“Cenâb-ı Hakk’a tekarrübiyet yolunda bir “Hakk’tan seyr” vardır, bir de “Hakk’a seyr” vardır.
Hakk’tan seyr: Hazret-i Allah ile Allah’a yürümek mânâsına gelir. Allah-u Teâlâ’nın bir kulunu kendisine çekmesi ve yaklaştırması demektir.
Allah-u Teâlâ bir kulunu kendi tarafına çekmezse, hiçbir kimse Hakk’a tekarrüb edemez. Bütün kalpler O’nun kudret elindedir. Dünya saâdetine, âhiret selâmetine ancak O’ndan gelen hidayet sayesinde erişilir.
Hazret-i Allah bir kula ezeli lütfu ile nazar ve tecelli ederse, o kulun Hakk’a yönelmesi çok rahat olur. Cenâb-ı Hakk onun varlığını alır, kendi lütuf varlığı ile yönetir ve dilediği noktaya kadar ulaştırır.
Allah-u Teâlâ bir kulunu irşad için ileriye sürmüşse; evvelâ onun tüm varlığını alır, kendi lütuf varlığını koyar, sonra onu vazifedâr yapar, lütfu ile destekler. Ona dilediği kadar ilimler öğretir, onun muallimi Allah-u Teâlâ’dır.
Bir yol ki Hakk’tan kula gider, o yolda saâdetler vardır. Bir yol ki kuldan Hakk’a gider, bütün felâketler o yoldadır.
Hakk’a seyr: Hakk’tan gelmemiş, o ise Hakk’a gitmek istiyor. Bu gibi kimseler katiyyen terakki edemez, terakki edenide baltalar. Çünkü o zan ile hareket eder. Varlığı en büyük engeldir.
Nefis ile Hakk’a yürümeye çalışmak demektir. Bunlar Hakk’ın tayini olmadan halkın tayini ile irşada kalkan kimselerdir.
Kişi kendini tayin etmiş, annesi tayin etmiş, babası tayin etmiş, ağabeyi tayin etmiş ve şeyh olmuşlardır. Bunlar şeytan ehlidirler ve mukallid mürşittirler. Şeytan ileriye sürdüğü için şeytan namına ortaya çıkarlar, kendi varlığını meydana koyarlar, nefis putunu eline alıp irşada kalkarlar.
Nefsin arzusu, şeytanın desteği ile Hakk yolunda yürümeye ve yürütmeye çalışırlar.
O Hakk’a doğru gidiyor amma, her hareketi irşad değil ifsattır. Üç şey için çalışırlar: Menfaat, nam ve makam.”
“Kudret ne bir devlettedir, ne bir millettedir. Ruhsattadır. Başka bir şey değil, ruhsattadır. Kime ne ruhsat verdiyse. Ondan evvel de yahudilere iki büyük belâ gelmişti. O zaman onlar kuvvetliydi, ama azgınlıklarından belâ gelmişti.
Ruhsat alınınca bir adım atamazlar.
Şimdi hep dünya ateşlenmeye doğru gidiyor. Bu neye benzer kazan kaynıyor, kaynıyor, kaynıyor da, daha taşmadı. Taştığı zaman her tarafı istila eder. Bu şimdi kaynıyor.
Onun için Filistin’de gözyaşı durmuyor ve dünya da buna seyirci kalıyor. Çok büyük haksızlık. Müsebbip olan Amerika.
Âyet-i Kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“İsrâiloğulları’ndan küfre sapanlar hem Dâvud’un hem de Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlenmişlerdir.”(Mâide: 78)
“Bunlar Allah’ın lânetlediği kimselerdir. Allah’ın rahmetinden uzaklaştırdığı (lânetli) kimseye gerçek bir yardımcı bulamazsın.” (Nisâ: 52)
Allah-u Teâlâ’nın rahmetinden kovulup atılmaları; onların isyanlarında ısrar etmelerinden ve aşırı gitmelerinden ötürü olmuştu.
“Çünkü onlar isyan etmişler, sınırı aşmışlardı.” (Mâide: 78)
Böylelikle hem dünya hem de ahiret cezâlarının en büyüğünü haketmişlerdi.
“Onlar birbirlerini yaptıkları kötülüklerden vazgeçirmeye çalışmazlardı.” (Mâide: 79)
Birbirlerinin kötü icraatlarına engel olmak şöyle dursun, kötülüğün yayılması için teşvik dahi ediyorlardı.
“Yapageldikleri şey ne kötü idi!”(Mâide: 79)
Çok geçmeden de kahra uğradılar.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:
“İçinizden Cumartesi günü azgınlık edip haddi aşanları elbette biliyorsunuz. Biz onlara: ‘Aşağılık maymunlar olunuz!’ demiştik.” (Bakara: 65)
“Böylece onlar kibirlerinden dolayı kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince kendilerine: ‘Aşağılık birer maymun olunuz!’ demiştik.” (A’râf: 166)
Allah-u Teâlâ’nın onları lânetlediğine, azabına müstahak kıldığına dair kıssalar çeşitli Âyet-i kerime’lerde beyan edilmektedir.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
“İsrailoğulları'ndan bir ümmet kayboldu, hayvan suretine çevrildi. Bilinmez ki o topluluk ne fenalık işlemiştir. Fareyi bunlardan sanıyorum. Çünkü o deve sütü konunca içmez, koyun sütünü içer.” (Buhârî Tecrîd-i sarîh: 1364)
İsrailoğulları’na devenin eti ve sütü haram kılınmıştı. Çünkü onlar haram olan bazı şeyleri helâl sayıyorlardı. Bu yüzden Allah-u Teâlâ ceza olarak onlara helâl olan şeyleri bile haram kılmıştır.”
“O’nunla olmak hayattır, vallâhi öyle. O’nsuz olmak vefattır, yemin ederim öyle.”
•
“Mehdi Resul Hazretleri ile İsa Aleyhisselâm geldikleri zaman zâhirde kalanlar onlara karşı gelecekler. Ancak ehl-i hakikat, Hazret-i Allah’ın yürüttüğü kimseler onlara destek olacaklar.”
•
“Allah’ım! Ne olur beni bu kapıya kabul buyur. Ne olur beni kapından atma!”
•
“Hizmet aşkı bizi ayakta tutar, yoksa yaşama aşkı tutmaz.
Allah’ım Zât’ınla olayım, Zât’ınla öleyim.”
•
“Hakk Celle ve Alâ Hazretleri her şeyi ezelde takdir ve taksim etmiştir. Mahlûk O’na sığınacak, O’nun takdirine boyun bükecek. Suya düşmüş mantar gibi olacak. Dalgalar mantarı istediği tarafa sürüklüyor.
Bu nokta imtihan noktasıdır, kişinin teslimiyeti ölçülüyor. Kazanan kazanıyor, kaybeden kaybediyor.”