"İnsan, Hazret-i Allah'ta samimi olmalı. Öyle samimi olmalı ki, Hazret-i Allah'ı ve Resulullah Aleyhisselâm'ı kendisinden fazla sevmeli. Kendisinden fazla sevdiği zaman o sevgi ona her şeyi yaptırır.
Her şeyi yaptırır deyince, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"Vallâhi Allah, sevdiği kulunu cehenneme atmaz." (Münâvi)
Ne kadar mühim, gizli bir şeye yemin ediyor.
Şu halde neye sevinmek lâzım? Hakk'ta samimi olmak lâzım. Hakk sevdi mi, "Bu kul benimdir!" der, onu hıfz-u himayesine alır.
Bu hıfz-u himaye nasıl olur?
Tavuk, civcivini kaptırmamak için köpeğe karşı geliyor. Bu hareket Allah-u Teâlâ'nın ona bahşettiği merhametinden ileri geliyor. Ona merhamet vermiş, o da yavrusu için canını feda ediyor.
Cenâb-ı Hakk bir kulu severse, onu nasıl korur? Artık düşünün!
Bir kul, Hazret-i Allah'a kendisini sevdirirse, Hazret-i Allah onu himaye eder ve kurtarır. İşte kurtulanlar böyle kurtuldu. Yani sevgi ile kurtuldu. Fakat o sevginin dışında çok çalışırlar amma âkıbetlerini O bilir.
Hazret-i Allah'ın sevgisine nail olan, lütfuna dahil olan; nail olduğu için dahil olmuştur ve onu hıfz-u himaye'sine almıştır. Kurtardığı için o kul kurtulmuştur. Sonra onun düşmemesi için bizzat kendisi idare eder. Tehlikelerden onu O korur ve geçirir. Onu kurtaran bizzat Allah-u Teâlâ'dır. Bu sevilmek o kadar mühimdir ki onlar sığınma kılıfının içine girerler. Muhabbet bu kadar mühimdir.
Cenâb-ı Hakk Hadis-i kudsî'sinde şöyle buyuruyor:
"Velilerimden birisine düşmanlık eden kimseye ben harp ilân ederim." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 2042)
Niçin?
Çok sevdiği için, üzerine titrediği için...
Şu halde mühim olan sevgi ve bu sevgiyi temin etmek için vasıtalar lâzım. Bunlar iman, ihlâs, sabır, Hakk'a dayanmaktır.
Asr Sûre-i şerif'i bunun hepsini içine toplar.
"Asra yemin olsun ki!
İnsan gerçekten hüsran içindedir.
Ancak iman edip sâlih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesnâ." (Asr: 1-3)
Ashâb-ı kiram'dan iki kişi karşılaştıkları zaman biri diğerine Asr Sûre-i şerif'ini okumadan ve selâm vermeden ayrılmadıkları rivâyet edilmiştir. (Beyhakî)
İmâm-ı Şâfiî -rahmetullahi aleyh- şöyle buyurmuştur:
"Şâyet Kur'an'da bundan başka hiçbir sûre nâzil olmasaydı, bu pek kısa sûre bile insanlara yeterdi. Bu sûre Kur'an'ın bütün ilimlerini içine almıştır."
Bu mübârek Sûre-i celîle'de Allah-u Teâlâ asra yemin ederek insanların hüsran içinde bulunduklarını ve sırasıyla iman edenlerin, sâlih ameller işleyenlerin, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin bundan müstesna olduğunu beyan etmektedir.
İzahlara şöyle bir baktığımız zaman; Hazret-i Allah'a nasıl yaklaşmamız, nasıl güvenmemiz, nasıl teslim olmamız, nasıl dayanmamız gerektiği anlaşılmış olur."
"Şükür de O'ndan gelir.
Fakir der ki: "Allah'ım şükrümü, zikrimi, fikrimi, sabrımı ihsan et de beni nankörlerden etme."
Çünkü dikkat edin; nefes ihsan ederse nefesin mucibince hayat devam eder. Nefesi keserse hayat yok.
Nefes alırken şükretmemiz lâzım, verirken vücudumuz rahatlıyor diye şükretmemiz lâzım. Bir nefeste iki rahat ama biz bir nefes için kaç defa şükrediyoruz? Hiç!
Onun için Allah'ım! Şükrünü, zikrini ve seni bileyim, seni yâd edeyim, her şeyin senden olduğunu bileyim. Bunu bana duyur. Şu yarattığın âlemin fikrinin zerresinden âcizim. Âciz olduğumu bileyim, âsârını göreyim. Sonra beni nankörlerden etme. Bu kadar ihsana, ikrama karşılık seni tanımamak, senden olduğunu bilmemek nankörlüktür. Beni onlardan etme."
"Allah'ım mübarek etsin. Rızâ dairesinin içine aldığı, lütfuna nail, rızâsına dahil ettiği kullardan etsin. Bu yolun Hazret-i Allah'a ve Resulullah'a ait olduğunu duyurmaya çalışıyoruz. Kardeşlere; "Siz de duyurun!" diyoruz.
Binaenaleyh bu yol öyle bir yol ki; gaye, maksat, menfaat, rütbe, makam yok. Allah-u Teâlâ'nın rızâsı var. Hepsi bu. Hakk'tan geldik, Hakk'a gidiyoruz. Bizi Hakk'a ulaştıracak da budur. Bunu yakınlarınıza üç defa latif bir sesle duyurun. Eğer Allah-u Teâlâ ona ezelden hidayet bahşetmişse nasibini alır, yolda yürür. Yolda yürürken ileride hidayete mazhar olan Hazret-i Allah'a şükrettiği gibi, "Bana vesile olandan da Allah'ım sen razı ol!' der.
Niçin?
"Hayra vasıta olan o hayrı işlemiş gibidir." (Tirmizi)
Bir diğer Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
"Yâ Ali! Senin vasıtanla Allah-u Teâlâ'nın bir kişiyi hidayete erdirmesi senin için dünyadan ve içindekilere sahip olmaktan daha hayırlıdır." (Buhâri - Müslim)
Bunu yakınlarınıza ve sevdiklerinize duyurun. Yarın cehennemi görünce size derler ki:
"Bu yolun Hazret-i Allah'a ve Resulullah'a kavuşturacağını, Cennet-i Âla'ya nail edeceğini, cehennemden kurtaracağını biliyordun da bize bunu ne diye telkin etmedin?"
Sizin yakanıza yapışmaya hakkı var. Onun için üç defa güzel bir lisanla "Sizi Hakk'a dâvet ediyorum." deyin.
Ama unutmayın hidayet O'nundur, dilediğine verir."