Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (115) - Çalışmayı, İhlâsı, Niyeti de O İhsan Edecek - Ömer Öngüt
Çalışmayı, İhlâsı, Niyeti de O İhsan Edecek
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (115)
Dizi Yazı - İnciler ve Hatıralar
1 Kasım 2020

 

Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (115)

 

Çalışmayı, İhlâsı, Niyeti de O İhsan Edecek:

"Rabb'imiz gerçek manada has bir kul, Habib'ine ümmet etsin. Rızâ yolunda çalışmayı ve cihadı bize nasip etsin. Rızâ yolunda çalışmayı, cihadı bize lütuf ihsan buyurursa Seyyid-i Kainat Sebeb-i Mevcudat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in büyük bir müjdesi var.

"Ümmetim yağmura benzer. Evvelkiler mi daha hayırlıdır, sonrakiler mi daha hayırlıdır bilinmez." (Tirmizi)

Hiç şüphe yok ki onlar Nur'un karşısındaydılar. Efdal evvel onlar. Yalnız Nur'dan uzaklaşıp 1400 sene geçmiş olduğu halde aynı hali muhafaza etmekle belki onları idrak edebiliriz. Onun için şimdi çalışmanın tam zamanı. Ama Allah-u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri lütfedecek ki çalışalım.

"Sana gelen her iyilik Allah'tandır, bütün kötülükler de kendi nefsindendir." buyuruluyor. (Nisâ: 79)

Şu halde çalışmayı, ihlâsı, niyeti de O ihsan edecek.

"Bizim uğrumuzda bizim için mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz." (Ankebût: 69)

Bunun öz manası; "Ben sizde azim, sebat ve sadakat gördükçe sizi desteklerim."

Bir mahlûku Halik'ı desteklerse artık ondan daha büyük lütuf olmaz. Şu halde Cenâb-ı Hakk mahlûkundan sadakat, azim bekliyor.

Dikkat buyurursanız Allah-u Teâlâ, Âdem Aleyhisselâm hakkında Âyet-i kerime'sinde:

"Biz onda azim bulmadık." buyuruyor. (Tâhâ: 115)

Allah-u Teâlâ lütfu kereminden, ihsanından o lütuf niyet-i haliseyle azmi ihsan buyursun ki O'nun azmiyle yürüyelim, O'nun rızâsına nail, lütfuna dahil olalım ve ebedi saadete erdirdiği kullardan olalım."

 

Mülk Sahib'inin İster Yapar, İster Yıkar:

"Size bir temsil getireyim:

Bir komşunuz var, kendi evi var, bu evini yıkıyor. 'Niye yıkıyorsun?' demeye hakkın var mı? Bu mülk de O'nun, yıkmaya başlayacak haberiniz olsun. Amma 'Niye yıkıyorsun?' deme!

Mülk O'nun. Amma Ahmet'in mülkünü Mehmet'le yıkacak, Mehmet'in mülkünü Ahmet'le yıkacak. Bu yıkım gidecek. Önümüzde öyle dalgalar var ki, hafsalanın alamayacağı kadar büyük.

Bir insan Sahib'i ile olursa, Sahib'i ne yaparsa onu seyreder. Çünkü köledir, Sahib'inin işine karışmaya sahib-i salâhiyet değildir. Mülk de Sahib'inin. İster yapar, ister yıkar. "Ev sahibi evini yıkıyor bana ne! Ev benim değil!"  Bunu dedin mi kurtulursun. Ben O'nun kölesiyim, O benim efendim. İster yapar ister yıkar.

Şu halde insan önümüzde çıkacak büyük hadiseleri seyredecek. 'Niye oldu neden oldu?' demeyecek.

Allah-u Teâlâ insana akıl vermiştir, irade vermiştir, mesuliyeti yüklemiştir. İnsan kendisine düşen kendi tedbirini alacak, fakat Hâlik'ın işine hiç karışmayacak. Çünkü yıkacağını beyan buyuruyor. Artık yıkıma doğru gidiyor dünya. Fakir yedi-sekiz sene evvel sohbetlerde bu günleri arzettik. Mülkünü doldurduğu gibi boşaltacak.

Binaenaleyh şimdi size düşen; size âit olan tedbirleri alacaksınız, takdire karışmayacaksınız, yıkımın içine girmeyeceksiniz, Hazret-i Allah'ın lütuf kalesi içine sığınacaksınız ve hükmü O'ndan bekleyeceksiniz. Telâşa ve teşvişe düşmeyin!

Yani dünyanın sonundayız. İnsana lâzım gelen Hazret-i Allah ile olmak, devirlerin içine girmemek. Yani oraya yaklaştık. Şimdi bize lâzım gelen, iman ile göçmek için ve evlâd-ü ıyâli göçtürmek için tedbir almak.

Hadiseleri dışarıdan seyret, hadiselerin içine girme. Girersen hadiseler seni boğar. Bunu size haber veriyorum.

Ona göre tedbir almanız için bu sözleri söylemeyi lüzumlu gördüm. Gerisi size kalmış." (2003)

 

Biri Yürütür, Diğeri "Yürü!" Der:

"Fenâfillâh'a ulaşmış bir mürşid-i kâmil müridi yürütür, yürü demez.

Binâenaleyh bir müridin ezelde böyle bir Mürşid-i kâmil'de nasibi varsa; Emmâre'yi ve Levvâme'yi geçip Mülhime'ye geldiği zaman Fenâfişşeyh olur ve Fenâfirresul kalesine alınır, tahsile başlar. Bundan haberi bile olmaz, icabederse duyururlar, icabetmezse duyurmazlar. Kimisini açık kimisini kapalı götürürler.

Fenâfillâh'a çıkmamış bir mürşid ise müridi yürütemez, ders verir "Yürü!" der. O da Fenâfirresul'e kadar gelir, önüne koca bir kale çıkar ve burada durur. Onu içeriye alacak bir fert olmadığı için öteye geçemez. İlim, amel ve ihlâsı nispetinde ibadetine, taatına devam eder ve Allah-u Teâlâ'nın sevgilisi olabilir.

Bu ikinci sınıfta olan kimselerin bazıları da o kalenin önünde bocalar. Bocalayınca şeytan zaten onun peşindedir, hemen yuları ona takar. Evden eve, bayırdan bayıra, dağdan dağa dolaşır. Şeytan onu bu güç noktalara sokunca, bu sefer küfretmeye başlar. Şeytan bu hâli ona sevdirdiği için, mârifet yapıyormuş gibi hoşuna gider. İhlâsı da elinden alınır. Artık onun orada tutunması Mevlâ'ya kalmış. Kimisi de en aşağı dereceye kadar düşer.

Allah'ımız cümlemizi muhafaza buyursun!"


  Önceki Sonraki