Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm - Allah-u Teâlâ’nın Nur’u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (19) - Ömer Öngüt
Allah-u Teâlâ’nın Nur’u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (19)
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Ekim 2022

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

Allah-u Teâlâ'nın Nur'u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (19)

"Allah ve Peygamber'i bir işe hüküm verdiği zaman, mümin bir erkekle mümin bir kadın için artık o işte kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. Allah'a ve Peygamber'ine baş kaldırıp isyân eden kimse hiç şüphesiz ki apaçık bir şekilde sapıklığa düşmüş olur." (Ahzâb: 36)

 

Allah-u Teâlâ'ya ulaşmak; Resulullah Aleyhisselâm'ı gönülden sevip, ona olan sevgisini bütün sevdiklerine tercih etmekle, Sünnet-i seniyye'sine bağlanmakla ancak mümkün olur.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:

"Resul'üm! Onlara söyle; Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana tâbi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.

Allah son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir." (Âl-i imrân: 31)

Bu Âyet-i kerime'de görülüyor ki Allah-u Teâlâ kendi sevgisini Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin sevgisine bağlıyor, ona bu sevgiyi göstermeyenin kendisine sevgisini kabul etmiyor. İşte Âyet-i kerime! Bu emr-i şerif'e riayet etmeyen, bu Âyet-i kerime'yi inkâr ettiğinden ötürü küfre düşer ve o kimse kâfirdir.

Allah-u Teâlâ onları muhabbetten mahrum ettiği ve kalpleri kapalı olduğu için her şeyi ters görüyorlar.

Ey Vehhâbîler! Siz neredesiniz? Amma elinizdeki bol imkânlarla dünyanın her tarafına fesadınızı ifsâdınızı yaymaya çalışıyorsunuz. Fakat sizin önünüze set çekiyorum. Allah-u âlem bilin ki ömrünüz kısadır.

Allah-u Teâlâ mütebâki Âyet-i kerime'sinde buyuruyor ki:

"Resul'üm! De ki: 'Allah'a ve Peygamber'e itaat edin.' Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez." (Âl-i imrân: 32)

Allah-u Teâlâ bunu yapmayanın kâfir olduğunu beyan buyuruyor ve duyuruyor. Allah-u Teâlâ'ya itaat edip Resulullah Aleyhisselâm'a itaat etmezseniz, Allah-u Teâlâ'nın emrine itaat etmediğiniz için, O'na itaat etmiş olmazsınız. Resulullah Aleyhisselâm'a iman ve itaat etmedikçe bu Âyet-i kerime'ye inanmış olmuyorsunuz. İnanmadığınız için küfre sapmış oluyorsunuz ve resmen kâfir oluyorsunuz.

İhtilâfların çözümünü Allah-u Teâlâ'ya ve Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine arzetmek ilâhî bir emirdir.

Âyet-i kerime'lerde şöyle buyurulmaktadır:

"Herhangi bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, onu hemen Allah'a ve Peygamber'e arzedin. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız!" (Nisâ: 59)

Siz bu itaatkârlardan mısınız, isyankârlardan mısınız? Kendinize bir bakın! Çünkü itaat imanın gereğidir. Anlaşmazlık halinde Kitab'a ve Sünnet'e başvurmak da itaatin gereğidir. Görüyorsunuz ki Allah-u Teâlâ bu Âyet-i kerime'si ile Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine mutlaka uymamızı emrediyor. Siz: "Allah'a inandık, Peygamber'e itiraz ettik." dediğiniz zaman bütün bu hükümleri inkâr etmiş oluyorsunuz ve küfre düşüyorsunuz.

"Allah ve Peygamber'i bir işe hüküm verdiği zaman, mümin bir erkekle mümin bir kadın için artık o işte kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. Allah'a ve Peygamber'ine baş kaldırıp isyân eden kimse hiç şüphesiz ki apaçık bir şekilde sapıklığa düşmüş olur." (Ahzâb: 36)

İlâhî hükümleri arkaya atıp zanları ile hareket edenlerin iddiâları boştur, işleri hükümsüzdür, yolları bozuktur.

"Hidayet kendisine apaçık belli olduktan sonra, Peygamber'e muhalefet edip inananların yolundan başkasına uyan kimseyi döndüğü o yolda bırakırız. Ahirette de kendisini cehenneme sokarız. Ne kötü bir dönüş yeridir orası!" (Nisâ: 115)

Bu Âyet-i kerime'ye bir bakın, bir de düştüğünüz batağa bir bakın, kararınızı verin! Siz Allah-u Teâlâ'nın ve Resulullah Aleyhisselâm'ın yolundan saptınız; İbn-i Teymiyye'nin, İbn-i Abdülvehhâb'ın peşine düştünüz. Allah-u Teâlâ bu ilâhî beyanı ile sizi o nefsini ilâh edinenlerle beraber bırakacağını ilân ediyor.

Allah-u Teâlâ Resulullah Aleyhisselâm'ın emrine başvurmayı müminlere farz kıldığı gibi, onun verdiği hükümlerden dolayı müminlerin içlerinde herhangi bir sıkıntının yer etmesini de haram kılmıştır.

Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:

"Aralarında hüküm verilmek üzere Allah'a ve Peygamber'ine çağırıldıkları zaman, müminlerin sözü sadece: 'İşittik, itaat ettik!' demekten ibarettir. İşte saâdete erenler onlardır." (Nûr: 51)

O itaatkâr müminler dünya saâdetine ahiret selâmetine ererler, umduklarına nâil olurlar, korkunç âkıbetlerden emin bulunurlar.

Bunu ancak gerçek müminler yapabilir, amma bölücüler aslâ! Çünkü onlar iman etmezler.

"Kim Allah'a ve Peygamber'ine itaat ederse, Allah'tan korkar ve ondan sakınırsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (Nûr: 52)

Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akla hayale gelmeyen nimetlere erenler ancak bunlardır.

Allah-u Teâlâ sapıklarla müminleri böylece ayırmış oluyor. Bu öyle bir kurtuluş ki ebedî bir kurtuluş! Dünyada bir saâdet, ahirette bir selâmettir. Cennet-i âlâ'da Allah-u Teâlâ'nın ona ihsan ettiği nimetler içinde yüzerler.

Bir Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Elif. Lam. Râ. Bu Kur'an öyle bir kitaptır ki; Rabb'lerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yegâne galip ve övülmeye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik." (İbrahim: 1)

Dikkat edilirse Allah-u Teâlâ Hazret-i Kur'an'ı Resulullah Aleyhisselâm'a indirdiğini beyan buyuruyor, sizin sapık liderlerinize değil.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:

"Eğer ona itaat ederseniz, hidayete erer doğru yolu bulursunuz. Peygamber'e düşen sadece apaçık bir tebliğdir." (Nûr: 54)

Hiç şüphe yok ki itaat ederseniz hidayete ermiş olursunuz. İtaat etmediğiniz takdirde, aslâ size hidayet ulaşmaz. Allah-u Teâlâ size hidayet vermezse, kim hidayet verecek? İlâhlarınızın yoluna uymakla şeytana tâbi olmuyor musunuz? Şeytan da kibirlendi bu hâle düştü, ilâhlarınız da kibirlendi bu hâle düştü. Ben de size bu durumu açık açık söylüyorum, ilâhî hükümleri size tebliğ ediyorum. Bana teşekkür mü edeceksiniz, yoksa küfürde mi kalacaksınız?


  Önceki Sonraki