Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm - Allah-u Teâlâ’nın Nur’u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (12) - Ömer Öngüt
Allah-u Teâlâ’nın Nur’u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (12)
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Mart 2022

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

Allah-u Teâlâ’nın Nur’u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (12)

“Ve sana kimsenin güç yetiremeyeceği bir şekilde şanlı bir zaferle yardım eder.” (Fetih: 3)

 

Dünya ve Ahirette Mutlak Olarak İnsanların En Mükemmeli ve Efendisi:

Allah-u Teâlâ bir diğer Âyet-i kerime’sinde münâfıkların ne kadar kibirli olduklarını, kendilerini Resulullah Aleyhisselâm’ın haklarında yapacağı mağfiret isteğinden ihtiyaçsız görmekte olduğunu bildirmektedir:

“Onlara:

‘Geliniz, Resulullah sizin için mağfiret dilesin!’ denildiği zaman, başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.” (Münâfikûn: 5)

Biz şimdi aynı beyanı hatırlatıyoruz. Allah-u Teâlâ’nın kelâmını önlerine sürüyoruz. Gerçekten Allah-u Teâlâ’ya ve Resulullah Aleyhisselâm’a mı yönelecekler, yoksa ilâhlarında mı kalacaklar?

Resulullah Aleyhisselâm’ın, başkasında bulunmayan, eşi benzeri olmayan yüce değerleri vardır:

Ruhlar âleminde “Elest bezmi”nde ilk defa ahid ve misakı alınan ve:

“Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” (A’râf: 172)

Hitâb-ı izzet’ine ilk cevap veren odur. Peygamberliği her ne kadar diğer peygamberlerden sonra ise de hakikatte onlardan öncedir. Âlem-i şehâdet’te son peygamber, âlem-i misal’de ilk peygamberdir.

Hadis-i şerif’lerinde bu hakikati beyan buyurmuşlardır:

“Âdem ruh ile ceset arasında iken ben peygamberdim.” (Ahmed bin Hanbel)

Allah-u Teâlâ’nın kendi nurundan ilk olarak yarattığı varlık odur. Resulullah Aleyhisselâm’ın o zamanın peygamberi olduğu, peygamber olarak halkedildiği beyan ediliyor.

İlk defa onun için kabir yarılacak ve o binitli olarak mahşere gelecektir. Mahşer divanının en büyüğü odur.

Âdem Aleyhisselâm’ın ve ondan sonra gelenlerin altında toplandıkları sancak onun sancağıdır.

Durak yerinde ziyaretçileri en çok olan havuz onun havuzudur.

En yüce ve en büyük şefaat Allah katında onun şefaatıdır.

Ümmeti arasında hüküm veren ilk peygamber odur.

Bütün müminler cennete onun şefaati sayesinde gireceklerdir.

Cennete ilk giren odur.

Onun ümmeti diğer ümmetlerden önce cennete gireceklerdir.

Cennetteki makamların en yücesi olan “Vesile”nin sahibi odur.

Âyet-i kerime’lerinde Allah-u Teâlâ bizzat şöyle buyuruyor:

“Allah’ın senin üzerindeki lütuf ve nimeti çok büyüktür.” (Nisâ: 113)

Allah-u Teâlâ’nın lütuf, ihsan ve ikramı sonsuzdur. Bütün beşeriyet de mahlûkât da Resulullah Aleyhisselâm’ın yüzüsuyu hürmetine bundan istifade eder.

Tasavvur buyurun ki Allah-u Teâlâ’ya en yakın o olduğuna göre, en yakını ile yakın olmak ne büyük lütuftur.

“Senin için tükenmeyen bir mükâfât var.” (Kalem: 3)

Allah-u Teâlâ onu öyle sonsuz bir ihsan ve ikrama mazhar etmiş ki, bu “Tükenmeyen mükâfât”a mahlûkun aklı ermez.

Öyle bir mükâfât ki aslâ sonu gelmeyen bir mükâfât, hiç kimsenin minnetini çekmeden sırf Allah-u Teâlâ’nın lütfu ve yardımı olan bir mükâfât.

“Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar ve seni dosdoğru bir yola eriştirir.” (Fetih: 2)

Âyet-i kerime’si ile onun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affettiğini, kendisini tertemiz kılacağını ferman buyurmuştur.

Amma ondan başka hiç kimse için böyle bir ferman yoktur. Ne öncekilerden ne de sonrakilerden hiçbir beşer bu dereceye nâil olamamıştır. Bu ilâhî ferman yalnız ona mahsustur.

Sebeb-i mevcûdat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Allah katındaki şeref ve itibarının yüceliğini şu Hadis-i şerif’te de görmek mümkündür:

“Dikkat ediniz!

Ben Allah’ın Habib’iyim, bunu övünmek için söylemiyorum.

Kıyamet gününde Livây-ı hamd benim elimde olacaktır, bunu övünmek için söylemiyorum.

O gün ilk şefaat eden ve şefaati ilk kabul edilen ben olacağım, bunu övünmek için söylemiyorum.

Cennet kapılarının halkalarını ilk defa çalan ben olacağım. Allah-u Teâlâ bana cenneti açacak ve beraberimde müminlerin fakirleri olduğu halde beni cennete sokacaktır. Övünmek için söylemiyorum.

Geçmişlerin ve geleceklerin en değerlisiyim. Bunları övünmek için söylemiyorum.” (Tirmizî)

Resulullah Aleyhisselâm her hususta hiç kimsenin ulaşmadığı itaat, iyilik ve doğruluk üzeredir. Dünya ve ahirette mutlak olarak insanların en mükemmeli ve efendisidir.

Geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı gibi, nimetini de tamamlıyor. O nimeti ancak Allah-u Teâlâ bilir. Bu şerefe de kimseyi nâil etmemiştir, yalnız Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine mahsus olan bir lütuftur.

“Ve sana kimsenin güç yetiremeyeceği bir şekilde şanlı bir zaferle yardım eder.” (Fetih: 3)

Âyet-i kerime’lerde Allah-u Teâlâ’nın ona yardımı anlatılmaktadır.

Allah-u Teâlâ’nın ona verdiği imtiyazlar her türlü tasavvurun üstündedir. Onun şânını âlemlere duyurdu, fakat münâfıklar kâfir oldukları için duymadı.

Câbir -radiyallahu anh-den rivâyet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Benden önce hiçbir peygambere verilmemiş olan beş şey bana verildi:

Bir aylık mesafeye kadar (düşmanlarımın kalbine) korku salmakla yardım olundum.

Bütün yeryüzü benim için mescid ve temiz kılındı. Ümmetimden her kim, nerede namaza erişirse orada namazını kılsın.

Benden öncekilere helâl kılınmamışken, ganimetler bana helâl kılındı.

Bana şefaat verildi.

Her peygamber yalnız kendi kavmine gönderilirken, ben bütün insanlığa peygamber olarak gönderildim.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 223)

Ona bahşettiği bu nimetler sayesinde bütün ümmet-i Muhammed de istifade ediyor.


  Önceki Sonraki