“Hakk Celle ve Alâ Hazretleri fakire mânâ üzerine temel kurdurmuş, diğerlerine madde üzerine. Bize rızâyı sevdirmiş, başka yerler gösteriş üzerine kurulmuş. Bize mahviyeti, O’na sığınmayı, O’nun rızâsına, lütfuna mazhar olmayı, dolayısı ile bu da mahviyetle ve istikametle mümkündür, onlar gösterişte kalmışlardır. Bizim onlarla ayrılığımız üç noktadadır. Öyle lütfetmiş, yollarımız tamamen ayrılmış. Fakat görünüşte tek. Onlar bunu idrak edemezler, anlamazlar.”
“Allah-u Teâlâ dilediğini robot halinde kullanır. O robota tecelli ederse ve o robot da eriyip zerresi kalmazsa, robot gibi görünür, aslında O var. Robot bir perdedir. Yaratıcı yalnız O’dur. Robot da yok oldu, O kaldı. O’nu kimse görmez, herkes robotu görür. Amma aslında O’dur. Bu en gizli bir sırdır, sırrın da sırrıdır.”
•
“Bir mektepte birçok sınıflar var. Bu tahsile başlayanların kimisi birinci sınıfta takılır, kimisi ikinci sınıfta, kimisi üçüncü sınıfta... Kimisi de sınıfları değil de mektepleri geçer.
Tahsilini bitiremeden vefat eden bir mürid, eğer Cenâb-ı Hakk’ın sevgili bir kulu ise, kabirde ona iki melâike tayin eder, ders vere vere onu velâyetin birinci kademesine kadar çıkarır.
Ezelî dâvete icabet etmiş, fakat nasibini tam alamamış olanlara, kalan nasibi kabirde verilir. Şu kadar var ki, oranın tahsili dünyadakinden zordur. Çünkü dünyada mihnet ve meşakkat var. Orada bunlar olmadığı için mânevi yük fazladır.”
“Ben varım diyen bir insan aklı başında olmuş olsa, bu sözünden dolayı utanması lâzımdır. Senin bu varlıkla ne ilgin var? Şu üzerindeki ilâhi nimetleri bir düşünsene! Seni yoktan var eden O’dur, nimetlere gark eden O’dur. Seni O düşündürüyor, O konuşturuyor. İçindeki bu düzeni O kurdu, bu hayatı O verdi, sıhhati O verdi.
Bütün bunları O yerleştirirken, hani sen “Benim!” diyordun. Sende sana âit bir zerre bulabilir misin? Yok. Peki ne diye “Benim!” diyorsun? “Benim!” demek başka, “O’nun!” demek başka. “Benim!” demekle kendi varlığını, “O’nun!” demekle Hazret-i Allah’ın varlığını ortaya koymuş oluyorsun.”
•
“İnsan hakikat gözü ile baktığı zaman; “Bana Hazret-i Allah göz taktı, kulak taktı, el-ayak taktı, bütün uzuvlarımı O taktı!” der.
Senin, seninle hiçbir ilgin yok. Sendeki bütün âsâr sahibine âittir. Senin değil, sana verilmiş olarak kabul etmen lâzımdır.
Ağzı O verdi, dili O konuşturuyor; eli O taktı, O çalıştırıyor; ayağı O taktı, O yürütüyor. Kim verdi? O verdi. Hani sen “Benim!” diyordun ya!”
“Kimseyi üzmeyin, değmez. Üzülmeyin, değmez. Binaenaleyh huzurla çalışmak için ayarlı iş yapmak lâzım. Çünkü insanın hayatta en çok ihtiyacı olduğu şey huzurdur. Huzursuz ibadet olmaz, huzursuz hayat olmaz, huzursuz yemek olmaz. Fakat bu huzuru da ancak dilediğine bahşediyor. Gerçekten gece ibadetini gönülle yapana ilk ihsanı, ikramı o oluyor. Huzurdan sonra huşu, huşudan sonra maiyyet, maiyyetten sonra kurbiyyet lâzım ki, gerçekten Hakk’ı bilmiş ve varmış olsun.
Amma huzuru elde edemeyen insan, huşuyu nasıl elde edecek? Maiyyete, kurbiyete nasıl varacak? Buna imkân yok.
On kazanacağımıza üç kazanalım amma huzurla kazanalım, temiz kazanalım. Doğru olalım, piyasada güzel tanınalım, bize bu lâzım. Bize çok kazanç lâzım değil, bize bereket lâzım!
Kimseyi aldatmadan, aldanmadan doğru dürüst çalışalım. Meselâ bugün ödünç verecek gün değildir. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz “Emanetin ganimet bilineceğini” beyan buyurmuştur. Bu bunalımlı zamanda insan veresiye almayacak veremeyebilir, veresiye vermeyecek alamayabilir.”
“Bir insan bir günah işler, fakat hemen akabinde nedamet eder, pişmanlık duyar, gözyaşı ile Hazret-i Allah’a sığınır.
“Allah’ım! Ben bu kabahati hakikaten isteyerek yapmış değilim. Amma sana boyun büküyorum. Ne olur beni rüsvay etme, bana azap etme, beni affet; Ğaffar’sın, Settar’sın, dilersen affedersin, dilersen azap edersin, dilersen açarsın, dilersen kapatırsın.” diye niyaz eder.
Hazret-i Allah o kulunun bütün kuvvetiyle kendisine boyun büktüğünü, tevbekâr olup günahlarını itiraf ettiğini görürse, “Hadi bunun ayıbını kapatıvereyim.” deyiverir.
Dünyada da ahirette de rezil etmez, rüsvay etmez. Dünya dolusu günahı olsa, bir anda silmek O’na güç değildir.”
“Dünyayı geniş tutan, ahiretini küçük tutar. Ahiretini geniş tutan, dünyayı küçültür. Bunu unutma!”
•
“Hazret-i Allah’ın sevgilisi olmak için, bize sefâ da verse, cefâ da verse “O hep güzel yapar.” deyip yolumuza bakmamız gerekiyor.”
•
“Nefis daima yukarıya çıkmak ister. Hâlbuki yukarıdakilerin yeri yukarıda olmalı, nefis hep aşağıda olmalı.”
•
“Allah’ımızın lütuf tecellîyâtının mevcut olduğu kimseyi; hiç bilmediği, tanımadığı halde, ehl-i hakikat hemen anlar. Yanındaki onu tanımaz, evlâdı onu tanımaz, başka memleketteki tanır. Allah-u Teâlâ dilediğine gösterir, dilediğine tanıtır.”
•
“Hazret-i Allah’ın öyle kulları var ki, her şeyin perde olduğunu, perdenin arkasında O’nun olduğunu görür.”