• İrtidat ederek müslümanlıktan çıkmış olan kimsenin cenaze namazı kılınamayacağı gibi, müslüman mezarlığına da gömülmez.
Anasını veya babasını kasten öldüren kimselerin de cenaze namazı kılınmaz.
• Herhangi bir sebeple namazı kılınmadan defnedilen cenazenin namazı, henüz cesedi bozulmadığı kanaati devam ettiği sürece, ölünün hakkını ödemiş olmak için kabri üzerine kılınır.
• Şiddetli yağmur gibi bir zaruret olmadıkça câmilerin içlerinde cenaze namazı kılmak tenzihen mekruhtur.
Cenaze câminin ön tarafına konularak imam ile cemaatin bir kısmı orada, bir kısmı da câmi içinde durur ve saflar bitişik olursa, bu takdirde mekruh olmaz.
Cenaze namazının kabristanlıkta kılınması uygun görülmemiştir.
• Cenaze namazında cemaatin üç saf olması müstehaptır. Diğer namazlarda efdal olan ilk saf olduğu halde, cenaze namazında safların efdali en geride bulunandır.
• Namaz kılmanın mekruh sayıldığı vakitlerde, cenaze namazı kılmak da harama yakın mekruhtur. Bunlar; güneşin doğması, batması, öğleyin tam tepe noktasına gelmesidir. Fakat bu vakitlerde kılınmış olan cenaze namazının yeniden kılınması gerekmez. Fakat bu vakitlerde cenazenin defnedilmesi mekruh değildir.
• Eğer cenaze namazı bir vakit namazından sonra kılınacaksa; cenazeyi acele kıldırmak lâzım diye, namaz sonundaki tesbihleri terketmek doğru olmaz.
• Bir kimse: “Falan beni yıkasın, namazımı kıldırsın veya kabre koysun.” diye vasiyet ederse onu yerine getirmek gerekmez. Ancak velisi olanlar buna rızâ gösterirlerse vasiyet yerine getirilir.
• Cenazeyi yıkamak, namazını kılmak farz-ı kifâye olduğu gibi; onu mezara kadar taşımak da farz-ı kifâyedir.
Hadis-i şerif’lerde şöyle buyuruluyor:
“Cenazeyi teşyi eden kimse tabutun her bir koluna girip bir kaç adım götürmelidir.” (Ebu Dâvud)
Cenazeyi kabre kadar taşımak, bir mümine yapılacak en son hizmetlerdendir.
“Her kim inanarak ve ecrini yalnız Allah’tan umarak Liveçhillah bir müslüman cenazesi ardından gider ve üzerine namaz kılıp gömülünceye kadar bulunursa her biri Uhud dağı gibi iki kırat ecir alarak döner.
Kim, yalnız cenaze namazı kılıp defnolunmadan dönerse bir kıratla döner.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 44)
Görülüyor ki bu taşıma aynı zamanda bir ibadettir. Mezarlıkla namaz kılınan yerin yakınlığı durumlarında, cenazeyi vasıta ile taşımak bu ibadeti terk etmek olur.
• Sünnet-i seniye üzere cenazeyi taşıma şekli şöyledir:
Dört kişi tarafından kaldırılır. Tabutun dört tarafından onar adım taşımak müstehaptır.
Ön sol tarafta bulunan kişi on adım taşıdıktan sonra, orayı başkasına bırakır arka sola geçer, Biraz sonra ön sağa ve nihayet arka sağa yer değiştirir. Başlangıç baş cihetinden, bitiş ise ayaklar cihetinden olmuş olur.
Daha çok taşımanın sevabı da çoktur. Taşıyanların dışındakiler arkadan yürür.
• Bir zaruret olmadıkça tabutu biri önden diğeri arkadan olmak üzere iki kişinin taşıması mekruhtur.
• Cenazeyi takip edenlerin, tabutun arkasında yürümeleri daha faziletli olmakla birlikte, önden yürümekte de bir kerâhet yoktur.
• Cenazeyi binitli olarak takip etmekte bir mahzur yoktur. Yaya olarak takip etmek binitli olarak takip etmekten daha faziletlidir.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ebu Dahdah -radiyallahu anh-in cenazesini yaya olarak takip etmiş, at sırtında geri dönmüştür. (Müslim: 965)