Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyalla­hu Anh- (82) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyalla­hu Anh- (82)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Eylül 2020

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN
HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (82)

 

Tefekkür, Şükre Vesiledir (2)

Tefekkür, sebepleri Hakk Teâlâ’dan bilip tevekkül etmektir. Tefekkür ahirete dair olursa hikmet, kalbe hayat olur. Tefekkür, Hazret-i Allah’a yaklaştırır. Havf ve recaya, korku ve ümide vesiledir.

Nimetlerine şükredebilmek için her nimetin üzerinde ayrı ayrı tefekkür etmek gerekir. Bu tefekkürler şükre vesile olur ve insan şükrünü daha çok artırır. Her şeyin O’nun ve O’ndan olduğunu daha iyi anlar. Şükrün artmasıyla Hazret-i Allah nimetlerini ziyade eyler, hem de o nimetleri muhafaza eder.

Çünkü Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde:

“Nimetlere hamdetmek, nimetin zevâline karşı bir garantidir.” buyuruyorlar. (C. Sağir)

Allah-u Teâlâ’nın bir insan üzerindeki nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Seni en güzel bir biçimde yarattı. Sayılamayacak kadar nimetlerle de donattı.

“Allah, size zâhir ve bâtın her türlü nimetlerini bol bol vermiştir.” (Lokman: 20)

Hem ne nimetler... Hem zâhir, hem bâtın...

Tefekkür şuradan başlayacak. Hâlik-ı Azimüşşan mahlûkunu kerih bir sudan halketmiştir. Aslı kerih bir nutfe olduğu halde, onu birçok nimetlerle süslemiştir.

Öyle nimetlerle süslemiş ve öyle ziynetlendirmiş ki, bütün dünya senin olsa da versen, bir beden elbisesini satın alabilir misin? Hayır...

Onu İslâm’la müşerref etmiş, Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine ümmet etmiş. Ona göz vermiş bakıyor. Duyma hassasını vermiş işitiyor. Konuşma imkânı vermiş. Kalp vermiş, hayatını idame ettirmesi için nefes ihsan buyurmuş. Bir an kesiverse hayatımıza mâl olacak. Ona el ayak vermiş. İnsan saymaya kalksa yalnız bedendeki nimetleri bile sayamaz.

Nitekim Âyet-i kerime’sinde:

“Allah’ın nimetlerini birer birer saymaya kalksanız (icmâlen bile) sayamazsınız.” buyurmaktadır. (İbrahim: 34 - Nahl: 18)

İnsanlar hiçbirbirine benzemiyor, sesleri ayrı, şekilleri ayrı, mizaçları ayrı...

Bütün hayvanları ve bitkileri insanın emrine ve istifadesine sunmuş. Sonra onu kendi mülkünde bulunduruyor. Her an onu gözlüyor, her hâline vâkıf.

Bunları tefekkür edelim ki; bize âit olmadığı, O’nun olduğu meydana çıksın. O’nun olduğu bilinince de şükür husule gelsin.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:

“Tefekkür gibi bir ibadet olamaz.” buyuruyorlar. (Münâvî)

Bütün kayıt ve şartlardan, arzu ve isteklerden sıyrılıp çıkmak, Hakk’ta fâni olarak daima Hakk’ı tefekkür etmek, huzur-u ilâhide Hakk ile olmak, kısacası Murâkıb’ı düşünüp tamamen O’nunla olmak demektir.

Murakabanın alâmeti, Allah-u Teâlâ’nın tercih ettiğini tercih etmektir.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde buyurur ki:

“Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (Âl-i imran: 5)

Hiçbir şey O’na gizli değildir.

Bütün hareketlerimiz Allah’ın kontrolü altındadır. Yaptıklarımızdan, sözlerimizden, niyetlerimizden hiçbiri O’ndan gizli kalmaz.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Hadis-i şerif’lerinde bu tefekkürün kaynağını şu şekilde beyan buyurmaktadır:

“İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibadet etmendir. Zira sen, O’nu görmüyorsan bile O seni görüyor.” (Müslim: 1)

Bu Hadis-i şerif, müşâhede makamından murakabaya iniştir. Zâhirî ve bâtınî bütün ibadet vazifelerini, iman esaslarını, kalplerin ihlâsını izah etmektedir.

Bu hâle gelen bir kimseye Allah-u Teâlâ’nın her yerde mevcut olduğu hakikati zuhur eder, müşahede mertebesine yükselir. Rubûbiyet nurları, Ehadiyet sırları tecelli eder.

Murakabaların her birinin tecelliyatı ayrı ayrıdır. Tabii ki bunlar iç âlemin tefekkürüdür, hususa aittir.

Zira ibadetin özü şükürdür. Rabb’im! Şükreden bir kalp, zikreden bir lisan, fikreden bir dimağ ihsan buyursun.


  Önceki Sonraki