-18 sene içinde çok büyük harpler ve hadiseler beklenmektedir. Hazret-i Mehdi’nin zuhuru, Deccal’in çıkışı, İsa Aleyhisselâm’ın nüzulü, Çinlilerin istilası bu zaman zarfında ortaya çıkacak. Cenâb-ı Hakk nihayetinde muzafferiyeti müslümanlara verecek ve fakat çok az insan kalacak:

“Hülâsa olarak deriz ki; Allah-u Teâlâ İsrâ sûre-i şerif’inin 58. Âyet-i kerime’sinde kıyametten evvel dünyayı harap edeceğini beyan buyuruyor. Vakit de çok yakın. Nihayet otuz seneye kadar bu işler olup bitti mi, daha sonra Hazret-i Mehdi’nin gönderilişi, Deccal’in zuhuru, İsa Aleyhisselâm’ın inişi, Ye’cüc Me’cüc’ün çıkışı, Çinliler’in dünyayı istilâya kalkması, bu da sürer Allahu âlem yedi-sekiz sene, iş bitti... Bu insanlar gitti. Tek tük insan kalacak, İslâm’dan iki-üç kumandan daha gelecek, daha sonra insanlar yine bozulacaklar, ondan sonra veleddâllin âmin, sonrası da kıyamet...” (Ömer Öngüt -k.s.-, “Kıyamet ve Alâmetleri”, s. 24, ilk baskı: 2003)

Bu Zât-ı âli bu ifşaatlarını her şeyin güllük gülistanlık zannedildiği bir zamanda beyan etmiş, talebelerine tedbir almalarını, Avrupa’da çalışan talebelerine de “Vatanınızda olun, vatanınızda ölün” diyerek kesin dönüş yapmalarını tavsiye etmişti. 11 Eylül hadisesinden bir ay önce Eylül ayında büyük bir hadise göründüğünü, tedbir alınmasını söylemişti.

Her kafadan bir sesin çıkmaya başladığı şu zamanda bunlar bilinirse ona göre tedbir alınır ve ona göre hazırlık yapılır. Bunun için öteden beri silah sanayiimizde daha hızlı yol almamız, adeta seferberlik ilan etmemiz gerektiğini söylüyoruz. Yine dergilerimizde her fırsatta Yunanistan’ın düşmanlığına dair dosyalar hazırlanıp yayınlanıyor.

Oysa hatırlarsanız bir zamanlar Amerikan işgalleri başladığında, televizyonlar Amerika’nın istikrar, demokrasi getirip gideceğini, işgal devrinin sona erdiğini söyleyen analizcilerle doluydu.

İşin özünde Allah-u Teâlâ’nın takdiri yürüyor. İnsanoğlunun insanlıktan çıktığı bu devir, Allah-u Teâlâ’nın gadabını celbediyor. Dünyayı önümüzde kısa zaman içinde büyük hadiseler, büyük afatlar bekliyor. Bu afatların en sıkıntı vereni görüldüğü üzere harpler oluyor. Ve daha bunlar bir başlangıç.

Binaenaleyh gelişmeleri bu haberlere göre okuyup değerlendirirsek daha isabetli analizler yapmış oluruz.

Meselâ “Kuzey Akım Doğalgaz Boru Hattı’na sabotaj yapıldı, kullanılamaz hâle geldi” deyip geçiyoruz. Halbuki bu sabotaj Amerika’nın enerji nakil hatları ve gaz ve petrol zengini ülkeler üzerinde hakimiyet kurma hususunda askerî kararlılığını gösteren, sonuçları itibari ile de bu “Petrol-gaz siyaseti”ni şiddetlendirmesine sebep olabilecek bir gelişme. Çünkü bu olay amiyane tabir ile eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürecek sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Zira bir doğalgaz mevzuu bir taraftan Rusya’ya darbe vururken bir taraftan Avrupa’yı adeta esarete sürüklemiş, ekonomisine büyük darbe vurmuş, Euro’nun değeri tarihinde ilk defa doların altına düşmüştür. Dolayısı ile Amerika gaz ve petrol ülkelerini işgal etmekle “Çin’e saldırmadan Çin’i esaret altına alabilirim” diye düşünecektir. Çin’in enerji alabileceği Rusya, İran, Arabistan gibi ülkeleri hedef almakla amacına büyük oranda ulaşmış olacak. Çin ile İran arasında geçtiğimiz yıl imzalanan 25 yıllık anlaşma ile Çin’e İran kaynakları üzerinde önemli haklar verildi, Çin’in İran’da 5 bin güvenlik gücü konuşlandırması karara bağlandı. Bazı ABD raporlarında Çin-İran yakınlaşmasından “ABD ulusal güvenliğine yönelik en büyük tehdit” olarak bahsediliyor. ABD Çin’den İran’dan petrol alımını durdurmasını talep etti ancak Çin bunu kabul etmedi. İran dron ve füzelerinin Rusya’da kullanılmasının arka planındaki Çin etkisi de işin cabası. Binaenaleyh bu olayı Irak, İran, Arabistan ve diğer petrol ve gaz zengini körfez ülkeleri ile Mısır ve Kıbrıs gibi Doğu Akdeniz coğrafyaları için muhtemel büyük bir tehdidin işaret fişeği olarak görmek gerekir. Unutmamak gerekir ki bu yamyamlar petrol için geçtiğimiz yüzyılda çok kan dökmüşlerdi. Ve Doğu Akdeniz’e hakim konumda bulunan, enerji transfer merkezi haline gelen Türkiye’nin de sadece bu açıdan bile hedef ülke olduğunu değerlendirmek gerekir. Kıbrıs’a dikkat etmek gerekir.

ABD Rusya gibi Çin’i de bir savaşa sürüklemeye çalışıyor. Ancak yukarıda bahsettiğimiz haberlerden Çin’in yaşanan gerilimleri Amerika ile çatışacak boyuta vardırmayacağı anlaşılıyor. Çin’in içine kapanmaya dönük hareketlerini bu bağlamda değerlendirebiliriz.

Rusya geçmişte büyük yenilgiler yaşadı ancak insan gücü ile, düşmanlarına denk teknolojisi ile büyük geri dönüşler yapmaya da muvaffak oldu. Ukrayna’da da tarihte olduğu gibi yeni bir geri dönüş yaşamaya çalışıyor. Ancak bu sefer teknolojisi düşmanlarının teknolojisine denk değil. İran silahlarına muhtaç duruma düştü. Diğer yandan insan gücü de eskisi gibi değil, çok büyük bir yolsuzluk ve yozlaşma görülüyor. Kağıt üstündeki Rus ordusu ile sahadaki Rus ordusu arasında dağlar kadar fark var. Suriye’deki acımasız yöntemleri ile meşhur, “General Armagedon” lakaplı Sergei Surovikin isimli generali bütün Ukrayna cephesinden sorumlu olarak atadılar, adamın ilk işi Ukrayna’daki sivil altyapıyı bombalamak oldu. Bu şekilde gel-gitler yaşansa da, belki başka coğrafyalarda ve ülkelerde yeni cepheler açılsa da bu gidişat sonunda bir dünya savaşı çıkartacak. Ve Rusya dağılacak.

Yunanistan ile bir savaşımız var, ancak Avrupa ve Amerika’nın Türkiye’deki seçimlere kadar Yunan’ı durdurma ihtimali kuvvetli. Zira hem kendilerine göre bir iktidar değişimi ümidleri var, hem de önümüzdeki kış şartlarında Avrupa’nın önemli bir doğalgaz tedarikçisi olan Türkiye’nin harbe girmesi Avrupa’nın işine gelmez.

Amerika askerî gücünü kullanarak üstünlüğünü kabul ettirme niyetini fiiliyata geçirmeye başladı. Yakın zamanda ABD Senatosu ABD ordusuna 1000 obüs, onbinlerce füze, roket, yüzbinlerce top mermisinden oluşan devasa boyutta bir silah alım yetkisi verdi.

Amerika’nın Avrupa’yı enterne etmesi, Rusya’nın içine düştüğü durum, Çin’in pısması güçlü Amerika algısı oluşturuyor, güçlü Amerika algısı olunca da altın fiyatları dolar karşısında değer kaybediyor. Ancak halihazırda küresel ekonomik düzen bir krizden geçiyor ve bu krizin 2008’deki gibi, ondan daha büyük bir çöküş yaşama ihtimali var. Kısa vadede Amerikan algısı biraz devam edecek görünüyor, ancak beklenen ekonomik çöküş için 2023 yılının kritik olduğunu söyleyebiliriz.

Binanelayh, herkes bir şeylere hazırlanıyor, Türkiye de hazırlanıyor. Hazırlanmamız lâzım.

Allah-u Teâlâ’nın takdiri yürüyor, bize düşen tedbir almak.


  Önceki Sonraki