Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ - Sûret-i Haktan Görünenler! - Ömer Öngüt
Sûret-i Haktan Görünenler!
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ
Dizi Yazı - Tasavvuf
1 Mart 2022

 

TASAVVUF'UN ASLI
HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ

 

Sûret-i Haktan Görünenler!

Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, ilâhî bütün hükümleri hiçe sayıp nefsini ilâh edinenlerle, Allah-u Teâlâ’ya ve hükmüne karşı gelenlerle ve deccalden daha beter olan sapıtıcı imamlarla karşı karşıyasın.

Oysa Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Vedâ haccı sırasında hamd ve senâda bulunmuş, akabinde Mesih ve Deccal’den uzun uzun söz etmiş, şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla korkuttu. Nuh Aleyhisselâm ümmetini onunla korkuttu, ondan sonra gelen peygamberler de korkuttular.

O sizin aranızdan çıkacak. Onun hali sizden gizli kalmayacak. Rabb’inizin tek gözlü olmadığı size gizli değildir. O ise sağ gözü kör birisidir. Onun gözü dışa fırlamış üzüm danesi gibidir.” (Buhârî - Müslim)

Ben de sizi korkutuyorum.

Ve fakat Deccal’in fitnesi bu kadar büyük olduğu halde, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu sapıtıcı imamları ondan daha beter ve ondan daha tehlikeli saymıştır.

Nitekim bir Hadis-i şerif’lerinde de şöyle buyuruyorlar:

“Sizin için Deccal’den daha çok Deccal olmayanlardan korkarım.

– Onlar kimlerdir?

Saptırıcı imamlardır.” (Ahmed bin Hanbel)

Niçin Deccal’den daha korkunç ve daha tehlikelidir bu sapıtıcı imamlar?

Deccal’in işaretleri bellidir, doğrudan doğruya Allahlık dâvâsı ile çıkacak. Kâmil iman sahipleri hiçbir zaman ona aldanmaz, tuzağına düşmez.

Dikkat ederseniz ancak kâmil iman sahiplerinin aldanmayacağına işaret ediyoruz. Görülüyor ki, iman sahibi olduğunu söyleyen milyonlarca müslüman bu sapıtıcı imamlara uydular, göre göre nasıl kuyuya düşerek imandan çıktılar!

Herkes hayır kazanmaya çalışıyor, bir şeyler yapmaya gayret ediyor, fakat öz niyetini ancak Allah-u Teâlâ bilir. Kalbinde başka muhabbet tutan bir kimsenin, ağzı ile başka söz söylemesinin hiç kıymeti yok. Demek ki iman lâf işi değil.

Ve fakat bu sapıtıcı imamlar olsun, âhir zaman ulemâsı olsun, hepsi de sûret-i haktan göründüler, İslâm’ın önderi, kurtarıcısı gibi göründüler. Saf ve temiz müslümanlar büyük kitleler halinde onlara iltihak etti ve intisap etti. Şu kadar var ki, aslında sûret-i haktan görünen bu deccaller, bu kitleleri görünce asıl hüviyetlerini ortaya koydular. Etraflarında kendilerine göre bir kalabalık görünce, hepsi de ayrı ayrı dinlerini ilân ettiler. Kendi kurdukları dini ayakta tutabilmek için Allah-u Teâlâ’nın hükümlerini arkaya attılar, hükümsüz hâle getirmeye çalıştılar. Kendi dinlerinin icaplarını ortaya koydular ve kitleler halindeki müslümanları hem kurdukları dine çekerek imandan ettiler, diğer taraftan dünyalıklarını soydular ve yoldular.

İşte Deccal bunu yapamaz. Deccal’den beter oluşları, sûret-i haktan görünüşlerinden oldu. Böylece birçok müslümanları hem imanlarından soydular, aldılar, hem dünyalarını hem âhiretlerini yok ettiler.

Böylece bu sapıtıcı imamlar Deccal’den daha beter oldular. Nefsini ilâh edinen bu imansız imamlar bu halkı kandırmaya çalıştılar. Acaba Allah-u Teâlâ’yı da kandırmaya çalışacaklar mı?

Oysa Allah-u Teâlâ Hadis-i kudsî’de şöyle buyuruyor:

“Âhir zamanda öyle kimseler türeyecektir ki, bunlar dinlerini dünyalığa âlet edeceklerdir. İnsanlara karşı koyun postuna bürünmüş gibi yumuşak ve güzel huylu görünürler. Dilleri şekerden bile tatlıdır, amma kalpleri kurt gönlü gibidir.

Aziz ve Celil olan Allah-u Teâlâ (bu gibi kimseler için) şöyle buyurur:

‘Bunlar acaba benim sonsuz affediciliğime mi güveniyorlar, yoksa bana karşı meydan mı okuyorlar? Ululuğum hakkı için, onlara öyle ağır bir musibet vereceğim ki, aralarında bulunan yumuşak başlılar şaşakalacaklardır.’” (Tirmizî)

Buna da âmil olan, İslâm maskesi altında Din-i mübin’e yaptıkları büyük tahribattır.

Nitekim onların sapıtması ile yoldan sapanların âhirette cehenneme düştükleri zaman bu sapıtıcılara şöyle söyleyecekleri Âyet-i kerime’de haber verilmektedir:

“Siz bize sağdan gelir, sûret-i haktan görünürdünüz.” (Saffat: 28)

Firavun, âhirette avanesinin önünde cehenneme gittiği gibi, bu sapıtıcı imamlar da küfre kaydırdığı kimselerin hepsinin cehennemde öncüleridir.

Allah-u Teâlâ’nın dinini bıraktılar, şeytanın adımlarına uydular. Onun içindir ki bu hale düşmüşlerdir. Bu hale düştükleri gibi, müslümanları da bu hale düşürmüşlerdir.

Din kuran bu sapıtıcıların hepsi bu gaye için çalıştılar. Gizli veya âşikâr olarak Allahlık dâvâsında bulundular.

Allah-u Teâlâ bunların içyüzlerini Âyet-i kerime’lerinde belirtiyordu. Meselâ:

“Fırka fırka olup dinlerini parça parça edenlerle senin hiçbir ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra O, yaptıklarını kendilerine haber verecektir.” (En’am: 159)

Buyuruyordu, emir veriyordu. Fakat onlarla ilgi kuranlar bu emr-i ilâhî’yi dinlemez oldu.

Refahçılar refah dinini, narcılar küfrü hoş görme dinini, süleymancılar fâiz başta olmak üzere bütün dinî hükümleri yok etme dinini kurdular, kaplancılar da dini dünyaya âlet ederek şöhret elde etmek ve para toplamakla kendi kendilerine küfür diyarında İslâm hilâfeti kurma sevdasına düştüler ve şimdi de şeytanın maskarası oldular.

Âhir zaman ulemasına gelince; bunlar da sûret-i haktan göründüler. Her biri din-i İslâm’ı ifsat etmek için, tahrip ve tahrif etmek için gerek televizyonlarda gerekse gazeteler vasıtasıyla bütün güçleri ile çalıştılar.

Bu sapıtıcı imamların kimisi imamlığını ilân etti, Allahlık dâvâsında bulunanlar da oldu.

Bunların içlerinden Yaşar Nuri Öztürk, Edip Yüksel, İskender Evrenesoğlu, Nazmi Sakallıoğlu, Refet Kayserilioğlu hakkında da “Âhir Zaman Âlimleri” adı ile bir kitap yazıldı. Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle hepsine bir bir cevap verildi.

Bu türemelerin gaye ve maksatları din-i İslâm’ı ifsad etmek ve aslından çıkarıp hurafeye çevirmektir.

Müslümanmış gibi görünüyorlar, gayeleri ise ayrıdır. Islah yapıyor ve nasihat ediyormuş gibi görünüyorlar ve fakat niyetleri ifsat olduğu için, her an her fırsatta tahribattır.

Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Kendilerine: ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.’ denildiği zaman ‘Biz ancak ıslah edicileriz.’ derler. İyi bilin ki asıl bozguncular kendileridir, lâkin anlamazlar.” (Bakara: 11-12)

Bunlar başkalarına hizmet etmektedir.

Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Kendisine Rabb’inin âyetleri hatırlatılarak öğüt verildikten sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kim olabilir? Muhakkak ki biz zâlimlerden öç alacağız!” (Secde: 22)

Bunların içinde kimisi “İmam benim” dedi, kimisi sahte İsa, kimisi sahte Mehdi kesildi, kimisi “Ben Dabbet’ül arz’ım” dedi, Yaşar Nuri gibi kimileri çok şiddetli ifsatçı.

Bu gibilerin fesatlarını, sahte, yalancı olduklarını ve küfre kaydıklarını ortaya koymak için her mevzuda Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle izah ve ispat ettik.

Ve hiçbir fert Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’le cevap veremedikleri için, onlara isnat edilen küfrü ister istemez kabullendiler. Böylece bu sapıtıcı imamlar Deccal’den daha beter oldular. Nefsini ilâh edinen bu imansız imamlar bu halkı kandırmaya çalışıyorlar. Acaba Cenâb-ı Hakk’ı da kandırmaya çalışacaklar mı?

Hülâsa; sapıtıcı imamlar olsun, âhir zaman ulemâsı olsun, bütün bunlar din-i İslâm’a cephe aldılar. Onu yıkmak için, kurdukları dinlerini ayakta tutmak için Allah-u Teâlâ’nın hükümlerini arkaya attılar, hükümsüz hâle getirmeye çalıştılar.

Bu suretle İslâm dinini ortadan kaldırmaya çalışan bu dokuz muhalif fırka ortalığı kararttıkça kararttılar, müslümanları kararsız hale getirdiler...


  Önceki Sonraki