Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ ÖMER’ÜL-FARUK -Radiyallahu Anh- (9) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ ÖMER’ÜL-FARUK -Radiyallahu Anh- (9)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Kasım 2022

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN
HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ ÖMER'ÜL-FARUK -Radiyallahu Anh- (9)

 

Ahiret Mükâfâtı Daha Büyüktür:

Büyük bir zulme uğrayarak Allah yolunda hicret eden bu güzide şahsiyetler Âyet-i kerime’lerde övgü ile anılmışlardır:

“Kendilerine zulüm yapıldıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri andolsun ki dünyada güzel bir yere yerleştiririz.” (Nahl: 41)

Allah-u Teâlâ onları Medine-i Münevvere’ye yerleştirdi ve orasını onlar için hicret yurdu kıldı.

Müslümanlar bu “Güzel yer”de İslâm’ın intişarı için elverişli zemin ve zaman bulmuş oldular. Düşmana karşı hazırlanma fırsatı elde ettiler. Güzel rızka, helâl lokmaya erişme imkânı buldular. Allah-u Teâlâ onlara evlerinden, mallarından daha hayırlısını verdi. Hiç şüphesiz ki bir şeyi Allah rızâsı için terkeden bir kimseye Allah-u Teâlâ onun yerine ondan daha hayırlısını verir. Nitekim bu şekilde gerçekleşmiştir. Onlara yeryüzünde imkân verdi, kısa zamanda bütün Arabistan yarımadasına hükümran oldular.

Diğer taraftan Allah-u Teâlâ onlar için ahiret yurdundaki mükâfatın dünyada onlara verdiklerinden daha büyük olduğunu beyan buyurmaktadır:

“Ahiret mükâfâtı ise daha büyüktür, keşke bilseler.” (Nahl: 41)

Onlarla birlikte hicret etmeyip geri kalanlar o hicret şerefine nâil olan Muhâcirler’e Allah-u Teâlâ’nın neler hazırladığını bilmiş olsalardı, Allah yolunda her fedakârlığa katlanırlar, düşmanlarının eziyetlerine daha çok sabır ve sebat ederlerdi.

Müşrikler bilmiş olsalardı, yaptıkları zulümlerden pişmanlık duyarlar, muhalefette bulunmazlar, düşmanlıklardan vazgeçerlerdi.

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Muhâcirler’den bir kimseye maaşını verdiği vakit:

“Allah bunda sana bereket ihsan etsin. Bu Allah’ın sana dünya hayatında vaad ettiğidir. Ahirette senin için hazırlamış olduğu ise daha üstün ve değerlidir.” buyurur ve bu Âyet-i kerime’yi okurdu.

 

Yaptıkları Bir Duâları:

Medine’nin havası Mekke’ninkinden çok farklı olduğu için, bilhassa Muhâcirler’e dokunuyordu. Hatta içlerinde Ebu Bekir -radiyallahu anh- ve Bilâl-i Habeşi -radiyallahu anh- gibi sahabenin de bulunduğu birçok müslüman Hummâ’ya tutuldular, zayıfladıkça zayıfladılar ve namazda ayakta duramayacak hale geldiler. O kadar bunaldılar ki, Mekke’ye olan özleyişlerini dile getiren şiirler söylüyorlar, Mekke’den çıkmalarına sebep olanlara lânet ediyorlardı.

Müşrikler ve münâfıklar: “Yesrib’in humması onları perişan etti!” demeye başladılar.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz onların bu halini görünce:

“Allah’ım! Bize Medine’yi, Mekke’yi sevdiğimiz gibi hattâ daha fazlası ile sevdir.

Rızık ve azıklarımıza bereket ihsan et. Medine’yi bize sıhhatli kıl, sıtmasını Cuhfe’ye defet!” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 896)

Diye duâ etti, Allah-u Teâlâ Resul-i Ekrem’inin duâsını kabul buyurdu ve Medine’yi Muhâcirler’e sevdirdi. Hatta Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-: “Yâ Rabb’i! Bana senin yolunda şehâdet nasip et, ruhumu Resul’ünün beldesinde al!” diye duâ ederdi.

Resulullah Aleyhisselâm’ın duâsı bereketine; Medine’nin suyu, havası, verimi değişmiş ve Muhâcirler için sevimli bir şehir haline gelmişti.

Bu duâdan sonra gördükleri bir rüyâsını şöyle anlatmışlardır:

“Rüyâmda gördüm ki, siyah ve başının saçı dağınık bir kadın Medine’den çıkarak Cuhfe’ye varıp orada kaldı.

Ben bunu Medine vebâsının Cuhfe’ye naklonulmasına yordum.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 2108)

Müslüman olup Medine’de göçmen olarak kalacağına dair Resulullah Aleyhisselâm’a biat eden bir bedevî ertesi günü Hummâ’ya (sıtmaya) yakalanınca, tekrar eski yerine dönmek için biattan muaf tutulmasını istemiş, ancak her defasında reddeden Resulullah Aleyhisselâm şöyle buyurmuştur:

“Medine demircilerin körüğü gibidir, demirin pasını giderir. İyisini, madenini parlatır.” (Buhârî)


  Önceki Sonraki