Rüyâ: “Zat-ı devletleri ve birçok ihvan bir yere süt almaya gidiyorlarmış. Çok süt olan bir yere gelmişler. Efendimiz bir kaşıkla sütün tadına bakmış, beğenmemiş. Ellerine birer kap vererek karşıdan üç ev tarif etmiş, “Oradan alın” buyurmuş. Fakat o evler nöbetçilerle çevriliymiş. Birazcık süt alıp dönmüşler.”
Cevapları şöyle oldu:
“Süt gerçekten nimetlerin büyüklerindendir. Süt içenler ilim-irfan hikmet sahibi olurlar.
Demek ki her süt de içilmiyormuş. Sütün içine su girerse, süt gibi görünür, fakat süt tadını vermez, süt yerini tutmaz.
İnsan alacağını itimat edilen yerden alacak. O itimat edilen yerler de, görüldüğü gibi hep kordon altındadır. Hep ibtilâ içindedir. Onlardır esas olan.
Biz alacağımızı hakikisinden alırsak bize şifa olur, aksi halde maraz olur.”
“Bazı sözler vardı ki, kaydedilseydi şimdi mükemmel istifade ederdik.
Yani sanmayın ki, söyleyen kendinden söyler. Söylettirildiği kadar hakikat söylenir. Çeşme kapandığı zaman, söyleyen o suyun damlasına bile muhtaç olur.
Buradan anlaşılıyor ki; “Biliyorum!” diye bir şey bilinmesin. İnsanda hiçbir şey yoktur, biliyorum mevzusu hiç olamaz.
İnsanın en büyük bir bilgiye sahip olması lâzım geliyorsa; hiçbir şey bilmediğinin bilgisi ona kâfidir. Fakat bunun için çok tahsil lâzım. Hiçbir şey bilmediğini bilmesi, hakikati öğrenmesi demektir, yoksa bir tevâzu eseri değildir.”
“Dünya bir ahiret tarlası olduğu için çok kıymetlidir. Görüşmeler Allah yolunda ve Allah için olursa hayat-ı ebediyenin tarlasını ekmiş oluruz. Ektiğimiz zaman bitmesinden ümit ederiz, fakat ekmeyip hayatımızı hiçe müncer edersek ne ümit ederiz?”
•
“Mânevi yol edep yoludur, edeple kâimdir. Biz insanlar hep imtihandayız, korku ile reca arasında bulunmamız gerekiyor. Nefsin sünepeliğine sapıp da hiçbir zaman lâubalî olmamalıyız. Zira lâubalîlik eşitlik husule getirir. Nefis bunu ister. Fakat bu onun düşerek helâk olmasına vesile olur.
Her hâl ve harekette kendimizi kontrol içinde bulunduralım. Adımlarımızı bir ölçü dahilinde atalım ki nefsimiz serkeşliğe düşmesin.”
•
“Allah için, Allah rızâsı için gayret edene, Hazret-i Allah lütuf kapılarını aralar. İnsan o kapıdan içeri girer de, “Kendim giriyorum!” zanneder. Halbuki onlar Hazret-i Allah’ın lütuf kapılarıdır.”
•
“Allah’ımız afatlardan muhafaza buyursun, büyük bir alev etrafımızı sarmış, inşallah Rabb’imiz ümmet-i Muhammed’i muhafaza buyurur.”
•
“Kişinin elinde ne var? Hidayet ancak Hakk’tandır. Fakat bizim daima çalışmamız lâzım. Olur ki bu çalışma esnasında bir kula hidayet bahşeder. Bize de o yeter.
Göçtükten sonra çalışmadığımıza çok nedamet edeceğiz.”
•
“Seyr-u süluk esnasında iken birçok haller ahvaller zuhur eder. Sonra hakikat ummanına varınca bütün bildiklerini kaybeder. Bütün varlıklarını, bildiklerini düşürmeye mahkûm olduğu bir yerdir. O hakikat deryası, daha önce yürüdüğü derelere deryalara benzemez.”
•
“Elhamdülillah, Hazret-i Allah bizim yolumuzu daldan değil de doğrudan doğruya kökten getirmiştir. Cibril-i Emin vasıtası ile Hazret-i Allah’tan Habib-i Ekrem’ine, Habib-i Ekrem’den Sıddîk-ı Ekber’e, böylece Pir’den Pir’e gelmiştir.
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri lütuf merkezinde bulundurduğu kimselerin yolunu benimsetmiştir.
Evet herkes öyle söyler, herkes “Yolum yol” der amma, Allah’ımız kime dilediyse, kime murad etmişse ona bahşetmiştir. Benim yolum budur demekle değildir.”•
•
“Bu da Sen’den, bu da Sen’den, bu da Sen’in. Dilinizi buna alıştırın. Çünkü sen de O’ndansın. Sana verdiği şey de O’ndan.”
•
“Hazret-i Allah ezelde ne takdir etmişse anbean o husule gelir. Ne hikmet tahtında olduğunu yine ancak O bilir. Nasıl murad ettiyse hep öyle olur. Yeter ki biz insanlar bir tüyden farksız olduğumuzu bilelim. O’na teslim olmakla ancak hayat buluruz.”
•
“Allah’ım! Bana iyilik yapanlara Sen iyilik yap, beni sevenleri Sen sev, benimle beraber olmak isteyenleri Sen beraber yap!”