Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruluyorlar:
"Kim kirlenmemesi için, yerden, üzerinde 'Bismillâhirrahmânirrahîm' yazılı bir kâğıdı saygıyla kaldırırsa, Allah katında sıddıklardan olur, müşrik bile olsalar ana-babasının kabir azabı hafifletilir."
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh-Hazretleri şöyle buyurmuşlardı:
"Sen sen ol, Hakk ile kulun arasına girme. Çünkü bilmezsin. 'İyi!' de, 'Allah rahmet eylesin!' de geç. İyiyse iyi, kötüyse kötü. Bişri Hafi -kuddise sırruh- Hazretleri çok sarhoş bir haldeyken yerde bir kâğıt buluyor, bakıyor ki üzerinde Allah yazıyor. Alıyor onu, öpüyor, tozunu-toprağını siliyor ve duvara asıyor. Allah-u Teâlâ ona hidayet ediyor.
Onun içindir ki sakın karışma! Çünkü iyi zannınla kaybetmezsin, belki iyiyse kötü zannınla kaybedersin. Ne gerek sana! Gidiyoruz işte."
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Miraç gecesi bütün cennetler bana gösterildi. Cennette dört nehir gördüm:
Biri, su; biri, süt; biri, cennet şarabı ve biri de bal nehri idi.
Cebrail Aleyhisselâm'a: 'Bu nehirler nereden gelip nereye dökülür?' diye sordum.
Cebrail Aleyhisselâm: 'Kevser havuzuna dökülüyor. Ancak nereden geldiğini bilmiyorum. Allah'a duâ et, sana bildirir yahut gösterir' dedi."
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Rabb'ine duâ etti.
Bir melek gelip Peygamber Aleyhisselâm'a selâm verdi ve "Ey Muhammed! Gözlerini kapat!" dedi.
Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- devam ederek şöyle buyurdu:
"Gözlerimi kapattım, sonra o melek: 'Gözlerini aç!' deyince açtım, kendimi bir ağaç altında buldum. Orada kapısı kırmızı altın, kendisi beyaz inciden büyük bir kubbe gördüm. Dünyadaki insan ve cinlerin hepsi bu kubbe üzerine konulsa, bir dağ üzerine oturmuş bir kuş gibi kalırdı.
Nehirlerin bu kubbenin altından aktığını gördüm. Dönmek isteyince melek bana:
'Neden o kubbeye girmiyorsun?' dedi.
'Nasıl gireyim, kapısı kilitli ve bende anahtarı yok?' dedim. Melek: 'O kapının anahtarı 'Bismillâhirrahmânirrahîm'dir' dedi. Kilidi tutup, 'Bismillâhirrahmânirrahîm' deyince kilit açıldı. Kubbeye girdim. O dört nehrin, kubbenin dört direğinden aktığını gördüm. Dört direk üzerinde de 'Bismillâhirrahmânirrahîm' yazılı idi. Öyle ki; su nehrinin 'Bismi'nin 'mim' harfinden, süt nehrinin 'Allah'ın 'he' sinden, cennet şarabının 'Rahman'ın 'mim'inden ve bal nehrinin de 'Rahim'in 'mim'inden çıktığını gördüm. Anladım ki, dört nehrin aslı, Besmele-i Şerif'edendir. O esnada Allah-u Teâlâ buyurdu ki;
'Ey Muhammed! Ümmetinden her kim kalbi riyâdan halis bir şekilde, beni bu isimlerle zikreder, 'Bismillâhirrahmânirrahîm' derse, o kimseyi bu nehirlerden sularım.'"