Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (120) - Ne Akıl Ne İlim Yeter - Ömer Öngüt
Ne Akıl Ne İlim Yeter
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (120)
Dizi Yazı - İnciler ve Hatıralar
1 Nisan 2021

 

Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (120)

 

Ne Akıl Ne İlim Yeter:

“Namazda okuduğumuz “Sübhâne Rabbiyel a’lâ” tesbihinin muhtevası nedir ve Hazret-i Resulullah’ın bunu tavsiye etmesinin sebebi nedir?” diye soran bir misafire şöyle cevap verdiler:

“Efendim Sübhan öyle bir Sübhan ki bu hususta ne akıl ne ilim yeter.

Derim ki:

“Allah’ım sen öyle bir Sübhan’sın ki, öyle bir Sultan’sın ki yalnız kendi kendini bilir, kendi kendini meth edersin.”

Burada ilim, akıl aciz kalır. “Öyle bir Alâ’sın ki, ben yalnız kelime itibarıyla söylüyorum. Aslı bâtın.”

Öyle bir Allah’tır ki bunu anlatmam dahi çok güç. Çünkü korkuyorum, dimağlarınız almaz, bocalarsınız.

Kitapta resim ayrı ressam ayrı diyoruz. Orada bir izah var, ama o izahın içerisine girdiğin zaman ressam ile resim ne kadar farklı ise Hazret-i Allah ile sen de o kadar farklısın. Resim kâğıt parçası, işsiz, hareketsiz, ruhu yok, sesi yok, ama senin her şeyin var. O’nun yanında resimsin.

O öyle bir Allah ki, öyle bir Sultan ki “Allah” de geç.

Bâyezid-i Bestâmî -kuddise sırruh- Hazretlerimiz'e İsm-i âzam sorulmuş, “Allah!” buyurmuşlardır.

“Bundan ne anlaşılır?”

Suâli karşısında;

“Zikret de anlarsın.” cevabını vermişlerdir.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bunu bir cümleyle buyuruyorlar ki:

“Allah var idi, Allah’tan başka bir şey mevcut değildi.” (Buhâri)

Yine öyle ama bunun derinine insek hafsalanız, aklınız, ilminiz almaz. Akıl bocalar. Bilmediğiniz daha çok şey var.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz diğer bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:

“İnsanlara anlayabilecekleri mertebede söz söyleyiniz. İnkârlarını mucib olacak sözlerden sakınınız.” (Münâvi)

 

Nefes Verirse Hayat Vardır.

Nefes Vermezse Vefat Vardır:

“Allah’ım hoşlukla gönderdiği, lütfuyla çektiği kullardan etsin.

Fakir der ki:

“Allah’ım gözümü açıp kapayıncaya kadar beni bana bırakma. Lütfettiğin güzel nimetleri benden alma. Nefsimin, şeytanın, şeytanlaşmış insanın şerrinden sana sığınırım. Af ve afiyet diliyorum. Beni lütuf ve rızândan ayırma.”

O’ndan geldim ve O’na döneceğim. Aslında O beni ölüyken diriltti, bir damla kerih su iken bana hayat verdi. Beni iman lütfuyla müşerref etti. İslâm ziynetiyle müzeyyen etti. Habib-i Ekrem gibi bir peygamberle müşerref etti. Mülkünde bulunduruyor, namütenahi nimetlerle merzuk ediyor, yaşatıyor. Her nefes O’ndan gelir. Nefes verirse hayat vardır. Nefes vermezse vefat vardır. Binaenaleyh yaratana, yaşatana, donatana sonsuz şükürler olsun.

Bizim halimiz bir damla kerih su idi. Halden hale geçirdi ve buyuruyor ki:

“Şekil verenlerin en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir.” (Müminûn: 14)

“Bak ne idin ne oldun! Senin aslın bu idi, fakat benim inşaatım budur.”

Onun için Allah’ım, O’na O’nunla şükretmeyi, O’nunla zikretmeyi, O’nunla fikretmeyi nasip etsin.

Bu yol hiçbir şeyle kâim değil. Cenâb-ı Hakk bu lütfun içine gaye, maksat, menfaat, gösteriş koymamış. Kendi yolu olduğu için kendisine muhabbet etmeyi ve O’nun için muhabbet edinmeyi lütfetmiş bu yolda.

Binaenaleyh fakir der ki:

“Yol hiçbir şeyle kâim değil ama gönül sevdiğini görmek istiyor.”

Hakk Celle ve Alâ Hazretleri nuruna birçok iltifatta, lütuf ve ihsanda bulunduğu gibi buyuruyor ki:

“Andolsun, içinizden size öyle aziz bir Peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir.” (Tevbe: 128)

Aziz’in mânâsını beşerin aklı, ilmi almaz. Sonra hemen buyuruyor:

“Üstünüze çok düşkündür. Müminlere çok şefkatli, çok merhametlidir.” (Tevbe: 128)

Yol, bu yol. Bunu bilin. Gaye yok, maksat yok, menfaat yok, hiçbir şey yok. O’nun yolu olduğu için Rabbül Âlemin temizlemiş.”

“Allah’ım hamdımızı teksir, kalbimizi tathir etsin. Akıbetimizi hayırlı etsin.

Gerçekten bu duâ ağız duâsı gibi geliyor. Fakat içten yapılırsa;

“Ey âlemlerin Rabb’i!

Bütün iyilikler sendendir. Bütün kötülükler bizdendir. Bu iyiliklerden ötürü sana sonsuz şükürler olsun!

Ey âlemlerin Rabb’i!

Benim kalbimi temizle. Rızâna mucib iş ve harekette bulundur ve dolayısıyla bu yüzden de ölümümü kolaylaştır.”

Nasıl kolaylaşır? Zât’ına yakın yaparsa, ölümü de sevdirirse hazırlığını yaparsın. Ölümle beraber zâtına kavuşmaya vesile olur. Çünkü fakir çok evvel şöyle demişti;

“Ölüm ne güzeldir. Mahlûkunu Hâlik’ına kavuşturan bir vasıtadır.”

Onun için ölüm iyi bir şeydir. Allah’ım çektiği kullardan etsin.”

“Hayırlı ömür; rızâsı mucibince yaşattığı hâl, ahvaldir.

Hayırlı umur; bizi huzur ile, saadeti ile, rahmeti ile yürüttüğü zamandır.

Hayırlı ölüm; kendisine çektiği zaman ebedi saadete erdirdiği zamandır.

Onun için fakir bu üç kelimeyi birleştirir. Allah’ım bize hayırlı ömür rızâsına mucip olsun, hayırlı umur huzurla olsun, hayırlı ölüm imanla olsun.”


  Önceki Sonraki