Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyuruyor. (Enbiyâ: 107)
Onlar bu Âyet-i kerime’ye inanmıyorlar. Allah-u Teâlâ’nın emrini hükümsüz sayıyorlar. Resulullah Aleyhisselâm’ı değersiz biliyorlar. Kendi zanlarını hüküm yerine koymak istiyorlar. Bu Âyet-i kerime’yi inkâr ettiklerinde dolayı küfre gitmişlerdir. Güya “İman ettik!” diyorlar amma müşrik olarak yaşadıklarını bilmiyorlar.
•
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber (Muhammed)e çok salât ve senâ ederler.
Ey iman edenler! Siz de ona salât-ü selâm getirin ve tam bir teslimiyetle gönülden teslim olun.” (Ahzâb: 56)
Bu Âyet-i kerime’de apaçık bir emir var. Allah-u Teâlâ’nın bizzat kendisi ve melekleri Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine salât-ü selâm getiriyor. Bu ise Resulullah Aleyhisselâm’a en büyük iltifât-ı ilâhî’dir, açık bir fermân-ı ilâhî’dir. İnanan mümindir, inanmayan kâfirdir.
Binaenaleyh Resulullah Aleyhisselâm’ı hafif ve basit tutanlar var ya! “Adam sende, Abdullah’ın menisinden ibaret!” diyenler var ya! Bunlar kâfirdir hâ!
Zira bu Âyet-i kerime’yi inkâr etmişlerdir, ona salât-ü selâm getirmeyi şirk kabul etmişlerdir. Ben de derim ki: “Bunlar müşriktir!” Üstelik Allah-u Teâlâ: “Tam bir teslimiyetle teslim olun!” buyuruyor. Onlar teslim olmadıkları gibi, ona karşı yapılan tâzimi şirk kabul ediyorlar.
•
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde buyurur ki:
“Ey Peygamber! Biz seni bir şâhit, bir müjdeci, bir uyarıcı, Allah’ın izniyle Allah’a çağıran ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzâb: 45-46)
Dikkat ederseniz Allah-u Teâlâ: “Biz gönderdik!” buyuruyor, sizin ilâhlarınızı kim gönderdi?
O “Nur saçan kandil”dir. Bunun mânâsı; onun aslı nurdur. Allah-u Teâlâ kendi nurundan onun nurunu yarattı, o nurdan mükevvenâtı donattı. Dolayısıyle o Sebeb-i mevcûdat’tır, âlemlerin rahmetidir. Amma siz “Abdullah oğlu Muhammed”de kaldınız, “Nur saçan kandil”in nurundan mahrum oldunuz.
Eğer sizin imanınız olsaydı bu Âyet-i kerime’lere inanırdınız ve bu Âyet-i kerime’ler kurtulmanız için kâfi gelirdi. Sadece bu Âyet-i kerime’lere inansaydınız kurtulurdunuz. Siz nuru göremediniz, ilâhî emirlere kulak asmadınız ve küfre kaydınız.
•
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Gerçekten Allah’tan size bir NUR ve apaçık bir Kitap gelmiştir.” (Mâide: 15)
Dikkat ederseniz Allah-u Teâlâ onu nur olarak vasıflandırıyor.
O “Asluhu nur cismuhu âdem”dir. Âyet-i kerime’lere bakın, bu hakikati görün. Amma bu Âyet-i kerime’lere inanmayanlara ben de derim ki:
“Asluhu kâfir cismuhu necis”tir.
Ona uyanlar nura nâil olmuşlardır. Ona tâzim etmeyenler, itibar etmeyenler, onu sevmeyenler ise bu nurdan mahrum kalmışlardır. Zulmeti tercih ettikleri için her zâlimden daha zâlim olmuşlardır, kendi nefislerini ateşe atmışlardır.
•
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde buyurur ki:
“Yâsin.
Hikmet dolu Kur’an hakkı için ey Resul’üm!
Muhakkak ki sen gönderilmiş peygamberlerdensin ve doğru bir yol üzerindesin.
Üstün ve çok merhametli Allah’ın indirdiği Kur’an yolu üzerindesin.” (Yâsin: 1-5)
Allah-u Teâlâ ona: “Ey insan!” diye hitap ediyor. Hülâsa-i insan odur. Çünkü onun aslı nurdur, görünüşü beşerdir.
Ayrıca Allah-u Teâlâ Kur’an-ı kerim üzerine yemin ederek onun doğru yolda olduğunu, hak bir peygamber olduğunu bildiriyor ve iman edenlere duyuruyor. Bu Âyet-i kerime’lere iman etmeyenlere, Resulullah Aleyhisselâm’ı hükümsüz sayanlara niçin kâfir demeyeyim?
Ey Vehhâbîler! Sizin ilâh edindiğiniz putlar hakkında böyle bir Âyet-i kerime var mı? Onların doğru yolda olduğunu ne ile ispat edebilirsiniz? İspat edemeyeceğinizi de biliyorum. Bana Âyet-i kerime ile cevap veremediğiniz takdirde artık kâfir olduğunuzu kabul ediyor musunuz? Ya Âyet-i kerime ile cevap vereceksiniz, ya da küfrünüzü ilân edeceksiniz! Benim sizi ilân ettiğim gibi.
Onun dosdoğru bir yol üzerinde bulunduğunu bizzat Allah-u Teâlâ beyan buyuruyor. Sizin ilâh edindiğiniz kimseler hakkında böyle bir Âyet-i kerime var mıdır? Yok! Şu halde siz doğru yoldan ayrıldınız, ilâhlarınıza uydunuz, ilâhî hükümleri arkaya attınız, hâlâ da müslüman olduğunuzu zannediyorsunuz! Amma doğru yoldan çıkalı çok oldu. Zira siz Resulullah Aleyhisselâm’ı hükümsüz saydınız, Sünnet-i seniye’ye uymayı şirk saydınız, amma müşrik olarak yaşadığınızı da bilmiyorsunuz. İşte size haber veriyorum. Âyet-i kerime’lere bakın. Ya cevap vereceksiniz, ya da müşrik olduğunuzu kabul edeceksiniz. Başka çıkar ve kurtuluş yolunuz yok. Görüyorsunuz ki size karşı harp ilân etmişimdir. Ya müslüman olacaksınız, yahut küfrünüzü kabul edeceksiniz.
Bu size en büyük iyiliğimdir. Zira ölmeden evvel sizi imana dâvet ediyorum, Allah-u Teâlâ’nın emir ve nehiylerini size hatırlatıyorum.
Siz ilâhî hükümleri saymadıkça, esas olarak tutmadıkça aslâ müslüman sayılmazsınız, müslüman olarak yaşayamazsınız.
•
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Andolsun, içinizden size öyle aziz bir Peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir.
Üstünüze çok düşkündür. Müminlere çok şefkatli çok merhametlidir.” (Tevbe: 128)
Allah-u Teâlâ kendi yarattığı kuluna “Azîz” ünvanı verdi. Buna hiçbir mahlûkun aklı ve ilmi yetmez. Bir fincanla denizi ölçmeye kalkışmak gibidir.
Yine kendisine mahsus olan “Raûf” ve “Rahîm” isimlerini de ona atfetti. Onun yüce ve âlî olduğunu belirtmek için kendi isminden pay ayırdı. Yani kendi ism-i şerif’leri ile müzeyyen etti, münevver eyledi, onun azîz olduğunu ve kendi ism-i şerif’leriyle müşerref ettiğini bütün beşeriyete ilân eyledi.
Hiçbir beşere böyle ilâhî bir hitap yoktur. Bu apaçık fermân-ı ilâhîyi inkâr edip Resulullah Aleyhisselâm’ı hükümsüz yerine koyanlar var ya, bu Âyet-i kerime’yi inkâr ettiklerinden ve ona ihsan edilen fazilet ve meziyetleri reddettiklerinden ötürü küfre kaymışlardır, kâfirdirler.
Her ne kadar:
“Biz de iman ettik, ibadet ediyoruz.” diyorlarsa da imanları surette kalmıştır, iman-ı hakiki değildir, aslında iman etmiş olmazlar. Zira bir tek Âyet-i kerime’yi inkâr edene ben kâfirdir derim.
Hâlâ iman edip bu dalâlet batağından çıkıp İslâm dinine girmeyecek misiniz? Oysa siz iman etmiş görünüyorsunuz, amma müşrik olduğunuzu, müşrik olarak yaşadığınızı bilmiyorsunuz.
•
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Ey insanlar!
Rabb’inizden size hak bir Peygamber gelmiştir. O hâlde kendi hayrınıza olarak hemen ona iman edin. Eğer kâfir olursanız, göklerde ve yerde ne varsa şüphesiz ki hepsi Allah’ındır. Allah bilendir, hikmet sahibidir.” (Nisâ: 170)
Ey Vehhâbîler! Eğer Allah-u Teâlâ’ya iman ettiğinizi iddiâ ediyorsanız, bu Âyet-i kerime’ye dikkat etseniz sizin için kâfidir. Allah-u Teâlâ sizin kâfir olduğunuzu bildiriyor, beni diyor demeyin, bana iftira etmeyin! Küfre kaydığınızı katiyetle bilin ve kabul edin. Zira bu bir emr-i ilâhî’dir.
Ya bu Âyet-i kerime’lere bir bir cevap vereceksiniz, yahut küfrünüzü kabul etmek zorundasınız...