Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ ÖMER’ÜL-FARUK -Radiyallahu Anh- (3) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ ÖMER’ÜL-FARUK -Radiyallahu Anh- (3)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Mayıs 2022

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN
HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ ÖMER'ÜL-FARUK -Radiyallahu Anh- (3)

 

Adaleti:

İslâmiyet öncesi zâlim bir idare altında inleyen insanlar, İslâm adâleti sayesinde emniyet içinde yaşadılar.

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Efendimiz’in hükümetini de herkese kabul ettiren ve beğendiren ve onun sert emirlerini sükûnetle icra etmelerini temin eden başlıca vasfı insaf ve adaletidir. İstisnasız herkese aynı muameleyi yapardı.

Gözünden hiçbir şey kaçmazdı. Irak’ta isyan edenler, Şam’da mükâfât kazananlar onun tarafından bilinirdi.

Başarı sebeplerinden birisi de onun âmir ve memur seçme hususunda büyük bir isabet göstermesidir. Muhtelif mevkilere en münasip, en ehliyetli zevâtı tayin etmiş, her insana lâyık olduğu vazifeyi vermişti. Akrabalarından hiç kimseyi bir memuriyete tayin etmemiştir.

Onun nazarında bir vali, halkın bir ferdi gibiydi. Adaleti tatbik ederken halktan bir kişi ile bir valiyi ayırt etmezdi. En küçük bir fert, bir âmirden şikâyetçi olursa, adâlet önünde eşit şartlarda hesap verirlerdi.

Hacc mevsiminde valileri Kâbe-i muazzama’da toplar, halkın huzurunda hepsini, vazifeleri sırasında yaptıkları icraatlardan dolayı hesaba çekerdi. Valiler böyle bir durumda suçları sebebiyle halkın karşısına çıkmaya cesaret edemeyecekleri için, halka haksızlık yapmaktan çekinirlerdi.

Nitekim Sa’d bin Ebi Vakkas -radiyallahu anh- gibi en değerli valileri Hacc mevsiminde Kâbe’de toplamış ve şikâyetçilerle yüzleştirmiştir.

Hilâfeti devrinde devamlı olarak onun tam güvenini kazanabilen vali ve diğer mülki erkan pek az idi.

İdarecilere karşı ne kadar sert ise, halka karşı da o derece şefkatli ve merhametli davranırdı. Onların menfaatlerine titizlikle riâyet eder, büyük bir mesuliyet duygusu taşırdı.

Bazı kimseler toplanarak Abdurrahman bir Avf -radiyallahu anh-e:

“Ömer’e söyle, bize biraz yumuşak davransın.” dediler.

O da bunu Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-e naklettiğinde:

“Demek öyle söylüyorlar?

Vallâhi ben onlara yumuşak davranırken de, sert davranırken de Allah-u Teâlâ’nın rızâsını gözetiyorum.

Onlar benden ne kadar çekiniyorlarsa, ben de onların haklarını gözetmekte onlardan daha çok çekiniyorum.” buyurdu.

Valileri zaman zaman teftiş ettirdiği de olurdu. Şikâyet olan yerlere müfettiş gönderir, inceleme yaptırırdı.

Devlet hazinesine pek çok dikkat eder, bir kimsenin hazineden en ufak bir şey gasbetmesine imkân bırakmazdı. Mülkî amirlerden kaynağı belli olmayan servetlerinin hesabını sorardı.

Bir defasında Amr bin Âs -radiyallahu anh-ı hesap vermeye dâvet etmişti. Amr bin Âs -radiyallahu anh- şu cevabı verdi.

“Allah’ın işine bakınız! Müslümanlıktan önce benim babam ipekli ve sırmalı elbiseler giyer, senin baban Hattâb sırtında odun taşırdı. Bugün ise Hattâb’ın oğlu benim âmirimdir.”

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-ın en büyük hususiyetlerinden birisi de istişareye çok önem vermesiydi. Bir mesele ortaya çıktığı zaman o hususta karar vermeden önce müslümanların görüşüne müracaat eder, mevzuyu onlarla enine boyuna tartışırdı.

“İstişare yapılmadan uygulanan meseleler başarısızlıkla neticelenir.” buyururdu.

Halkın her kesiminden insan, fikirlerini rahatlıkla söylemeye fırsat bulabilirdi.

Bir keresinde, evlenmelerde mehir bedellerinin aşırı derecede yükseldiğini görünce, bunu sınırlamak istediğini söyledi. Fakat mescidin arka saflarından bir kadın itiraz ederek;

“Onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız bile, o verdiğinizden hiçbir şey geri almayın!” (Nisâ: 20)

Meâlindeki Âyet-i kerime’yi hatırlatınca bu fikrinden vazgeçti ve:

“Bu kadın haklı, Ömer ise yanıldı.” buyurdu...


  Önceki Sonraki