Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EVLİYÂ-İ KİRAM -Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN "HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ BEYAN ve İFŞAATLARI 245) - Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (49) - Ömer Öngüt
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (49)
EVLİYÂ-İ KİRAM -Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN "HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ BEYAN ve İFŞAATLARI 245)
Dizi Yazı - "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatlar
1 Haziran 2021

 

EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (245)

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (49)

 

İnsanın Yaratılışı Hakkında Bir Mesele (1)

Ebu Abdullah [bin Ali el-Hakîm et-Tirmizî] -rahimehullah- buyurdu ki:

Hiç şüphesiz Allah -Tebâreke ismehû- Âdem’i bu Arz’dan, yani yeryüzünden yarattı ve onu bir terkible terkib etti. O’nun yağmuru, O’nun gelir-geçim ve kılık-kıyâfet için yeryüzünden çıkaracağı şeylere ulaşmayı sağlar. Yaratılanlar ondandır, O’nun başlangıcı ondandır, onun dönüşü de yine O’nadır.

Nitekim O, inzâl buyurduğu Âyet’inde şöyle buyurmuştur:

“Yeryüzünde ne ki varsa hepsini sizin için yaratan O’dur.” (Bakara: 29)

Bize bu haber verdiklerinin tümü bizim yaratılışımız ve ona göre de ecelimizle ilgilidir. Yiyecekler, içecekler, giyecekler, binekler, nikâh edilenler, hizmetçiler, onun metâları ve kendisine itibâr edilenler de onunla alâkalıdır.

İşte dünyada iştah kabartılanlar bu şeylerdir.

Sonra da birtakım tabakalar vardır. Onlardan ilâhi nura mahrem olan bir kimse, sizin için delâlet ettikleri bâtına ve zâhire göre tek bir temele dayanan apaçık delillere ihtiyaç duyar.

Onlardan Rabb’inin rahmetini idrâk eden kimse ise O’nun hidâyetine mazhar olmuştur; onun üzerinde bulunan kişi ilâhi nurun kendisinde var edilmesiyle O’nun hidâyetine erişmiştir.

Hepsini ise, yarın:

“Bir fırka cennette, bir fırka ise çılgın alevli cehennemde” (Şûrâ: 7) olması için “Dârü’s-selâm”a; yâni “Selâmet yurdu”na dâvet eder ve:

“Allah dilediği kimseyi doğru yola hidâyet eder.” (Bakara: 142; Nûr: 46)

Cennet için birtakım dereceler yaratılmıştır. Sonra O’na ulaştıracak olan yol açıldığı vakit, Tevhîd ehli (muvahhidler) için de birtakım tabakalar olacak, O’nunla aralarında açmış olduğu yolu üzere cennete konulacaklardır.

Sonra akıl da onların aralarında paylaştırılmış, yükseltilmiş ya da işlevsiz kılınmış; hepsinin de aklın gerektirdiği üzere O’na icâbet etmesiyle bu yol sayesinde O’na ulaşmaya gayret etmeleri için, uzak bir gün aralarında açıkça görünür hâle getirilmiştir.

Onlardan kiminin aklı hardal tanesi gibi bir muvâzeneye eriştirilmiş, kimilerinin aklı ise göklerle yerler arasında bir muvâzeneye kadar yetişmiştir.

İşte bu, dünya ömrünün ateşi içinde dönüp dolaştıktan sonraki cennet dereceleri arasında en sonuncudur. İşte indirdiği Kitap’ta Allah’ın vasfettiği gibi; ondan çok az hisse alacağı duyurulan ya da kendi ateşini görecek olanların dışında bırakılacağı cennetin derecelerinin en yükseği budur.

İşte bu, tamamen tersine döndüren şirkin dışında, dünyada her zulüm ve hayasızlıktan kendini korumuş, seçkin ve mümeyyiz, arı ve temiz bir Tevhîd’le Rabb’ine doğru yürüyüp gitmiştir.

O’nun gizli ve perde altında tutulan iyiliği, hiçbir iyiliğin miktarıyla kıyas edilemez. Nitekim son adımı da yine Tevhîd’ledir, ziynetin ve süsün her türlüsünden kendisini korur, her mücevheri kendisinden uzaklaştırır.

İnsanlara karşı takat getirebilme ve direnme konusunda da tenzihe şâyândır.

Her iki aklın da birbiri arasındaki farkı, derecelerinin arasındaki fark nispetindedir.

Onlardan bir tabakaya akıldan yana ihsan edilenler, bu yolda O’na seyrediş şekillerinin gücüne göredir. Onlar yeryüzünün ziynet ve süsünü nefislerine gösterdikleri vakit, ona hem güler hem de onu kötülerler.


  Önceki Sonraki