Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EĞİTİM - Sorumluluklarını Asla Unutma! - Ömer Öngüt
Sorumluluklarını Asla Unutma!
EĞİTİM
Canan Büşra Kara
1 Ocak 2021

 

-Çocuklar İçin Şifalı Masallar-

“Sorumluluklarını Asla Unutma!”

(Sorumsuz, düzensiz ve disiplinden uzak olan çocuklar için tasarlanmış bir masal.)

 

“Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Oysa Allah âhireti kazanmanızı ister.” (Enfâl: 67)

 

Bu topraklarda masallar; bir varmış bir yokmuş diye başlar. Ve bize aslında daha en başında hayata dair gerçeği seslenir kulaklarımıza; öyle ya, insanoğluyuz; “Bir varız, bir yokuz” işte… Hatta bu topraklarda yaşayan dervişlere göre insanoğlunun hayatı aslında bir hayaldir; “Hayat bir hayalâttır.”, üstelik göz açıp kapanıncaya kadar da kısa.

İçimize aldığımız ve ‘huuuu’ diye verdiğimiz her nefes; ‘hayat katar hayatımıza’. O halde dilde ruhsat varken ve değerli nefesler tükenmeden yaşadığımız günlerin kıymetini bilelim ve hadin hemen geçelim masalımıza...

“Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde, çook çok uzak diyarlarda yaşayanların kendilerine ilginç bir isim verdikleri bir diyar varmış. Bu diyarda yaşayanların boyları bir cüce kadar kısa, hayalleri ise Ağrı Dağı’nı aşarmış. Bu diyarın özelliği diğer diyarlara göre daha eğlenceli, daha renkli ve her bireyin çok mutlu olmasıymış. Bu diyarın şekli bir köprü gibiymiş. Evleri, bahçeleri, parkları, ormanları, hatta dereleri ve tepeleri de bu köprü üzerindeymiş.

Ancak bu diyara ayak basanın, bastığı andan itibaren kronometre çalışmaya başlarmış. Her bireyin 18 sene 18 ay 18 gün 18 saat ve 18 saniye sonra bu güzel diyarı terk etmesi gerekiyormuş. Vaktini dolduran herkes köprünün başına gelir ve onu almaya gelecek olan Zümrüd-ü Anka kuşunu beklermiş. Son onsekiz saniyesi de bitince Zümrüd-ü Anka kuşu o muhteşem görüntüsü ile uçup gelir, vakti dolanları kanatlarının üstüne alır bu güzel diyardan alıp götürürmüş. Nereye mi? Bu sınırlı zaman boyunca yaptıkları ile elde ettiği, kazandığı yeni yerine... Zümrüd-ü Anka kuşu onu götürüp bundan sonra yaşayacağı yere gideceği yol ayırımının bulunduğu yerin başına inip oraya bırakırmış. Herkes bu yol ayrımında nereyi kazanmışsa oranın yolunda yürürmüş. Bu yolda bir defa yürümeye başlayan bir daha asla geri dönemezmiş. Bu nedenle gidenlerden hiç haber alınamazmış. Orada yaşayanlar arkadaşlarının nereyi kazandığını ve nasıl yaşadıklarını çok merak ederlermiş. Hatta bu meraklarını gidermek için kuş dili öğrenip Zümrüd-ü Anka kuşuna arkadaşlarının akibetlerini sormuşlar. Ama aldıkları cevap “Hayır!” anlamında kafa sallama ve “Cık cık” sesi olmuş.

Merakları iyice tavan yaptığı bir zamanda bu diyarda olağanüstü bir şey olmuş... Gökyüzünden bir uçurtma düştüğünü ve ucunda da bir zarf takılmış olduğunu görmüşler. Hemen zarfın içindeki kâğıdı çıkarıp okumaya başlamışlar... Fakat ne yazdığını bir türlü anlayamamışlar. En sonunda içlerinden birisi: “Bunu çözse çözse en çok kitap okuyanımız çözer” demiş. Ve hepsi beraber yaşantısı ile örnek bir arkadaşları olan Uslu’nun yanına gitmişler. Eve doğru yürürken bu arkadaşlarının bahçesindeki çiçekler mis gibi kokusu ile adeta taa öteden gelen kalabalığı karşılamış. Rengârenk kelebekler etrafta uçuşuyor, kuşlar da sanki hoşgeldiniz der gibi ötüşüyorlarmış. Arkadaşları kapıyı güleryüzle açmış ve merakla: “Hayırdır arkadaşlar! Böyle hepiniz toplanmışsınız?” demiş. Onlar da kâğıdı gösterip: “Bunu okusan okusan sen okuyabilirsin diye düşündük ve sana getirtik.” demişler ve kâğıdı uzatmışlar. Kâğıdı alır almaz: “Aaa! Bu benim karşı komşu Ters’in yazısı” demiş. Herkes eve doğru bakmış. Kırık dökük, bakımsız bir ev görmüşler. Arkadaşları Uslu “O kendisine söylenen her öğüdün tersini yaptığı için onun adı ‘Ters’tir bizim mahallede.” demiş. “Nasıl yani? Her şeyin tersini yapmak mı? Anlayamadım?” demiş en meraklıları. “Şöyle anlatayım arkadaşlar; annesi ‘Dişini firçala!’ dediğinde o fırçalamazdı, ‘Büyüklerine saygılı ol! Öf’lü, püf’lü, bee’li konuşma!” denildiğinde o büyüklerine karşı ‘Üff ya!’, ‘Aman bee!’ diye konuşurdu. ‘Evine bakım yapmalısın’ denildiğinde bakım yapmazdı. ‘Görevlerini yap’ denilince yapmazdı. ‘Uyku saati geldiğinde uyumalısın’ denildiğinde geceleri geç vakte kadar yatmazdı. Ama iki hafta önce vakti doldu. Zümrüd-ü Anka kuşu ile geleceğine uçtu. Bu arada da anlaşıldığına göre ilk defa gittiği yerden bize bir mesaj göndermeyi başaran kişi oldu. Bu nedenle burada ne yazıyorsa bizim hepimiz için çok önemli bir öğüt olsa gerek.” demiş. “Eee! Nasıl anlayacağiz ne yazdığını?” diye sormuşlar, bütün hepsi bir ağızdan. “Aslında mesajı hepiniz okuyabilir ve anlayabilirsiniz.” diye cevap vermiş. Kâğıda bakmışlar “EMELETRE ALSA INIRALKULULMUROS” yazıyormuş. “Yoook, yok! Biz okuduk ama anlayamadık.” demişler. “Arkadaşlar, çok basit. Ters’in mesajını da kendisi gibi tersten okumak gerek” demiş Uslu. Ve başlamışlar mesajı sesli bir şekilde hep birlikte tersten okumaya. “Sorumluluklarını asla erteleme!”

O gün onlar için bir dönüm noktası olmuş. Bu mesajı kulaklarına küpe yapıp diyarlarındaki en büyük giriş kapısına asmışlar. Bu diyara ilk adım atanlar daha ilk saniyede bu mesajı okusunlar ve 18 sene 18 ay 18 saat 18 saniye boyunca bu öğüdü unutmasınlar, ve gelecekte asla pişman olmasınlar diye düşünmüşler.

Ve kendilerine de o günden sonra isimlerini tersten okuyup ‘Kucoç’ demişler.”

Evet bu masal da burada bitmiş. Bu masalın sonunda gökten bir elmas düşmüş. Bu elmas masalı başından sonuna kadar okuyup şifreyi çözenlere ve hayata geçirenlere gelmiş.

Başarılı bir hayatın şifresini çözenlerden olabilmek duası ile....


  Önceki Sonraki