Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den şöyle rivayet edilmiştir:
“Resulullah Aleyhisselâm bir ara hastalanmışlardı. Hastalıkları uzamıştı, Ebu Bekir -radiyallahu anh- Resulullah Aleyhisselâm’ı ziyarete gitmişti. Çünkü onun her işi herkesten önce yapılırdı.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz mübarek başını Dıhye’tül-Kelbî -radiyallahu anh-ın dizine koymuş, öylece yatıyordu. Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hâlini Dıhye’tül-Kelbî -radiyallahu anh-den sordu.
Dıhye’tül-Kelbî -radiyallahu anh- “Ey Allah’ın halifesi iyidir.” dedi.
Ebu Bekir -radiyallahu anh-;
“Allah sana hayır versin, bu müjdeyi bana ne taraftan verdin?” dedi.
Dıhye’tül-Kelbî -radiyallahu anh-;
“Cenâb-ı Hakk’a kasem ederim ki, seni herkesin sevdiğinden çok severim. Senin benim yanımda hediyelerin var, onları sana kavuşturayım.” dedi.
“Sen Allah’ın elçisinin halifesisin. Peygamberlerden sonra insanların en hayırlısısın. Seni seven ve yolunda giden kurtulur.
Kurtuluş dört şeydir:
Sonu olmayan bekâ,
Fakirliği olmayan zenginlik,
Zelilliği olmayan azizlik,
Cehli olmayan ilimdir.
Seni sevmeyen ve sana bağlı olmayan zarardadır. Seni seven, Muhammed Aleyhisselâm’ı sevdiği için sever. Sana buğz eden, Muhammed Aleyhisselâm’a buğz ettiği için eder. Senin ahbabın Allah’ın ve Resul’ünün dostudur. Senin düşmanın Allah’ın ve Resul’ünün düşmanıdır. Senin düşmanlarına Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem-in şefaatı ulaşmaz. Şefaattan uzak olan Allah’ın rahmetinden de uzak olur.
Ey Ebu Bekir!
İşte sen böylece insanların en üstünüsün, bana yakın gel.”
Ebu Bekir -radiyallahu anh- yaklaşınca Dıhye’tül-Kelbî -radiyallahu anh- kayboldu. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz uyandı:
“Ey Ebu Bekir! Kimlerle konuşuyorsun?” buyurdu.
Ebu Bekir -radiyallahu anh-;
“Dıhye’tül-Kelbî ile konuşuyordum.” dedi.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz;
“Ey Ebu Bekir! O Dıhye değil, Cebrâil idi.” buyurdu.
Dıhye’tül-Kelbî -radiyallahu anh- yaratılış itibariyle çok güzeldi. Cebrâil Aleyhisselâm çok zaman onun suretinde görünürdü.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz şöyle buyurdular:
“Sana Allah’ın verdiği çeşitli isimleri müjdeledi. Senin muhabbetini müminlerin kalbine ve buğzunu da kâfirlerin kalplerine yerleştirdi. İşte Cebrâil Aleyhisselâm odur.”
•
Melekler Allah-u Teâlâ’nın emir ve izni ile çeşitli kılık ve şekillere bürünebilirler. Peygamberler melekleri bazen hakiki suretiyle bazen de muhtelif şekillerde görmüşlerdir.
Cebrâil Aleyhisselâm, Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e bazen Ashâb-ı kiram’dan Dıhye’tül-Kelbî -radiyallahu anh- şeklinde görünmüş, bazen de kimsenin tanımadığı bir insan şeklinde gelmiştir. Ufku kaplamış olduğu halde göründüğü de olurdu.