Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ - Hâtem-i Enbiya Muhammed Aleyhisselâm ve Ashâb-ı Kiram (10) - Ömer Öngüt
Hâtem-i Enbiya Muhammed Aleyhisselâm ve Ashâb-ı Kiram (10)
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ
Dizi Yazı - Tasavvuf
1 Ocak 2022

 

TASAVVUF'UN ASLI
HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ

Hâtem-i Enbiya Muhammed Aleyhisselâm ve Ashâb-ı Kiram (10)

 

Dördüncü Hadis-i Şerif (2)

İslâm'ın ilk yıllarında İslâm garipti, nur ile nurlanıyordu. Bugün de İslâm garip hâle düştü, ihvan ile nurlanıyor. Garip hâle gelen İslâm yeniden diriliyor ve hayat buluyor.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir defasında:

"Allah'ın rahmeti benim vekillerimin üzerine olsun!" buyurmuşlar.

"Senin vekillerin kimlerdir yâ Resulellâh!" diye sorulduğunda ise:

"Benim sünnetimi ihyâ eden ve Allah'ın kullarına öğreten kimselerdir." cevabını vermişlerdir. (İbn-i Abdil-berr)

Bunların bu derece faziletli oluşları nereden geliyor? Böyle bir ortamda bir avuç müslüman Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a sığınarak adalet-i ilâhî'yi ayakta tutmaya çalışıyorlar.

Hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyerek bu zulümâtı delmek için, nur-i ilâhî'yi yaymak için, insanları Hazret-i Allah'a ve Resulullah'a götürmek için azimle, gayretle cihad ediyorlar.

Aslâ hiçbir menfaate tevessül etmezler.

"Allah katında en üstün olanınız, Allah'tan en çok korkanınızdır." (Hucurât: 13)

Âyet-i kerime'sinde buyurulduğu üzere Allah-u Teâlâ'dan son derece korkarlar.

Haram şöyle dursun, şüpheli şeylerden dahi kaçınırlar. Bu gibi yerlerden alış-veriş dahi yapmazlar. Hiçbir dâvete, hiçbir ziyafete iştirak etmezler.

Her yaptıklarını Allah-u Teâlâ'nın rızâ-i Bâri'si için yaparlar. Yazan para almaz, yayan almaz. Hiçbir fertten bir kuruş istendiği asla vâki değildir. Niçin? Âyet-i kerime olduğu için.

Allah-u Teâlâ Kelâm-ı kadim'inde şöyle ferman buyurmaktadır:

"Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun! Onlar doğru yoldadırlar." (Yâsin: 21)

Böyle bir şey aslâ duyulmamış ve görülmemiştir.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif'lerinde de onları Ashâb-ı kiram'a tanıtarak şöyle buyuruyorlar:

"Onlar bugün sizin üzerinde bulunduğunuz hakikate sarılırlar."

 

Beşinci Hadis-i Şerif:

Sevban -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:

"Sizin hazinenizin yanında, hepsi de bir halifenin oğulları olan üç kişi öldürülür ve bu hazine hiçbirisine nasip olmaz.

Sonra Doğu tarafından Siyah Bayraklılar çıkarak hiçbir kavmin yapmadığı bir şekilde savaş yaparlar ve ardından Allah'ın halifesi Mehdi gelir.

Siz onun ismini işittiğinizde kar üzerinde sürünerek de olsa ona gelin ve ona biat ediniz. Çünkü o, Allah'ın halifesi Mehdi'dir." (Hâkim)

Dikkat edilirse burada "Benim bayraklılarım." buyuruyor ve onları Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı ile birleştiriyor. Bu cihad-ı ekber'i yapanlara "Bayraklılar" ismini bizzat Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz verdiği gibi, kimsenin o cihadı yapamadığını ve yapamayacağını işaret buyuruyorlar.

Ashâb onun ashâbı, ihvan onun ihvanı. "Benim bayraklılarım" demek, onun ashâbı demek. Bilhassa "İhvanım" demesi ile, kendisine daha da yaklaştırmaktadır.

Ashâbı dinde kardeş, yolda arkadaştı. İhvanı ise dinde de kardeş, yolda da kardeş.

Nitekim Mevlâna -kuddise sırruh- Hazretleri ise:

"Mustafa geldi yine, cümleniz iman ediniz." buyurarak o zamanla bu zamanı bitiştiriyor.

 

Altıncı Hadis-i Şerif:

"Benden sonra bir takım insanlar gelecektir ki, onların her biri beni görmek için ehlini ve malını vermeye can atar." (C. Sağir)

Bunun mânâsı;

Allah-u Teâlâ'nın rızâsını kazanmak maksadıyla, benim için ve benim çizdiğim yol için, bu nuru yaymak için, karanlığı delmek için canlarını dahi feda etmeye hazırdırlar.

Bu ise Resulullah Aleyhisselâm'a olan muhabbetten ötürüdür. Onun içindir ki, bu tarif edilenler Hâtem-i veli'ye tâbi olan ihvan topluluğudur.

Bir Hadis-i şerif'lerinde de şöyle buyuruyorlar:

– "Geçimini helâl yollardan kazanan, Peygamber'in nurlu yolundan ayrılmayan ve başkalarına hiç kötülüğü dokunmayan kimse cennete gider."

– "Yâ Resulellah! Bugün aramızda böyleleri çoktur."

– "Şimdi olduğu gibi benden sonraki devirlerde de böyleleri olacaktır." (Tirmizî)

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- anlatıyor:

Bir gün Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizle beraber oturuyorduk.

Bir ara şöyle konuşuldu:

– Söyleyiniz! İman edenler arasında en üstün imana sahip olanlar kimlerdir?

Meleklerdir yâ Resulellah!

– Evet onlar öyledir ve bu haklarıdır. Allah onları öyle bir mertebeye çıkarmışken bu pâyenin onlara verilmesini ne engelleyebilir? Amma ben melekleri sormuyorum.

Yâ Resulellah! Öyleyse en üstün insanlar Allah'ın kendilerine risâlet ve nübüvvet ihsan buyurduğu peygamberlerdir.

– Onlar da öyledir ve bu haklarıdır. Allah onlara öyle bir rütbe vermişken bu imtiyazın kendilerine verilmesini ne engelleyebilir?

O halde yâ Resulellah, onlar peygamberlerin yanında şehid düşenlerdir.

– Şehidler de öyledir ve bu haklarıdır. Çünkü Allah kendilerine şehâdet bahşetmiştir. Ben başkalarını soruyorum.

Öyleyse yâ Resulellah sen söyle kimlerdir?

– Henüz erkeklerin sulplerinde olan bir takım kimselerdir ki benden sonra gelecekler. Beni görmedikleri halde bana iman edecekler, beni tasdik edecekler. Kur'an okuyup içindekilerle amel edecekler. İşte iman edenler arasında en üstün imana sahip olanlar bunlardır. (Ebu Ya'lâ - Heysemî)

Ebu Cum'a -radiyallahu anh- der ki:

Bir gün Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte öğle yemeği yiyorduk. Ebu Ubeyde bin Cerrah -radiyallahu anh- de aramızdaydı.

"Yâ Resulellah! Bizlerden daha üstün kimseler var mıdır? Çünkü biz sen hayatta iken müslüman olduk, maiyyetinde savaştık." diye sordu.

Resulullah Aleyhisselâm buyurdu ki:

"Evet vardır! Benden sonra gelip de beni görmedikleri halde bana iman edecek kimselerdir." (Ahmed bin Hanbel - Heysemî)

Ebu Ümâme -radiyallahu anh- der ki:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- peşpeşe yedi defa şöyle buyurdu:

"Beni görüp de iman edenlere ne mutlu! Beni görmediği halde bana inananlara ne mutlu!" (Ahmed bin Hanbel - Heysemî)

"Selâm hidayete tâbi olanlara olsun!" (Tâhâ: 47)


  Önceki Sonraki