Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm - O Bütün Mevcûdatın Çekirdeği ve Mayasıdır, Hakikatin Özüdür - Ömer Öngüt
O Bütün Mevcûdatın Çekirdeği ve Mayasıdır, Hakikatin Özüdür
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Şubat 2021

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

O Bütün Mevcûdatın Çekirdeği ve Mayasıdır, Hakikatin Özüdür.

“Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ: 107)

 

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz dâvet vazifesini azimle ve cesaretle yürütürken, hiç şüphesiz ki en büyük desteği Allah-u Teâlâ’dan görmüştür.

Medine-i münevvere’ye hicreti esnasında yanında sadece bir kişi bulunuyordu. Azılı düşmanları Sevr mağarası’nın önüne geldiklerinde Ebu Bekir Sıddîk -radiyallahu anh- endişesini açığa vurunca ona:

“Korkma! Allah bizimle beraberdir.” buyurdu. (Tevbe: 40)

Bu ise Allah-u Teâlâ’nın her zaman onunla beraber olduğunu, lütuf desteğini hiçbir zaman ondan çekmediğini göstermektedir.

Allah-u Teâlâ zaman zaman inzal buyurduğu Âyet-i kerime’lerinde Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ini teselli etmiş, dâvetine uymayanlara karşı nasıl bir yol takip edeceğini beyan buyurmuştur:

“Eğer yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter.” (Tevbe: 129)

Muvaffak etmesi için yardım dile, bütün işlerini O’na havale et. O sana yetecektir.

Halil bin Mürre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz üzüntü ve sıkıntı geldiğinde şöyle duâ ederdi:

“Kullara bedel Rabb’im bana yeter.

Yaratıklara karşı Yaratıcı bana yeter. Rızık isteyenlere karşı Rezzak bana yeter.

Bana yeten bana yeter. Allah bana yeter, O ne güzel vekildir.

Allah bana yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’na tevekkül ettim.

O, büyük Arş’ın Rabb’idir.” (C. Sağir: 6580)

Âyet-i kerime’nin devamında şöyle buyuruluyor:

“O’ndan başka ilâh yoktur” (Tevbe: 129)

Bütün bu kâinat “Hû”dan ibarettir, bir maskedir. Allah-u Teâlâ evvelâ Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin nurunu yarattı, o nurdan mükevvenâtı donattı. Her zerrede onun varlığı, onun nuru, onun feyzi mevcuttur. Yaşayanlar, onun nuru ile, onun feyzi ile yaşar. Onun içindir ki ona “Sebeb-i mevcûdat” denilmiştir. Onun rahmetinden, onun feyzinden nasipdar olmayanlar ruhen ölmüştür, canlı cenâzedir. Binaenaleyh onların bütün bu itirazları buradan geliyor. Kendilerini allâme zannediyorlar, amma gerçekten câhil olduklarını bilmiyorlar.

O bütün mevcûdatın çekirdeği ve mayasıdır, hakikatin özüdür.

Burada apaçık görülüyor ki Allah-u Teâlâ nurundan onun nurunu yarattı ve o nurdan mükevvenâtı donattı. Onu yaratmasa idi, mükevvenâtı da donatmayacaktı. Onun Sebeb-i mevcudât oluşu bu noktadandır. Her canlının Allah-u Teâlâ’ya şükretmesi ve Resulullah Aleyhisselâm’a müteşekkir olması lâzımdır, çünkü onunla hayat bulmuştur.

Mümin bir kimseye mânevî olarak ne verilmişse onun vasıtasıyla verilmiştir. Oradan o hayat suyu gelmedikçe hiç kimse iman etmiş olmaz. O mânevî hayat kaynağından hayat suyu gelmedikçe hiç kimsede mânevî hayat bulunmaz. İlâhî feyz de iman şerefiyle müşerref olan müminlere ancak ve ancak Allah-u Teâlâ’nın Aziz’i, Halil’i ve Nur’u olan Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den gelir.

Âlemdeki her zerrede hayat var, o hayat da Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-i ile kâimdir.

O “Rahmeten lil-âlemin” olduğu için, âlemdeki her zerre nasibini ondan alıyor. Nereye baksan hep o nur. Ona verildiğinden ötürü kâinat ona muhtaçtır.

Nitekim Âyet-i kerime’sinde:

“Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyuruyor. (Enbiyâ: 107)

Bu “Nur”un sayesinde âlemlere rahmet ve hayat veriyor. Âlemlerin hayat bulması o nur sayesindedir. Çünkü onu âlemlere rahmet için yaratmıştır. O bir hayat kaynağıdır, hayatı ondan fışkırttı.

Allah-u Teâlâ onu “Hû” olarak yarattı. Kâinatta ne ki varsa hep o “Nur”dan husule geldi. Hep o “Hû”dan, hep o “Nur”dan... “Hû” kâinatı içine alır. İşte bunun içindir ki “Hû” anlatılmaya kalkılsa bir kitap olur. Zira bütün âlemleri anlatmaya kalkışacaksın. Yer ve yerin içindekiler, gökler ve göklerin üzerindekiler, Arşırahman... Bütün bunlar hep o “Hû”nun mahsulüdür. O “Hû”yu tanıdığın zaman bütün kâinatı tanımış oluyorsun. “Nur”undan “Nur”unu yarattığı için, o “Nur”dan âlemleri donattığı için.

“Hû” kâinatın yaratılışı için maskedir, âlem-i ekber’dir.

Allah-u Teâlâ bu hususta diğer bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:

“Allah o Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. O Hayy ve Kayyum’dur.” (Bakara: 255 - Âl-i imran: 2)

Allah-u Teâlâ “Hû”yu yarattı, bütün mevcûdat da “Hû”dan ibarettir. “Lâ ilâhe”, şu gördüğün “Hû”lar ilâh değildir, hepsi de “Lâ”dan ibarettir. Allah-u Teâlâ hem bildiriyor, hem de hükümsüz gösteriyor.

“Hayy”; O nefes veriyor, dirilik O’nun vereceği nefesle kâimdir. Verdiği nefesi çektiği zaman her şey bitiyor.

“Kayyûm”; seni murad ettiği zamana kadar tutuyor. Sonra nefesi çekiyor, ruhun gidiyor, hükümsüz kalıyorsun.

Bütün varlıklar O’nun yaratması ile yaşıyor, O’nun tutması ile ayakta duruyor. Her şey Hakk ile kâimdir.

Yani: “Yarattıklarım benim yaratmamla yaşıyor ve benim tutmamla görülüyor. Siz onu görüyorsunuz, ben ise onu yaratıyorum ve yaşatıyorum. Siz beni görmüyorsunuz, yarattıklarımı görüyorsunuz.”

Çünkü Yaratan ayrıdır, yarattığı şeyler ayrıdır. Yaratan’la yarattığı şeyleri karıştırmamak lâzımdır. Allah-u Teâlâ buraya çok ince bir berzah koyuyor.

“O’na tevekkül ederim.” (Tevbe: 129)

“Hû” kâinatın yaratılış maskesidir, amma tevekkülün de Allah-u Teâlâ’ya olması lâzımdır. Çünkü maskeyi de O yaratıyor.

Bunun mânâsı: “Onu ben yarattım, ondan kâinatı yarattım. Amma kâinatı büyük tutmayın. Bana dönün. Çünkü ben yarattım.” demektir. Zira onlar “Lâ”dan ibarettir.

“O, büyük arşın sahibidir.” (Tevbe: 129)

O büyük Arş’ı da Allah-u Teâlâ Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin nurundan halketmiştir. Onu yaratmış, bütün âlemleri de onun nurundan donatmıştır.

Arş, diğer cisimleri kuşatan bir cisimdir. Yüksekliğinden dolayı veya hükümdarın tahtına benzetildiğinden dolayı bu isim verilmiştir.

Allah-u Teâlâ’nın azametini şöyle arzedelim:

Büyük arş, büyük Allah’ın büyük maskesidir. O’ndan başka hiçbir şey yok. Çünkü olanlar “Ol!” dediği zaman oluyor, “Yok ol!” dediği zaman yok oluyor. Aslında O’ndan başka ne vücud var, ne de mevcud var. Diğerleri de hep: “Ol!”dan ibarettir. Herkes maskeleri görüyor, işitiyor, biliyor, amma maskeleri Yaratan’ı bilmiyor. Zerreden kürreye kadar yarattığı her şeyi güzel yaratmış, Zât-ı akdes’ini ve yarattığı mahlûkatı ayrı göstermiş. Yaratılanlar O’nu göstermemek için birer maskedir, varlığına bir delildir, amma hükümsüzdür, hüküm ancak O’nundur.

Kur’an-ı kerim’de Arş’ın Allah-u Teâlâ’ya nispet edildiği on sekiz kadar Âyet-i kerime mevcuttur ve yedi gökten ayrı bir âlem olarak ele alınmıştır.

Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“De ki: Yedi göklerin Rabb’i ve büyük Arş’ın Rabb’i kimdir?” (Müminun: 86)

Kimdir tertemiz meleklerin taşıdığı yüce Arş’ı yaratan?

Allah-u Teâlâ Arş’ı ihtiyaç için değil, azametini ve kudretini göstermek için yaratmıştır.

“Göklerin ve yerin Rabb’i, Arş’ın da Rabb’i olan Allah, onların vasıflandırdıkları noksan sıfatlardan münezzehtir.” (Zuhruf: 82)

Çünkü böyle bir Rububiyet, bütün yaratılmışların tesbihini gerektirir.

Bazı Âyet-i kerime’lerde Arş’ın büyük, değerli ve şerefli oluşundan bahsedilmektedir:

“O, çok bağışlayan, çok sevendir, şerefli Arş’ın sahibidir.” (Bürûc: 14-15)

Arş ve diğer yaratıklar üzerindeki hakimiyet O’na âittir. Arş-ı âzam, insanın akıl ve hayali almayacak bir azamete sahiptir.

Câbir -radiyallahu anh- der ki:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana;

“Allah’ın meleklerinden olan Arş’ın taşıyıcılarından bir melek hakkında rivayette bulunmam için bana izin verildi.” buyurdu ve ilâve etti:

“Onun kulak yumuşağı ile ensesi arasındaki uzaklık yedi yüz senelik mesafedir.” (Ebu Dâvud: 4727)

Arş-ı âzam dört melek tarafından taşınmaktadır, kıyamet gününde ise bu meleklerin sayısı sekiz olacaktır.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“O gün Rabb’inin arşını onlardan başka sekiz melek yüklenir.” (Hâkka: 17)


  Önceki Sonraki