"Elif"in takip kılındığı mevziye gelince;
O, Kelâm-ı ilâhi'nin cârî olup yürütüldüğü yoldur. O, başlangıçta da zikrettiğimiz üzere, O'nun ilâhi isimlerinden bir isim olan "Elif"tir.
O, isimlerin en ilki ve en şereflisidir.
O, yaratılmışların ve yaratılışı sağlananların tabiatlerine bir delildir.
"Elif"in "Elif"i, marifet-i ilâhi demektir. "Lâm"ı ise marifet-i ilâhi'yi bilmektir.
Mîsâk günü hakkında, başlangıçta târif ettiğimiz şeyin dışında, illâ onun ilmiyle bir arada bulunmadıkça marifet-i ilâhi diye bir şey olamaz.
Şüphesiz ki Allah "Elif"i o gün kendi ilminden ayrı bir şekilde çıkartmıştır, o ise:
"Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?" buyruğudur. (A'râf: 172)
O'nun yolu ilimle birlikte olduğundan: "Kuşkusuz 'Elif', O'nu ilâhi ilimle birlikte ibrâz ettiği için 'Lâm' ile birliktedir." denilmiştir.
Sonra ise: "Rabb'iniz değil miyim?" buyurmuştur.
"Lâm"; ilâhi marifet ilminin "Lâm"ı ile "Lestü", "Leysetü" = "Değil miyim?" kavlinin içindedir. Bu "Lâm", "Lâm" ile birlikte olan "Elif" değildir. "Şahıs" ve "ev" sözündeki gibi, ilâhi marifet de ilâhi ilimle beraberdir.
"Elif" ismi senin için, hakkında tesmiye olunduğu şey için bir delildir, "Lâm" ise onun bilgisidir. O onun tasdik ettiricisi, ama aynı zamanda da bildirmeyicisidir. Sadece "Şahıs" ve "ev" denilir, ancak hakkında herhangi bir tanıtma ya da bilgi mevcut değildir.
O, peşpeşe dizilmiş ilâhi incilerin ismidir.
İşte o gün Allah, "Elif"i herhangi bir ilim olmaksızın, yalnız kendi "Vahdet", yani birliğinden çıkarmıştır. Çünkü O, kendisinin başkaları tarafından tanınıp bilinmesini sever.
Gaybı da herhangi bir alâmetini, ya da "Elif" hakkında olanın dışında basîret sahiplerine herhangi bir işaretini göstermeden ona okutmuştur.